Dünya gerek keşifleri gerekse icatları maceraperestlere borçludur. Maceraperest bilinçli ve sürekli olarak yeni, sıra dışı, riskli veya tehlikeli deneyimlere yönelir. Bu kişiler keşfetmeye açık, yeni deneyimlere istekli cesur ama bilinçli kişilerdir. Risk alırlar ancak aldıkları risk, akıl, bilim, tecrübe ve olanaklar ile uyumludur. Maceraperestlik kişisel tutum ve tipik bir liderlik ve karakter özelliği ile ortaya çıkar. 15.yüzyılda başlayan keşifler ve icatlar tarihi içinde denizcileşen toplumlar sayısız maceraperest çıkardılar.
MACERAPERESTLİK VE KEŞİFLER
15.yüzyılda Avrupalı Denizciler koyu Katolik dinci taassuba rağmen bilinmeyeni keşfetme, yeni topraklar ve zenginliklere erişim gibi motivasyonlar ile hareket ederek ufkun ötesine ilerlediler. Başarıları sonuçta zenginlik ve güç getirdiği için devlet ve kilise erki tarafından da desteklendi. Rönesans ve reform sonrası batıda bireycilik ve bireyci düşünce üzerinden kişisel keşif ve özgürlük arayışı ile risk alma öne çıktı. ‘’Kendi kaderini kendin yaz’’ fikri sadece maceraperestliği değil aynı zamanda girişimciliği de geliştirdi. Aslında ufkun ötesine gitmeyi, dağların yamaçlarını aşmayı, zirvelere erişmeyi, yenilik aramayı, daha iyiye erişmek için bilgiye, tecrübeye, akla ve dayanma gücüne bağlı şekilde meydan okumayı içeren maceraperestlik olmasa acaba insanlık bir adım ilerler miydi? Kristof Kolomb, Vasco da Gama, Macellan, James Cook, Darwin, Scott, Shackleton, Amundsen aslında birer maceraperest değiller miydi? Aya ayak basmak tam anlamı ile bir macera değil miydi? Maceraperestlerin gerek doğa koşullarını gerekse icatlar alanında mevcut ekonomik koşulların zorlaması ve sonunda büyük maddi ve manevi kazançlar elde etmeleri gelecek kuşaklara örnek teşkil ederek onların da macera riskini göze almalarını sağladı. Örneğin İngiltere’de sırf bu nedenle okullarda macera eğitimi (adventure training) halen müfredatlarda uygulanıyor. Fransız pilot ve çöl gezgini Antoine de Saint Exupery ‘’ben tehlikenin içinde bir savaşçıydım’’ diyor. Tehlikeli ve zorlu işleri başaran bu tür insanlar, toplumun büyük çoğunluğu gibi heyecan aramayan, macerayı düşleyemeyen, hesaplı risk bile alamayanlar için ilham kaynağı oluyor. Onlar sayesinde kendilerini daha farklı ve daha iyi hissediyorlar. İnsanın dayanma gücünün fiziksel ve duygusal sınırlarını zorlayan ve başaran bu insanlar hepimize zor zamanlarda dayanma gücü ve ilham veriyor. Belki de kaderin çağrısına yanıt veren ve ölüm olasılığı dahil olmak üzere gerçek ve katıksız tehlikeler ile yüzleşmeye cesaret eden bu kahramanların sunduğu dersler, bizi hayata daha çok bağlıyor ve mücadele yeteneğimizi artırıyor.
SINIRLARI ZORLAMAK
18.yüzyıldan itibaren tüm sanayi devrimlerinin Avrupa ve ABD’de yaşanması batıda teknolojik gelişmeler sayesinde daha uzaklara, daha yükseklere ve önceden denenmemiş pek çok yere gitme olanağını doğurdu. Kısaca sınırları zorlama ve sınırlara dayanma (frontier) kavramı hızla gelişti. 19.yüzyıldan itibaren batı edebiyatı, çizgi romanlar, oyun kültürü ve özellikle sinemanın günlük hayata girmesi ile maceraperest bireylerin kahramanlaşması ortaya çıktı. Doğal olarak merkantilizmden kapitalizme geçen ve daha sonra emperyalizm aşamasına geçen sömürgeci batı toplumları zenginliğin vatandaşlarına sağladığı ortamda onların maceraperest olmasını teşvik etti. Devletler, maceraperestler üzerinden hem prestij hem güç kazandı. En azından onları önlemediler. Bu sayede batılı maceraperestler, Afrika’dan Himalayalar’a, kutuplardan Ay’a kadar ilerleyebildi. Bugün Mars’a ve diğer gezegenlere gitme maceraperest ruhun sınırıdır. Doğu özellikle İslam toplumlarında buna karşılık itidalli olmak, riskten kaçmak, kanaat etmek, istikrarı korumak öne çıktı.
