Hibe desteğinin yokluğu; maliyet baskısı ve dezavantaj yaratıyor

“Avrupa’da limanlardan çevreci uygulamalar istenmekte ancak bu tesislerin kurulması için hibe fonları yaratılmaktadır. Ayrıca Avrupa’da çoğu ülkede bulunan kamu kuruluşu olan liman otoriteleri bu yatırımları gerçekleştirmektedir. AB de yapılan hemen hemen bütün karadan gemilere elektrik verilmesi tesisleri liman otoriteleri tarafından kurulmuş ve terminal operatörlerinin işletmesine verilmiştir. Ülkemizde ise tüm yatırımın terminal işletmecisi olan limanlarımız tarafından yapılması istenmekte, kamu tarafından bu tesislerin kurulması veya destek verilmesi mümkün olmamaktadır” diyen TÜRKLİM Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Erçelik, bu durumun limanlarımızda rekabette dezavantaj, maliyet alanında ise baskı yarattığını vurguluyor.

Türkiye’de yeşil liman dönüşümünün kapsamını ve bu süreçte TÜRKLİM olarak neler üstlendiğinizi öğrenebilir miyiz?

İklim değişikliği ile mücadele ve çevre duyarlı denizcilik yolunda yeşil liman dönüşümü stratejik, teknik, operasyonel, iş birlikleri, ölçüm ve geliştirme süreçlerini kapsamaktadır.

Stratejik bileşeninde

· Yönetimsel anlamda çevre kültürünün yerleşmesi,

· Kamu-özel sektör iletişiminin sağlanması, gerekli mevzuatın hazırlanması,

Teknik bileşeninde

· Liman tesisi içindeki kaldırma ve taşıma ekipmanlarının ve dışındaki römorkör, kara araçları gibi ekipmanların elektrifikasyonu,

· Gemilere limanda kalış süreleri içinde limandan elektrik verilmesi yolu ile enerjilerinin karşılanması,

· Kara araçları için şarj,

· Limanda kullanılan enerjinin yenilenebilir kaynaklardan elde edilmiş olmasının temini,

· Limanda yeterli imkan var ise liman içi/çatı üstü güneş enerji santralleri (GES), rüzgar enerji santralleri (RES), veya uygun bir lokasyonda RES/GES kurulumu ile öz tüketimin kendi üretiminden sağlanması.

Operasyonel bileşende

· Dijital yük izleme ve dokümantasyon,

· Liman tesisleri için kara araçlarının minimum enerji ile gemilere yük iletmeleri ve almaları,

· Konteyner depolama gibi yük istiflemede optimum yerleşimler ile minimum enerji sarfiyatı ile yüklerin elleçlenmesi,

· Tüm liman atıklarının tasnif edilerek atık bertaraf tesislerine gönderilmesi,

· Liman yönetim binalarında enerji verimli sistemler kullanımı,

· Deniz kirliliği acil müdahale sistemlerinin aktif tutulması,

· Su kaynakları yönetimi, yağmur sularının toplanması,

İş birlikleri

· Limanların gemi ve kara ulaşımı arasında bir temas noktası olma kapsamında gemilerin enerji tasarrufu için hızlı yükleme

· Kara araçlarının liman bölgesine erişimi koordinasyonu, raylı sistem kullanımı,

· Liman çevresi ile iş birlikleri, yerel yönetimler ile iş birlikleri

Ölçüm ve Geliştirme

· Liman hava emisyonlarının ölçümlenmesi, yıllar içinde azaltılması

· Liman deniz suyu kalitesinin ölçümü, sedimantasyon ölçümleri

· Liman hava kalitesinin ölçümü,

· Liman gürültü kirliliği ölçümleri, çevre gürültü haritalarının çıkarılması ve gürültü önleme

TÜRKLİM olarak mevzuat oluşturulması, veri toplama ve analizi, bilgi paylaşımı, iyi uygulamaların yayılması ve personel eğitimi alanlarında faaliyet gösteriyoruz.

2030-2050 vizyonlarıyla Türk limanlarının çevreci dönüşüm hedefleri nelerdir?

Türk limanlarının çevreci dönüşüm hedefleri ülkemizin Paris anlaşması hedeflerini, uluslararası denizcilik örgütü (IMO) 2050 vizyonunu ve ülkemizin ticarette en önemli paydaşı olan Avrupa Birliği ve özellikle yeşil mutabakat gereksinim ve hedeflerini izleyerek hedefleri oluşturuyoruz. Bu çerçevede hem ulusal hem de uluslararası hedeflerimiz 2050 yılı ile net sıfır sera gazı emisyonu, deniz kirliliğinin ve hava kirliliğinin minimum düzeyde tutulması olarak özetlenebilir.

Yeşil liman uygulamalarında AB Yeşil Mutabakatı ne ölçüde belirleyici olmaktadır?

