“Kaptanlar yine ‘TR’ edemedi, dokuz oturak karaya oturdu”

Uzakyol Kaptanı, İstanbul Gelişim Üniversitesi Deniz ve Liman İşletmeciliği Program Başkanı, Öğretim Üyesi Dr.Ramazan Açıkgöz, Türk Uzak Yol Gemi Kaptanları Derneği’nin (TÜRKKAPDER) 12 Nisan’da yapılan Olağan Genel Kurulu’na ilişkin izlenimlerini aktardı.

Açıkgöz yazısında denizcilik sendikaları ve sivil toplum kuruluşlarına ilişkin görüş ve eleştirilerini de kaleme aldı.

Uzakyol Kaptanı Ramazan Açıkgöz’ün yazısı şöyle:

Büyüğünü büyük, küçüğünü küçük bilen, sevgi ve saygıyı kendisinde bulan koca yürekli uzakyol gemi kaptanlarının 1959 yılında kurdukları ve günümüzde önemi daha iyi anlaşılan denizci sivil toplum örgütü olan Türk Uzak Yol Gemi Kaptanları Derneği 12 Nisan 2025 tarihinde olağan genel kurulunu gerçekleştirdi. Ancak Türk Uzak Yol Gemi Kaptanları Derneği Tüzüğü’nde yönetim kurulu asil ve yedek üyelerinin gizli oyla seçileceği dernek tüzüğünün 10. maddesi, ‘Yönetim Kurulunun Oluşumu, Görev ve Yetkileri’ alt başlığı altında “Yönetim Kurulu: Yönetim kurulu yedi asil ve yedi yedek üye olarak genel kurulca gizli oyla seçilir” amir hükmüne ve ayrıca sivil toplum kuruluşları ile ilgili çerçeve dernek tüzüğü yasal düzenlemelerine göre yönetim kurulu yedi asil ve yedi yedek üyelerinin gizli oyla seçileceğine dair hüküm açık olduğu halde ve genel kurulda bununla ilgili itirazlar, tartışmalar yapılmasına rağmen, bu açık hükme aykırı olarak yapılan yönetim asil ve yedek üyeleri oylaması açık oylama ile yapılmıştır.

“Divan, taraflı bir tutum sergilemiştir”

12 Nisan 2025 tarihli genel kurulu bu açık hükme rağmen usul açısından yönetim kurulunun oluşumu açıkça hukuka aykırı oluşturulmuştur.  Zira yönetim kurulu seçimlerinde, kanun koyucunun dayanışma içerisinde bulunan STK üyelerinin birbirlerine kırgınlıkları olmaması için yönetim kurulu asil ve yedek üyeliklerine yapılan oylamanın gizli yapılmasını emretmiştir. Bu konuda divan da genel kurul esnasında uyarılmasına rağmen maalesef açık oylamada ısrar etmiştir. Bu yönüyle de bakıldığında divan taraflı bir tutum sergilemiştir. Açık oylamanın denetleme kurulu üyelikleri için yapılabileceği hususu tartışmasızdır. Ancak yönetim kurulu asil ve yedek üyelikleri için gizli oylama usulü yapılması yasal bir gerekliliktir. Kaldı ki derneğin 12 Nisan 2025 tarihli genel kurulunda, divan için önerilen divan başkan ve üyelerinin tarafsız olması gerekirken geçmiş bir önceki denetleme kurulu üyelerinden oluşması da gerek geçmiş yönetimin ibrasını da usul açısından sakatlamasına neden olmuştur. Bu durum derneğin yöneticilerine cezai sorumluluk yüklemekte olduğu bilinci ile üyesi olmaktan onur duyduğum dernek ile ilgili herhangi bir işlem yapmakta bir züldür.

