Emmanuel Macron hangi De Gaulle’den yana

Orta Doğu ve Avrupa’nın doğusunda yaşanan gelişmeler, ülkeleri ve liderlerini daha serinkanlı adımlar atmaya zorlamaktayken, Emmanuel Macron yönetimindeki Fransa, hamlelerine hız kesmeden devam ediyor.

Fransa’nın uçak gemisi Charles de Gaulle, geçtiğimiz günlerde Ege Denizi’ne demirleyerek, Yunanistan’ın Faliro Körfezi’nde stratejik bir ziyarette bulundu.

Ziyareti dikkat çekici kılan ise, Uçak Gemisi Taarruz Grubu Amirali Jacques Mallard’ın, hele ki bu dönemde anlaşılması güç olan açıklaması oldu:

“Akdeniz’deki en iyi ortağımız Yunanistan’dır.”

Geminin ismini taşıyan Charles de Gaulle, İkinci Dünya Savaşı sonrası çökmüş bir Fransa’ya yeniden ruh kazandırmaya çalışan asker ve sonrasında unutulmaz bir politikacıydı.

Disiplinli, ahlaklı ve demokrasiye bağlı duruşuyla, Fransızların gönlünde hala özel bir yer tutmaktadır. 1946 ve 1969 yıllarında görevlerinden kendi isteğiyle ayrılması da bunun göstergesidir.

Güvenlik politikalarında Marshall Planı’nı önemseyen De Gaulle, buna rağmen Fransa’yı NATO’nun bütünleşik askeri komuta yapısından çekmekten geri durmamıştır.

3 Nisan 2009’da Fransa NATO’ya dönmüş, ancak bu dönüş yolsuzluk ve nüfuz ticaretinden ceza alan Nicolas Sarkozy dönemine denk gelmiştir.

De Gaulle, ülkesinin güvenlik politikasının temelini şu sözleriyle özetlemiştir:

“Fransa gibi bir ulus, savaşmak zorunda kalırsa, bu onun kendi çabası olmalıdır ve Fransa, kendisini kendi içinde savunmalıdır.”

Türkiye Cumhuriyeti’nin 40. kuruluş yıldönümünde ülkemizi ziyaret eden De Gaulle, Atatürk ve Türklerden övgüyle bahsetmiş, şu ifadeleri kullanmıştır:

“Bir büyük devlet adamının ölümünden sonra bile ülkesinde ne kadar etkili olabileceğini siz de gördünüz. Türkler, ulusal bağımsızlık duygusuna sahip büyük bir ulustur.”

Bu sözleri dönemin Fransa Büyükelçisi Roger Vaurs, şöyle yorumlamıştır:

“De Gaulle, bu sözleriyle, Fransa için yaptıklarının Atatürk’ünkiler gibi kalıcı olduğuna inancını dile getirmek istiyor.”

Bugünkü Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un yalnızca De Gaulle’in görüşlerini değil, 1855-1857 yılları arasında Fransa’nın Atina Büyükelçisi La Gorce’nin “Çağlar Boyunca Yunanlılar” kitabında yazılanları da dikkate alması yerinde olacaktır.

Belki bu sayede Türkiye karşıtı politikalardan bir nebze olsun geri adım atması mümkün olabilir.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi daimî üyesi ve AB’nin öncü ülkelerinden biri olan Fransa’nın, Doğu Akdeniz’de havzaya yönelik tek taraflı girişimlerinin amacı açıktır.

Bu girişimlerin içinde Suriye, Lübnan, Libya, Dağlık Karabağ ve bölücü terör örgütlerine verilen destek de bulunmaktadır.

Fransa, krizleri fırsata çevirmeye çalışmakta; Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan’a silah satarak Türkiye’yi kışkırtmakta, adeta bir savaş ortamı oluşturmaya çabalamaktadır.

Macron’un bu tek taraflı adımlarının tek bir anlamı olabilir: Pazar arayışı.

Ve elbette hayalini kurduğu, Genişletilmiş AB sınırlarına” ulaşma arzusu.

Son sözse; Sağlam dostluklar, hakikatleri öğrenmekten geçer.

İsmet Hergünşen