Melez savaş denizin altına indi: Anglosakson cephe dünyayı ateşe atıyor

26 Eylül 2022 Pazartesi sabahı küresel jeopolitik mücadele, melez savaş üzerinden yeni bir cepheye geçti. Son derece tehlikeli ve tüm insanlığı küresel boyutta etkileyecek süreç, Rusya’nın Kuzey Akım 1 ve 2 doğal gaz boru hatlarına yapılan sabotaj ile başladı. Peşi sıra patlamaların Putin’in kısmi seferberlik kararı ve referandum ile çakışması Atlantik cephenin bu kararlara karşı hamlesi olarak düşünülebilir. Zira yarın bir barış söz konusu olup da AB ülkeleri Rusya gazına tekrar bağlanmak isteseler en önemli iki hat artık yok. Bu durum başta Alman halkı olmak üzere pek çok AB ülkesine Ukrayna Savaşı üzerinden indirilen çok büyük bir darbedir. Artık Rusya’nın karşı hamlesine bile ihtiyaç kalmamıştır. General kış birkaç hafta sonra geldiğinde son 75 yıldır günde iki kez duş almaya ve evinde sıcağa alışmış Alman ve diğer Avrupa halkları patlama sonrası Polonya eski dışişleri ve savunma bakanı, günümüz Milletvekili Radek Skorsky’nin ‘’Teşekkürler ABD’’ tweetine karşılık herhalde farklı bir dil kullanacaktır. Avrupa tarihinde hiçbir zaman bu kadar aşağılanmadı ve geleceği bu kadar kısa süre içinde çalınıp, karartılmadı. Dört ayrı patlama ve sızıntının Danimarka ve İsveç’in Münhasır ekonomik Bölge/Kıta Sahanlığı içinde olması ayrıca düşündürücüdür. Bu devletlerden NATO üyesi Danimarka nasıl olur da böylesine hassas bir NATO – Rusya çekişmesinde kıta sahanlığından geçen ve Ukrayna krizinin başlamasına neden olan son derece kritik boru hattına sabotaj ihtimalini göz ardı edebilmiş ve gözetleme/karakol sağlamamıştır. Daha sonra NATO Genel Sekreterinin bu saldırıyı NATO kritik alt yapısına saldırı olarak görmesi sadece gülünç değil aklımızla alay eden çapta.

SUYUN ALTI ARTIK YENİ CEPHEDİR

Her büyük savaş ve jeopolitik dönüm noktası öncesi olduğu gibi suyun altında yaşananların tespit ve ispat zorluğu ile okyanusların binlerce km karanlık ortamının sağladığı saklanma, gizlenme teknolojinin ve özellikle dijital teknolojinin son on yıllarda sağladığı olanaklarla rakip güçlere olağanüstü etki yaratma fırsatı sunuyor.

RUS GAZI VE ALT YAPISI ABD İÇİN TEHDİTTİR

ABD Başkanı Biden, 7 Şubat 2022 tarihindeki bir konuşmasında, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi durumunda, Kuzey Akımı 2 boru hattının ortadan kaldırılacağını söylemişti. Almanya başta olmak üzere Avrupa artık ABD kaya gazı ve LNG üzerinden enerjide ABD adasına bağlanmıştır. Yani 1968 yılına Avrupa’nın enerjide ABD’ye bağımlı olduğu döneme geri dönülmüştür. Konu bu kadar basittir. Kaybeden tabi ki başta Alman halkıdır. Devlete geçen NordStream-2 konsorsiyumunun 10 milyar avroluk kaybını saymıyorum bile. ABD’nin gazı ile savunma bütçesini 100 milyar avroya çıkaran yeni Alman Hükümeti için bu miktarın lafı bile olmaz. Yeter ki Amerikalı efendileri memnun olsun. Ne demişti Alman Dışişleri Bakanı Baerbock: “Seçmenlerimizin ne dediği umurumda değil ama Ukrayna halkının taleplerini sonuna kadar desteklemek ve karşılamak istiyoruz.” İşte kural temelli dünya düzeni ve demokrasinin kalesi Avrupa. Almanya artık ABD’nin Yunanistan’dan sonra 52. Eyaleti olmuştur. Son olarak New York Times gazetesinin iddiası doğru ise ABD, Almanya’da Ukrayna’ya askeri yardımı depolayacak ve yönetecek yeni bir komutanlık kurulacağını yazdı. (https://www.nytimes.com/2022/09/29/us/politics/pentagon-command-ukraine.html)

