Bugün “İsrael& Filistin Sorunsalı”nda Israel’e yönelttiğiniz en ufak bir eleştiri karşısında size karşı taraftan ilk yönlendirilen suçlama “Antisemit” oldugunuz iddiasıdır. İsraelliler bu suçlamayı aslında çok da bilinçli, üstünde düşünüp yapmıyorlar. Bu sözcük ve kavram o kadar ruhlarına işlemiştir ki sizin tamamen somut bir “Siyasal Eleştiri” niteliğinde kullandığınız bir ifade bir anda onlarda bir duygusal travma yaratır ve mantık çerçevesinden çıkar, sizi “Yahudi Karşıtı Bir Irkçı” olarak algılarlar. Bu yaygın “Ulusal Tepki”leridir. Norman Finkelstein bu durumu “Yahudi Demansı” olarak tanımlıyor. Yani sorumlu oldukları tüm diger durumları unutup işi bir “Yahudi Nefreti” olgusuna indirgeyerek sizi de bir ırkçı konumuna getirmeleri hali. Bu durum da, doğal olarak , her türlü mantıklı tartışma zeminini ortadan kaldırıyor, ana konudan uzaklaşılıyor ve siz bir anda kendi kendinizi savunur halde buluyorsunuz. Gideon Levy’nin dedigi gibi “Biz kurbanlarız, tarihin tek kurbanları.” Siz de acımasızca üstüne bir de bu ” Kronik Kurbanlar”ı daha da kurban ediyorsunuz eleştirilerinizle , bunu da ancak bir “Antisemit” yapar !
Bir bakalım şu “Antisemit” sözcüğü kavramsal olarak ne anlama geliyor ? Bu sözcük tarihte muhtemelen ilk olarak 1860 yılında, Avusturyalı Yahudi Bibliyografyacı ve Oryantalist Moritz Steinschneider tarafından kullanılmıştır. Steinschneider terimi, Doğu Bilimci, Sami Dilleri Uzmanı, Oryantalist Fransız Ernest Renan’ın “Sami Irkları”nın “Aryan Irklar”dan daha aşağı olduğu yönündeki fikirlerini tanımlamak için “Sami Irkı Karşıtı” anlamında kullanmıştır. 19 yy’da Avrupa’da “Yaygın yerleşik” olarak yasayan tek Sami Irkı mensupları da Yahudi’lerdir. Ancak bu ifade sadece Yahudileri mi kapsıyor ? Bugün dünyada tüm ilgili kurumlarca ortak olarak kabul edilmiş “Antisemit” tanımı şu şekildedir; “Antisemitizm, Yahudilere yönelik belirli bir algıdır ve Yahudilere karşı nefret olarak ifade edilebilir.
Antisemitizmin retorik ve fiziksel yansımaları, Yahudi veya YAHUDİ OLMAYAN bireylere ve/veya onların mülklerine, toplum kurumlarına ve dini tesislerine yöneliktir.” Aaa! Bu sözcük, bu tanım demek ki bir tek Yahudileri ifade etmiyormuş, ‘Yahudi Olmayan” ları da kapsıyormuş??!!! Peki kim bu insanlar “Yahudi Olmayan” ? Filistinliler, Suriyeliler, Süryaniler, Lübnanlılar örneğin. Üstelik bu ırksal ortaklık sadece ırksal özelliklerle de sınırlı değil, ayrıca bütün bu sıraladığımız toplumların dilleri de, yani İbranice, Süryanice ve Arapça da aynı Samî Dilleri Ailesindendir. Yani Yahudi bir Filistinli, Müslüman bir Filistinli ve Hristiyan bir Filistinli aslında birinci dereceden akrabadır, sadece ait oldukları inanç sistemleri farklıdır.
Şu halde siz İsrael’e yöneltiğiniz siyasal bir eleştiri sonucu eğer “Antisemit” olmakla suçlanıyorsanız İsraelliler Tarafından, bu iddia son derece geçersiz, mantıksız bir iddiadır eğer Samî Irkına yönelik özel bir nefret, iğrenme, saldırganlık, tiksinme gibi duygularınız yoksa. İsraelli’lerden hoşlanmaya bilirsiniz, ”özel tercih” sınırları çerçevesinde ve organize bir “nefret söylemi veya eylemi” gerçeklestirmediğiniz durumda pek tabii, Filistinlilere sempati duyabilirsiniz veya tersi de olabilir, şu durumda siz “Antisemit”, yani “Sami Irkı Karşıtı” bir ırkçı değilsiniz. Diğer yandan bütün Yahudiler Samî Irkının mensupları mı ? Bu o kadar kanıksadığımız bir bilgidir ki bunu hiç sorgulama ihtiyacı dahi hissetmeyiz oysa tüm bilimsel gerçekler de bunun böyle olmadığını söylüyor ama bu yaygın bir bilgi değil, yaygınlaşması da istenmiyor. “Sami Irkı” tanımı adeta Yahudilerin ipoteği altında egemen kültürde oysa bunun bilimsel gerçekle de en ufak bir ilgisi yok.