“Üyelerinin güvenini almayan bir STK’nın yaşamını sürdürmesi mümkün değil”

Normal şartlarda genel kurullar ve seçimler hep bir yeniliğin, değişimin ayak sesleridir. Ancak 1986 yılı mezunu olduğum Yüksek Denizcilik Mektebi ve mensubu olmaktan gurur duyduğum denizcilik STK’larında mezun olduğum günden günümüze değin maalesef o yenilenme ve değişimi görememekten büyük bir burukluk yaşamışımdır. Çünkü gerçekten şahsi istek ve arzularından uzak, sadece denizci STK olarak toplumsal menfaatlerin ön plana alındığı bir değişim ve yenilikle hiçbir zaman karşılaşmadım. Ya siyasi tercihler veya şahsi düşünce ve faydalar hep ön planda olmuştur. Bindirilmiş kıtalara rastlamadım ama sınıf arkadaşlığı koşturmalarına, blok liste yarışlarına çok rastladım. Bunlar da normaldir diye düşünenlerdenim. Ancak adına denizci STK dediğimiz kuruluşlarda toplumsal menfaatler ön planda olması gerekmez mi? Her seferinde tanımadığımız, bilmediğimiz ve kendisini de kısa olarak tanıtım zahmetinden uzak, sanki oldu bittiye getirilerek, üyelerden kaçırılan bir genel kurul veya seçimlerle karşı karşıya olmuşuzdur. Yani bugün tıpkı mecliste olduğu gibi bir vatandaşın iki milletvekilini ve hem de oy verdiği milletvekilini tanımadığı gibi, denizciler de blok listelere toplumsal menfaatler için değil birilerinin gizli ajandaları ve arzularına paralelblok listelerle oylanmıştır. Maalesef demokratik bir süreçte yönetimde bulunacakların üyelerine neler kazandıracakları veya projeleri yarışmamıştır. Blok liste ile ve 40-50 kişilik az sayıda üyenin toplandığı genel kurullar gerçekleşmiştir. Peki 1000’den fazla üyesi olduğu bir STK 50 kişi ile mi genel kurul yapar? Neden çok büyük sayıda üye ilgi duymamaktadır genel kurula? Büyük toplulukların olduğu bir dayanışma ve kardeşlik genel kurulu yapılamaz mı? Tabi ki yapılabilir. Ancak toplumsal menfaatler ve STK’ya üye denizcilerin hak ve menfaatleri ön plana alınmalı ve demokratik katılımcı bir şekilde herkese STK’da görev alabilme fırsat eşitliği verilerek bütün problemlerin üstesinden gelinebileceği düşüncesindeyim. Üyelerinin güvenini almayan bir STK’nın yaşamını sürdürmesi mümkün değildir.

“Mesleğe başladığımızda Denizciler Sendikası’na üye olmamız istenirdi”

Kaptanların rotayı yine nasıl TRE edemediği hususuna gelmek istiyorum. İlk mesleğe başladığım günlere geri dönmek istiyorum. Mezun olduğumuz bir okulumuz vardı ve adı Yüksek Denizcilik Okulu. Her birimiz bilirdik mezunlar cemiyeti denen ve DB. Deniz Nakliyatın hemen arkasında bulunan mekânı. Bu cemiyet denizcilerin dayanışma, birlik ve beraberlik içerisinde olduğu ve DB Deniz Nakliyat tarafından desteklenir ve yaşaması için her türlü özen gösterilirdi. Yani diyeceğim şu; mektebimiz bizlere gerçekten sosyal ve mali haklar açısından önemli faydalar sağlayan bir mektep olması nedeniyle aidiyet duygusu ile teslimiyetçi olurduk. Bu mektep ayrıca, ülkemizin gözbebeği olan yüzlerce gemisiyle gözleri kamaştıran, Amerika, Uzakdoğu ve kontinant gibi adlarla hatları bulunan adı DB Deniz Nakliyat olan bir iktisadi devlet işletmesinde biz mezunlarına iş imkanları da sunmasından dolayı, DB Deniz Nakliyat şirketidedenizcilerin ikinci bir okuluydu. Hatta denizci sivil toplum örgütümüze aidiyet duygusuyla ve maaşlarımızdan karadan uzak olmamız nedeniyle otomatik olarak aidiyetten- aidat ödenmekteydi. Yani DB Deniz Nakliyat sanki mezunlar cemiyetimizin dolaylı bir iktisadi işletmesiydi. Hatta ilk mesleğe başladığımızda hemen yine bir denizci sivil toplum örgütü ve denizde işçi örgütlenmesi olan Denizciler Sendikasına üye olmamız istenirdi ve eğer üye olmazsak sendikal haklardan faydalanamayacağımız söylenirdi. Yani mali haklarımız nedeniyle Karaköy Rıhtım’da bulunan Türk-İş’e bağlı Denizciler Sendikasına üye olurduk ve yine aidatlarımız otomatiğe bağlı bir şekilde memnuniyet ve aidiyet duygusuyla sürdürülürdü. Hatta o yıllarda sarı renkle adlandırılan sendika(başka bir alternatif de yoktu), hiç sendikasızlıktan iyi olduğu düşünülerek bu üyelik gelenek olarak sürdürülürdü.  Kaldı ki; sendikalar da üyelerine sosyal tesis veya konaklama tesisleri gibi iktisadi işletmelerle sürdürülebilirliklerini sağlamakta oldukları da bugün bilinen bir gerçektir. Geçmişten günümüze mensuplarına toplumsal menfaatler sağlayan sivil toplum örgütleri hem güçlü olabilmişler ve hem de iktisadi olarak kuruluşa maddi destek sağlayan işletmelerle hizmetlerini sürdürebilmişlerdir.

