Irak Federal Kürt Yönetimi lideri Mesut Barzani’nin 17 Kasım 2013 günü “Kuzey Kürdistan”a Hoş geldiniz! sloganıyla karşılandığı Diyarbakır ziyaretinin hemen ardından partisi KDP’nin internet sitesinde İran, Irak, Suriye ve Türkiye’nin 21 ilini kapsayan büyük Kürdistan haritası yayımlandı. Bu haritanın, 2006 Baharında ABD Silahlı Kuvvetler Dergisi’nde emekli Albay Ralph Peters tarafından yayınlanan “Kan Sınırları: Daha iyi bir Ortadoğu Nasıl görünürdü?” isimli makalesindeki haritadan en önemli farkı, Barzani’nin hayalindeki Kürdistan’ın Akdeniz’de de kıyısı olmasıydı. Amerikalı Albay 2006 yılındaki haritasında Kürtlere Karadeniz’de dar bir kıyı verip, henüz Akdeniz’de kıyı vermezken, Barzani’nin 2013 haritası İskenderun Körfezimizde neredeyse Yumurtalık limanının güneyinde kalan tüm sahillerimizi sözde Kürdistan’a dâhil etmiş. Karadeniz’den kıyı almamış. Akdeniz’de kabaca 30 millik bir kıyı şeridinden bahsedebiliriz. (Cezaevinde deniz haritamız olmadığından, daha belirgin bir görüntü sunamadım. Okuyucularımın anlayışla karşılayacağını umuyorum.)
Denize çıkan Kürdistan. Barzani’nin hayalindeki, ABD, AB ve İsrail üçlüsünün himayesinde kurulabilecek sözde Kürdistan, bu kıyı şeridine sahip olduğu takdirde karasuları, kıta sahanlığı, münhasır ekonomik bölge, bitişik bölge, balıkçılık bölgesi gibi deniz hukukunun tanıdığı deniz yetki alanlarına sahip olacaktır. Öncelikle donanma ve sahil güvenlik komutanlığı kurarken, deniz ticaret filosu, yeni liman işletmeleri, Kürt petrollerinin Akdeniz’e çıkışını sağlayacak yeni enerji terminalleri geliştirebilecektir. BTC (Bakü-Tiflis-Ceyhan) ve Kerkük-Yumurtalık petrol boru hatlarının geçtiği iller zaten kendi sınırları içinde kaldığından Ortadoğu’nun Basra Körfezine rakip yeni petrol çıkış terminali Kürt limanları olacaktır.
Amerikalı Albayın haritası Barzani’nin haritası
Kıbrıs’ı da kaybediyoruz. Şimdilik Kürdistan’ı bir kenara bırakalım ve Kıbrıs’a gidelim. BM liderliğinde yürütülen yeni Kıbrıs çözüm süreci, önümüzdeki Mart ayında referanduma gidecek kadar hırslı ve iddialı bir takvim sunuyor. Kötümser olalım ve Kıbrıs’ta KKTC ve Türkiye’yi Annan Planından bile daha geriye götürecek yeni planının kabul edildiğini ve KKTC’nin fiilen ortadan kalktığını düşünelim. Referandumda Türklerin onayı ile adadaki 40 bin civarındaki Türk askeri varlığının ortadan kalktığını farz edelim.
Bazı haber başlıkları. Hayal gücümüzü biraz daha zorlayalım ve örneğin 2023 yılına gidelim. Sözde Büyük Kürdistan kurulmuş, yeni Kıbrıs AB’nin Doğu Akdeniz’deki yeni doğal gaz deposu ve ileri askeri üssü olmuş. O günlerde çıkan gazetelerin manşetlerine ve haber özetlerine şöyle bir göz atalım.
Türk savaş gemisine taciz: Doğu Akdeniz’de İskenderun Körfezi açıklarında Kıbrıs, Kürdistan, İsrail, Yunanistan ve ABD savaş gemilerinin katıldığı tatbikatı izleyen Türk savaş gemisi taciz edildi.
Kürt–İsrail Ortak Deniz Harekatı: Kürdistan Hükümet sözcüsü, Kürt petrollerinin İskenderun Körfezindeki Akdeniz’e çıkış terminal limanlarının deniz güvenliği için İsrail Deniz Kuvvetleri ile Kürdistan Deniz Kuvvetlerinin müşterek bir deniz güvenlik harekatı başlatacaklarını ve bu maksatla İsrail’e İskenderun Körfezinde deniz üssü kolaylığı sağlayacaklarını açıkladı.
Eğer moraliniz bozulmadıysa bir haber daha verelim.
AB Türkiye’yi barbarlıkla suçladı: AB Komisyonu yaptığı son açıklamayla, Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’de Kıbrıs Cumhuriyeti ile sonuçlandırdığı Münhasır Ekonomik Bölge sınırlandırma antlaşmasını tanımayan Türkiye’yi barbarlık ve korsanlıkla suçladı. Bu antlaşmayı gerekirse güç kullanarak koruyacağını açıklayan AB Komisyon Başkanı, Kıbrıs’ta bulunan AB deniz ve hava güçlerinin sayılarının artırılacağını açıkladı.
Tarih, insandan daha yaratıcıdır. Şimdi tekrar günümüze dönelim. Başından beri haykırıyoruz. Kıbrıs’ı kaybetmek, Doğu Akdeniz’i kaybetmek ve Antalya Körfezine hapsolmak demektir. Kıbrıs’taki askeri varlığımızı geri çekmek bir daha asla Kıbrıs’a Türk askerinin dönmemesi demektir. Kıbrıs’tan Türk askerini çekmek, Ege’de Yunanistan’ın her türlü emrivakisine davetiye çıkarmak demektir. Sözde Kürdistan’a giden yolların parke taşlarını döşemek 21 ilimizle birlikte İskenderun kıyıları ve ötesindeki “Mavi Vatanı” da kaybetmek demektir.
Ne kadar ilginç değil mi? “Kuzey Kürdistan’a Hoş Geldiniz” söylemi ile Kıbrıs’ta “en kısa sürede çözüme erişeceğimize inanıyoruz” söylemleri aynı anda yandaş medyada yer alabiliyor. Aynı günlerde darbe bahanesi ile Yargıtay, Doğu Akdeniz’deki en büyük kalemiz Cumhuriyet Donanmasının 33’ü amiral 134 denizcisini tasfiye ediyor. Ancak unutmayın bu toprakların geçmişinde tarihin yaratıcılığı emperyalizmin yaratıcılığından daha büyüktür. 1923’te kurduk, bir daha kurarız.
Cem Gürdeniz