Rus Tomahawk’ları

İki hafta önce ‘’Okyanuslarda Taşlar Yerinden Oynuyor ‘’başlıklı bu köşede yayımlanan yazımı aşağıdaki gibi bitirmiştim: 

‘’Rusya’nın Ortadoğu’da aktif olarak muharip harekata giriştiği yeni dönemde okyanuslarda da küresel dengeler ağır ağır değişiyor. Ne Çin, ne de Rus donanmaları henüz ABD Donanması ile açık denizde bir hesaplaşmayı göze alabilir.  Ancak her iki donanma sahip oldukları denizaltılar ve füzeler ile ABD Donanmasına ve çıkarlarına büyük zarar verecek yetenektedir. Benzer şekilde ABD Donanması artık hiç bir koşulda Rusya ve Çin ana karasına yakın denizlerde, bir savaşı başlatma inisiyatifini göze almayacaktır. Gelişmeler, Rusya’nın, Amerikan çıkarlarına Suriye örneğinde olduğu gibi geri planda nükleer kartı kullanarak meydan okumaya devam edeceğini gösteriyor. Çin’in  yeni küresel oyuncu olarak çevre denizlerinden okyanuslara çıkışı ile dünya yepyeni bir döneme giriyor. Bu durum ABD’nin küresel hedef ve politikalarına karşı yeni bir kontrol ve denge durumu yaratacaktır.’’

Rusya’nın Hazar Saldırısı Dönüm Noktasıdır. Bu makaleden 3 gün sonra 7 Ekim 2015 günü, Rusya, Hazar Denizi Filotillasına ait Gepard sınıfı firkateyn ve Buyan-M sınıfı korvetlerden Suriye’deki IŞID mevzilerine 26 adet Kalibr-NK (Klub K) (NATO tanımı ile SS-N-30-A) gezgin (cruise) füzesi fırlattı. Bu harekat, stratejik, operatif, taktik ve teknolojik perspektifte günümüz koşullarında çok önemli bir  dönüm noktasıdır. Rusya için büyük bir meydan okuma, Atlantik cephe için büyük bir stratejik baskındır. Rus Savunma Bakanlığı, Rakka, Idlib ve Halep yakınlarındaki hedeflere gerçekleştirilen bu füze taarruzunu basın açıklaması ile duyurdu. Ses hızı altında (sub-sonic) yaklaşık 900 deniz millik bir uçuş sonrası gerçekleşen bu saldırı ile Rusya ilk kez –üç ülke ile koordinasyon gerektiren- büyük çaplı bölgesel konvansiyonel güç intikal yeteneğine sahip olduğunu ispatlamış oldu. Böylece, 17 Ocak 1991 gecesi Bağdat’ı vuran Amerikan ‘’Tomahawk’’ füzelerinin yarattığı psikolojik etkiyi, 24 yıl sonra kimsenin beklemediği bir cepheden –Hazar Denizinden –gerçekleştirmiş oldular. Zira Hazar Filotillası bugüne kadar deniz stratejistlerinin pek de dikkate almadıkları genelde sahil güvenlik ve kıyı savunma görevlerine yönelik kuvvet yapısına sahipti. 

Rusya ‘’cruise’’ füze  teknolojisinde ABD’yi yakaladı. 19 Ağustos 2015 günü Amerikan Savunma Bakanı Ashton Carter, Rusya’nın yeni geliştirilen denizaltılardan ve suüstü gemilerinden atılabilen SS-N-30 füzeleri ile Avrupa’ya büyük bir tehdit oluşturduğunu açıklıyordu. Pentagon yetkililerinin Hazar Denizi akıllarına hiç gelmemiş olsa gerek,  Ağustos ayında yapılan değişik açıklamalarda bu füzenin Karadeniz’den kullanıldığı takdirde bir çok NATO ülkesine tehdit oluşturacağına vurgu yapılmıştı.  Rusya kendinden emin bir şekilde 3 metre (CEP-Circular Error Probable) hata değeri olduğunu deklare ettiği füzelerin atışını, Amerikan usulü ile görüntülü olarak yayımladı.  