ALMANYA, ABD POKERİNDE ARTIK OYUNCUDUR

Yarın Ukrayna ile Rusya barış yapsa, gaz vanaları açılsa bile Almanya ve Avrupa Rus gazını alamayacak. Bu işten kim kazançlı çıktı? Tabi ki kendi kaya gazını Avrupa’ya LNG gemileri vasıtası ile satacak olan Amerikan şirketleri en kazançlı çıkanlar. Şimdiden kutlama yaptıklarından emin olabiliriz. Diğer bir deyişle Rusya Ukrayna savaşı ne kadar uzarsa, Avrupa, Rus enerjisinden uzaklaşacak. Bu durum hem ekonomik hem jeopolitik olarak Avrupa’yı Amerika adasına yaklaştıracak. Ancak geçiş dönemi Avrupa halkına çok pahalıya mal olacak. İşin en ilginç yanı, özellikle Almanya’nın durumunda karşımıza çıkıyor. 1919 sonrası yani Versay Anlaşmasıyla savaş tazminatı yüzünden bir yandan Fransa bir yandan İngiltere ve ABD arasında kalan Almanya, 1929 dünya ekonomik krizi de araya girince tamamen iflas etmiş bir duruma düştü. Bugün bir savaş kaybetmiş değil. Aksine Avrupa’nın en güçlü ekonomisine sahip bir devlet iken, sırf Amerikan jeopolitik çıkarları ve Amerikan kaya gazı satıcılarına yeni Pazar olmak uğruna hem refahından hem geleceğinden feragat ediyor. Dünya tarihi böyle bir dönemi bugüne kadar kaydetmedi.

İNSANSIZ SU ALTI ARAÇLARI

Baltık denizi sığ bir deniz. 26 Eylül 2022 patlamalarının denizaltı marifeti ile yapılması olası değil. Ancak insansız deniz araçlarının gelişimi insan hayatını tehlikeye bile atmadan bu tip deniz dibi alt yapısına zarar verecek yeteneklere sahip. Merak edenler 21 Ağustos 2022 tarihli yazıma bakabilir.

Günümüzde su altının gizliliği gelişen teknolojiler ve denizaltı araçlarının artan yetenekleri çerçevesinde devletlerin değil stratejik, jeopolitik etki yaratacak enstrümanları haline dönüşmüştür. Sualtı harbi deniz ve denizcilik stratejilerinin en kritik unsuruna dönüşmüştür. Kuzey Akım sabotajları bu dönemin tarihteki en büyük örneklerinin başlangıcı olarak yerlerini almıştır.

SU ALTI BORU HATLARI VE KABLOLAR

Okyanusların ve denizlerin altı günümüzde enerji ve siber dünyaya ev sahipliği yapmakla öne çıkmaktadır. Bugün, doğal gaz ve petrol boru hatları ile sabit veya hareketli sondaj platformları, rüzgâr çiftlikleri ile su altı kablo hatları (elektrik veya iletişim) suyun altını farklı bir boyuta dönüştürmektedir Suyun altında da bir nevi ulaştırma hatları oluşmuştur. Küresel çapta doğal gazın %50’ye yakını; petrolün %30’u deniz dibinden çıkarılıyor. Halen denizlerde 300 civarında sondaj tesisi var. Bunların sayısı 2030 yılında 600’ü aşacak. Suyun altında trilyonlarca dolarlık büyük bir alt yapı var. Doğal gazın yanısıra ham petrol taşıyan deniz dibi boru hatları küresel enerji güvenliğinin en önemli unsurları arasında. Diğer taraftan su altındaki fiber optik kablolar bilgi ve dünya ticaretinin en büyük yükünü kaldırmaktadır.

