Gelecekte deniz ticareti bölgeler arasında yapılacak

İstanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu, küresel piyasalarda yaşanan ekonomik gelişmelerin denizcilik sektöründeki yansımalarını değerlendirdi. Gelecekte rotalar ve ticaret hacimlerinin değişeceğini, yeni rotaların daha da önem kazanacağını anlatan Aslanoğlu, “Globalleşmeden çok biraz daha bölgeselleşmeye eğiliminin artacağı bir döneme gidiyoruz. Bölgeler arası ticaret artacak. O bölge içinde bazı ekonomiler ön plana çıkacak. Global anlamda bir yavaşlama bölgesel anlamda bir hareketlenme bekleyebiliriz. Gemi türlerine göre iş hacmi değişiklik gösterecektir. Şu anda Kızıldeniz’in kapalı olması hala büyük tonajlı gemilerin iş hacmini belli bir noktada tutuyor. Önümüzdeki 1-2 yıl içinde bu ana eğilime bakacak olursak daha küçük tonajlı gemilerin iş hacmi ve seyahat süreleri artacak gibi görünüyor” diyor.  

Türk deniz ticaretinin ekonomik büyüme üzerindeki etkileri hakkında genel bir değerlendirme yaparak başlayalım mı?

Şu an dünya ekonomisi geçen yıla benzer %3’ün biraz üzerinde büyümeyle bir yıl geçirecek gibi ama bir fark olacak. Yakınlaşmadan ziyade dünyada ayrışma daha çok artacak. Mesela Amerika’nın daha iyi büyüdüğü, Avrupa’nın, Çin’in daha yavaş, Hindistan’ın daha iyi büyüdüğü gibi dünyada biraz ayrışmalar olacak. Bunun ticaret yollarında da yansımaları olacaktır. Örneğin, Asya’dan Avrupa’ya sevkiyat daha yavaşken, Asya’nın kendi içinde Çin dışındaki bölgelerde daha hareketli olabilir. Amerika’ya sevkiyat Asya’dan ve Avrupa’dan daha güçlü olacaktır ama Amerika’nın daha iyi büyümesinden kaynaklanacak. Fakat Amerika’nın korumacı politikaları da onu sınırlayacak. Yani özetle, beklenen dünya ticaretindeki büyüme de dünya büyümesine yakın, yüzde 3.3. Her ikisi de benzer olacak. Fakat rotalar ve hacim anlamında farklılıklar oluşacaktır.Son yıllarda hem küresel ekonomik koşullar hem pandemi hem de savaşlar deniz ticaretini nasıl bir değişime sürükledi?

Korumacılık demek dünya büyümesinde yavaşlama demek. Bu hemen etkisini göstermeyecek. Trump geldikten sonra ilk birkaç ay bu korumacılık önlemleri devreye girecek. Etkisi de 3-6 ay arasında hissedilecek. Yani 2025’in ikinci yarısından itibaren hissedilecek. Globalleşmeden çok biraz daha bölgeselleşmeye eğiliminin artacağı bir döneme gidiyoruz. Bölgeler arası ticaret artacak. O bölge içinde bazı ekonomiler ön plana çıkacak. Global anlamda bir yavaşlama bölgesel anlamda bir hareketlenme bekleyebiliriz. Gemi türlerine göre iş hacmi değişiklik gösterecektir. Şu anda Kızıldeniz’in kapalı olması hala büyük tonajlı gemilerin iş hacmini belli bir noktada tutuyor. Önümüzdeki 1-2 yıl içinde bu ana eğilime bakacak olursak daha küçük tonajlı gemilerin iş hacmi ve seyahat süreleri artacak gibi görünüyor.

Diğer taraftan da teknolojik gelişmelerin hızlı ilerleyişi söz konusu. Sizce, teknolojik gelişmeler, deniz ticaretinin geleceğini nasıl şekillendiriyor? Bu gelişmelerin ekonomik yansımaları neler olabilir?

Dünyada hiçbir sektör teknolojik devrimden; dijitalleşmeden, yapay zekadan, robotlardan vs. kaçamayacak gibi görünüyor, az ya da çok etkilenecek. Denizcilik de bu sektörlerden birisi. Hem iklim krizi, sürdürülebilirlik kaygıları, hem de bu teknolojik devrim denizcilik sektöründe, gemi inşasında, gemilerin işleyişinde ciddi bir değişim getirecek gibi. Çok hızlı olmayabilir ama önümüzdeki 10 yılda çok şeyin değiştiğini veya değişmeyenin pek ayakta duramayacağını göreceğiz. Özellikle küresel ısınmanın 1.5 dereceyi aşması, 2.5 çok riskli noktalar. Zaten 3 derece olursa dünyaya geçmiş olsun.  Kritik noktalara geliyoruz. İstesek de istemesek de fosil yakıtlardan çıkacağız. Yeşil enerjinin devreye girmesi çok daha hızlı gerçekleşecek. Dijitalleşme de gemilerin hem üretiminde hem de işletmesinde bilindik pek çok şeyi değiştirecek.  Bunun yanında robotlar evler de bile kullanılacak şekilde yaygınlaşacak. İnsana benzer robotlar hayatımıza girecek. Denizcilik sektöründe de çalışanlar açısından robotlar birçok çalışanın yerini alabilir. Bu anlamda gemilerin daha az insana ihtiyaç duyarak seyahat etmesi istihdam ile ilgili bir değişimi gündeme getirecek diye düşünüyorum.Dünyada bunlar olurken Türk denizcilik filosunun yaşlı olmasından dolayı regülasyonlara uyum konusunda sektörümüz nasıl etkilenecektir?

