Bartın’lı Bankoğlu Hacı Hüseyin Kaptan

Ersin Bankoğlu’nun dedesi Bartın’lı Bankoğlu Hacı Hüseyin Kaptan; Ersin Bankoğlu aile arşivi.

Bartınlı Tüccarlardan Bankoğlu Hacı Hüseyin Kaptan, Bankoğlu Hacı Ali Kaptan, ile İstanbul tüccarlarından Sekbanzâde Ahmet Bey, Zonguldak tüccarlarından Ahmet Ali Ağazâde Ali Efendi ve Müezzinzâde Ali Fuat Bey ve “Bartın Vapuru” nda ortaktılar.

Türk Armatörler Tarihi’ni çalışırken, araştırmalarım sırasında karşıma çıkan ve kayıtlarda görülmeyen Bartın’lı, Zonguldak’lı ve İstanbul’lu tüccar armatörlerden Bankoğlu Hacı Hüseyin Kapt, Bankoğlu Hacı Ali Kaptan ve Bankoğlu Hacı Mustafa Kaptan’ın yaşam ve aile bağları hakkında bilgi verebilecek bazı soybilim kayıtlarına da ulaştım. Bankoğlu Hacı Mustafa Kaptan ve Merhume Münevver Hanım’ın kızları Ayşe Fevziye Pala’nın vefat haberi bize bu bilgileri vermektedir; “İskele Limanlar kumandanı Merhum Miralay Şükrü Pala’nın eşi, Muazzez Baltacı’nın anneannesi, Merhume Şükriye Arıksan anneleri, Hasene Güçlüer, merhume Fikret Orgun ve Seniha Özerdem’in ablaları, Mustafa Baltacı’nın kıymetli anneannesi, Ayla Baltacı’nın büyük kayınvaldesi, Mine Baltacı’nın haminnesi, Doktor Bedri Ünal ve Handan Ünal’ın teyzeleri, Cemil Arıksan ile Merhum Ekrem Baltacı’nın kayınvaldesi Salihat-ı Nisvan’dan Ayşe Fevziye Pala  6 Temmuz 1978 tarihinde vefat etmiş, cenazesi 7 temmuz 1978 Cuma günü öğle namazından sonra Erenköy Tren İstasyonu karşısındaki Zihnipaşa Camii’nden kaldırılarak Sahrayı Cedit’deki aile kabristanına defnedilmiştir”

Ancak haberlerde Bartın Vapuru’nun ortaklarından Bankoğlu Hacı Hüseyin Kaptan  veya bağlı olduğu şirket hakkında bir bilgi görülmüyor. Araştırmalarımı sürdürünce Bartın’lı araştırmacı yazar Çetin Asma ’nın “Bartın Tarihi’nden Fotoğraflar 40” başlıklı makalesinde Bartın Vapuru’nun daha önceki yıllarına ait fotoğrafına ve bu vapurun satın alınma öyküsüne ulaştım.

Çetin Asma, bu makalesiyle bizlere bilinmeyen bir armatörlük teşebbüsünü ve bu teşebbüsün armatörlerini ismen kazandırdığı için, nice teşekkürlere lâyık bir araştırmayı sunmuştur. Bu makalenin Bartın vapuruyla ilgili kısmı şöyledir; “1930’lu yıllarda Bartın’dan İstanbul’a ve Karadeniz sahilinde bulunan şehirlere gitmek için Bartın boğaz ağzına o yıllarda gelen vapurlara binilip gidilirdi. Acentelere bağlı olan bu vapurlar, Karadeniz sahilinde bulunan iskele ve limanlara uğrarlar, Trabzon’a kadar ulaşıp tekrar geri dönerek son durak olan İstanbul’a geri gelirlerdi. O yıllarda Bartın’da vapur acenteliği olup, bu acenteye bağlı vapurlar lüks yolcu taşımacılığı ve posta işlerini görürlerdi. Aydın ve Cide vapurları İstanbul’dan hareket ederek Kastamonu’nun Cide ilçesine kadar giderlerdi. İstanbul Kastamonu arası iskelelere uğrarlar yolcu ve Bartın – İnebolu Postası olarak tarifeli sefer yapan posta vapurlarından Bartın vapuru Sirkeci Rıhtımı’ndan hareketle Ereğli,

                                                   Lloyd’s Register of Shipping 1934 yıllığında Bartın vapuru armatörü Müezzinzâde Ali Fuat yazılıdır.

