Ülkemizde bu santrallerin yapılması daha da kritik bir öneme sahip. Özellikle Ege denizinde oldukça yüksek bir potansiyel bulunmakta. Bu potansiyel herkesin dikkatini çekiyor. Özellikle komşumuz Yunanistan’ın. Ancak kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik alan gibi uluslararası ilişkiler konusunda itilaf halinde olduğumuz birçok konu bulunmaktadır.
Yunanistan’ın hedefi 2000MW kapasite
Yunanistan yaklaşık 2000MW kapasiteli deniz üstü rüzgar santrali kurulumunda hedef açıkladı. Her bir rüzgar türbinini 10MW olarak düşünecek olursak yaklaşık 200 adet türbin denizin içine konulacak. Ancak bu alanların neresi olacağı henüz belli değil. Konsorsiyumda muhtemelen RWE Alman enerji yatırım devi de bulunacak. Yunan hükümeti bu alandaki izin süreçlerini başlattı.
Ülkemizin 2035 hedefi 5000MW
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’mızca ülkemiz denizlerinde 2035 hedefleri doğrultusunda 5000MW deniz üstü RES yapılması amaçlanmaktadır. Bu santrallerin özellikle Ege denizinde yapılması hem teknik hem strateji açıdan oldukça önemlidir. Deniz içine konulan bu türbinlerin her biri enerji üretecek ve ülkenin elektrik şebekesine verilecek. Bu devasa her bir türbini tabiri caiz ise küçük birer adacık olarak ta değerlendirebilirsiniz. Uluslararası anlamda ülkemizin ekstra bir sorun ile karşılaşma olasılığı bulunmaktadır. Ancak yıllarını enerji sektörüne vermiş biri olarak benim gönlümden geçen Yunanistan ile ortak konsorsiyum oluşturup Ege denizindeki rüzgarı değerlendirip her iki ülkenin de şebekesine vererek bir barış rüzgarı yaratmak. Bu güzel dilek maalesef bir ütopyadan ibaret olarak kalacaktır diye düşünüyorum.
Rüzgar tribünlerinin özellikleri
Geleneksel kazık temelli türbinler azami 70m’lere kadar kurulabilirken, yüzer temelli türbinler 1000m’den daha fazla derinliklere gidebilecek. Bu da çok büyük alanların değerlendirilmesi ve rüzgar potansiyellerinin kullanılabilmesi anlamına geliyor. Ancak bu santrallerin karadan km’lerce açığa kurulması üretilen elektriğin karaya ulaştırılması konusunda bir takım problemler de yaratıyor. Rüzgarın doğası gereği bu santrallerden üretilen elektrik düzensiz olarak üretilip uzak mesafelere iletilmesi söz konusu. Bu da elektrik şebekesini oldukça zorlayan bir takım teknik problemler yaratabiliyor. Deniz üstü rüzgar santrallerindeki bu problemi çözmek için yeni bir kavram gelişmeye ve uygulanmaya başladı.
Enerji Adaları
Bu yapay adalardaki sistemler karadan km’lerce açıkta bulunan santraller elektriği bir merkezde topluyor ve buradaki şalt sistemleriyle daha düzenli bir elektrik iletimi sağlanabilir hale geliyor. Daha sonraki adım bu enerji adalarında toplanan elektrikten yeşil hidrojen veya yeşil amonyak elde edilip bu adalardaki limanlardan gemilerle pazarlara ulaştırılması hedefleniyor. Bu anlamda ilk girişim Danimarka hükümeti tarafından onaylandı. Kuzey denizine bu anlamda ilk enerji adasının kurulması planlanmakta.
Türkiye tedarik zincirinde merkez olabilir
Dünyada ve Türkiye’de hızla yeşil enerjinin çeşitlendirilmesine yönelik bir eğilim bulunmakta. Dünya genelinde deniz üstü rüzgar enerji piyasası karasal rüzgar enerjisi piyasasına göre daha hızlı büyüyor. Türkiye’nin dünyadaki deniz üstü rüzgar enerjisi potansiyeli, yüksek alanlara yakın bir coğrafyada bulunmaktadır. Türkiye, deniz inşaatları dahil olmak üzere tedarik zincirinde merkez haline gelebilir. Deniz üstü rüzgar santrali kurmak isteyen ülkeler, tüm ekipmanlarını Türkiye’den tedarik edebilir.
Ülke olarak atılması gereken adımlar
Bu alanda 1MW’lık yatırımı 3 milyon Euro olarak alırsak, ülkemiz ve civar ülkelerdeki potansiyelleri hesaba katarsak trilyon dolarlara kadar ulaşan yatırımlardan ve tedarik zincirinden bahsetmekteyiz. Bu pastadan pay almak için ülke olarak çeşitli alanlarda adımlar atmamız gerekiyor.