FİBEROPTİK KABLOLARIN JEOPOLİTİK HASSASİYETİ

Denizaltı iletişim kabloları, deniz dibini kullanan petrol ve gaz boru hatları gibi hayati bir öneme sahiptir. Uluslararası iletişiminin başta internet olmak üzere %99’u sualtı fiber optik kablolar üzerinden gerçekleşmektedir. Şehirlerde yaşayan insanların dörtte üçü, gerek telefon, faks ve gerekse internet temelli olmak üzere iletişim desteğini suyun altından geçen bu kablolardan almaktadır. Bilhassa bankaların ve piyasaların bütün mali verilerinin aktarımını bunlar sağlamaktadır. İşin ilginç yanı bu hatların pek çoğu karaya çıktıktan sonra dünya finans merkezi Londra’da sonlanmaktadır. Bugün bu “deniz dibi iletişim yolları” üzerinden her gün SWIFT sistemi dahil 5 trilyon doların üzerinde finansal işlem yapıldığı tahmin edilmektedir. Her saniye iki terabayt bilgi bu kablolar üzerinden akmaktadır. Akıllı telefonlar, bilgisayarlar, uçaklar, gemiler ve otomobiller internet tabanlı etkileşim içindeler. Bu hatlarda meydana gelecek en küçük aksama başta banka işlemleri olmak üzere dijital dünyanın her alan ve hacminde aksama ve yıkıma neden olacaktır. Siber saldırıdan farklı olarak hat üzerinde fiziki hasar söz konusu olacağından yazılıma müdahale sorunu çözemeyecektir. Diğer yandan bu hatlardan önemli olanlara soğuk savaş döneminde casus nükleer denizaltılar ile tapping (dinleme) yapıldığı gibi müdahale, manipülasyon, yanlış bilgi aktarımı, dezenformasyon vb. her türlü saldırı yapabilecek teknoloji insansız su altı araçları ile yapılacak şekilde mevcuttur. Kabaca 300 ayrı hatta bu tip hayati bilgiler kıtalararası ulaştırılmaktadır. 20. yüzyıldan kalma bakır kablolar da hala işlevini yürütmektedir ancak bu kablolar fiber optik kablolar yanında çok küçük bir paya sahiptir. Deniz diplerinde 1,3 milyon kilometre uzunluğunda ayrı ayrı 420’den fazla denizaltı kablo hattı mevcuttur. Sadece Güneydoğu Asya’yı Kızıldeniz üzerinden Batı Avrupa’ya bağlayan SEA-ME-WE 3 hattı için 39.000 kilometre fiber optik kablo kullanıldı. Küresel denizaltı kablo ağı, internetin ve diğer uluslararası iletişim enstrümanlarının gelişmesini sağlayan çok sayıda bağımsız sistemden oluşmaktadır. Değişik kısımları neredeyse 160 yıllık olan bu ağ, kabaca 62 devletten yaklaşık 124 şirketin iş birliği ve girişimlerinin sonucudur. Google, Amazon, Facebook, AT&T, Verizone gibi önemli markaların kendi hatlarına sahip olduğunu belirtmek gerekir.