Pozitif taraftan bakarsak, bir süre önce mevcut teknolojilerle yenilenen gemilerin maliyeti yüksek olabilirdi. Bizim yaşlı gemilerimizin olması yeni teknolojilere dönme konusunda bir avantaj olabilir. Belki 5 sene önce bu değişimi yapsaydık daha yüksek bir maliyete katlanacaktık. O maliyeti çıkarmak için uzun yıllar gemiyi çalıştırmak zorunda kalacaktık. Yaşlı gemilerden sonra yeni teknolojiyle üretilmiş gemiler bir fırsat yaratıyor. Ama bir taraftan da Türkiye’de iş yapan firmalar hem maliyet hem de finansman açısından zorluklar yaşıyorlar. Gemi inşası ve yönetiminde rekabette çok zorlandığımız bir dönemdeyiz. Bu anlamda Türkiye’nin bir planlamaya ihtiyacı var. Firmalar mevcut yapıda yatırım için kaynak ayırmakta zorlanıyorlar. Denizcilik sektörü bunun daha az olduğu bir alandadır ama yüksek enflasyon ortamında faaliyet dışı gelirlere de daha çok yer ayrılıyor. Ancak ne açıdan bakarsak bakalım yüksek enflasyon orta ve uzun vadeli planlamayı ve yatırım iştahını azaltır. Bence denizcilik sektörü de bundan kaçamıyor. Burada kamuya önemli bir iş düşüyor. Bir planlamayla sektörlere, 5 yıl, 10 yıl, 15 yıl sonra Türkiye’nin nasıl bir sektöre ihtiyacı olacak bunun planını yapmalı, yol göstermeli. Teşviklerini, politikalarını uzun vadeli belirlemesi en önemli unsur olacak. Bunu yapmazsak günlük politikalarla veya reaktif politikalarla o değişimi istediğimiz şekilde başaramayız. Türkiye genelde sorun çıktıkça reaktif politikalarla sonucu yönelik çözümler üretiyor ama bu politikalar nedeni ortadan kaldırmadığı için nedenleri daha da derinleştiriyor. O açıdan çözümü de zorlaştırıyor. Proaktif olmamız, sorunların nedenine yönelmemiz gerekiyor. Türkiye’nin en çok ihtiyaç duyduğu planlama ve enflasyonu bir an önce indirmek için gerekenleri yapmak.

Tüm bunların bir yansıması deniz taşımacılığında maliyet artışları oluyor. Bu da hem yatırımcıların hem de sektör paydaşlarının risk algılarını değiştirmekte. Neticede tüm bunlar fiyatlara baskı yapmakta. Bu küresel anlamda denizcilik sektörünü nasıl evirmekte?

2025’te ekonomi yönetimi mevcut kur politikasını sürdürmekte çok kararlı görünüyor. Haklı olduğu noktaları var. Kur geçişkenliği yüksek ama politikanın çerçevesinde önemli bir değişime ihtiyaç var. İç talebi hem özel hem de kamuda daha da bastıracak. İç talebi azaltmak değil daraltmaktan söz ediyorum. Türkiye’nin bugün tükettiğinden daha az tüketerek bir süre gitmesi gerekiyor. Aynı zamanda daha çok üretmemiz, gelirimizi artırmamız, tasarruf etmemiz ve ürettiğimizi dışarı satmamız da lazım. Yani özetle para ve maliye politikası çok sıkı gitmeli, kur politikası rekabet gücümüzü destekleyecek şekilde yönetilmeli, serbest bırakılmamalı. Biz dış talebi devreye soktuğumuzda zaten kendi sanayi varlığımızı, şirketleri koruyacağız. Biz daha az tüketeceğiz ama bu katlanmamız gereken bir durum. Kendi refahımızdan vereceğiz ama ülkenin sürdürülebilirliği ve geleceği için bunu yapmamız gerekiyor. Mevcut politikalarda eksikler var. Bunun giderilmesi gerekir. Faizden önce kuru konuşmamız lazım. Para politikasını maalesef gevşetmeye başladık. Bence doğru yapmıyoruz. En azından ufak adımlarla gitmeliyiz. Maliye politikasında çok ciddi bir sıkılaşmaya ihtiyaç var. Harcamaların çok sert kesilmesi ve kayıt dışıyla daha çok mücadele etmek gerekir.

Bir tarafta Çin’in yükselişi, diğer tarafta yaşanan global tedarik zinciri krizleri, savaşlarla birlikte değişen ticaret rotaları, yapılan uluslararası denizcilik anlaşmaları, oluşturulan bölgesel ekonomik bloklar (AB, Asya-Pasifik)  tüm bunlar denizciliği nasıl etkiledi ve nasıl etkilemeye devam edecek?