Bugün dünyada DNA Testinin yasak olduğu tek bir ülke var ; İsrael. Neden biliyor musunuz? Bu test İsrael’de uygulanacak olsa halkın büyük çoğunlugu Sami Irkı Mensubu çıkmayacak özellikle de Doğu Avrupa Yahudileri olan ve Ashkenaz sözcüğü ile tanımlanan Yahudiler. Üstelik işin bu kısmı biz Türklerle de son derece yakından ilgili genetik soy geçmişleri açısından. İngiliz Vatandaşı Macar asıllı araştırmacı yazar Arthur Koesler Macar Tarihi hakkında araştırma yaparken 1000 yıllık bazı eski Türk Yazıtlarına tamamen tesadüf eseri rast gelir. Bu belgelere göre tarihte Hazar Türkleri Yahudi bir Türk Devleti kurmuş ve bu devlet 150 yıllık bir varlık göstermiştir ve Ashkenaz Yahudilerin pek çoğu Hazar Denizi çevresinden Doğu Avrupa’ya göçmüş Türk kökenli , Türk soylu Yahudilerdir. Bugün Rusya Federasyonu’nda halen yaşayan Yahudi Özerk Türkleri mevcuttur ve bu insanların anadili Türkçe, soyları ise Türk’dür ancak dinî inançları Yahudiliktir. Haydi ta Rusya’ya, Doğu Avrupa’ya kadar gitmeyelim, bugün İstanbul’da bulunan Hasköy Karaim Sinagogu Yahudi Kırım Türk Tatar Sinagogu’dur. Bu insanlar da Samî değil, anadili Türkçe olan Yahudi Türk Halkıdır. Demek ki Yahudilik dinî inancının mensupları da sadece Samî Irkı mensuplarından oluşmuyor.
“Antisemit” sözcügü ayrıca Avrupa kökenli bir “Nefret Felsefesi” nin ifadesidir. Avrupa’nın Yahudilere Haçlı Seferleri, Engezisyon Mahkemelerinden başlamak üzere sırasıyla Rusya, Ukrayna, Polonya, Macaristan vs Pogromları (Etnik Temizlik ve Zorunlu Göc), Holocaust gibi uyguladığı bir nefret söylem ve eylem dizinini tanımlamak için kullanılmıştır oysa Müslüman Ülkelerin tamamı bu Avrupa Kültürü’nün dışında bir süreç gecirmiştir Yahudi Tebaları ile. Müslüman ülkelerin hic birisinde Yahudilere yönelik bir katliam, soykırım, pogrom, sistemli bir etnik temizlik programı gerçekleştirilmemiştir. Bu sebeple Müslüman Ülke Halkları tarihsel olarak “Antisemit” olmakla suçlanamaz çünkü bu olgu onların kültürlerinin de tarihlerinin de bir parçası değildir. Nitekim 1948’de İsrael’e göç eden Yahudilerin büyük çoğunluğu Dogu Avrupa Yahudisidir, Müslüman Ülkelerden geniş kapsamlı göç olmamıştır, olan da çoğunlukla yoksulluk sebebi ile olmuş, varlıklı Yahudi Aileler bulundukları ülkelerde kalmışlardır ki diğer yandan Müslüman Ülke Yahudileri büyük çoğunlukla Siyonist de değillerdir.
Çok ilginç bulduğum bir kişisel gözleme de değinmeden geçemeyecegim. İsrael’de bulunduğum 1993-2006 sürecinde orada bir sosyal kültür ögesi çok dikkatimi çekmiş ve çok da şaşırmıştım. Ashkenaz Kökenli Yahudiler (Doğu Avrupa) ve Sefarad Kökenli Yahudiler (Güney Avrupa) asla birbirlerinden kız alıp vermek istemezler, herkes herkes kendi topluluğundan bir kişilerle evlenmek ister, buna da çok özen gösterilirdi. Ashkenaz& Sefarad karışık evliliklere de hiç iyi gözle bakılmazdı. Haydi farklı dinlerden olsalar anlayacağım da bu durum neden böyleydi ? Çok ilginç ama her iki kesim de bir diğerini “Yeterince Samî ve yeterince Yahudi” olmamakla suçluyordu. Bu durum tabii zamanla değişti ama o yıllarda çok belirgin bir sosyal yasam değeriydi. Israel’e en ufak bir eleştiri yönelttiğinizde derhal “Antisemit” olmakla suçlanacak olursanız , bunun onların “Otomatik Tepki” si olduğunu aklınıza getirin ve bu tepkilerini Finkelstein’ın “Yahudi Demansı” olarak tanımladığı duruma bağlayın ve bence hiç polemiğe girip kendinizi yormayın.
Müge Ataman