Zonguldak, Bartın, Amasra, Kurucaşile, Cide, İnebolu, Evrenye, İlişe, Abana iskelelerine uğrar ve ayni iskelelere uğrayarak Sirkeci’ye intikal ederdi. Bu hatta çalışan Hilal posta vapuru da Sirkeci Rıhtımı’ndan hareketle Ereğli, Zonguldak, Bartın, Kurucaşile, Cide, İnebolu iskelelerine uğrar ve ayni iskelelere uğrayarak Sirkeci’ye intikal ederdi. “Her hafta pazartesi ve Perşembe günleri İstanbul’dan; Pazar ve Perşembe günleri de Bartın’dan muntazaman hareket ederler. Bartın’la boğaz arasında seri motorlar temin edilmiştir. Bartın’da müracaat yeri Turakzâde Seyit Ali Bey” (Temmuz 1931 Bartın Gazetesi) idi. (Çetin Asma, Bartın Tarihi’nden fotoğraflar – 40, Bartın Halk Gazetesi, 1 Mart 2010).

Bartın’ın tanınmış eşrafından Bankoğulları da bir vapur almaya teşebbüs etmiştir. Ortak olarak Bankoğulları’nın yalnız yolcu taşımak için alınan ve ismine “Bartın” konulan bu vapur hakkında 20 Temmuz 1931 sayı 303 Bartın Gazetesi’nde şöyle bir haber yer almaktadır, “BARTIN VAPURU – Hattımız için yeni bir vapur alındı. Bartın tüccarlarından Bankoğulları ile İstanbul tüccarlarından Sekbanzâde Ahmet Bey, Zonguldak tüccarlarından Ahmet Ali Ağazâde Ali Efendi ve Müezzinzâde Ali Fuat Bey müştereken Malta’dan 600 tonluk bir vapur almışlar ve “BARTIN” ismini vererek hattımıza tahsis etmişlerdir. Vapur bu akşam İstanbul’dan hareket ederek ilk seferini yapacaktır” haberi yer almaktadır. Yine aynı gazetenin 4. sayfasında bu vapur hakkında reklam haberi yer almaktadır.

                  Lloyd’s Register of Shipping 1938-39 yıllığında Bartın vapuru armatörü Denizbank Devlet Denizyolları İdaresi yazılıdır.

Bu haberde “Bartın Lüks ve Sürat Postası” başlığı ile “BARTIN VAPURU 20 Temmuz 1931 tarihinden itibaren muntazaman her pazartesi akşamı İstanbul’dan hareket ve Perşembe sabahı Bartın’dan avdet ile Cuma sabahı İstanbul’a muvasalat edecektir. Dikkat; vapur, birinci ve ikinci sınıf kamaralarla güzel bir salonu ve banyoları havi ve elektrik, telsiz, telgraf, radyo ve kaloriferle mücehhez olup güverte yolcuları için mahfuz mahalleri vardır. Muhterem yolcuları her türlü esbab-ı istirahatları müemmendir. Geminin seyri esnasında yolcular telsiz vasıtasıyla telgraf muharebesi yapılabilecektir. Bartın Acentesi Bankoğulları” denilmektedir.

Lloyd’s  Register of Shipping  1934 yıllığına  Bartın vapuru Zonguldak’lı Müezzinzade Ali Fuat Bey ’e ait  olarak kayıtlıdır. Müezzinzâde Ali Fuat Bey’in sahibi olduğu diğeri vapur “Kuruca Şile” idi.

Firma olarak adresi Eminönü Sebze Sokağı No.8.’di. Seyrisefain ve Milli Vapurcular arasındaki rekabetin çok kırıcı olmasından şikayetçi olmuş, hükümetin rekabeti önlemesi için müdahale etmesini ağır eleştirmiştir.

