SUDA DANS ETMESİNE ALDANMAYIN KAPSÜLLERİYLE ZEHİR SAÇIYOR

Çevresindeki yedi şehirde yaşayan yaklaşık 30 milyon insanın yükünü çeken tek iç denizimiz Marmara’nın 2024 yazında müsilaj gibi bir çevre felaketini yaşayıp yaşamayacağı bilim insanlarını düşündürüyor. Yaz mevsimiyle birlikte yosunlaşmanın ve alg çoğalmasının getirdiği sorunlarla boğuşan Marmara Denizi’nde sayıları mevsimsel olarak artan pusula deniz anası yoğunluğu yaşanıyor. Akıntıyla sudaki dansı çok güzel olan ama mikroskobik yakıcı kapsülleriyle insan için tehdit oluşturan pusula denizanası sıklıkla dalgıçların derinlere inişine eşlik ediyor. Pusula deniz anasının kapsülleriyle temastan kaçınılması gerektiğini belirten İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Melek İşinibilir Okyar, “Tüm denizanalarında olduğu gibi düşmanlarından korunmak ve avlarını yakalamak için mikroskobik organ olan yakıcı kapsüller bulunur. Yakıcı hücreler tentakül dediğimiz dokunaçlarda ve vücudunun etrafında yer alır. Yakıcı hücrelerin insana teması ile görülen etkileri, yanma ve kaşınmadır. Değdiği yerde acı veren, kaşınan isilikler oluşur. Fakat alerjik bünyeli insanlarda bu zehirin etkisi daha kuvvetli olabilir. Ayrıca göz, burun ve ağız çevresi gibi hassas bölgelerin temasından da kaçınılmalıdır.” dedi.

Pusula denizanası (Chrysaora hysoscella)

Son günlerde Marmara Denizi’nde sıklıkla görülen pusula denizanasının yarattığı tedirginlik büyüyor. Denizanaları konusunda ülkemizin en saygın bilim insanlarından İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Melek İşinibilir Okyar, Pusula denizanası (Chrysaora hysoscella) hakkında bilgilerini www.denizkartali.com ile paylaştı.

Pusula denizanasını anlatır mısınız? Kızıldeniz göçmeni midir? Zararlı mıdır?

Genelde kıyısal bölgelerde yayılım gösteren Pusula denizanası (Chrysaora hysoscella) Kuzey Denizi ve Akdeniz de dahil olmak üzere kuzeydoğu Atlantik Okyanusu’nun ılıman bölgelerindeki kıyı sularında yaşayan yaygın bir denizanası türüdür. Öldüklerinde rüzgar ve dalgalarla sürüklenerek sahillerde birikirler. Akdeniz ve Ege Denizinde de görülen bu tür, Marmara Denizinde ilk defa Erdek Körfezinde Ağustos-Eylül 2000 tarihinde kayıt edilmiştir. O tarihten beri Marmara Denizinde özellikle kıyısal alanlarda gözlenmektedir. Bu türün Marmara Denizine ya akıntılarla veya gemilerin balast suları ile taşındığı tahmin edilmektedir.

“Temas edilen yere hiç bir şekilde tatlı su değdirilmemelidir”

Tüm denizanalarında olduğu gibi bu türde de düşmanlarından korunmak ve avlarını yakalamaya yarayan mikroskobik organ olan yakıcı kapsüller bulunur. Yakıcı hücreler tentakül dediğimiz dokunaçlarda ve vücudunun etrafında yer alır. Yakıcı hücrelerin insana teması ile görülen etkileri, yanma ve kaşınmadır. Bu denizanasının değdiği yerde biraz acı veren, kaşınan isilikler oluşur. Fakat alerjik bünyeli insanlarda bu zehirin etkisi daha kuvvetli olabilir. Ayrıca göz, burun ve ağız çevresi gibi hassas bölgelerin temasından da kaçınılmalıdır. Temas edilen yere hiç bir şekilde tatlı su değdirilmemelidir. Tatlı su ve duş zehir’in daha aktif bir duruma gelmesini sağlar. Temas eden bölgeyi deniz suyu ile yıkadıktan sonra amonyak veya sirke dökülür. İlk tedaviden sonra yanma ve kaşıntıyı almak için lokal anestezik madde (örn. lidokain) içeren merhemler kullanabilir. En son olarak, sağlık açısından herhangi bir endişe taşımamak adına en yakın bir sağlık ocağına başvurulabilir.

