KATARLAŞMAK MI KURUCU ORTAK OLMAK MI?

Trump’ın Katar’a son ziyareti 14–15 Mayıs 2025 tarihlerinde gerçekleşti.Bu ziyarette Katar Havayolları için 96 milyar USD lık 210 adet Boeing uçağı alım anlaşması dahil Katar ile 243,5 milyar USD’lık büyük bir paketi imzalandı. Bu bir nevi haraçtı. Trump, Katar Emirinin, Boeing 747-8 tipi lüks bir uçak hediye teklifini de kabul etti. Katar gibi batının jeopolitik esiri mutlak monarşi ile yönetilen bir ülke tüm bu tavizleri mafya tarzı ABD koruması için yapıyordu.

Olmadı. Dün İsrail Doha’yı vurdu. ABD kendi barış teklifi ile çağırdığı müzakere heyetini İsrail’e teslim etti. Katar dışişleri bakanı bugün ABD’nin kendilerine önceden bildirimde bulunulduğu iddialarını reddetti, Saldırının ABD’nin talebi üzerine gelen müzakerecileri hedef aldığını ekledi. Şimdi asıl oksimoron sahneye geçiyorum. Saldırının olduğu aynı gün Trump, Dışişleri Bakanı Rubio’ya Katar ile bir Savunma İşbirliği Anlaşmasını (DCA) sonuçlandırması talimatını verdi. İsrail’in ABD’nin bölgedeki en büyük hava üssüne ev sahipliği yapan Katar bir müttefikine yapılan bu saldırı salt taktik bir baskın değildir. Pek çok sebebi vardır ve pek çok sonuca gebedir.

  1. ABD’nin İran ile Umman’da görüşmeleri devam ederken İsrail’in İran’a saldırması ile yarattığı güvensizlik bu saldırı ile tavan yapmıştır. Putin’in Alaska Zirvesi sonrası ABD çağrılarını dikkate almamasının bir nedeni ABD artık muhatap alınacak, sözüne ve akitlerine güvenilecek bir güç olmamasıdır. Kendine biat eden koruma için haraç ödeyen vekillerini İsrail için harcayabileceğini göstermiştir.
  2. ŞİÖ zirvesi ve Çin’in zafer töreninde sergilenen Asya birliği ve gücünün etkisi altına girebilecek Körfez zengini (GCC) ülkelere uyarı atışı yapılmıştır. Sakın denemeyin. Ya üzerinize İsrail’i salarım ya da monarşilerinizi iç ayaklanmalar ile yıkarım mesajı verilmiştir.
  3. Başındaki davalar belasını savmak ve içerdeki büyük muhalefet ve protesto dalgalarını dağıtmak için Netenyahu her şeyi yapmaya devam edecektir. Amerikan koruması devam ettiği sürece durmayacaktır. Karşısında zayıf Arap devletleri olduğu sürece bu devletleri atış poligonu gibi kullanarak çöken ABD hegemonyasının ömrünü uzatmaya çalışacaktır.
  4. Netanyahu’nun en büyük amacı ABD ile İran’ı savaştırmaktır. Trump buna direnmektedir. Ancak önce Kongrede açıklanan ve daha sonra Wall Street Journal gazetesinde yayınlanan Epstein 50 yaş doğum günü kartında Trump’ın imzasının olması olayı gibi bilmediğimiz pek çok unsurun tehdit ve baskı aracına dönüşmesi mümkündür. Doha baskını ile doğum günü kartının yayınlanmasının aynı günlere denk gelmesi tesadüf olamaz.
  5. İsrail’in sınır tanımayan hukuksuzluğu ve Gazze’de yaşanan soykırım sadece onları değil ABD’yi de insanlık tarihinde hızla aşağıya çekiyor. Küresel güney ve Asya devletleri bu yaşananları büyük bir endişe içinde takip ediyor.
  6. Nepal ve Endonezya’da yaşanan ayaklanmalar tesadüf değildir. ŞİÖ Zirvesi başarısı sonrası bu olaylar artacaktır. Bu olaylar çöken ABD hegemonyasına karşı artan bir antipati yaratacaktır.j
  7. Bu gelişmeler paralelinde NATO’nun da boş durmadığını söyleyebiliriz. Son 3 yıldır Rus dronları batı Ukrayna’ya yaptıkları keşif faaliyetlerinde sık sık Polonya Hava sahasını ihlal ediyordu. Polonya bu dron ihlallerine diplomatik tepki veriyordu. Ancak bu kez üç yıldır yaşananlara rağmen Polonya’nın ve savaşın devamını isteyen NATO ülkelerinin çok ciddi bir tepki gösterdiğini görüyoruz.

Polonya Hükümeti’nin NATO Anlaşmasının dördüncü maddesini işletme sürecini başlattığını görüyoruz. ŞİÖ Zirvesi ve Çin’in gövde gösterisinden sonra ama en önemlisi ABD ve AB ülkelerinde artık pek çok siyasetçinin ve kanaat önderinin Rusya Ukrayna Savaşı’nda sona gelindi söylemleriyle bu olayın yaşanması aynen Doha saldırısı gibi tesadüf olamaz. Rusya Ukrayna savaşının devamı Avrupa cephesinde yeni silahlanma yeni bütçe artırımları ve küresel finansın vizyonuna uyum için kaçınılmaz görünüyor.

Dilerim bu son yaşananlar ülkemizdeki Amerikancılarla NATO ve AB muhiplerine ders olur.

Cem Gürdeniz