Bankoğlu Hacı Hüseyin Kaptan, Bankoğlu Hacı Ali Kaptan ile İstanbul tüccarlarından Sekbanzâde Ahmet Bey, Zonguldak tüccarlarından Ahmet Ali Ağazâde Ali Efendi ve  Müezzinzâde Ali Fuat Bey   Malta’dan “Odin” isimli vapuru beğenerek satın almışlar ve “ Bartın” adını vermişlerdir.

Hollanda, Schpa. Maats, Amsterdam inşa olan 740 grt. Bartın vapurunun ilk adı “Paramaribo” idi. Eldeğiştirmiş ve “Hungerburg” adını almıştır. 1932’de yeniden satılmış ve “Odin” adı verilmiştir. 1933’de Müezzinzâde Ali Fuat  ve ortakları tarafından satın alınarak “Bartın” adı verilmiştir. 1934’de tüm Milli Vapurcular Birliği (Türk Armatörleri Birliği) tarafından  vapurların işletmeleri için kurulan Vapurculuk Türk Anonim Şirketi’ne devredilmiş, fakat 1936’da Denizyolları İdaresi’ne devredilerek kamu malı bir gemi haline gelmiştir. 1938’de Denizbank – Denizyolları İdaresi’ne devredilmiş, 1939’da TC Münakalat Vekaleti Limanlar ve Devlet Deniz Yolları İşletmesi Umum Müdürlüğü’ne bağlanmıştır. 1947’de Marmara Adası’nda karaya oturmuş ve yüzdürülmesine karşın, onarımını çok masraf gerektirmesi nedeniyle söküme gönderilmiştir. Bartın vapuru 1935 – 36 yıllarında devlet tarafından 26 bin lira bir bedelle kamulaştırılmıştır.

Bartın Vapuru karaya oturuyor

1935 yılı gazetelerinde çok kısa aralıklarla yayınlanan ilanlardan bir örneği bu makalemde yayınlıyorum. Bu ilan 7 Şubat 1935 tarihlidir ve “Vapurculuk Türk Anonim şirketi” başlığı altında şöyle denilmektedir; Mersin Yolu’na Sadıkzade vapuru, Ayvalık Yolu’na Kemal vapuru, Bartın Yolu’na Bartın vapuru sefer yapacaktır. Seyahat edecekler veya eşya gönderecekler için tek çözüm vapurlardır. “

Bir başka haber şöyledir; “Yine “Bartın’da Nazırzâde Ahmet Fahri Efendi’nin acenteliğinde Bursa vapuru 14 mil süratli posta vapuru – yolcu vapuru, Pazar günü İstanbul’dan; pazartesi sabahı Bartın’dan hareket ediyor. Yine hafta içi bir sefer daha yapıyor. Çarşamba İstanbul’dan; cumartesi sabahı Bartın’dan hareket ediyor.” (Temmuz 1931 Bartın Gazetesi).

4 Ocak 1947 tarihli gazetelerde Marmara Adası önlerinde karaya oturan Bartın vapurunun kurtarılamadığı yolcularının Marakaz Vapuruyla İstanbul’a getirildiği haberleri yeralmıştır. Bartın kıç tarafından aldığı yara nedeniyle gemiye hücum sulardan dolayı yan yatmış vaziyette beklemekte ve devam eden fırtına yüzünden gemiye yaklaşmak güçlükle mümkün olabilmektedir. Tahir Kaptan idaresinde olan vapurun şiddetli fırtına ve yağmur sağanakları dolayısıyla kumanda edilemez hale geldiği ve sürüklenerek Marmara Adası’nda karaya oturduğu belirtilmiştir. Alemdar Tahlisiye gemisi tarafından yüzdürülerek İstinye Tersanesi’ne yedeklenen Bartın vapurunun onarımı için 800.000 liraya ihtiyaç olduğu anlaşılmış ve geminin hurdaya çıkartılmasına ve sökülmek suretiyle satılmasına karar verilmiştir.

