Arktik’in buzla kaplı sularında ilerleyen dev bir gemi, haftalar süren gizemli bir operasyonun merkezine yerleşti. Bu kez ne bir ticaret rotası ne de askeri bir görev vardı… Ancak bu buzkıran, tarihe geçen sıra dışı bir kurtarma operasyonunun başrolü oldu. Üstelik bu, onun bugüne kadar üstlendiği en şaşırtıcı görevlerden sadece biriydi.
Günümüzde dünyanın en küçük okyanusu olarak ifade edilen Arktik Okyanusu, dünyanın en stratejik geçiş rotalarından biri olarak biliniyor. Avrupa ile Asya arasındaki gemi taşımacılığında süreyi ciddi şekilde kısaltan bu rota, yılın önemli bir bölümünde buzlarla kaplı olduğu için buzkıran olarak adlandırılan özel gemilerle açık tutuluyor. Kutup keşifleri, ticaret ve savunma maksatlı kullanılan buzkıran gemileri, günümüzde sahip olduğu ülke için de bir güç gösterisi anlamına da geliyor. Çalıştıkları iklim gereği diğer gemilere nazaran daha sağlam ve dayanıklı olacak şekilde inşa edilen buzkıran gemileri, pruva olarak tanımlanan burun kısımlarının buzu rahat şekilde kırıp yol açabilmesi için özel olarak tasarlanıyor.
Buzkıran gemilerle yakından ilgili ülkelerden biri de Kuzey Buz Denizi’nde uzun bir kıyıya sahip olan Rusya. Moskova, uzun yıllar boyunca bu bölgede ekonomik refahı sağlamak ve buzlu Arktik sularında askeri üstünlüğe sahip olmak için, dünyanın en iyi ve en dayanıklı buz kırıcı gemilerini inşa etmeye ihtiyaç duydu ve bu nedenle buzkıran gemilerin geliştirilmesinde ve inşa süreçlerinde öncü ülkelerden birisi oldu. Hatta öyle ki bir dönem bu gemiler turizm maksadıyla bile kullanılıyordu.
1800’lü yıllarda başladı
Buzkıran gemilerin kullanılmaya başlanması 19. yüzyıla kadar uzanıyor. Rus Çarlığı’nın bu dönemde buzla kaplı Arktik Okyanusu’nda kullandığı bu gemiler çoğu zaman askeri, bilimsel ve ticari amaçlara kullanıldı. 1850’li yıllardan itibaren bölgede bu amaçla kullanılan farklı gemiler bulunuyor olsa da gerçek anlamda bir buzkıran gemisi olarak tanımlanabilecek ilk gemi 1899 yılında Rusya için İngiltere’de inşa edildi. ‘Yermak’ isimli buhar gücüyle çalışan buz kırıcı gemi, başlangıçta üçü arkada, biri önde olacak şekilde dört pervaneyle hareket ediyordu ve kendinden sonraki gemilerin geliştirilmesi için de önemli bir eşik olmuştu.

Yermak, Rusya’da ilk radyo iletişim bağlantısını kurmak, buzda mahsur kalan diğer gemileri kurtarmaya yardım etmek ve Birinci ve İkinci Dünya Savaşları’nda görev yapmak gibi çeşitli önemli roller üstlendi. 1964 yılında hizmetten çekilerek dünyanın en uzun süre hizmet veren buz kırıcılarından biri oldu. Sembolik bir öneme sahip olan gemi için 1965’te ona adanmış bir anıt dikildi.
1917’de Rusya’da yaşanan Bolşevik devriminin ardından kurulan Sovyetler Birliği için buzkıran gemiler daha da önemli hale geldi. Başta Avrupalı devletler tarafından izole edilen Sovyetler Birliği, kendi sınırları içerisinde kalan bu önemli su yolunu açık tutabilmek için Kuzey Denizi’ne verdiği önemi arttırdı. Bu karar buzkıran gemilerinin önemini daha da arttırdı. Sovyet buz kırıcıları, Baltık Denizi’ndeki bu konvoy gibi daha kırılgan ticaret gemileri için yol açmak amacıyla kullanıldı. 1957 yılına gelindiğinde, birçok ülke güçlü buz kırıcı gemileri kullanıyordu, ancak o yıl Sovyet buz kırıcı gemisi Lenin’in denize indirilmesi, buz kırıcılar için nükleer enerji çağının başlangıcı oldu. Nükleer enerjili gemilerin inşa ve bakım süreçleri pahalı olsa da yakıt ikmaline ihtiyaç duymadan yıllarca seyir yapabiliyor olmaları, neredeyse hiç insan yaşamayan kutup bölgeleri için önemli bir faktördü.
