
İnsan hayatında önemli yer tutan ve insanın gelecekteki projeleri, yaşamı ve hayat süreçlerini direkt olarak ilgilendiren önemli etkenlerden olan öğrenim ve öğretim kısaca eğitim ve felsefenin birçok tanımı vardır. Eğitim öğrenme ve öğretme olayına bağlı olduğu için öğretme ve öğrenme olayların da bugün kesin bir tarifi yoktur.
Eğitimci denince sadece mesleği eğitmen olanları değil her hangi meslekte usta olmuş eğitmenleri de bu kategoride tutmak gerekeceği kanısındayım. Ben profesyonel eğitimci (öğretmenlik mesleki anlamında) olmamama rağmen üniversite son sınıftan (1980) itibaren gönüllü eğitmen olarak yaptığım çalışmalarım ışığında görüş ve önerilerimi uğraş konumuz öğrenci (insan) olması dolayısıyla sunmanın gerekli olduğu kanısındayım.
Öğrenim ve öğretim eğitimin iki temel öğesidir. Bunlardan biri eksik olunca eğitim gerçekleşmez. Öğrenim, eğitimin öğrenci yönünü öğretimde öğretmen yönünü ifade eder. Bu açıdan eğitimi öğretmenle öğrenci arasındaki etkileşimdir şeklinde de ifade edebiliriz. Eğitimin temel amaçları 1. Terbiye, 2. Yönlendirme, 3. Yetiştirme, 4. Şartlandırma, 5. Uygulama, 6. Alıştırma, 7. Pedagoji, 8. Eğitim Bilimi, 9. Öğrenim ve öğretim, 10. Eğitilmişliktir.(1)
İnsanların yetişmesinde eğitimin ve eğitimin uygulandığı okulların (veya diğer eğitim alanlarının) ve öğretmenlerin payı kuşkusuz çok önemlidir. Eğitim, hayata tutunuş bakımından insanların omurgası gibidir. Nasıl ki omurgasız insan insani faaliyetlerini tam olarak yerine getiremez eğitimsiz insanı da aynı kategoriye koyabiliriz. Eğitim ana kucağından başlayarak sınırsız olarak hayatın çeşitli bölümlerinde devam eder. Bu okul olur, iş ve aile yaşamı olur veya farklı bir alanlarda olabilir. Eğitimin akademik, sosyal, sanatsal vb. gibi birçok konuları olmasına rağmen konu olarak yalnızca biz felsefenin eğitimdeki önemini ele alacağız.
Öğrenci yeteneklerine göre eğitim
Eğitimde öğrencilerin yeteneklerinin iyi değerlendirilmediğini düşünüyorum. Yeteneği bazen öğrencinin kendisi ve hatta ailesi bile yeterince değerlendiremeyebilir. Değerlendirme eğitim kurumlarında profesyonel öğretmelerin yapacağı bir keşiftir. Bu nedenle bir öğrenci başarılı olacağı ve yeteneğinin olduğu branşın dışında farklı bölümlere girerek geleceğini yanlış seçtikleri görülmektedir.
Bu nedenle, bir öğrencinin ilk eğitiminden itibaren standart okul karnesinden başka eğilimler ve kabiliyetler gibi kişisel gelişimlerini gözlemleyen ve bunu notlara döken kişisel bir karne olmalı. Her bir öğrenci ilk eğitimden itibaren akademik derslerin dışında spor, sanat, müzik, resim gibi seçmeli derslerin hangilerine eğilimi olduğu saptanmalı ve bu konu üzerinde öğrenciye imkân tanımalı. Bu karne belli bir metodoloji formasyonu çerçevesinde lise seviyesine kadar devam ettirilmesinin uygun olacağı değerlendirilmektedir.
Bu şekilde bir akademik yaklaşım olursa belki de üniversitelere yığılım azalacak, öğrenciler kabiliyet ve sevgilerine göre dal seçecekleri için gereksiz ve isteksiz bir şekilde üniversitelere girişler azalacak meslek liseleri daha ön plana çıkacaktır. Albert Einstein eğitim hakkındaki görüşü ‘’eğitimin gerçeklerin öğretilmesi değil, düşünmek için aklın eğitilmesidir’’ diyerek düşünmeyi işaret etmiştir.
Üniversite öncesi yapılan eğitimde çoğu kez sıkı sıkıya eğitim müfredatına uyularak öğretimin öğrenci odaklı değil müfredat odaklı sıkı bir disiplin içinde olunduğu kanısındayım. Elbette müfredata uyulmaması değil maksadım hangi ders örneğin matematik niçin okutuluyor, bu dersin bize öğretileri ne olacak, bu ders sadece sayılardan mı ibarettir yoksa hayatın içinde olan bir kavram mıdır gibi öğretmen vereceği dersin anlam ve önemini öğrenciye dersin başında anlatmalıdır.
Bu görüşü ben devamlı uygulamaktayım. İster lise 1inci sınıf ister fakülte son sınıf öğrencileri olsun hangi dersi veriyorsam ilk ders konu hakkında genel açıklamalarda bulunup yapacağımız ders hakkında genel çerçeveyi çizer ve sene sonuna kadar dersin muhtemel gidişatı hakkında bilgi verirdim. 1987 yılından itibaren ders verdiğim lise ve diğer okullarda bu tavrımı sürdürdüm ve mezunlarımızdan bu konu hakkında aldığım geri bildirimler benim ne kadar haklı olduğu kanıtlamıştır.
Ders müfredatında yazılı olan konuların öğrenilmesi her öğrenci için aynı değildir
Aynı sınıfta olmalarına rağmen eğitim farklılıkları veya ailevi sebepler veya başka kişisel nedenlerle aynı konuyu farklı algılayan ve farklı reaksiyon gösteren öğrenciler olabilir. İyi bir öğretmen bunları ayırt ederek öğrenciye buna göre davranış sergilemesi öğrencinin gelecekteki öğrenim hayatını olumlu yönde etkileyeceğini değerlendiriyorum.
