Başarının üç anahtarı: Doğru ekip, güçlü ağ ve bitmeyen yenilik

Begüm Şirketler Grubu Kurucu CEO’su Begüm Doğulu ile hem yatçılık sektörüne girişinden günümüze kadar geçen 30 yıllık serüvenini konuştuk hem de grup bünyesinde sahip olduğu şirketleri, iş anlayışını ve sunduğu hizmetleri değerlendirdik. “1997’de Kuşadası’nda kurduğum ilk şirket aslında küçük bir ofisten ibaretti. Bugün ise Türkiye’nin pek çok limanında aktif bir yapıya sahibiz. Bu büyüme sürecinde karşılaştığım zorluklar, bana en büyük öğretici oldu. Her kriz, stratejik bir fırsata dönüşebiliyordu” diyen Doğulu, bu büyümenin anahtarlarını şu şekilde sıraladı: Doğru ekibi kurmak, uluslararası bağlantılarımı geliştirmek ve her zaman yenilikçi kalmak…

Güzel sanatlar fakültesinin ardından yatçılık sektörüne yönelmeniz nasıl oldu?

Benim hikâyem aslında biraz kalpten gelen bir yönelişin sonucu. Güzel Sanatlar Fakültesi mezunu olmamın da yüksek etkisiyle estetik, tasarım ve yaratıcılık benim hayatımın hep merkezinde oldu. Ancak çocukluğumdan beri denize, tekneye, denizcilik kültürüne çok büyük bir ilgim vardı. Yatçılık, sadece bir iş alanı değil, hayat tarzıydı benim için. Bu tutkumu profesyonel hayata taşımak, zamanla beni sivil toplum kuruluşlarında görev almaya ve bugün Yat Turizm Derneği Başkanlığına kadar getirdi. Çünkü biliyorum ki, bireysel çabalar önemli ama sektörün geleceğini ancak birlikte hareket ederek şekillendirebiliriz.

Konusu açılmışken sormak isteriz, Yat Turizm Derneği bünyesinde yürüttüğünüz çalışmalar neler?

Yat Turizm Derneği’ni kurarken en büyük hedefim, sektöre kurumsal bir ses kazandırmaktı. Bugün güçlü bir ekip ile birlikte, hem sektörün uluslararası alanda daha görünür olmasını sağlıyor hem de devlet kurumlarıyla ortak çözümler üretmeye çalışıyoruz. Eğitimden çevreye, mevzuattan uluslararası tanıtıma kadar geniş bir yelpazede projeler yürütüyoruz. Bu oluşumu hayata geçirirken gördüğüm en büyük eksik, sektörün ortak bir çatı altında birleşme ihtiyacıydı. Bugün geldiğimiz noktada, derneğimizin sektörde söz sahibi bir kurum haline gelmiş olması, benim için en gurur verici gelişmelerden biridir.

Akabinde hemen size geri dönelim. İngiltere’deki eğitim süreciniz ve Gino Pardo ile tanışmanız, kariyerinizde nasıl bir dönüm noktası oluşturdu?

İngiltere’de geçirdiğim eğitim süreci bana farklı bir vizyon kattı. Orada denizcilik sektörüne dair uluslararası standartları ve disiplinleri yakından gözlemleme fırsatım oldu. Gino Pardo ile tanışmam ise kariyerimde gerçek bir dönüm noktasıdır. Onun deneyimi, vizyonu ve rehberliği bana sektörün inceliklerini öğretti. Bugün kararlarımı alırken uluslararası bakış açımın temelinde bu dönemin etkisi vardır.1997 yılında Kuşadası’nda kurduğunuz ilk şirketten bugün Türkiye’nin birçok limanında aktif olarak faaliyet gösteren güçlü bir yapıya ulaştınız. Bu büyüme sürecini nasıl yönettiniz?

1997’de Kuşadası’nda kurduğum ilk şirket aslında küçük bir ofisten ibaretti. Bugün ise Türkiye’nin pek çok limanında aktif bir yapıya sahibiz. Bu büyüme sürecinde karşılaştığım zorluklar, bana en büyük öğretici oldu. Her kriz, stratejik bir fırsata dönüşebiliyordu. Doğru ekibi kurmak, uluslararası bağlantılarımı geliştirmek ve her zaman yenilikçi kalmak bu büyümenin anahtarı oldu.

2005 yılında Barka Tersanesi’ni kurarak teknik servis ve tekne inşası alanına adım attınız. Bu girişimin arkasındaki vizyonu ve hedefleri bizimle paylaşır mısınız?