TEMEL SORUN: SUYUN ALTI RİSKLERE AÇIKTIR

Gerek boru hatlarının gerekse fiber optik kabloların çok derinden çekilmiş olması bir avantaj sağlasa da ancak dışardan casus dinlemesine (tapping), zarar vermeye ve hatta yok edilmeye açık hassasiyetlere sahiptirler. Gerek Atlantik gerekse Asya güçleri söz konusu fiber optik hatların terminal noktalarına yakın denizaltı faaliyetlerinden karşılıklı şikâyet ediyorlar. Soğuk savaşta hem ABD hem Sovyetler Birliği casus denizaltılarıyla kablo dinlemesi yaparken, zaman zaman sonik dizinlere (SOSUS benzeri) saldırı düzenlediler.  Her iki taraf ölümcül risklerle denizaltılarını Pasifik ve Atlantik’teki deniz üslerinin yakınlarına kadar gönderdiler. Bunların bazıları battı. (Amerikan USS Scorpion ve Sovyet Golf sınıfı denizaltı gibi) (Bu konuda meraklı olanlar için kitap tavsiyesi: Blind Man’s Bluff -The Untold Story of Cold War Submarine Espionage-Sherry Sontag -Christopher Drew, Arrow Books-London- 1999) Günümüzde de bu tip denizaltı kablolarının gizli operasyonlarla kesilmesi, denizaltılara karşı kurulan önleyici dinleme sistemlerinin körletilmesi ve bu yeteneğin korunması melez savaş için çok güçlü bir silah haline dönüşmüştür. Teknoloji ve silah sanayi bu tip görevlere uygun araçları yapmıştır. Baltık’ta yaşanan boru hatlarının patlatılması gibi denizaltı kablolarının kesilmesi de çok ciddi bir siber silah olarak kullanılabilecektir. Bu konuda özellikle ABD’nin sicili bozuktur. İlk saldırı 1898’de İspanya-Amerika Savaşı sırasında Amerikan donanması tarafından gerçekleştirildi. Filipinler/Manila Körfezi’ndeki Amerikan savaş gemisi USS Zafiro, Filipinler’i dünyanın geri kalanından soyutlamak için başkent Manila’yı Asya kıtasına bağlayan kablo ile Capiz’e bağlayan kabloyu kesti. Karayipler’de, Porto Riko ve Küba’daki çatışma sırasında da bu devletleri karanlığa sokan yine ABD olmuştu. Sualtındaki alt yapıya saldırı taktiğini ve tekniğini ilk başlatanların Amerikalılar olduğunu söyleyebiliriz.

KABLOLARIN SAVUNULMASI ÇOK ZOR

Bu muazzam altyapı, petrol ve doğal gaz boru hatları kadar önemli olmaya devam ediyor. Bu hatlara oranla fiber optik kabloların korunması daha zayıf. Çünkü çok fazla sayıda ve uzunlar. 420’den fazla hattın aşırı coğrafi yoğunluğu, savunmayı güç kılıyor. Denizaltı kablolarının en savunmasız noktası karaya ulaştıkları bölgelerdir. Kıyıya yakın yerlerde fiber optik kablolar genellikle kalınlaşıp güçlendirilirken, suyun derinliklerindeki ortalama çapları, 2cm civarındadır. Bugüne kadar kaza neticesinde de pek çok hadise meydana gelmiştir. Yılda denizaltı kablo hatlarında başta balıkçıların trol çekmesi olmak üzere çeşitli nedenlerle 200’e yakın arıza veya kopma meydana geliyor. Hırsızlık amaçlı olanlar da söz konusu. Örneğin 2007’de Vietnamlı balıkçılar, kompozit malzemeleri kurtarmak ve bunları yeniden satmaya çalışmak için bir denizaltı kablosunu kestiler. Vietnam bu şekilde üç haftalık bir süre boyunca dünyanın geri kalanıyla olan bağlantısının neredeyse %90’ını kaybetti. Terör aracı olarak da bu kabloların kesilmesini deneyen gruplar oldu.

GEMİLER UYDULARA BAĞIMLI

Karalardaki iletişimin asli unsuru internet ve diğer araçlar denizaltındaki kablolara bağımlıyken, denizler üzerindeki 40.000’den fazla ticaret gemisi ve binlerce savaş gemisi, iletişim ve konumlanma bilgisi için radyo frekans enerjisi (telsiz) ve uydulara muhtaçtır. GPS yani küresel konumlama sistemleri uydular olmadan çalışamaz. Uydular, küresel veri alışverişinin yalnızca %1’ine aracılık ediyor. Zira hem çok pahalı ve hem de ışık hızı ile çalışan fiber optik kablolar ile kıyaslanamayacak derecede yavaşlar.