Türkiye’nin deniz üstü rüzgar enerjisi potansiyeli 70 gigavat
Ülkemiz karasal rüzgar türbini kurulumu, üretimi ve tedariki konusunda oldukça ilerleme kaydetmiş durumdadır. Bu tecrübe ve potansiyel denizcilik alanı ile birleştirilip bir tedarik üssü haline gelebilir. Deniz üstü rüzgar enerjisi Türkiye’nin kullanılmayan ancak büyük potansiyel barındıran bir alanı. Dünya genelinde enerjide iş modelleri ve ihtiyaçlar çerçevesinde yenilenebilir enerjide yeni yaklaşımlar deneniyor. Sadece rüzgardan enerji üretmek değil, hidrojen, amonyak üretiminde de rüzgar kullanılıyor. Türkiye’de yeşil hidrojen/yeşil amonyak üretiminde aktif olarak bu santraller kullanılabilir. Dünya Bankası verilerine göre Türkiye’nin 70 gigavatlık deniz üstü potansiyelinin 20 gigavatı Ege ve Marmara Bölgesi’nde bulunmaktadır.
Deniz üstü projelerin en az 500 megavattan başlamakta, bu ölçekte projeler için devletin de yer aldığı konsorsiyum yapılarının oluşturulması ile mümkün olabilecektir.
Yunanistan, deniz üstü rüzgar enerjisi kurulumunda Ege denizinde 2 gigavat kapasiteli hedef belirledi. Bizim de buna benzer bir hedef açıklamamız gerekiyor ki, yerli ve yabancı yatırımcıların ilgisini çeksin, verimli yatırım ortamı ve tedarik zinciri yapıları oluşsun.
Civar ülkelerin DRES 2030 kapasite projeksiyonu
(Global Wind Energy Council) GWEC Küresel Rüzgar Enerjisi Konseyi’ne göre, geçen yıl dünyadaki elektrik üretiminin yüzde 5’i deniz üstü rüzgar santrallerinden karşılandı. Dünyada deniz üstü rüzgar enerjisi kapasitesi geçen yıl sonunda 48 gigavata ulaştı. Konseye göre, deniz üstü rüzgar enerjisi kapasitesi 2025’te yıllık 20 gigavat artış oranını aşacak. Aynı dönemde deniz üstü rüzgar enerjisinin, toplam elektrik kurulu gücündeki payı ise yüzde 20’ye yükselecek.
Ülkelerin DRES 2030 kapasite projeksiyonu
Bölgenin lideri olabiliriz
Sadece ülkemiz değil, civar ülkelerdeki potansiyeli de düşündüğümüzde ülkemiz; denizcilik, liman, tersane, deniz inşaatı ve ekipman tedarik üretiminde bölgenin lider ülkesi olma potansiyelini değerlendirmeli. Deniz üstü RES konusunda yatırımcıların, potansiyel yerel müteahhit ve tedarikçilerin öngörü yapabilmeleri için Türkiye’nin çok acil bir şekilde en azından bir hedef açıklaması gerekir.
Petrol ve doğalgaza olan bağımlılığın azalması öngörülüyor
Ukrayna ve Rusya, Karadeniz’de deniz üstü RES konusunda ironik olarak oldukça fazla bir potansiyele sahip ülkelerdir. Buradaki potansiyelin yeşil hidrojen/amonyak üretiminde değerlendirilmesi söz konusu olacaktır. Belki de bu kaynaklar yakın gelecekte petrol üretiminden daha değerli hale gelecektir. Dünyadaki eğilimler de bu yöndedir. DRES bazlı hidrojen/amonyak üretimi sayesinde petrol ve doğalgaza olan bağımlılığın kademeli olarak azalması öngörülmektedir.
Bir an önce girişimlere başlanmalı
Özetleyecek olursak; Türkiye, bölgesindeki deniz üstü rüzgar enerjisi potansiyeli olan deniz sahalarına yakın bir coğrafyada bulunmaktadır, Hazar Denizi, Kızıldeniz ve Karadeniz’de yüzlerce GW’lık potansiyeli barındırmaktadır. Bu da birkaç trilyon dolarlık pazar ve tedarik zinciri potansiyeli yaratacaktır. Dünyada oluşacak birkaç deniz üstü tedarik merkezi olarak ülkemiz coğrafi olarak oldukça avantajlı durumdadır.
Türkiye deniz inşaatları dahil olmak üzere tedarik zincirinde merkez haline gelebilir. Deniz üstü rüzgar santrali kurmak isteyen ülkeler tüm ekipmanlarını Türkiye’den tedarik edilebilir.
Bir an önce inisiyatif alarak bu alanın önünü açmak için devlet, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları tarafından girişimler yapılmalıdır.
Veli Bilgihan Yaşacan
Denizüstü Rüzgar Enerjisi Derneği (DÜRED) Başkan Yardımcısı
Kaynak: 7DENİZ DERGİSİ
7DENIZ – Haber Linki İçin Tıklayın !
DemirHindi
17 Mayıs 2025 – 11:40