‘Gölge filo’ Avrupa’nın yeşil denizciliğini tehdit ediyor

Avrupa, iddialı AB Yeşil Anlaşması kapsamında 2050 yılına kadar iklim nötrlüğüne doğru ilerlerken, denizcilik sektörü de kendisini çevresel düzenlemelerin ön saflarında buluyor.

FuelEU Maritime gibi yeni çerçeveler ve Akdeniz’in 1 Mayıs’tan itibaren bir emisyon kontrol alanı (ECA) olarak belirlenmesi, bölgenin düzenleyici manzarası açısından bir dönüm noktasına işaret ediyor.

FuelEU, gemilerin karbon yoğunluğunda 2025’te %2’den başlayıp 2050’ye kadar %80 ila %100’e ulaşan aşamalı azaltımları zorunlu kılarken, Akdeniz ECA’sı sülfür emisyonlarını Baltık ve Kuzey denizlerindeki mevcut standartlarla uyumlu olacak şekilde %0,1 ile sınırlıyor.

Bu gelişmeler, karbonsuzlaştırma için hayati öneme sahip olsa da, istenmeyen sonuçları da beraberinde getirebilir. Uyum maliyetleri arttıkça, bazı operatörler rekabetçi kalabilmek için daha az şeffaf rotalar arayabilir.

Bu bağlamda, dikkatler “gölge filo” olarak adlandırılan, genellikle elverişli bayraklar altında seyreden ve geleneksel düzenleyici ve finansal sistemlerin dışında faaliyet gösteren eski, belirsiz bir şekilde işletilen gemilerin bir bölümünü tanımlamak için kullanılan bir terime yöneliyor.

Tahminlere göre küresel çapta yaklaşık 850 tanker bu kategoriye giriyor olabilir; bunların çoğu yaşlı ve muhtemelen modern emisyon azaltma teknolojileriyle donatılmamış durumda.

Akdeniz ve Karadeniz bölgelerinde, bu gemilerin uluslararası sularda gemiden gemiye operasyonlar yoluyla, özellikle yaptırım uygulanan yargı bölgelerinden yapılan petrol ticaretinde giderek artan bir lojistik rol oynadığına inanılıyor.

Bu tür transferler özünde yasa dışı olmamakla birlikte, bu hareketlerin belirsizliği şeffaflık, gözetim ve potansiyel çevresel riskler konusunda önemli soruları gündeme getiriyor.

Avrupa Birliği’nin özellikle yakıt standartları ve emisyonların izlenmesi açısından mevzuatı sıkılaştırması, gemilerin mevzuata uygun gri bölgelerde faaliyet göstererek uyumdan kaçınmaları için istemeden de olsa teşvikler yaratabilir.

Örneğin, liman ziyaretlerinden veya denetimlerden kaçınan gemilerin ECA sülfür limitlerine veya FuelEU gerekliliklerine karşı sorumlu tutulma olasılığı daha düşük olabilir.

Bu durum özellikle AIS açıklarının, manuel raporlamanın veya stratejik rotalamanın gemilerin tespit edilmesini en aza indirdiği alanlarda geçerli.

Düzenlemeye tabi filonun çoğu düşük sülfürlü yakıtlara veya scrubber donanımlı sistemlere geçmiş olsa da, resmi gözetim dışında faaliyet gösteren bazı gemilerin geleneksel yüksek sülfürlü akaryakıtları kullanmaya devam edebileceğine dair endişeler var.

Azalan küresel talep göz önüne alındığında, bu tür yakıtlar gayri resmi veya şeffaf olmayan tedarik zincirleri aracılığıyla indirimli fiyatlarla temin edilebilir.

Bu gemilerde tutarlı emisyon takibi yapılmaması çevresel etkilerinin değerlendirilmesini zorlaştırıyor, ancak uyumlu olmayan yakıt kullanımı potansiyeli göz ardı edilmiyor.

Buradaki risk iki yönlü. Birincisi, çevresel etki. Bu gayri resmi filodaki gemiler genellikle eski motorlarla çalışır ve yüksek sülfürlü yakıtlar kullanır, bu da onları düzenlenmiş muadillerinden önemli ölçüde daha kirletici hale getirir.

İkincisi, düzenleme sızıntısı. Paralel bir denizcilik ağı AB’nin çevre yönetişiminin dışında büyümeye devam ederse, Yeşil Anlaşma’nın denizcilik ayağının genel etkinliğini zayıflatabilir.

Güçlü denizcilik sektörlerine sahip ülkeler için bu durum hem bir zorluk hem de bir fırsat teşkil ediyor.

Dünya filosunun önemli bir kısmını işleten aktif denizcilik topluluklarına sahip ülkeler, şeffaflık, sürdürülebilirlik ve mevzuat uyumuna katkıda bulunmak için eşsiz bir konumda bulunuyor. Armatörler, uyum ve teknolojinin benimsenmesinde öncülük ederek Avrupa’nın denizlerdeki yeşil liderliğini güçlendirmeye yardımcı olabilirler.

Önümüzdeki aylarda, hem politika yapıcıların hem de sektör paydaşlarının, daha güçlü bayrak devleti hesap verebilirliğinden liman yetki alanlarının ötesinde emisyon standartlarının daha sağlam bir şekilde uygulanmasına kadar ek güvenceleri dikkate almaları gerekebilir.

Küresel karbonsuzlaştırma hedefleri yaklaştıkça, mülkiyet yapısı veya işletme modelinden bağımsız olarak tüm gemilerin çözümün bir parçası olmasını sağlamak kilit önem taşıyacak.

Gölge filo henüz tam olarak görünür olmayabilir, ancak etkilerini görmezden gelmek giderek zorlaşıyor.

Kaynak: tradewindsnews.com

7DENIZ – Haber Linki İçin Tıklayın !
DemirHindi
23 Nisan 2025 – 09:04