ÇOK DİNLEDİNİZ ÇOK HÜZÜNLENDİNİZ… AŞK ŞİİRİ DEĞİL DEVRİMCİLERİN ÖYKÜSÜDÜR… KAPTAN LEVENT AKSON YAZDI

Mahur Beste…

İzmir, 6 Mayıs 1972, sabah erken saatleri.

Atilla İlhan’ın başucu telefonu çalar… Şair bilir ki bu saatlerde çalan telefon hayırlı haber için değildir.

Karşısındaki ses ağlamaktan konuşamamaktadır, tek anlayabildiği “Abi Denizleri astılar ‘’cümlesi olur.

O sesin sahibini tanımasa, aralarında ölümsüz dostluk olmasa, inanmak istemeyecektir. Ancak o ses Metin Oktay’ın sesidir.

Ağlamaktan konuşamayan Metin Oktay telefonu kapatır.

Şair radyosunu açar, haber doğrudur.

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan, sabah saatlerinde Ankara Ulucanlar Hapishanesi’nde idam edilmişlerdir.

Şair, Karşıyaka’dan İzmir’e geçmek için vapura biner, cam kenarına oturur. Karanlık ve kasvetli bir gün.

Şiirin ilk mısraları denizde yazılır Deniz için.

 

 

Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı
Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı
Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı
Gittiler akşam olmadan ortalık karardı.
O mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız

TBMM’de Üç-Üç Sloganları

1961 Anayasası’nın yargı bağımsızlığına aykırı kurulan 12 Mart Sıkıyönetim Askeri Mahkemeleri askeri yargıçlardan oluşuyordu. Mahkeme heyetinin başkanı da hukukçu olmayan askerdi. Yargı süresince yargı heyetine müdahaleler oluyor, TBMM’den üç üç üç tezahüratlarıyla mahkeme etki altında tutuluyordu.

Ankara’da hakimler de vardı. Askeri Yargıtay aşamasında iki üye idamlara karşı çıktı. Hakim Tuğgeneral Kemal Gökçen ve Hakim Albay Nahit Saçlıoğlu karşı oy yazılarında kararların hukuk dışılığını vurguluyorlardı.

Hava karanlık ve kasvetliydi. Aynı havayı 40 yıl sonra yine soluyacaktık ancak bu defa yargı koltuğunda yargıyı ele geçirmiş siviller olacaktı ve çok şükür ki idam cezaları kaldırılmıştı.

6 Mayıs 1972, saat 01. 30

Az sonra idama gidecek Deniz’in mektubundan;

Baba,

Mektup elinize geçmiş olduğu zaman, aranızdan ayrılmış bulunuyorum. Ben ne kadar üzülmeyin desem, yine de üzüleceğinizi biliyorum. Fakat bu durumu metanetle karşılamanı istiyorum. İnsanlar doğar, büyür, yaşar ve ölürler… Önemli olan çok yaşamak değil, yaşadığı süre içinde fazla şeyler yapabilmektir.

Mustafa Kemal Atatürk’ün “Tam Bağımsızlık”’ ilkesinden yolu çıkmışlardı, antiemperyalisttiler, kazanamayacaklarını biliyorlardı, nereden mi?

İspanya İç Savaşı’nı çok iyi incelemişler ve faşistlerin nelere muktedir olabileceklerini görmüşlerdi.

Bu nedenle Deniz’in son arzusu, 600 bin kişinin öldüğü İspanya İç Savaşında Rodrigo’nun faşizme direnen devrimcilerin coşkusunu anlatan gitar konçertosunu demli bir çay ve sigara eşliğinde dinlemek olmuştu. Bu arzusunu elbette yerine getirmemişti mahkeme heyeti ancak Deniz idam sehpasına yürürken tüm Ulucanlar Hapishanesi mahkumları ıslıkla bu parçayı çalarak Deniz’e veda ediyorlardı.

Deniz Gezmiş için ciltler dolusu kitaplar yazıldı, O’nun için yine de yeterli değildir.

Deniz Gezmiş bu ülkenin emperyalizme, faşizme karşı koyan ilk devrimci antiemperyalistidir. Merttir, güçlüdür ve asla sözde sıkıyönetim mahkemelerinin hakimleri savcıları karşısında boyun eğmemiştir.

Son olarak çok sevdiğim bir Adnan Yücel şiiri ile anmak istiyorum bu yiğit insanı…

Saraylar saltanatlar çöker

Kan susar bir gün

Zulüm biter

Menekşeler de açılır üstümüzde

Leylaklar da güler

Bugünlerden geriye

Bir yarına gidenler kalır

Bir de yarınlar adına direnenler.

Levent Akson