AB yeşil mutabakatı kapsamında denizciliğin AB emisyon ticaret sistemine dahil edilmesi (ETS), denizcilikte yakıt dönüşümü (FuelEUMaritime), alternatif yakıtların altyapılarının desteklenmesi (AFIR) ve sınırda karbon düzenlemesi (CBAM) limanları doğrudan etkileyen AB Yeşil Mutabakat bileşenleridir. Denizciliğin uluslararası olması nedeniyle, Türkiye limanları AB yeşil mutabakatta verilen yol haritasını dolaylı yoldan izlemektedir. Bu regülasyonlar sadece limanların uyması gereken kuralları vermekle kalmayıp, destek mekanizmalarını da yaratmaktadır. Örneğin ETS ve AFIR ile yaratılan kaynaklardan limanların dönüşümü için proje hibe destekleri verilmektedir. Sadece CEF (Connecting Europe Fund) fonundan 2023 yılında limanlarda karadan gemilere elektrik verilmesi (cold ironing veya onshore power supply-OPS) tesislerinin kurulması için 2023 yılında 109 milyon euro destek verilmiştir. AB tarafından limanlar yeşil dönüşüm için verilen hibe miktarları her yıl birkaç milyar euroya ulaşmaktadır.

Ülkemiz limanlarından ise AB Yeşil Mutabakat kriterlerine uyum talep edilmekte ancak yeşil dönüşüm hibe destekleri bulunmamaktadır. Türkiye kendi yeşil dönüşüm fonlarını yaratmalı ve bu fonlar ile tüm denizciliğin yeşil dönüşümüne hibe desteklerini başlatmalıdır.

Yeşil ve akıllı limanlar hangi özellikleriyle öne çıkmaktalar? Yeşil liman entegrasyon ve maliyet süreçlerini yatırımın geri dönüşü ile kıyasladığımızda nasıl bir tablo ile karşılaşmaktayız?

Limanlar kendi atıkları ve emisyonları büyük ölçüde azaltılmıştır. Yük elleçleme ekipmanlarının elektrikli sisteme dönüştürülmüş olması, atık kontrolü gibi enstrümanlarla hizmet verilmektedir. En büyük emisyon kaynağı demirde ve rıhtımda bulunan gemiler, bu gemilere hizmet veren römorkörler ve limana giriş yapan kara araçları olarak ortaya çıkmaktadır. Limanlardan bu aşamada istenen gemilerin ve kara araçlarının emisyonlarının azaltılmasına destek vermeleridir. Denizcilik açısından bakıldığında gemilere rıhtımda hatta demir yerinde elektrik verilmesi ile liman bölgelerinde jeneratörlerini kapatılarak hava emisyonlarının sıfırlanması, gemilerin tüm atıklarının limanlar tarafından alınarak atık alım tesislerine aktarılması istenmektedir. Gemilerde zorunlu olan kurallarda limanlar yatırımlarını yapmaktadır. Ancak zorunlu olmayan konularda limanlar sorun yaşamaktadır. Örneğin limandan elektrik alımı gemiler için zorunlu değildir, yapılacak yüksek maliyetli karadan gemilere elektrik verilmesi tesislerinin kurulması durumunda gemilerin bu tesisleri kullanmaması atıl yatırımlara sebep olabilecektir. Bu nedenle her iki tarafa zorunlu kullanım getirilmedikçe bu tesislerin kurulması gecikecektir.

Limanların yeşil dönüşümdeki diğer bir rolü enerji hublarını oluşturmalarıdır. Denizde elektrik elde edecek rüzgar türbinleri limanlar olmadan düşünülemez. Kurulum aşamasında bu türbinler ancak kıyı tesislerinde entegre edilmekte, tüm yaşam döngülerinde limanlardan lojistik, bakım-onarım ve hatta söküm aşasında limanlara ihtiyaç duymaktadırlar. Gemilerde önümüzdeki dönemde alternatif yakıt olarak önerilen biyoyakıt, LNG, amonyak, hidrojen ve diğer yakıtlar ya liman tesislerinde üretilmek ya da liman tesislerinde depolanmak zorundadır.

Limanların karbon ayak izi nasıl hesaplanıyor? Emisyon ölçüm sistemlerini ve hangi standartları baz aldığını açıklar mısınız? Diğer taraftan yapılan çevreci yatırımların karbon salınımı üzerindeki etkisi somut olarak ölçülüyor mu?