“Denizci STK’lar hep aynı şahıslarla yönetiliyor”

Diğer bir örnek vermek gerekirse, yine denizci sivil toplum örgütlerinden olan GMO, Türk Loydu iktisadi işletmesi veya üyelerine sağladığı proje bazında bazı faydalar nedeniyle devamlılıklarını sağlamaktadırlar. Günümüzde ise eskiden sarı sendika olarak adlandırılan ve üyesi bulunduğumuz sendikalar bugün siyasal iktidarların ve işverenlerin etkileri altında hangi bir renkle adlandırılabilir ki? Günümüzde sendikaların işverenlerin etkisi altında olmadığı söylenebilir mi? Hatta sendika yöneticileri bile siyasal iktidarlar ve işverenler kanalıyla belirlendiği dahi düşünülmektedir. İşte bu koşullarda denizci STK’lara baktığımızda da durum farklı değildir. Denizci STK yönetici ve ilgilileri çalıştığı veya sahibi olduğu iktisadi işletmelerinin, STK’lar üzerinden birer reklam aracı olarak kullanıldığı hususu ya da kendilerine STK’lar yoluyla dolaylı bir yarar sağlamakta oldukları kanısındayım. Aidiyet kişinin kendisini emniyette hissetme duygusudur. Bu duygunun bozulması ise şüphe duymak ve şüphe kaygılarının oluşmasıdır. Aidiyet duygusu kişinin özgür iradesini sağlar. Ancak böl parçala yönet taktiği ile güçsüz birçok bölünmüş denizci STK olması nedenleriyle, üyelerin başka yarar ve faydalar üzerine odaklanması ve özgür iradelerinin dışında, kişilerin başka gizli ajandalarına yönlendirebilmektedir.  Bütünüyle baktığımızda denizci STK’lar bir kısır döngüde hep aynı şahıslarla ve deniz örf ve ananelerinden git gide uzaklaşılarak yönetilmekte olduğu gözlemlenmektedir.

“STK’lar üyelerinin menfaatleri yok olurken kılını dahi kıpırdatmamışlardır”