SU ALTI KUMPASLARINA TARİHTEN ÖRNEKLER

Baltık Kuzey Akım Hattı patlamaları maalesef devam eden 3. Dünya Melez (Hibrid) savaşında yeni bir cephe açacaktır. Polonya milletvekili Skorsky’nin her iki Kuzey Akım hattı patlaması sonrası ABD’ye teşekkür etmesi ve Biden’ın geçmiş açıklaması çok ciddi şüphe unsurudurlar. Başta da belirttiğim gibi suyun altında yaşananlar tarih boyunca su üstü gibi kesin ispata açık değildir. Örneğin II. Dünya Savaşı’na giden süreçte, 1937’de Akdeniz’de seyreden ticaret gemilerine saldıran ancak kimliği belirsiz denizaltı, gemi ve uçaklar oldu. İspanya iç savaşı sırasında faşist Franco’yu destekleyen Almanya ve İtalya cephesi, Cumhuriyetçi Madrid cephesine yardım götüren ticaret gemilerine denizaltılar ile saldırdı. Sonunda İngiltere ve Fransa liderliğinde toplanan Nyon Konferansında alınan kararlar sonucu uygulanan tedbirler ile saldırılar önlendi. Bozcaada açıklarında bile batırılan bir geminin olması Atatürk’ün bizzat sürece müdahalesi ve Türkiye’nin bu saldırılar ile baş eden ülkeler arasında yerini almasını sağladı. Ancak bu konudaki görüş ayrılığı Atatürk ile İnönü arasındaki gerginlik ve kırgınlık dönemini de başlattı. 1937 yılında 24 saldırıda 8 civarında gemi batıran bu kimliksiz denizaltıların yıllar sonra Faşist Mussolini emrindeki İtalyan denizaltıları olduğu anlaşıldı.

TIRMANMA KAÇINILMAZ ŞEKİLDE ARTACAKTIR

Eğer her geçen gün dozu ve kapsamı artan ve Ukrayna üzerinden yürüyen Rusya- NATO melez savaşında tırmanma artarsa, enerji ve iletişimin suyun altını ve üstünü kullanan asli unsurları- sondaj tesisleri, denizaltı boru hatları, fiber optik kablo hatları ile LNG tankerleri -hassas duruma gelecektir. Bu unsurlara yapılacak bir saldırı Baltık Kuzey Akım patlamaları sonrası sürpriz olmayacaktır. Baltık patlamaları enerji savaşında yeni cephe açmıştır. Bu cepheyi açanlar insanlığa büyük zarar verecek bir kapıyı açmıştır. En az nükleer kirlenme kadar dünyaya, enerji güvenliğine, bilgi akışı ve güvenliğine tahmin edilemeyecek boyutta zarar verebilecek bir süreç artık başlamıştır. Bundan sonra yakıtsız kalmak, ATM’den para çekememek, internete erişememek, sivil uçuşları yönetememek, konteyner limanlarında gemi ve yük hareketlerini kontrol edememek, GPS sistemlerinde yanlış mevki bilgisi almak gibi binlerce senaryoya hazır olmak gerekir. Bir daha hatırlatmakta fayda var. Karadaki boru hatlarına yapılan bir müdahalenin düzeltilmesi günler alırken su altındaki aylar alır. Karada kesilen bir iletişim kablosu bir günde tamir edilebilir. Karada siber saldırı iyi bir ekiple günler içinde karşılanabilir. Ancak okyanusun derinliğinde kesilmiş bir kablonun tamiri çok uzun zaman alır.

