Bir ülkenin deniz gücünü tanımlarken sanırım buna en iyi örnek 20 Temmuz 1974’te gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekâtı’dır diyebilirim. Bu harekât Kore Savaşı’nı saymazsak Cumhuriyetin ilanından 51 yıl sonra, ülkemizin askeri gücünü denizaşırı bir toprak parçasına; Kıbrıs’a aktararak, Kıbrıslı Türkleri, Rum ve Yunan ikilisinin mezaliminden kurtarmış ve onlara bağımsızlığı sağlamıştır. Türkiye bu operasyonu garantör ülke statüsü ile Kara, Deniz ve Hava Kuvvetlerini kullanarak gerçekleştirmiştir. Denizgücü sözcüğüne geri döndüğümüzde karşımıza Türk Deniz Kuvvetleri ve ticaret filosu gemilerinin ortaklaşa görev yapması anlaşılmalıdır. Deniz gücü, donanma gücünden çok fazla bir şeydir. Deniz gücünün içine, sadece savaş gemileri değil ticari filosu gemileri ve kuvvetli bir anavatan girer. Deniz gücü, bir milletin deniz üstünde veya deniz yoluyla büyüklüğünü mümkün kılan, her şeyi içine alan geniş bir konudur. Bu makalede, harekâtta yer alan ticaret gemilerine yer verilecektir.
Harekâtta yer alan ticaret gemilerini üç gruba ayırarak inceleyeceğiz. İlk gruptakiler gerçek askeri konvoya katılan ve harekât esnasında donanmaya yakıt ikmali yapan gemilerdir. Bunlar; General Ragıp Gümüşpala, Amiral Sadık Altıncan, Köyceğiz gemileri ve Batman tankeridir. İkinci grupta olan gemiler ise; sahte konvoyda yer alan gemilerdir. Bu gemilerin oluşturduğu konvoyun başında Truva feribotu vardır. Kaynaklarda bu sahte konvoyda 6 adet geminin yer aldığı belirtilmektedir. Hepsinin boş olduğu da ilave edilmektedir. Ancak bunların isimleri hiçbir kaynakta geçmez. Bu gemiler, 19-20 Temmuz ve bu günlerden önce Mersin limanında, yanaşmış veya liman açığında demirde bekleyen gemiler olabilir. Gemilerin her kaynakta boş olduğu söylendiğine göre, demirde bekleyen gemi olmaları büyük olasılıktır. Truva feribotunun özelliği hem sahte konvoyda yer alması, hem de sonradan adaya asker sevkiyatında kullanılmasıdır. Üçüncü grupta ise Kızılay belgelerinde adları geçen ve Kıbrıs’a yardım götüren gemilerdir. Bu gemiler: Yenigün, Renktaş, Şarköy ve Kaptan Mehmet’tir. Sonuç olarak bu harekâta, adı belli dokuz ticaret gemisi, adı tespit edilemeyen altı gemi olmak üzere toplam 15 ticaret gemisi katılmıştır. Bu azımsanmayacak bir sayıdır.
Konvoyun Yola Çıkışı: 19 Temmuz 1974
Turgut Özakman gerçek konvoyun Mersin limanından ayrılışını şöyle anlatır:“2.Ordu komutanı Köyceğiz şilebine geçti. 50. Alayı gördü. Bu alay da özel olarak çıkarma için hazırlanmıştı. Eğitimi yüksek bir birlikti. Başarılar diledi. Albaya artık görevi açıklamasını söyledi. Komutan ayrılınca Albay, 50. Alaya Kıbrıs’a gideceklerini açıklayacak, gemide sevinç fırtınası esecekti. Ordu Komutanı, daha sonra Amiral Sadık Altıncan ve General RagıpGümüşpala şileplerindeki birlikleri, çıkarma gemilerindeki tankçıları ve topçuları, bu gemilerin 3-5 kişilik mürettebatını ziyaret etti. Başarı diledi. İçinden de durmadan Allah’tan yardımcı olmasını diliyordu. Çok zor bir görevin üstesinden gelmek zorundaydılar. Kıbrıs’a gidileceğini öğrenen subay ve askerlerin sevinci gemilere sığmadı. Marşlarla etrafı inlettiler”.(ÖZAKMAN, s. 308-309)