TÜRKİYE’DE MACERAPERESTLİK
Ülkemizde gerek maceraperest gerekse maceracılık tarih boyunca daima yerici bir şekilde kullanılmıştır. ‘’İcat çıkarma’’ ya da ‘’maceraya atılma’’ gibi tavsiyeler günlük yaşamın parçasıdır. Ancak her şeye rağmen Türk insanı cumhuriyet ile nüfusunun çoğunluğu İslam inancına bağlı olan diğer ülkelerle kıyaslanmayacak derecede maceraperest değerler çıkarmıştır. Başta dağcılık ve zorlu kara rallileri olmak üzere başarılı pek çok sporcumuz vardır. Ancak sayıları yetersizdir. Neden bizden yeterince maceracı çıkmıyor? Neden çıkanları unutuyor veya önemsemiyoruz? Neden deniz ve denizcilik alanında bu sayılar nüfusumuza ve kıyı şeridinde yaşayan nüfusa oranla çok azdır? Bugün özellikle deniz ve denizcilik alanında ufkun ötesine her tür koşulları zorlayarak gidebilen, risk alan denizci sayısı çok azdır. Bunun bir nedeni de devletin denizci olmaması nedeniyle kamuoyunun bu alanlara merak duymamasıdır. Zira devlet denizci olmadan halk denizci olmaz. Bu durum beni şaşırtıyor mu? Hayır. Cumhuriyetin ilk amatör denizcisi Mustafa İhsan Denizaşan’ın 1932 ile 1936 yılları arasında tek başına 5 metrelik branda kaplı motorsuz bir yelkenli sandal ile yaptığı Akdeniz ve Atlantik seyri de onu gazete manşetlerine taşımamıştı. Değil sponsor bulmak, teknesini bile kendi mütevazi birikimi ile galvaniz çubuklar ve brandadan yapmıştı. Aradan geçen 80 yılda kimse onun hatıratını bile kitaplaştırmadı. Denizaşan, gelecek nesilleri açık denize çekecek örnek bir amatör denizci rolünde halka anlatılamadı ve öğretilemedi. Ardından 1965-68 arasında telsizi ve tuvaleti bile olmayan 10 metrelik Kısmet yelkenlisi ile dünyayı dolaşan tarihimizin en büyük amatör denizcisi Sadun Boro ise Hürriyet Gazetesi ve Genel Yayın Yönetmeni Necati Zincirkıran sayesinde Türkiye’de tanındı. Yoksa ne devlet ne halk bu büyük denizciye ve eşi Oda Boro’yu tanırdı.