Bartın Vapuru’nun geçirdiği müthiş kaza

11 Ağustos 1936 günkü gazetelerde yer aldığı üzere; Tekirdağ açıklarında görülmemiş bir siklon küçük gemiyi az daha batırıyordu. Karabiga – İstanbul arasında işleyen Bartın Vapuru evvelki gün (Pazar – Pazartesi gecesi) şiddetli fırtına ve yağmurlardan dolayı çok büyük bir kaza geçirmiş ve hıncahınç dolu olan vapurun bütün yolcularıyla birlikte batmasına ramak kalmıştır.

Vapurdaki yolcuların anlattıklarına göre kaza şöyle olmuştur: Bartın vapuru Ağustos’un dokuzuncu günü Karabiga’dan sabah onbirde hareket etmiştir. Vapurda 40 ton kadar zahire, on ton kadar karpuz, 30 adet öküz olarak muhtelif cinsten yük ve yüzden fazla yolcu bulunuyordu. Yolda Mürefte’ye uğramış, bir miktar yolcu daha almıştır. Denizin biraz dalgalı olmasına rağmen Bartın vapuru ayni gün öğleden sonra saat beş raddelerinde Tekirdağ’a gelmiştir. Vapur gece saat dokuz buçuk raddelerinde Tekirdağ’dan hareket etmiştir. Vapur iskeleden kalkmadan evvel daha sekiz raddelerinde karada ve uzaklarda yoğun bulutlar ve şiddetli şimşekler görülmekteydi. Fakat bu fırtına vapurun arkasında kalan ufuklarda ve o kadar uzaklarda görülüyordu ki bunun herhangi bir surette denize yaklaşması kimsenin aklından bile geçmiyordu.

Bartın Vapuru

Gece yarısına doğru

Gece yarısını birkaç dakika geçe rüzgar, fırtına ve şimşek ve gökten boşanırcasına başlayan müthiş bir yağmur, ani bir surette vapuru yakalamıştır. Güvertede açıkta kalan yolcular sırılsıklam bir halde ambara doluşmuşlardır. Fırtına, şimşekler ve yağmur giderek şiddetini artırmış ve adeta bir afet halini almıştır. Halk korkudan bağırmaya, oraya buraya kaçışmaya başlamıştır. Ambardaki halk arasında bulunan ve Marmara Adası’ndan İstanbul’a gelmekte olan 20 kadar Lâz kayıkçı birden cankurtaran kuşaklarına hücum ederek yukarıya kaçmaya başlamışlardır. Böylece yolcular arasında panik başlamış, bütün yolcular ambardan yukarı, güverteye çıkmak için bir tek merdivenin bulunduğu tarafa hücum etmişlerdir.

Vapur Sancağa yatıyor

Tam bu sırada vapur sancağa ve ambar yolcularının birikmiş olduğu tarafından aksine birdenbire yatıvermiştir. Kamalardaki yolcular, kadın, erkek, çocuk, yaşlı karmakarışık ve yarıçıplak bir halde yukarı salona koşmuş ve ambarlarda, salonlarda ve kamaralarda her tarafta feryat, figan, anne, baba, evladım, yavrum gibi her ağızdan çıkan vaveyla içinde vapur halkı karmakarışık olmuştur. Kaptan ve Çarkçının müdaheleleri Başta kaptan ve çarkçıbaşı olmak üzere tüm gemi mürettebatı bir taraftan yolcularla bir taraftan da denizlerle mücadele etmek zorunda kalmışlardır. Çok zor şartlar altında kaptan köprüüstünde serdümenle gemiyi büyük soğukkanlılıkla abramaya çalışırken, Çarkçıbaşı Adil de panik haldeki yolcuların güverteye çıkmalarına mâni olmuş, diğer bir kısım tayfa hayvanların bulunduğu ambarlarda yular ve zincirleri kopan hayvanların bir tarafa birikmemesi için çalışmışlar ve diğer bir kısım tayfa bazı yolcuların da yardımıyla ambar kapaklarını kapatmaya uğraşmışlardır.  Denizin gazabıyla bazı sandıklar koyunların üzerine düşmüş, bazıları yaralanmış ve sahibi 20 koyunu kesmek zorunda kalmıştır. Ambarların birinde öküzler, koyunlar ve tavuklar ve piliçler bir yerde bulunuyorlardı. Bartın vapuru sabaha karşı saat 5’te Tophane rıhtımına yanaşabilmiştir. 11 Ağustos 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi gibi, diğer gazetelerin benzer günlerini taradığımda Bartın Vapurunun Marmara’da ağır bir fırtınaya yakalandığı haberiyle karşılaşılıyor.