Diğer taraftanbir fırsat yakalanmıştı ki maalesef TDİ’de bulunan İzmit Körfez kılavuzluğu hizmetlerinde, DEKAŞ olarak kurulmuş bulunan iktisadi işletmede eğer tıpkı GMO ve Türk Loydu örneğinde olduğu gibi denizci sivil toplum örgütlerimize, toplumsal menfaatler için sürdürülebilirlik açısından bazı ayrıcalıklar sağlanmış olsaydı bugün denizci sivil toplum örgütlerinin çok güçlü olacakları şüphesizdir. Bugün yaşanan bu sancıların belki de hiç birisi yaşanmayacak ve çok güçlü denizcilik STK’ları bugün denizcilik politikalarında etkili olacaktı. Ancak güçlü denizci STK’lar yerine cılız, sesi ve soluğu çıkmamasını fırsat bilen neo-liberal politikalar ve beraberindeki özelleştirmelerle ülkemizin en güçlü kurumlarından olan DB Deniz Nakliyat(yüksek lisans ve doktora olarak adlandırılacak eğitimin verildiği bir ikincil okul – denizcilik enstitüsü diyebiliriz) ve Türkiye Denizcilik İşletmeleri Denizyolları, Limanlar, Gemi Kurtarma, Pilotaj, Romorkaj hizmetleri ve daha birçok kurum peşkeş çekildiğinden bu durum denizcilerin mekteplerinden mezun olduklarından sonra ikinci bir okulları sayılan bu kurumların birer birer elden çıkması, mezuniyetleri sonrası denizcilerin ikinci okulları ellerinden alınmış ve denizcilerin STK’larının da zayıflamasına sebep olmuştur. Bütün bu kurumların kaybedilmesinin yanında, bu güçlü devlet denizcilik iktisadi işletmelerinin peşkeş çekilmelerine denizci STK’larla karşı çıkılmaması, hatta denizcilere daha önceden verilmiş olan ve müktesep bir hakları olan yıpranma hakları dâhil ellerinden alınmasına yine mevcut bu denizci STK’lar seyirci kalmışlardır. Bu dünyada eşine rastlanabilir bir durum değildir. İşte bu ahval ve şerait içinde dahi, denizci STK’lar üyelerinin menfaatleri yok olurken kılını dahi kıpırdatmamışlardır. Ancak denizci STK’ların faaliyetlerine bakıldığında geziyorlar, ziyaret yapıyorlar, uçuyorlar, kaçıyorlar ve süper. Aslen öyle mi? Yoksa ben kanarya sevenler derneğinin bir üyesi miyim veya başka bir ülkede mi yaşıyorum?

“Bu serüven sürüyorsa, sebebi 66 yıl önceki ruha sahip kuruculardır”

Maalesef denizci STK’larda toplumsal menfaat yerine bireysel veya sadece bir grup için yarar ve faydalar ön plana konmuştur. İşte bütün yukarıda izah etmeye çalıştığım nedenler ve sivil toplum örgütlerinin üyelerine sağladığı menfaatler de tükenince sürdürülebilirlik büyük bir problem olmaya başlamıştır. Halen bu yüzyılda sadece aidatla STK’ların sürdürülebilirliğinolabileceği düşüncesinehâkim olanlar ve yöneticiler sadece kendilerinin aidatlarıyla bu müesseseleri hayatta tutabilecekleri gibi bir hayal dünyasında yaşamakta oldukları net bir şekilde görülmektedir. Ama asıl olan bu düşünce de olanların kendilerini STK yöneticiliklerinde özgür iradelerden uzak şekilde blok listelerle belli olan anti demokratik sistemleri tercih etmektedirler.Bir sivil toplum örgütünün mensuplarına menfaat sağlamadıkça yaşamaları bir hayal ürünüdür. Denizci STK’larda anti demokratik uygulamalardan uzaklaşılmadıkça ve kişilerin kendilerini güvenli limanda hissedecekleri aidiyet duyguları artırılmadıkça, mevcut anlatmaya çalıştığım şüphecilik ve kaygılarla kişinin kendisini emniyette hissetme duygusu temin edilmedikçe, bireylerin değil denizci topluluğun menfaatleri ön plana alınmadıkça, bu müesseselerin sürdürülebilirlikten bahsedilemez. Eğer Türk Uzak Yol Kaptanları Derneği 66 yıllık bu serüveni sürüyorsa, denizcilerin dayanışma ve birliktelik duygularını aşılayan o koca yürekli 66 yıl önceki ruha sahip kuruculardır vesselam.

Kalın sağlıcakla. Allah selamet versin.

Not: TR “Tebdil-i Rota” edildi demektir. Yani rota değişimini ifade eder.

7DENİZ

7DENIZ – Haber Linki İçin Tıklayın !
DemirHindi
22 Nisan 2025 – 12:39