ERDEN ERUÇ
Amatör denizcilik tarihimizde İhsan Denizaşan ve Sadun Boro’nun göze aldıkları risk ve maddi manevi zorluk derecesini 2007 sonrası okyanus kürekçimiz Erden Eruç aldı. Türk denizciliğine büyük onur ve itibar getirecek başarılara imza attı. Erden Eruç en zoru başardı. Tek başına tüm okyanusları 7 metrelik kürekli teknesi ile geçti. 3 dağın zirvesine tırmandı. Erden Eruç, 64 yaşında. Karacı Kıbrıs kahramanı ve gazisi General Cemal Eruç’un oğlu. Çocukluğu babasının görevleri nedeniyle denizden uzak yerlerde geçmiş. Ancak içindeki denizci hep denizde kalmış. Deniz onu hep çağırmış. 2007 yazında kürek gücüyle dünya okyanuslarını tek başına geçme projesine başladı ve 10 Temmuz 2007 ile 21 Temmuz 2012 arasında kas gücüyle devrialemi tamamladı. Beş sene on bir gün süren devrialem ile üç ayrı okyanusta kürek çekmiş ilk kişi ünvanına sahip oldu. Pasifik’te geçirdiği duraksız 312 gün ile denizde en uzun süre kalmada Guinness Dünya rekorunun sahibi oldu. Eruç, bu kapsamda 15 ayrı Guinness Dünya rekorunun sahibi. Ayrıca 16 Mart 2013’te New York’ta bulunan dünyaca ünlü (Kaşifler Kulübü) Explorers Club tarafından tanınarak takdirname aldı. Bu değerli amatör denizci hakkında ülkemizde ilk kez Mayıs 2022’de ‘’Dalgalar Beni Çağırır’’ isimli söyleşi kitabı Çağrı Özpideciler tarafından çıkarıldı ve söz konusu büyük başarıların hikayesi kitaplaşabildi. Eruç daha sonra da denizin çağrısına dayanamadı. 22 Haziran 2021 ile 24 Mart 2022 arası Kaliforniya- Filipinler arası kürekle Pasifik geçişini gerçekleştirdi. Böylece denizde toplamda 1167 gün kalarak ve 26.705 mil mesafe kat ederek yeni rekorlarla okyanus kürekçiliği dönemini noktaladı
ERUÇ VE YENİ HEDEFİ: YELKENLE TEK BAŞINA DÜNYA TURU
Erden Eruç’un şimdiki hedefi GGR–Golden Globe Race (Altın Küre) solo yelken yarışı. 2026 yılında bu yarışın dördüncüsü yapılacak. İlk olarak 1968’de düzenlenen bu yarış, 2018’de 50. yıl dönümünde yeniden başlatıldı ve ardından 2022’de üçüncü kez gerçekleştirildi. 2026 GGR, 6 Eylül 2026 tarihinde Fransa’nın Les Sables-d’Olonne limanından başlayacak ve yarışmacılar, modern seyir teknolojileri olmadan, 1988 öncesinde imal edilmiş 10-11 metrelik yelkenli teknelerle yalnızca geleneksel yöntemlerle Antarktika’nın etrafını dolaşarak durmaksızın başlangıç noktasına geri dönecekler. Bu yarış, yelkenciliğin altın çağını anımsatan bir formatta düzenlenmektedir. Erden Eruç, bu yarışa katılmak için tüm birikimlerini harcayarak ve yaşadığı ABD’deki evini ipotek ettirerek 2024 yılında Clara isimli İngiltere bayraklı ve önceden bu yarışa katılan bir tekneyi satın aldı. Yarışa katılmak için gerekli olan 2000 mil solo seyir kriterini geçen sene Biscay Körfezi ve Atlantik Okyanusunda tamamladı. Şimdi teknesine seyir emniyeti ile ilgili ek donanımlar yaptırmak, Portekiz’deki marina masraflarını karşılamak ve yarış esnasında ortaya çıkacak harcamalarını karşılamak için sponsor arayışında. Eğer sponsor bulabilirse Eruç, bu yarışa bitirmek ve kazanmak için katılacak.
ERUÇ, NEDEN SPONSOR BULAMIYOR?
Erden Eruç, son derece tevazu sahibi bir rekortmen. Bu nedenle de Türkiye’de popüler kültürün tanımadığı bir rekortmen. Müesses nizamın futbolculara, pop starlara, dizi oyuncularına ve benzeri sosyal medya fenomenlerine meraklı olduğunu biliyoruz. Erden Eruç bu kriteri sağlamıyor. Okyanus kürekçiliği sayesinde sabretmeyi, mücadele etmeyi ve vaz geçmemeyi yaşayarak öğrenen bu denizci kas gücünde gösterdiği olağanüstü başarıyı rüzgâr gücü ile buluşturmak istiyor. Ama sponsor bulamıyor. Kendisi 2015 yılında Çanakkale savaşlarının 100’üncü yıldönümü anısına New York’tan Çanakkale’ye doğru denize açılmak üzere plan yaparken dahi sponsorluk bulunamamıştı. Ne acıdır ki, günümüz Türkiye’sinde bir amatör denizci Türk’ün bu muhteşem başarısı medyada haber olamıyor. İthal futbolculara milyonlarca dolar paralar akıtılırken, bu dünya çapındaki gurur abidemize sponsor arayışında kapılar açılamıyor. Zira sadece devlet değil, halkımız ve bugünün seçkinlerini oluşturan iş dünyası ve ticaret odaları da –çok az istisna hariç- deniz ve denizcilik kültürüne çok ama çok uzak. Akla hayale gelmeyecek yabancılara sponsorlukta engel tanımayan THY, Erden Eruç’un yanına yaklaşmış bile değil. Kim bilir kaç kez okyanusları küreklerken onun 9 metrelik okyanus kayığının üzerinden THY uçakları geçmiştir. Bunun bile farkında değiller.