Bu vapur 1947 yılına  kadar hizmet vermiştir.

Safa İnal’ın (1920….) anlatmış olduğu anılarında “Babam Sarı Hüseyinzâde Hasan Tahsin Bey otomobili Bartın’a getiren ilk kişidir. İstanbul’dan aldığı Ford marka otomobili, İstanbul’dan Bartın’a Bankoğulları’na ait  Bartın vapuruyla Bartın’a boğaz ağzına kadar getirmiştir. Bu vapurla birçok Bartınlı ve bürokrat dahil olmak üzere Bartın’a gidip gelmişlerdir. Bu vapura binmek için Bartınlılar küçük motorlarla Yalı mevkiinde bulunan tahmil tahliye iskelesinden binilir, vapurun Bartın boğaz ağzına geleceği gün daha önceden bilindiğinden gidilir ve nereye gidilecekse yolculuk yapılırdı. Bu vapurun yine boğaz ağzına geldiği gün özellikle Zonguldak seferi olacağı gün Bankoğulları’na  ait ticarethanenin veya acente bürosunun önündeki direğe bayrak asılır, o gün Zonguldak vesaire yerlere sefer var anlamında anlaşılır ve vapura gidilirdi.

Bartın Vapuru Hollanda’da 4 Temmuz 1896 ‘da Nederlandsche Scheepsbouw Maatschappij (NSM) tersanesinde  Hollanda Kolonileri için inşa edildi.  İnşa adı “Paramaribo” idi. Fotoğrafta Suriname’da Marowijne Nehri’nde(Solda) . Paramaribo satıldı ve “Hungerburg” adı verildi. 1932’de yeniden satıldı ve “Odin” adı verildi.

1934’de Bartınlı Tüccarlardan Bankoğlu Hacı Hüseyin Kaptan, Bankoğlu Hacı Ali Kaptan, ile İstanbul tüccarlarından Sekbanzâde Ahmet Bey, Zonguldak tüccarlarından Ahmet Ali Ağazâde Ali Efendi ve Ali Fuat Bey satın aldı ve onarım ve yapılan tadilat sonucu “Bartın” adı verildi. Fotoğraf- Çetin Asma arşivi.

Bankoğlu Hacı Hüseyin Kaptan 1874 – 1944 yılları arasında, kardeşi olan Bankoğlu Hacı Halil kaptan ise 1883 – 1970 yıllar arasında yaşamışlardır.

Bankoğlu Hacı Hüseyin Kaptan İstanbul’da vefat etmiş ve cenazesi Erenköy Tren İstasyonu karşısındaki Zihnipaşa Camii’nde kılınan öğle namazını takiben Eyüp’teki aile kabristanında sonsuzluğa uğurlanmıştır.

Abidin Daver’in  adına makale yazdığı

Bartın Vapuru

7 Aralık 1945 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’ndeki “Hem Nalına Hem Mıhına” köşesinde Abidin Daver  “Bartın Vapuru” başlıklı bir makale yayınlamıştır. 49 yaşını geçmiş olan bir yolcu yük vapuru için bir başyazarın yazdığı tek makale bu olmalıdır. Abidin Daver makalesinde neden böye bir makale kaleme aldığını da açıklamıştır. Bu makale içeriği açısından son derece ders alınacak niteliktedir. Aynı zamanda o yıllarda Türkiye’nin gemi inşaatı  açısından hangi seviyelerde olduğunu gösterir.