Bölgesel ve Kıtasal Konvansiyonel Harekat İcra Yeteneğinin İlanı.  ABD’nin bu füzelerin altısının İran’da düştüğü iddiasına karşı yanıt üst düzey İran yetkililerinden geldi ve yalanlandı. Aslında bu iddia doğru olsa bile stratejik açıdan pek önemi yok. ABD Tomahawkları arasında, her iki körfez savaşında ve diğer müdahalelerde hatalı seyreden ve sivillerin kaybına yol açanlar olmuştu. Burada önemli olan Rus füzelerinin Suriye’de yarattığı taktik ya da operatif etki değil. Burada önemli olan Rus deniz gücünün Hazar Denizi gibi hava savunma şemsiyesinin tam olarak sağlandığı bir ortamdan, 2500 km yarıçaplı bir alanda istediği noktaya ateş gücünü 3 metre hata ile intikal ettirebilme yeteneğinin dünyaya ilan edilmesidir. Aynı durum artık Pasifik’te Okhotsk Denizi ile Karadeniz ve Baltık Denizi (Kaliningrad Oblast kıyıları) için de söz konusu olabilecek. Hava savunma şemsiyesinin koruması altındaki suüstü gemilerinden ve denizaltılardan atılabilecek gezginci füzelerle Avrupa güvenliği ve Pasifik güvenliğinde (özellikle Japonya’ya karşı) konvansiyonel caydırıcılıkta yeni bir dönemin başladığını söyleyebiliriz. Diğer yandan İran, Irak ve Suriye hava sahalarında karışlıklı müdahalenin  (deconfliction) önlenmesine yönelik eşgüdüm dikkat çekicidir. Çin’in Amerikan uçak gemilerini hedef alan -neredeyse gezginci füzeler kadar hassas hedefleme yeteneğine sahip – DF 21 balistik füzelerinden sonra Rusların SS-N-30-A füzeleri, tarafların deniz stratejisinde ciddi değişiklikler yaratacaktır. Artık ABD’nin Tomahawk tekeli kırılmıştır. 

Lloyd George’a Sorun. Türkiye’de 10 Ekim günü patlatılan Ankara bombasının Akdeniz’de kıyısı olan bağımsız Kürdistan sürecini hızlandırmak için yapıldığı jeopolitik bir sonuçtur. Rus, İran ve Suriye ittifakı güçlenip, batı etkinliği azaldıkça Türkiye’de terör artıyor. Ankara katliamı ile aynı zamanlarda İran’ın -BM ile 20 Temmuz 2015’de vardığı Nükleer Antlaşmanın hilafına- uzun menzilli hassas hedefleme özelliğine sahip EMAD balistik füzesini başarıyla denemiş olması da en az Rusya’nın Hazar füzeleri kadar emperyal iradeyi rahatsız eden gelişmeler arasındadır. Ortadoğu ile ilgili bir Amerikan sitesi olan Middle East Forum’da, David P. Goldman isimli yazarın baklayı ağzından çıkardığı makalenin, Albay Ralph Peters’in 9 yıl önce Amerikan Ordu Dergisinde yayınladığı ’’Kan Sınırları’’ isimli makaleden farkı yok. Onun devamı özelliğinde. Peters, Anadolu’nun doğu ve güneyini Ermenilerle Kürtlere bırakıyordu. Goldman de BM gözetiminde Güneydoğu Anadolu’da bir plebisit yapılmasını ve Kürtlerin ayrılmasını talep ediyor. Ne diyelim. Lloyd George’un ruhunu çağırıp bir de ona sorsunlar.  Bu arada Woodrow Wilson’u da unutmasınlar. 

Cem Gürdeniz