“Misafirlerin gemiden ayrıldığı bildirilince, Tümamiral Nejat Tümer konvoya hareket emrini verdi. Öne Tınaztepe, Kocatepe, Adatepe ve M. Fevzi Çakmak muhripleri geçti. Arkalarında sağda ve solda Çeşme (mayın tarama ve destek gemisi) ve Peyk (refakat gemisi) adlı iki askeri geminin eşliğinde Köyceğiz (seferi durumda Mersin’de el konulmuş bulunan Koçtuğ Şirketi’ne ait rahmetli Kaptan Şefik (Gogen) idaresinde), General Ragıp Gümüşpala ve Amiral Sadık Altıncan (D. B. Deniz Nakliyatı T.A.Ş’ne ait iki şilep) aldı. Şileplerin arkasına çıkarma birlik ve gemilerinin sancak gemisi Ertuğrul (iki güverteli, baştan kapaklı ABD yapısı büyük çıkarma gemisi) yanaşacaktı. Ertuğrul’u izlemek üzere, beşerli sıra halinde, 33 çıkarma gemisi harekete geçti. 12 büyük ve orta çıkarma gemisi (LCT ve LCU’lar) tank, zırhlı araba, top, kamyon, jeep, yakıt tankeri ve mühimmat ile doluydu, 21 çıkarma gemisi ( LCM) boştu. Boşlar büyük, orta ve küçük tipte çeşitli gemilerden oluşuyordu. Kıbrıs’a yaklaşınca konvoy duracak, askerler boş çıkarma gemilerine geçeceklerdi. Konvoy bu düzen içinde yola çıktı. Konvoyu havadan da uçaklar koruyacaktı. Muhriplerde ve iki savaş gemisinde herkes savaş düzenine geçti. Asker dolu gemilerden marşlar yükseliyordu. Mersinliler kıyıya yığılmışlardı.El sallıyor, ağlıyor, dua ediyor, bağırıyor, zıplıyor, kucaklaşıyorlardı. Kurbanlar kesiliyordu. Limandan çıkış saat 13.00’ü bulacaktı. Dört buçuk saat gecikmişlerdi. Konvoy ilk kez bir denizaşırı kara, deniz ve hava ortak harekâtını gerçekleştirmek için yola çıkmıştı. 43 parça gemiden oluşan konvoy, radar ekranına yakalanmamak için önce batıya doğru yol alacak, Anamur hizasında güneye dönecekti. Konvoya öğleden sonra SAS ve SAT timlerini taşıyan J-18 ve J-20 jandarma botları da katılacaktı.” (ÖZAKMAN, age, s.319-320) ve (ÜÇLER,age, s.93-94)
İLK GRUPTAKİ TİCARET GEMİLERİ
1-M/V GENERAL RAGIP GÜMÜŞPALA
Önce gemiyi tanıyalım, Sevgili Eser Tutel gemi hakkında bize şu bilgileri veriyor: “1969’da Polonya Stocznia Gdanska im. Lenina tezgâhlarında kuru yük gemisi olarak yapıldı. 10.217 gros, 5.681 net, 12,280 dw tonluktu. Uzunluğu 154,6 m, genişliği: 20,6 metre, su kesimi: 9 metre idi. Polonya yapımı, 9.600 beygir gücünde Sulzer dizel motoru vardı. Tek uskurluydu. 17,6 mil hız yapıyordu”. (TUTEL Eser, Gemiler, Süvariler, İskeleler, s. 248). Harekât sırasında bu gemide görev yapmış, biri zamanında süvarim olmuş, diğeri ise kılavuz kaptan olarak aynı vardiyada çalıştığım iki meslek büyüğüm o günler için şunları anlatıyor:
Turan SAYIN
Yüksek Denizcilik Okulu, 1973 yılı güverte bölümü mezunuyum. Emekli uzakyol gemi kaptanıyım. 2. Kıbrıs Barış Harekâtı sıralarında General Ragıp Gümüşpala gemisine güverte zabiti olarak katıldım. Gemimiz Taşucu-Girne arasında seferler yaptı. Gemimizde askeri makamlarla irtibatı sağlayan şu an rütbesini hatırlayamadığım bir subay vardı. Rütbesi yüzbaşı veya binbaşı olabilir. Bununla birlikte başa, kıça ve miyar güverteye monte edilen makineli tüfekleri kullanacak askerler vardı. Geminin ikinci kaptanı Ahmet Süsler (Gv-68) idi. Gemide daha çok mühimmat taşınıyordu. Çıkarma gemileri Kıbrıs ve anakara arasında rutin seferlerini yapıyordu. Gemiye katılmak için İstanbul’dan yola çıktım. Acente görevlisi beni Taşucu’na getirdi. Yolda barikatlar vardı. Taşucu askeri liman haline gelmişti. Kimliğimizi sordular, durumumuzu anlattık ve öylece gemiye katıldım. (28.05.2022 tarihli görüşme)