2005 yılında Barka Tersanesi’ni kurarken asıl amacım, Türkiye’de büyük bir eksiklik olan teknik servis ve refit alanında güvenilir bir çözüm sunmaktı. Bu girişim, sadece ticari bir adım değil; Türkiye’nin bu alanda uluslararası standartlara ulaşması için atılmış stratejik bir adımdı. Bugün tersanemiz, aynı anda 12 teknenin refitini yapabilecek kapasiteye ulaşarak sektöre farklı bir vizyon kazandırıyor.

Aynı anda 12 teknenin refit işlemini gerçekleştirebilecek kapasiteye ulaşmak için nasıl bir operasyonel yapı ve organizasyon modeli geliştirdiniz?

Refit bizim için stratejik bir alan çünkü müşterilerin en çok güvene ihtiyaç duyduğu noktadır. Operasyonel olarak tersanemizi, mühendislikten tedarik zincirine kadar en küçük detayı planlayarak büyüttük. Bu sayede aynı anda 12 tekneyi yönetebilecek bir organizasyon modeli kurduk.

Yat sektöründe hizmet çeşitliliğini artırarak Bares Limuzin ve Begüm Air gibi iştirakleri hayata geçirdiniz. Bu girişimlere yönelmenizde etkili olan en önemli faktörler nelerdi?

Müşterilerimizin ihtiyaçları sadece teknede bitmiyordu. Onlara bütüncül bir deneyim sunmak istedim. Bares Limuzin ve Begüm Air markaları, bu vizyonun bir parçası olarak doğdu. Çünkü lüks turizmde, denizden karaya ve havaya uzanan bir hizmet zincirini kurmak, fark yaratan bir yaklaşım oldu.

Mercedes-Benz motor yatlarının Türkiye distribütörlüğünü üstlenmek, firmanız açısından nasıl bir sorumluluk ve fırsat sundu?

Mercedes-Benz gibi bir dünya markasının Türkiye distribütörlüğünü almak, bizim için hem büyük bir sorumluluk hem de büyük bir onurdu. Bu iş birliği, Begüm Yachting’in marka değerini güçlendirdi ve uluslararası alanda da saygınlığımızı artırdı.Barka1

Türkiye biziz” sloganınız oldukça dikkat çekici. Bu söylemle vermek istediğiniz mesaj nedir?

“Türkiye biziz” derken aslında anlatmak istediğim şey; bu sektörün sahipleri, geliştiricileri, vizyonerleri bizleriz. Bu ülkenin potansiyeline güveniyorum. Yatçılık ise benim için bir evlat gibi. Sevgiyle büyüttüğüm, her aşamasında emek verdiğim bir yolculuk. Bu duygusal bağ, işime olan bağlılığımı ve azmimi her gün besliyor.

Sizce Türkiye, yatçılık sektöründe dünya genelinde nasıl bir konuma sahip?

Türkiye, coğrafi konumu ve doğasıyla dünya yatçılığında çok özel bir yere sahip. Ancak bu potansiyeli daha iyi değerlendirmemiz gerekiyor. Önümüzdeki dönemde marina yatırımları, refit alanındaki büyüme ve nitelikli insan kaynağına yapılacak yatırımlar sayesinde Türkiye, Akdeniz çanağında lider ülkelerden biri olabilir.

Türkiye’de yat sayısındaki artış ne yazık ki koylardaki doğal yaşamı olumsuz etkiliyor. Bu sorunun çözümüne yönelik sizce hangi adımlar atılmalı?

Türkiye’nin koyları eşsiz bir doğa hazinesi. Ancak artan tekne trafiği bu hassas ekosistemi tehdit ediyor. Çözüm, sektör paydaşlarının ve kamu otoritelerinin iş birliğiyle sürdürülebilirlik standartlarını belirlemekten geçiyor. Atık yönetimi, kontrollü demirleme alanları ve kullanıcı bilinci bu konuda hayati önem taşıyor. Bizim dernek olarak en önemli misyonlarımızdan biri de bu konuda farkındalık yaratmak.

Son olarak, 30 yıllık sektör tecrübeniz ışığında, yatçılık alanına adım atmak isteyen gençlere ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?

Gençlere en büyük tavsiyem, tutkularının peşinden gitmeleri. Yatçılık zorlu ama çok ödüllendirici bir sektör. Çok çalışmayı, sabırlı olmayı ve sürekli öğrenmeyi gerektiriyor. Ve tabii ki uluslararası dili iyi öğrenmeleri.

7DENIZ – Haber Linki İçin Tıklayın !
DemirHindi
5 Kasım 2025 – 10:42