TÜRKİYE, SU ALTINDA GEÇ KALIYOR

Türkiye su altında maalesef geç kalmıştır. FETÖ kumpası Türk denizaltı gücünün örselenmesine yönelik çok büyük hamlelerde bulunmuştu. Örneğin HBT (Reis sınıfı) denizaltı projesinin önlenmesi için FETÖ’cü Zaman ile Bugün gazeteleri büyük algı operasyonları yapmıştı. 2013’ten bu yana Mavi Vatan köşesindeki 500’ü aşkın makalemin pek çoğunda ve kitaplarımda gelecek küresel, kıtasal ve bölgesel hesaplaşmanın suyun altında olacağını yazdım. Devlete denizaltı torpidosu, insansız denizaltılar ve otonom sualtı araçları ile su altı dinleme ve durumsal farkındalık sistemlerine yatırım yapılmasını tavsiye ettim.  Günümüzde Roketsan liderliğinde yürütülen Akya milli denizaltı torpidosunda önemli ilerleme kaydedilmiş olsa da henüz seri üretime geçilememiş olması, içinde bulunduğumuz yakıcı konjonktürde ciddi bir zafiyettir. Bugün için Akya torpidosu pek  çok suüstü ve hava projesinden daha önemli ve önceliklidir. Benzer şekilde medyada pek çok firmanın insansız silahlı veya silahsız su üstü aracı dizayn ve imalat başarılarını görüyoruz. Ancak aynı başarıyı sualtında göremiyoruz. Devlet önceliklerini Türkiye’nin yarımada jeopolitiğini göz önüne alarak gözden geçirmelidir. Nükleer silahı olamayan bir devletin en büyük silahı suyun altıdır.

NE YAPMALI?

Türkiye gerek Türk Akımı gerekse Mavi Akım gibi suyun altından geçen boru hatlarının güvenliğine Rusya ile koordineli bir şekilde hassasiyet göstermelidir. Doğu ve Batı Karadeniz’de bu hatların geçiş rotası üzerinde şüpheli ticaret gemisi, uçak ve helikopter hareketlerini gözlemlemelidir. NATO savaş gemileri Montrö Sözleşmesi usullerine göre Karadeniz’e çıktığında boru hatlarımızın geçtiği rotalara yaklaştıklarında mutlaka takip edilmelidir. Almanya’yı yıllarca Amerikan LNG gazına bağımlı kılacak Baltık patlamalarının bir benzeri asla Karadeniz’de yaşanmamalıdır. Bir daha hatırlatalım. İnsansız su altı dronları ile otonom su altı araçları boru hatlarına saldırı yapabilecek yeteneklere artık kavuşmuştur. Türkiye’ye ve Rusya’ya göz dağı vermek isteyen kötü niyetli odaklar gerek Ukrayna gerekse Romanya ve Bulgaristan kıyılarını kullanarak her türlü senaryoyu deneyebilir. Türkiye suyun altına suyun üzerinden daha çok önem vermeli, su altında durumsal farkındalık tesis edecek, kritik alt yapının, bağlantı noktalarının, düğüm noktalarının yakınına girecek denizaltıları veya su altı araçlarının oluşturduğu manyetik anamoliyi veya gürültüyü tespit edecek su altı gözetleme sistemlerini süratle hayata geçirmelidir. Benzer şekilde denizaltılarımızın milli silahı olacak Akya torpidosunun gecikmeden seri üretimi sağlanmalı ve tüm denizaltılarımız milli silahla donatılmalıdır. Türkiye’nin geleceği ve bağımsızlığı denizaltılarımızın ve suyun altındaki gücümüzün varlığına bağlıdır.

(2 Ekim 1992 günü Türkiye’nin güneydoğusunda kukla bir Kürt devletinin kurulmasını engellemeye yönelik jeopolitik çaplı mücadelesinin caydırılması için Ege Denizinde TCG Muavenet muhribimize Amerikan uçak gemisi USS Saratoga tarafından iki NATO Sea Sparrow füzesi fırlattı. Gemi Komutanı Yarbay Kudret Güngör ile 6 şehit verdik. Muhribimiz ağır hasar aldı. Bu füzelerin kazayla ateşlenmesi imkansızdı. Soruşturmada geminin harekât subayı insan aklı ile dalga geçerek Ege’de değil Adriyatik Denizinde olduklarını sandığını savundu. Sonuçta Amerikan mahkemesi büyük şaibe altındaki olayı kaza diyerek kapadı. Şehitlerimize aramızdan ayrılışlarının 30’uncu yılında rahmet, acılı ailelerine sabır ve başsağlığı diliyorum.  Ruhları şad olsun. Muavenet muhribimizi ve şehitlerini sonsuza kadar hatırlayacağız. 

Cem Gürdeniz