YELKENLE ANTARKTİKA ETRAFINDA TEK BAŞINA (SOLO) DÜNYA TURU NEDEN ÖNEMLİ?
Dünya çevresini tek başına ve yelkenli ile hiçbir yere uğramadan Antarktika’nın etrafını dolanarak geçen insan sayısı çok azdır. Uzaya 1961 yılında ilk çıkan Sovyet kozmonot Yuri Gagarin’den sonra çıkanların sayısı 700 civarında iken Güney Okyanusunu (Güney Amerika’da Horn Burnu, Afrika’da Ümit Burnu ve Avustralya kıtasında Leeuwin Burnunu bordalayarak geçen insan sayısı 200 kişi bile değildir. Bu yelkenciler, ister bir yarış (Vendee Globe, Golden Globe Race vb.) ister tek başına bağımsız şekilde yapılsın, sadece başaran şahıslara değil aynı zamanda o şahsın ait olduğu devlete büyük itibar ve onur kazandırırlar. Bu zorlu sınavı geçen 200 yelkencinin devletlerini incelediğimiz zaman karşımıza çok dramatik bir tablo çıkıyor. Bu yelkencilerin %99’u batı ülkelerine ait. Daha da kötüsü aralarında denize çıkışı olmayan batı ülkeleri de var. Bu insanüstü gayret ve sabır gerektiren yelkenle tek başına (solo) ve durmaksızın Antarktika etrafında dünya çevresini dolanan yelkencilerin en çoğuna Fransa sahip. 1989 yılından bu yana devam eden en zorlu yarış Fransa patentli Denizlerin Everest’,i Vendee Globe’da 10 yarışın tamamını Fransız yelkenciler bitirdi. 2024 yılında Fransız Charlie Dalin rekor kırarak 64 günde devrialemi tamamladı. Bu seçkin yarışa katılan diğer ülkeler arasında İngiltere, Polonya, İsviçre (denizi yok), Avusturya (denizi yok), Japonya, Avustralya, Yeni Zelanda, Macaristan (denizi yok) ve Çin var. İlki 1968’de İngiltere organizasyonunda yapılan ve daha sonra 2018 ve 2022 de tekrarlanan Golden Globe Race (GGR)’ye bugüne kadar katılan ve yarışı tamamlayabilen yelkencilerin ülkeleri arasında İngiltere, Fransa, Finlandiya, Hollanda, Estonya, Güney Afrika, Hindistan, ABD, Avusturya (denizi yok) yer alıyor. İspanya tarafından 2023’ten itibaren başlatılan ve henüz bir kez yapılan Küresel Solo Yarışı (Global Solo Challenge) (GSC)’de ise ABD, Fransa, İtalya ve Belçika’ya ait yelkenli tekneler yarışı tamamlayabildi. 2023 yılında İngiltere organizasyonunda yapılan diğer bir yarış olan Okyanus Yerküre Yarışı (Ocean Globe Race) (OGR)’de ise ABD, Fransa, İngiltere, Güney Afrika, İtalya, Finlandiya, İspanya ve Avustralya yarışı tamamlayan devletler arasında yerini aldı 1993-2017 arasında değişik aralıklarla yapılan Fransız Jules Verne yarışlarında da Fransa, Yeni Zelanda ve İngiltere yarışı tamamlayan devletler arasında yerini aldı. 1982 ile 2011 arasında değişik zamanlarda yapılan eski adı ile BOC Challenge and Around Alone yeni adıyla Velux 5 Oceans Race solo yarışlarında Fransa, Güney Afrika, Japonya, ABD, Finlandiya, İtalya İsviçre ve İspanya yarışı başarıyla tamamlayan solo yelkencilere sahip oldular. Ayrıca tüm bu yarışlardan bağımsız olarak bugüne kadar ABD’den yedi yelkenci, İngiltere’den 3 yelkenci, Brezilya’dan bir yelkenci, Çin’den bir yelkenci, Hindistan’dan 2 yelkenci, İtalya’dan dört yelkenci ve Fransa’dan iki yelkenci, dünyayı tek başına durmaksızın yelkenli ile dolaşan ve başarı ile seyri tamamlayanlar arasında yerlerini alıyor.