Artmasının nedeni nedir?

Marmara Denizi’nin fizikokimyasal ve trofik yapısı yabancı/fırsatçı türlerin yerleşmesine ve ani popülasyon artışlarına olanak tanımaktadır. Ötrofikasyon, aşırı balık avcılığı, habitatların tahrip edilmesi gibi çevre sorunları Ay denizanası (Aurelia aurita) gibi yerel türlerin olduğu kadar Pusula Denizanası (Chrysaora hysoscella) gibi yabancı türlerin hem bolluklarını hem de tür sayılarını arttırmalarına neden olmaktadır. Denizel habitatların tahrip edilmesine bağlı olarak azalan biyoçeşitlilik sebebiyle ekosistemin ortama giren yabancı türler ile mücadele yolları ve imkanları azalmaktadır. Buna bağlı olarak özellikle yabancı denizanası türlerinin alt besin zincirlerinde neden olduğu kırılma tüm ekosistem üzerinde baskıya ve sosyoekonomik yapıda hasara neden olabilmektedir. Ayrıca Marmara denizinde bu türün bolluğundaki artış, iklim değişikliğine bağlı olarak bu türün dağılım alanının genişlemesi ve üreme potansiyelinin artışı ile de ilişkilendirebiliriz. Bununla birlikte, gemicilik sektörünün çok hızlı geliştiği yüzyılımızda, gemilerin balast sularıyla taşınan denizanaları çok geniş bölgelere yayılma fırsatı bulmuşlardır.

Marmara Denizi’nde nerelerde gözlemlediniz? Hangi derinliklerde?

Bu denizanası genelde bahar aylarında başlayıp yaz sonuna kadar yaygın olarak görülür fakat ömürleri yaklaşık bir yıldır. 2000 yılında Marmara Denizinde ilk kayıt edildikten sonra 2007 yılında özellikle güneybatı Marmara Denizi’nde bolluğu artan bu tür, 2009 yılında tüm Marmara Denizi’ne yayılmış, özellikle Güney Marmara denizi ve İzmit körfezinde yoğun olarak tespit edilmiştir. Sonrasında görünürlüğü nispeten azalan bu tür özellikle bahar aylarında başlayıp yaz sonuna kadar tüm Marmara Denizinde görülmektedir. Denizel bölgenin daha çok kıyısal bölgelerinde rastlanan bu tür, yüzey sularında daha çok görülür. Kıyısal ve sığ suda yaşamalarına rağmen, genellikle yüzey sularından deniz tabanının hemen üstüne kadar uzanan su sütununda yukarı ve aşağı hareket ederler. Yüzeyden itibaren 30 m’den daha derin sularda nadiren bulunurlar.

Kirlilik göstergesi midir? mücadele için ne tavsiye edersiniz? neler yapmalıyız?

Tüm denizanaları çok uzun yıllardır dünyada yaşamlarını sürdürmektedirler. Onlar için her türlü ortam koşulu yaşanabilir olmuştur. Fakat son yıllardaki denizlerde oluşan kirlilik, aşırı avcılık ve küresel ısınmaya bağlı olarak tüm dünyada denizanalarının sayısında bir artış gözlemlenmektedir. Kirliliğin artışı sonucu doğal planktonik çeşitlilik azalmış ve ekolojik toleransı yüksek bazı türler artmıştır. Denizanaları bu fırsatçı türler arasında yer alırlar. Doğadaki parçalanma süresi oldukça uzun olan plastik ve metal katı atıklar bu canlıların polip larvaları için habitat görevi görmektedir. Bu nedenle denizel ortama katı atıkların ulaşmasını engelleyecek tedbirlerin alınması, Kıyısal tahribatın önlenmesi, balıkçılık faaliyetlerinin, özellikle aynı ortamı paylaştığı küçük pelajikler üzerinden yürütülen avcılığın düzenlenmesi, denizlere taşınan evsel ve endüstriyel kirleticiler kontrol altına alınarak, kirliliğin azaltılması ve bu şekilde biyoçeşitliliğin arttırılması önemlidir.

Gökhan Karakaş {Milliyet}

DENIZKARTALI Haber Portalı – https://denizkartali.com/suda-dans-etmesine-aldanmayin-kapsulleriyle-zehir-saciyor/