Şöyle anlatır; “Birkaç günden beri İstanbul Limanı’nda zarif ve modern tipte, küçük bir yolcu vapuru yatıyor. Uzaktan bakınca aylardan beri İngiltere’de bulunan Devlet Denizyolları heyeti tarafından  İngiltere, Amerika veya Kanada’dan satın alındığını gazetelerden- maalesef birtürlü aslı çıkmadan- müjdeleyip  durdukları gemilerden biri sanırsınız. Fakat biraz yaklaşıp da ismini okuyunca anlarsınız ki bu vapur Devlet  Denizyolları’nın Bartın adlı gemisidir. Fakat eski ihtiyar ve çirkin öyle gençleşmiş, öyle güzelleşmiş,öyle değişmiştir ki bugün onu  senelerce kullanışmış olan eski kaptanın bile tanımasına imkan yoktur.

Fi tarihinde, devlet Denizyolları İdaresi artık sefer yapmasını tehlikeli bulduğu ve denizin üzerinde duramaz hale geldiğini gördüğü Bartın Vapuru’nu Haliç’te sökülmek üzere Haliç’teki fabrikalara göndermişti. Fabrikalar ve havuzların genç müdürü Gemi Makineleri İnşa Yüksek Mühendisi Fahri Tanman  inceledikten sonra, bu hurda ve çürümüş tekneyi esaslı bir onarımla gençleştirmenin mümkün olacağını gördü. Denizyolları İdaresi bu tamire istemeye istemeye  adeta zorla razı oldu. Çünkü aşağı yukarı 49 yaşını doldurmuş olan Bartın Vapuru, tıpkı Ahırkapı’daki teneke evlere  dönmüştü. Esasen sağlam bir yapı olmadığı için  teknesi yer yer ezilerek içeri çökmüş,bordalar adeta birbirlerine doğru eğilmiş  iki tahta perde halini almıştı.Her tarafından çürük saçlar sıkıca basınca veya vurunca deliniyordu. Makine ve kazan harap bir halde idi. Ateşçiler çatlasa gemiyi 9 mil bile yürütemiyorlardı.

Bu harabeyi tamir etmektense yenisi yapmak elbette akla daha yakındı. Haliç’teki fabrikada kızak yoktu. Yeni bir gemi yapmak için havuzlardan birini bir yıl sırf bu gemi inşaatı için kullanmak lazımdı. Bartın ise henüz suyüzünde durabiliyordu. Onun için bir havuzu uzun zaman işgal etmeden gemiyi

tamir etmek mümkün idi.  Yalnız su kesiminin altındaki saçları değiştirmek için havuzda kalması yeterli idi. İşte yenileştirme, bu nedenle tercih edilmişti.

900 tonluk Bartın gemisinde 395 ton ağırlığında çürük sac vardı. Bütün bu çürük saclar temizlendi. Makinesi, kazanı gayet esaslı surette tamir edildi. Direkleri yeni şekle sokuldu. Güzel salonlar ve muntazam kamaralar yapıldı. Böylece o kocamış ve çürüğe çıkarılmış tekneden İstanbul –  Çanakkale – Ayvalık için yepyeni ve tertemiz ve genç bir vapur meydana getirildi. Bartın, evvelki gün yapılan tecrübelerinde kazanı ve makineyi fazla 13 ve rahatça 12 mil yapabilmiştir. Yakında seferlerine başlayacaktır.

Bartın, şimdi 20-25 yıl daha yaşayacak ve çalışacak bir hale gelmiştir. Bartın’ın 12-14 ay kadar süren yenileştirmesi için 500 bin küsur lira sarf edilmişse de, şimdi böyle bir gemiyi yabancı tezgahlara  yaptırırsak bir milyon lira vermek gerekeceği ve bunun dövüzle yapılacağı unutulmamalıdır. Bartın’ın tüm malzemesi ve işçiliği yerli olduğu için 500 bin lira memlekete içinde kalmıştır.

900 tonluk küçük bir geminin tamiri üzerinde mühim bir hadise gibi neden bu kadar durduğuma belki şaşacaksınızdır.

Sebebini anlatayım; Gemi almak için İngiltere’ye ve oradan da Amerika’ya giden heyet hiçbir gemi alamadan ve ısmarlamaya muvaffak olamadan memlekete geri dönmektedir.