Bölgeselleşmenin artmasıyla dünyadaki rotalarda değişiklik olacak. Daha uzun mesafe yerine daha kısa mesafelerde ticaretin payı artacak. Özellikle iklimle ilgili, denizlerin korunması da önemli. Gemilerin denizlerin kirliliğine yaptığı etki de düşünülürse demiryolunun payının artması ve deniz yolunun kısılması öngörülüyor. Demiryoluyla denizyolu biraz daha eşgüdüm içinde çalışacak. Liman-demiryolu bağlantısının önemi artacak. Denizcilik sektörünün demiryoluyla bağlantısının güçlendirmeyi planlama içine almak gerekir. Dünyada bölgeselleşme nerelerde yükselecek, gemileri oralarda kullanmak üzerine stratejiler kurmak gerekiyor. Bir bölge 10 yıl boyunca iyi gedecek diye bir garanti olmayacak, biraz dinamik bir yapı olacak. Çin bugün zayıf ama bu hep böyle gitmeyecek. Dolayısıyla, biraz dinamik, bölgeselleşmeye önem veren, demiryolu-denizyolu bağlantısını gözeten bir yapı oluşacak. Yeni ticaret yolları oluşacak. Örneğin, Hindistan, Ortadoğu üzerinden Asya’ya uzanan yol, buzulların erimesiyle Çin’den, Japonya’dan Amerika’ya gitmek daha kolay olacak. Amerika da oralarda kontrolu artırmaya çalışıyor. Yani yeni ticaret yolları geliyor. Şimdi değil ama 10 sene sonra bunları daha çok konuşacağız. Bu durum maliyetleri düşürecek bir etken de olabilir. Orta vadede Asya-Avrupa bağlantısı kuzey denizine daha çok yönelecek. Ortadou yolu biraz Hindistan avrupa bağlantısını sağlayacak gibi görünüyor.Dünya hızlı bir şekilde değişime mi uğruyor? Ticaret rotaları değiştikçe sektör bundan faydalanacak mı?

Faydalanacak. Çünkü dünya nüfusu 8 milyarın üstünde. 2100 yılında 10 buçuk milyara gideceği öngörülüyor. Nüfus yüzde 25 artacak. Yani böyle bir durum bile tek başına ticaretin artacağını söylüyor. Sadece nerede daha çok olacak o önemli. Dünya nüfusunun yüzde 80’i Asya ve Afrika’da yaşayacak. Akdeniz’in güneyini düşünün, ticaret orada olacak. Denizyolu da Asya-Afrika’da olacak. Latin Amerika var. Amerika belli bir gücünü koruyacak. Bu hatlar üzerinde iyi düşünmek lazım. Denizyolu dünyanın en büyük taşıma aracı olmaya devam edecek. Dünya ticareti büyüyecek, denizcilik de büyüyecek. Bölgesel yerlerde kendimize yer edinmemiz gerekiyor. Taşlar yerinden oynadığında, oradaki paylar da oynar.

Deniz ticaretinde geleceği, bu gelecekte avantajlı bölgeleri veya ülkeleri nasıl görüyor. Bu portrede Türk deniz ticaretinin geleceği için neler yapması gerektiğini düşünüyorsunuz?

Dünya ekonomisinde; Ortadoğu, Afrika, Avrupa gibi nüfusun ve ticaretin yoğun olduğu bölgelere çok yakınız. Türkiye’nin coğrafyası dünyada çok önemli olmaya devam edecek. Üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkemiz var. Denizcilik için her türlü potansiyelimiz var. Akdeniz yenilenebilir enerjilerin yeni merkezi olamaya aday. Akdeniz; güneş, rüzgar ve hidrojeni barındıran bir bölge. Türkiye gelecekte fosil yakıt kullanımının azalmasıyla enerji ithal eden bir ülke değil, aksine enerji ihraç eden bir ülke olabilir. Gereğini yapmamız gerekiyor. Böyle bir noktada Türkiye’nin daha güçlü olma potansiyeli olur. Denizcilik de bundan faydalanır. Zaten sanayimizde belli bir gücümüz var. Bunu daha da ileri taşıyacak stratejilere ihtiyaç var. Biz geleceğin dünyasında üretimin ve ticaretin olduğu bölgelere yakınız. Geleceğin dünyasının üretim girdilerine yakınız ve bunlara daha çok sahip olabiliriz. Denizcilik sektöründe ciddi bir birikimiz var. Belli alanlarda öndeyiz. Umutlu olmak için çok neden var ama Türkiye bu enflasyon sorununu çözemezse, planlama yapmayı beceremezse o zaman bu fırsatlar uçar gider. Şu anda bile geç kalıyoruz diyebiliriz. Biz vakit kaybediyoruz.

Kaynak: 7DENİZ DERGİSİ

7DENIZ – Haber Linki İçin Tıklayın !
DenizHindi
9 Mart 2025 – 02:00