Turist de taşıdılar
1990’lı yıllara gelindiğinde Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından da buzkıran gemilerin önemi azalmadı. Sovyetler Birliği’nin ardından kurulan Rusya Federasyonu’nda Arktik rotasını oldukça önemli ve stratejik gördüğü için bu rotada bulunan gemiler çalışmaya devam etti. Bu dönemde buzkıran gemiler sadece ticaret rotasını açık tutmak için değil aynı zamanda turizm faaliyetleri için de kullanılmaya başlandı. Varlıklı turistlerin büyük ilgi gösterdiği turistik gezilerde bilet fiyatları 30 bin dolara (yaklaşık 1 milyon TL) kadar çıkıyordu.
Günümüzde birçok ülke buzkıran gemileri işletiyor. Son yıllarda Arktik Okyanusu’nun stratejik öneminin artmasıyla birlikte bu bölgeye yönelik ilgi her geçen gün daha da artıyor. Halihazırda dünyanın en büyük buzkıran filosu Rusya’nın elinde bulunuyor olsa da ABD’de sahil güvenlik bünyesinde bulunan buzkıran gemi filosunu büyütmeyi planlıyor. Arktik rotası, ticaret gemileri için oldukça önemli bir geçiş olmasıyla birlikte aynı zamanda henüz keşfedilmemiş petrol ve doğalgaz rezervlerine de sahiplik yaptığı için büyük güçlerin yeni rekabet sahası halini almış durumda.
Binlerce balinayı kurtardılar
Bu gemiler stratejik önemleri ve görev yaptıkları olağanüstü koşullar dışında zaman zaman ilginç kurtarma operasyonlarıyla da gündeme geldi. Bunun en bilinen örneklerinden biri de 1985 yılında yaşandı. Aralık 1984’te Bering Boğazı yakınlarındaki Çukçi Yarımadası’nda yaşayan ve geçimlerini balina avcılığıyla sağlayan yerliler, kıyıya yakın bir noktada buzların arasında büyük bir beyaz balina sürüsünün sıkıştığını fark etti. Avcılar ilk etapta bu duruma çok sevinmiş olsa da kısa süre içinde ters giden bir şeyler olduğunu fark etti. Hava koşulları, balinaları tuzağa düşüren 4 metre kalınlığında bir buz tabakası oluşturmuştu. Geniş buzlu alanı tek nefeste geçmek imkansızdı ve balinalar bu sebeple dar bir alanda sıkışmış durumdaydı ve yerel halkın balinaları sıkıştığı yerden kurtarmak için gösterdiği çaba yetersiz kalıyordu.
Tam da bu noktada 1985 yılının Şubat ayında balinaları kurtarabilmek için tarihin en ilginç kurtarma operasyonlarından biri başladı ve operasyonun başrolünde Moskva isimli buzkıran gemisi görev aldı. Gemi bölgeye ulaştığında ilk etapta yapılan denemelerin başarısız olması sebebiyle operasyon durdurulmuş olsa da balinaların ölmeye başlamasıyla birlikte kurtarma operasyonu yeniden planlandı. Buz kırıcı, balinaların kaçması için bir kanal açmaya çalışırken, helikopterler de balinaları beslemek için nefes aldıkları alanlara taze balık atıldı. Kısa süre sonra balinalara ulaşılmış olsa da beyaz balinalar 120 metre uzunluğundaki devasa gemiden ve pervanelerinden korkuyorlardı. Bu noktada gemi mürettebatının aklına duyanları şaşkına çeviren bir fikir geldi.
Deniz memelilerinin müziğe tepki verdiği biliniyordu. Bunun üzerine geminin güvertesinden müzik sesleri yükselmeye başladı. Mürettebat poptan klasiğe kadar her türden müzik çaldı. Birçok denemenin ardından, beyaz balinalar klasik müziğe tepki vermeye ve buz kırıcı gemiye yaklaşmaya başladı. Haftalar süren kurtarma operasyonu tamamlandığında en az iki bin balina klasik müzik çalan buzkıran gemisini takip ederek sıkıştıkları alandan kurtuldu.
7DENIZ – Haber Linki İçin Tıklayın !
DemirHindi
30 Aralık 2025 – 09:52