Limanlarda karbon ayak izi hesaplarında çeşitli standartlar kullanılmaktadır. Öncelikle Uluslararası Standart Örgütü ISO 14064-1 kullanılan sertifikasyon metodu olarak öne çıkmaktadır. Emisyon hesaplarında kapsam 1, 2 ve 3 olarak adlandırılan sırası ile limanın doğrudan sera gazı emisyonları, kullanılan enerji dolayısı ile oluşan sera gazı emisyonları, faaliyetlerin dolaylı sera gazı emisyonları. Temel emisyon ölçüm sistemi her 3 kapsamda da kullanılan enerji miktarını ölçmek ve enerji kaynağının emisyon faktörünü kullanarak emisyon hesaplanmasıdır. Liman çevresinde bulunan deniz ve kara araçları düşünüldüğünde doğrudan emisyon ölçümleri mümkün olamamakta, onun yerine enerji ölçümleri daha sağlıklı bilgiler vermektedir. Çevreci yatırımların çevreci krediler ile yapılması durumunda objektif ölçüm ve değerlendirme hatta üçüncü taraf ölçümleri tercih edilebilmektedir.

Türkiye’nin limanları, çevreci uygulamalarda Avrupa’daki örneklerle kıyaslandığında hangi seviyede? Yeşil liman uygulamaları Türkiye limanlarını küresel ölçekte rekabet açısından öne çıkarıyor mu yoksa sadece maliyet baskısı mı yaratmakta?

Avrupa’da limanlardan çevreci uygulamalar istenmekte ancak bu tesislerin kurulması için hibe fonları yaratılmaktadır. Ayrıca Avrupa’da çoğu ülkede bulunan kamu kuruluşu olan liman otoriteleri bu yatırımları gerçekleştirmektedir. AB de yapılan hemen hemen bütün karadan gemilere elektrik verilmesi tesisleri liman otoriteleri tarafından kurulmuş ve terminal operatörlerinin işletmesine verilmiştir. Ülkemizde ise tüm yatırımın terminal işletmecisi olan limanlarımız tarafından yapılması istenmekte, kamu tarafından bu tesislerin kurulması veya destek verilmesi mümkün olmamaktadır. Bu durum limanlarımızın süreli tahsisli oldukları arazilerde limanlarımızı rekabet dezavantajında bırakmakta ve maliyet baskısı artmaktadır.Gemi Liman-1

Denizciliğin karbon emisyonundaki payı %3, bu oranda limancılığın payı ise %25’ler seviyesinde. Bu kadar düşük emisyona rağmen limanlara yapılan yüksek maliyetli çevreci yatırımları nasıl değerlendiriyorsunuz? Hemen akabinde sormak isteriz limanlar dönüşüyor, gemiler dönüşüyor lakin hinterlant taşımacılığı hala dizel kamyonlar ve eski tren altyapısıyla yürütülüyor. Bu durum limanlardaki çevreci çabanın etkisini gölgede bırakmıyor mu?

Denizciliğin küresel sera gazları emisyonlarındaki %3’lük payı göz ardı edilemeyecek bir orandır. Denizcilik sektörü diğer tüm sektörlere göre daha proaktif davranıp, 2050 yılı ile sera gazları emisyonlarını net sıfıra çekmeyi taahhüt etmişlerdir. Küresel olarak bu taahhütte bulunan ilk sektördür. Buna karşılık kara ulaşım/taşımacılık sektöründe dönüşümün henüz başlamaması, bu modların sadece ulusal kurallar ile yönetilmesine bağlanabilir. Denizcilik ise uluslararası sektör olarak hızlı daha çevreci davranabilmektedir.

Ayrıca sormak isteriz elektrikli liman ekipmanları çevreci olarak sunulmakta. Ancak elektrik üretimi hala büyük oranda fosil yakıttan kaynaklanıyor. Bu koşullar altında bu teknolojilerin “yeşil” olduğu düşünülebilir mi?

Kullanılan elektriğin yeşil olması durumu tamamen kaynağa bağlı. Ülkemizde elektrik üretiminin yaklaşık yarısı hidroelektrik, güneş, rüzgar, jeotermal kaynaklardan karşılanmakta, bu durumda fosil yakıt kullanıma göre yaklaşık %25 daha az asera gazı salınımı elde edilmektedir. Ayrıca limanlarımızın önemli bir kısmında güneş enerji santralleri (GES) var, kendi elektrik ihtiyaçlarını üretebiliyorlar. Bazı limanlarımızın rüzgar enerji santral (RES) projeleri var, ancak lisanslı üretici olunmadığı için GES/RES kurulum arazileri ile ilgili kısıtılar bulunmaktadır. Örneğin orman arazilerinde lisanslı üreticilerin RES kurmaları mümkün iken lisanssız üretici olarak limanların önünde engeller bulunmaktadır. Öz tüketim için elektrik üretimi dışında şebekeden IREC veya YEK-G sertifikalı elektrik enerjisi alımı mümkündür, bu durumlarda sera gazları salınımlarının sıfıra indirgenmesi mümkün olabilmektedir.

7DENIZ – Haber Linki İçin Tıklayın !
DemirHindi
13 Eylül 2025 – 12:20