Bu vaziyet karşısında bir taraftan elimizdeki gemileri böyle başarılı şekilde tamir ederek yenileştirmek, diğer taraftan şilepten ve şehir hatları vapurlarından başlayarak gemilerimizi kendimiz yapmak zorunda bulunuyoruz. Bartın’ın ve diğer birçok gemilerin de yenilenerek tamiri, fabrika ve havuzların birkaç milyon lira sarfı ile daha da takviye edilmesi halinde Haliç Tersanesi’nde yeni gemiler yapabileceğimizi de ispat etmektedir.

Bartın’ın memleketimizde yapılamayan fayans banyolarının bile Türk zekasının ve işçiliğinin bir zaferi olarak galvanize bakırdan ima edilmiş olması, liyakatli ve hakiki uzmanların   yokluk ve zorunluluk karşısında yokluktan varlık çıkardıklarını göstermektedir.

Motör memeleri ve bunları delmek için şemsiye demirinden matkap yapmak gibi birçok güç ve çok ince işleri başaranların muhtaç olduğumuz gemilerin bir kısmını yapabileceklerinden şüphe yoktur.

Milyonlarca kıymetli dövizi, yapamayacağımız başka şeylere tahsis ederek hemen işe başlamak ve gözlerimizi sipariş kabulünde nazlanan yabancı tezgahlardan  kendi fabrikalarımıza çevirmek zorundayız. İşte bu hakikati bir defa daha belirtmek için Bartın Vapurunun yenileştirilmesine kadar ehemmiyet verdim”

İlginçtir 30’lu yıllarda vapurlara ait pek çok “ Karaya oturma” haberleri ile karşılaşılır. Bartın  Vapuru da 1936’da TC. Münakalat Vekaleti Deniz Limanları ve Deniz Yolları İdaresi Umum Müdürlüğü emrinde çalışırken, Karadeniz postasını yapmak üzere Galata’dan hareket etmiş, Arnavutköy önüne geldiği zaman vapurun burnu akıntıya kapılmış ve karaya doğru sürüklenmiştir. Vapurun dümen zinciri işlemediğinden gemi Arnavutköy önünde karar oturmuştur.

Hadise va’ka mahalline giden Hizmet römorkörü iki saat uğraştıktan sonra gemiyi oturduğu yerden kurtarmıştır ve Bartın vapuru yaralanmadığından seferine devam etmiştir. Yine, Bartın vapuru 2 Ocak 1947 günü Marmara Adası’nda karaya oturmuş ve  kurtarılması zorlaşmıştır. Ağır yara alan geminin yolcuları 3 Ocak 1947 günü bir başka vapura İstanbul’a getirilmiştir. Fırtına devam ettiğinden kurtarma ameliyesi için  vapura yaklaşılamamıştır. Geminin baş tarafında büyük bir yara vardır.  Buradan gemiye sular hücum etmektedir.

Alemdar Gemi İşletme Müdürü  Nasuhi Özokun ve vaka yerine giden  kurtarma ekibi de çalışmakta ve Denizyolları İdaresine verilmek üzere bir dalgıç vapuru hazırlanmaktadır. Geminin neden karaya oturduğu hakkında kesin bir bilgi açıklanmamıştır. Ancak geminin süvarisi Tahir Kaptan çok deneyimli bir kaptan olarak bilinmektedir. Bartın’ın şiddetli fırtınaya dayanamayarak karaya düştüğü tahmin edilmektedir. Bartın yakında zamanda bir buçuk milyon lira masrafla yenilenmişti..”

Abidin Daver’in 1945 yılında 20-25 yıl daha yaşayacak dediği Bartın Vapuru,  geçirdiği büyük onarım ve yenilemesinden  ve  1947’de Marmara Adası’nda karaya oturarak baş tarafından ağır yara almasından  sonra aynı sene hurdaya çıkartılmıştır.