NEDEN TÜRKLER YOK?
Şimdi soralım. Bu ülkeler arasında Türkiye neden yok? Ama önce şu soruyu sormak lazım. Devletin bu yarışlardan haberi var mı? Varsa devlet neden bu yarışlara katılmayı teşvik etmez? Eğer gönüllü ortaya çıkanlar varsa ve destek talep ediyorlarsa devlet neden bu denizcilere destek olmaz? Mustafa İhsan Denizaşan, Sadun Boro, Erden Eruç devletten bir kuruş almadılar. Borçlanarak denize çıktılar. Hepsi de okyanuslarda Türk bayrağını/simgelerini taşıyarak ve sonuçta çıktıkları seyirleri başararak evlerine geri döndüler. Peki bu kahramanlar Türklerin dünya çapında denizci çıkarabileceklerine örnek değiller mi? Kaç kişi bu denizcileri tanıyor ve onlara özeniyor? Emin olun Sadun Boro’nun dünya seyahatini tamamlayıp İstanbul’da kahraman gibi karşılandığı 1968 yılındaki Türkiye bugünden daha denizciydi. O zaman dünyayı 10 metrelik Türk bayraklı yelkenlisi ile dolaşan Sadun Boro milyonlarca gence örnek olmuş yazdığı ‘’Pupa Yelken’’ isimli kitabı deniz sevdalılarının yastık altı kitabı olmuştu. Bugün dünyayı yelkenli ile dolaşan Türkler ile konuşun, hepsi ‘’Beni açık denizlerle Pupa Yelken kitabı buluşturdu, ‘’ diyecektir. Bugün marinalarda yer yok. Yeni zenginliğin statü sembolü tekne sahibi olmak. Görgüsüz para her yerde. Ancak gururun statü sembolü hala açık denizlerde boy göstermekten, doğayı doğaya rağmen yanına çekerek okyanusları aşmaktan, risk almaktan, fiziki ve mental gücü önce kendine sonra dünyaya ispat etmekten geçiyor. Biz ise büyük yeteneğimiz, alt yapımız ve sosyo genetik kodlarımıza rağmen yerimizde sayıyoruz. Mustafa İhsan Denizaşan, Sadun Boro ve Erden Eruç başta olmak üzere okyanus ve denizlere meydan okuyan nesillere tanıklık ve sahiplik eden Türk amatör yelkenli yat ve açık deniz denizciliği artık daha uzağa, daha zora ve daha prestijli yarışlara neden yelken açmıyor? Erden Eruç 2007 ile 2012 arasında Ulaştırma Bakanlığından kürekli teknesinin mevzuata göre açık denize elverişli olamamasından dolayı Türk bayrağı çekme iznini neden alamadı? Neden tüm geçişlerini ABD bayrağı altında ancak Türk bayrağına boyadığı kürekler ile yapmak zorunda bırakıldı? 2007-2012 arasındaki büyük başarısı ile fiziki ve mental dayanma gücünü önce kendine sonra da dünyaya ispat etmiş bir denizci olarak Ulaştırma Bakanlığı neden bu mümtaz kahramana teknesine Türk bayrağı çekme iznini vermedi? Buna karşılık aynı bakanlık Türk bayrağı taşıyan Arkas Holding’e bağlı Rosaline A gemisine 22 Kasım 2020 tarihinde Akdeniz’in uluslararası sularında Hamburg firkateyninde konuşlu Alman deniz komandolarının AB Irini harekâtı kapsamında uluslararası deniz hukuku kurallarına ve teamülleri ile iktidar ve muhalefetin çok sevdiği/saydığı NATO usullerine aykırı şekilde haydut gibi çıkmasına neden bir tepki vermedi? Devlet tanıtım fonu ile başta THY