Okullarda birçok akademik ve sosyal dersler dururken niye müfredatta olmayan felsefe ön plana çıkıyor. Veya başka bir deyimle 1970 lerde ilköğretimde yurttaşlık bilgisi, orta öğretimde sosyoloji, felsefe ve mantık vardı. Çağın gelişimi ile bunlara ihtiyaç kalmadı diyebilir miyiz?
Bu anlamda felsefe nedir, orta öğretim düzeyinde okutulmalı mıdır sorusuna cevap arayalım.
Felsefenin tanımı da diğer tanımlar gibi çok farklı şekillerde yapılabilir. Sözlük anlamı olarak, var olanların varlığı, kaynağı, anlamı ve nedeni üzerine düşünme ve bilginin bilimsel olarak araştırılması ile bir bilgi alanının ya da bilimin temelini oluşturan ilkeler bütünü olarak ifade edilebilir.
Felsefe, ister akademide doğrudan eğitimi alınsın, isterse insanın kişisel okuma ve araştırmalarıyla hayatına bir şekilde dâhil ettiği bir disiplin ve düşünce alanı olsun, kişinin hayatına her yönden olumlu katkılar yapmaya aday bir kültür öğesine, düşünme biçimine ve hayat tarzına gönderme yapar. Kişi ister hekim, ister mühendis, ister öğretmen ya da ister hukukçu olsun, kısacası hangi mesleği icra ederse etsin, gerek yaptığı işi anlamlandırıp layıkıyla yapmada, gerekse bir bütün olarak hayatını anlamlandırma noktasında felsefeye ihtiyaç duyar.
Felsefe dünyayı, hayatı ve toplumu sadece anlamaya çalışmaz, fakat bir yandan da bütün bunları anlamlı kılmaya ve açıklamaya çalışır. Nitekim felsefenin, yine Platon tarafından geliştirilen ve başka pek çok filozof¬ta daha karşılaştığımız bir tanımı da, onun veya felsefeyle meşgul olan filozofun algısal görünüşlerin ötesine yükselerek gerçekliğe erişebildiğini, gündelik dünyanın sürekli bir değişim içindeki gelip geçici şeylerinden farklı olarak kalıcı gerçekliğe nüfuz edebildiğini dile getirir. Felsefenin mevcut görüşleri, sorgulanmadan doğru kabul edilmiş fikirleri, ilimlerin ön kabullerini sorgulayıp eleştiri süzgecinden geçirebilmesini sağlayan şey, onun işte bu yönüdür(2)
Eğitimde felsefenin önemi
Felsefi faaliyeti belirleyen, felsefenin kurucu unsurlarını meydana getiren boyutlar, sırasıyla kurucu veya bütünleştirici, analitik ve eleştirel boyutlardır.
Felsefenin kurucu veya bütünleştirici boyutu aslında, insanın zihninin bilişsel gelişiminin veya aklın bir hedefe yönelimli çalışmasının bir sonucu olarak ortaya çıkar. Felsefenin Analitik Boyutu; kavramsal bir açıklığa kavuşmadan, düşüncelerin bilumum içeriklerini hesaba katmadan ve hepsinden önemlisi doğru ve mantıklı akıl yürütmenin gerekli koşullarını sağlamadan anlamlı sentezler yapmak veya hakikate nüfuz etmektir.
Felsefenin Eleştirel Boyutu Felsefenin kavramları analiz eden, düşünceler arasındaki ilişkileri araştıran analitik boyutuyla varlığın veya dünyanın çok çeşitli unsurlarını birbirine bağlayan kurucu veya bütünleştirici boyutunu tamamlayan boyutu eleştirel boyutudur. Aslında o, felsefenin tamamen yeni bir yönü olmayıp bir anlamda ya analitik boyutun derinleştirilmesinden ya da çözümleyici boyut ile bütünleyici boyutun daha bir üst düzeyde sentezlenmesinden oluşur.(3) Felsefe; Özetle, bilim değildir, bir düşünüş şeklidir.
Varoluşun, bilginin gerçeğin ve ahlakın doğası üzerine yapılan sorgulayıcı çalışmalara verilen genel addır. 1- Felsefe insanın hakikati anlama, bilme ihtiyacını karşılar. 2- Felsefe eleştirel bakış açısı kazandırır. 3- Felsefe, insanı insan olma bilincine ulaştırır. 4- Sistemli, doğru, önyargısız ve saygı duyarak düşünmeyi öğretir.
Şüphesiz ki yukarıda kısaca izah etmeye çalıştığımız nedenle ders programı içinde zorunlu olarak felsefe ve mantık gibi öğrenciyi analitik düşünmeye sevk eden ve sosyoloji gibi toplum bilimleri konuların okutulmasının yararları çok olacaktır. Nisan 2025
Yararlanılan kaynaklar:
1: Eğitimin Anlamları ve farklı Açılardan Görünüşü. Yar. Doç. Dr. Hasan Çelikkaya. M.Ü. Atatürk Eğitim Bilimleri Dergisi. 1991, sayı 3.
2: Prof. Dr. Ahmet Cevizci. A.Ü. Açık öğretim Fakültesi. Felsefe notları
3: Prof. Dr. Ahmet Cevizci. A.Ü. Açık öğretim Fakültesi. Felsefe notları.
The post Eğitim ve felsefe üzerine düşünceler appeared first on Denizcilik Dergisi.
DENIZCILIK DERGISI – Haber Linkine Gitmek İçin Tıklayın !
DemirHindi
16 Nisan 2025 – 13:04