Bankoğlu ailesinin günümüz kuşağı

Üç erkek kardeşin içinde tek kız olarak büyüyen İnci Bankoğlu İlkokulu Bartın Cumhuriyet İlkokulu’nda, ortaöğrenimi ise Bartın Akşam Kız Sanat Okulu’nda tamamladı. Önceleri hobisi olan dikiş, sonraları profesyonel yaşamını yönlendirdi. Çalışma hayatına 1976 yılında İstanbul’da, modelist olarak adım attı. 12 yıl sonra Papatya Tekstil şirketini kurdu ve firmasını kısa zamanda 200 kişiyi istihdam  ettiği, alanında bilinir bir markaya dönüştürdü. Yurt içinde olduğu kadar Avrupa’da da birçok ünlü markaya üretim yapan Papatya Tekstil’de 2009 yılına kadar etkin olarak çalışıp önemli ticari başarılar elde etti.

Ailenin  sonraki kuşaklarından Fatma İnci Bankoğlu,11 Mayıs 1940’da Bartın’da doğdu. İnci Bankoğlu, Fatma ve Şükrü Bankoğlu’nun kızıdır.

Profesyonel yaşamı sırasında da, kendi faaliyet alanı dışında daima sosyal sorumluluk projeleriyle ilgili oldu. Yüzü Batı’ya dönük, ilerici ve çağdaş kadın profili ile hem çevresindekilere örnek olmayı hem de olanakları elvermeyen kız çocuklarının eğitimine burslarıyla bireysel olarak destek vermeyi sürdürdü. Bu desteğin daha kapsamlı bir çerçeveye oturması ise 2007 yılında İnci Bankoğlu Kız Öğrenci Yurdu‘nu inşa ederek gerçekleşti. Çevre ilçe ve köylerden gelerek Bartın’da okula giden kız çocuklarının, barınma sorunları ile ilgili yaşanan sıkıntılardan haberdar olduğunda, kendi okuduğu okulun içinde 125 öğrenci kapasiteli bir yurt inşa ettirerek kız öğrencilerin eğitim hayatına çok önemli bir katkı sağladı.Eğitimli kadınların yetiştirdiği çocuklarla ülkesinin geleceğinin çok daha aydınlık olacağına inanan Bankoğlu, 2015 yılında katkılarının kalıcı olabilmesi amacıyla İnci Bankoğlu Eğitim ve Kültür Vakfı‘nı kurdu.

            Bankoğlu Hacı Hüseyin Kaptan’ın torunu Ersin Bankoğlu.

Kız öğrencilere fırsat eşitliği tanınması, eğitimde ve iş hayatında kadınların en yüksek oranda yer almaları ve çağdaş kadın kimliğinin ülkemizde hak ettiği düzeye gelmesi konularında da çalışmalar yapan İBEV, ayrıca Bartın yöresinin tanınırlığını, öğrencilerin yaşadıkları kentle ilgili farkındalıklarını ve kültürel faaliyetlere ilgilerini arttırmak adına birçok proje gerçekleştirecek. 2018’de kapılarını açan Kültür Evi ise, aslına uygun olarak restore edilen ve vakıf yönetiminin de içinde yer aldığı eski bir konak. Kültür Evi kapılarını açalı kısa bir süre olmasına rağmen, etkinlikleriyle şimdiden Bartın’ın sosyal yaşamının merkezinde yer alıyor.

Bankoğlu ailesi ve fertleri her zaman hayırla anılıyor ve anılacaktır. 1914 yılında Bartın’da ilk makineli gemiyi yine  Bankoğlu kardeşler Hacı Emin’lerle ortak olarak yaptırarak Bartın gemicilik tarihinde bir ilki gerçekleştirmişlerdir.

Bankoğlu Hacı Hüseyin Kaptan ve ortakları Bartın ismini yaşatıp ve gemicilik tarihimize bir isim bırakarak sonsuzluğa uzaklaşmışlardır. Bu gemi hakkında araştırmamı yaparken benden kıymetli bilgilerini esirgemeyen Bankoğlu ailesinden Ersin Bankoğlu ’na  ve  Bartın yöresel tarih araştırmacısı Çetin Asma ’ya  çalışmalarıma  katkılarından dolayı bir kez daha teşekkür ederim.

Osman Öndeş

The post Bartın’lı Bankoğlu Hacı Hüseyin Kaptan appeared first on Denizcilik Dergisi.

DENIZCILIK DERGISI – Haber Linkine Gitmek İçin Tıklayın !
DemirHindi
4 Mart 2025 – 11:50