olmak üzere yabancı sporculara ve takımlara, sivil toplum örgütlerine, AB ve ABD destekli girişimlere sponsorluk vermede yarışan pek çok anlı şanlı Türk firmaları, bankaları, devasa kurum ve kuruluşlar Guinness Rekorlar Kitabında 15 girişi olan ve New York Explorers Club’ta aya ayak basan astronot John Glenn ile yan yana ödül alan Erden Eruç’u neden görmezden gelirler? Bunların cevabını vermek gerçekten zor. Bakınız, Letonyalı okyanus kürekçisi Karlis Bardelis, 2016-2024 arasında zaman zaman yanına başka kürekçiler de alarak yaptığı dünya turundan sonra ülkesinde kahraman gibi karşılanıyor. İstanbul AKM benzeri tarihi Opera Sarayında binlerce kişi ve devlet erkanı ile onurlandırılıyor. Daha da ötesi teknesinin üzerinde sponsorlar arasında THY olduğu youtube videolarında ve WEB sitelerinde görülüyor. Ne kadar acıklı bir durum bu! ‘’Türkün Türk’ten başka dostu yoktur’’, sözünün yanına belki de ‘’Türk’ün Türken başka rakibi yoktur’’ demek daha doğru olur. Denizi ve tekneyi sadece yüzme, sosyal faaliyetlerde prestij, akşam yemeklerinde keyif olarak görmeye devam edenlerin denizi farklı gözle görmesi, Türkiye’nin denizcileşmesine katkı sağlaması ve Mavi Vatanı yürekten sevmesi için birkaç nesil daha geçmesi gerekecek.
ERDEN ERUÇ’A SAHİP ÇIKMALIYIZ
Şimdi onun GGR yarışında aynı başarıyı sağlamasına ve Türkiye’nin adını ilk kez GGR yarışını tamamlayan Türk olarak tarihe kaydetmesine destek olmalıyız. Öncelikle Erden Eruç’un GGR 2026 yarışına katılmasını başta devletin, tanıtma fonunun, sonra da deniz ticaret odaları başta olmak üzere sivil toplum örgütleri ile özel sektör öncülerinin desteklemesi gerekir. Kendini en zor koşullarda ispat etmiş ve kitabında vaz geçmek olmayan bir denizcinin Türkiye’yi farklı bir lige taşıyacak ve tüm denizcilerin gurur duymasına olanak sağlayacak güney okyanus geçişini (GGR) başarmasını teşvik etmemiz gerekir. Bu yazdıklarımın suya yazmak olduğunu farkındayım. Ancak gelecek nesillerin bu yazıyı ve benzerlerini okuyup bu toprakların nice değerleri kıyma makinesi gibi harcadığını hatırlatmak istiyorum. Bir sözüm de Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığına. Eğer Erden Eruç sponsor bulabilir ve evini ipotek ettirerek satın aldığı 35 yaşındaki Clara teknesi ile GGR 26’ya katılırsa lütfen özel izinle bu tekneye Türk bayrağı çekme izni verin. Bu yazıyı okuyan herkes şunu bilmeli. 1500’lerin Barbaroslarına, Oruç Reis’lerine saygı duyalım. Onları gururla analım. Ancak bugünün koşullarında kaderin ve tarihin bize armağan ettiği denizcilerin de hakkını verelim. Onlara destek olalım. Onları okyanusta yalnız bırakmayalım.
Cem Gürdeniz
Amiral Cem Gürdeniz yazdı:
Okyanuslarda yalnız kalmış bir Türk: Erden Eruçhttps://t.co/PZZF05QIF4 pic.twitter.com/VZPZ9UCt7P
— Veryansıntv.com (@veryansintvcom) May 25, 2025