Şu Dürzîler Kim, Bir De Ben Anlatayım Sizlere

Suriye, Lübnan, İsrael Savaşları ile birlikte Dürzîler epey sıkça duyduğumuz bir halk oldu ancak kimlikleri konusunda da epey kafa karısıklığı var. Ben bu halkı ilk kez 1993 Ekim ayında ilk kez İsrael’e gittigimde tanımış, köylerine gitmistim. Bir TC Vatandaşı olarak da çok iyi karşılandım ve çok iyi ağırlandım köylerinde.

İsrael Ordusunun en güçlü gruplarından biridir ve son derece iyi savaşçılar. Ölümden hiç korkmuyorlar çünkü kendi inanç sistemlerinde “Reenkarnasyon” yani “Ruh Göçü” var. Etnik olarak Pers, Kürt, Med, Mısır karısık bir Ortadogu Halkı Dürzîler. Kendilerine özgü bir dilleri yok. Bulundukları bölgedeki dilleri konuşuyorlar İbranice veya Arapça gibi. Bugün dünyada 2 milyon Dürzî var. Kutsal kitapları Kur’an ancak tam olarak İslam degil Batınî bir inanç sistemine sahipler. “Ehli Beyt” ( Tasavvufî) ‘ e baglı bir inanç sistemi. “Batı Dillerine canî manasını veren “Assassin” sözcügünü kazandıran “Hashaşin” Hasan El Sabah ‘ın inancı olan İslam’ın İsmailiyye Mezhebi ( – kim bugün merkezi Hindistan) inananlarının Mısır’da Fatimî Devleti’ni kurmalarıyla bu mezhep ve/veya inanç sistemi güçleniyor. Fatimî sözcügü de Hz. Muhamed’in kızı Fatima’dan geliyor, çok büyük önem veriyorlar Hz. Fatîma’ya. Konu pek tabii Hz. Muhammed’den sonra onu izlemesi gereken kişinin kim olması gerektiği tartışmalarıyla gündeme geliyor.

Dürzîlere göre bu kişi Hz. Ali’dir ancak bu topluluk Alevî de degildir. Kerbela Olayı onlar için de çok büyük öneme sahiptir ancak yas yoktur. Anadolu Alevîliginden oldukça farklı uygulamaları vardır. Örnegin Dürzîler 7 İmam’a inanırlar. Fatimî Halifesi ( 11 yy) El Hakim’in Hz. İsa gibi “Bedene bürünmüş Allah” olduğu, Tanrı’nın 7 İmam’da zuhur ettigi inançları vardır. Her ne kadar Şiilik Mezhebinin bir kolu olsa da bu inanç Hristiyanlıkdan , Yahudilikden ve Şamanizmden de çok etkilenmiştir. Dolayısıyla bizim Alevilerimiz ile çok farklıdır inanç sistemleri. Örnegin Muharrem Orucu gibi bir oruçları yoktur, oruç tutmak yasaktır. Mabetlerine, ben onlarla İngilizce konuştuğum için “”Tample” yani “Tapınak” diyorlardı. Kendi dillerinde “Helvet” diye ifade ediyorlar. İçinde Cem Evlerimizde oldugu gibi Hz. Ali’nin resimleri, Zülfikar görselleri yoktu. Basit bir mabed, sade, minare gibi dısarıdan görülen bir belirleyici mimarî unsur da yoktu. Dikdörtgen bir bina idi benim Dürzî Köyünde gördügüm Tapınak. Yahudi Peygamberi Şuayb’e de inanıp, kabul ediyorlar ve onu ataları olarak görüyorlar. Ramazan Ayını tanımazlar. Kurban Bayramını Sunnî Müslümanlar gibi kutlar, kurban keserler. Persembe’yi Cuma’ya bağlayan geceyi kutsal kabul ederler ve bir tek o gece namaz kılarlar. Namazları haftada bir gün ve bir kez yani. Pek bilmedigimiz, tanımadıgımız bir toplum ve kültür .

Anadolu Aleviliği ile çok karıştırılıyor, bu noktaya bir açıklık getirmek gerek diye düşündüğüm için bu yazıyı kaleme almak istedim. Kendilerine özgü bir bayrakları var ve baş eğmeyen, inatçı bir halk oldukları için ne Suriye’de ne Lübnan’da ne de İsrael’de kendi özerk tutumlarından vazgecmiyorlar. İsrael Devleti bana kalırsa kabullendikleri tek devlet şu ana kadar zira Şuayb Peygamber vesilesi ile Yahudileri kardeş gibi görüyorlar. Benim bu halkla kişisel deneyimim çok olumlu olmuştu. Şahane sofralar kurdular. En meşhur yemekleri de Labne Peyniri. Evet, bildiginiz Labne Peyniri bir Dürzî geleneksel peyniri ve sofraya önce bizdeki yoğurt gibi oldukça büyük bir kase içinde Labne Peyniri ve taze yufka ekmeği geliyor. Daha sonra da dağlarda yaşayan bir halk oldukları için gelsin mangaldan etler. Tam bir dağ toplumu. Dağları özgürlüklerini korumak için tercih etmişler yüzyıllardan beri. Ama çok nazik, misafirperver, cömert ve sıcak insanlar. Benim onlarla anılarım çok güzel. O dağlara yeniden dönebilmeyi umuyorum bir gün. Dilerim az da olsa bu halk ile ilgili biraz aydınlanmaya katkım olmuştur.

Müge Ataman