İsmail CEYLAN
Yüksek Denizcilik Okulu, 1974 yılı güverte bölümü mezunuyum. Emekli kılavuz kaptanım. General Ragıp Gümüşpalagemisinde Kıbrıs’a daha çok, kariyer, kumanya, asker, cephane, ufak jip, 2. seferde tank taşıdık. Kıbrıs’a 5 sefer yaptığımızı hatırlıyorum. Kıbrıs’tan kaçan, zor duruma düşen aileleri, kadınları, çocukları anavatana getirdik. Genellikle Girne’ye gittik. Bu görev için tahsis edilen Amiral Sadık Altıncan ve Köyceğiz bizden önce bu görevden ayrıldılar. Kaptanımız M. Abdüllatif Ergül idi. Biz bu göreve katılmak için Taşucu’na geldik. Diğer iki geminin de bu işe ayrıldığını Taşucu’na vardığımızda duyduk. Amiral Sadık Altıncan maden yüklüydü. Gemimizde, Baş Mühendis Alaattin Baş (Mk.1960), 2. Müh. Tayyar Kuşçu (Mk-1960), 3. Müh. Mehmet Ertene ve 4. Müh. Cengiz Aydın (YDO- 1972) idi. Gemide Dz. Alb. Fevzi Çakmak vardı. Dz. Yüzbaşı Temel (soyadını hatırlayamıyor) gemide irtibat subayı olarak görev aldı. Seferler esnasında Kıbrıs’tan gemiye aldığımız kadınlar, hamileler, yaşlılar, bebekler, çocuklar geminin içindeki merdivenlerde oturuyordu. Bunlara çok üzüldüğüm için, köprüüstünde ufak bir koltukta uyumayı göze alarak yaşlı, bebekli kadınlara kamaramı verdim. Paletlerden aşağıya inen askerler, çıkarma gemilerine biniyor ve öylece karaya çıkıyordu. Geceleri sigara içme yasağı vardı. Konyalı bir asker bu yasağa aykırı davranınca nöbetçi astsubaydan iyi bir fırça yemişti.
Amiral Sadık Altıncan gemisinde görev yapmış bir gemici vardı. Şimdi adını hatırlayamıyorum. Bu gemici daha sonra şehir hatlarında çalışmış ve aynı zamanda da berberlik yapıyordu. Bir gün ona tıraş olmak için gittiğimde bana “Ben Gazi kartı aldım, siz aldınız mı? Amiral Sadık Altıncan’da çalışan herkese bu kartı verdiler” dedi. D.B. Deniz Nakliyat’a başvurdum. Yazıldı, çizildi, şirket memurları bu iş için aracı oldu, bu sayede kartımızı aldık. Şirketten “Gemimize gazi ünvanı verildi. Bir teşekkür belgesi verildi” dediler.(28.05.2022/ 4.6.2022 tarihli görüşmeler)
Cengiz Aydın
Yüksek Denizcilik Okulu, 1972 yılı makine bölümü mezunuyum. Emekli başmühendisim. 2. Barış Harekâtında General Ragıp Gümüşpala gemisinde vardiya mühendisi olarak görev yaptım. Taşucu’na biz apar topar İstinye Tersanesi’nden çıkarak geldik. Girne’ye 7 sefer yaptığımızı hatırlıyorum. Gemide geceleri tam karartma uygulanıyordu, tüm kaportalar kapatılıyordu. Bir Rus istihbarat gemisi de Akdeniz’de bulunuyordu. Geceleri ışıldak ile haberleşiliyordu. Girne’de çıkarma plajının açığına demirliyor, orada yükümüzü tahliye ediyorduk. Gemideki 80 tonluk bumba çok işimize yaradı. Geminin muhtelif yerlerine Orlikon makineli tüfekler yerleştirilmişti. Güverte zabiti Y. Çağlar Kedme de (YDO-1969) gemide görev yaptı. Mersin’den yüklerimizi alıyorduk. Soyadını hatırlayamadığım Hasan Yüzbaşı vardı, geminin filikası ile Girne limanına gittik. Bir oteli bize gezdirdi, hiç unutmuyorum, zeminde boydan boya döşenmiş, portakal renkli bir halı vardı. Yüzbaşı bize evleri de gezdirdi, bunlar Kıbrıslı Rumların eviydi. Masaların üzerinde çaylarını kahvelerini yarım bırakarak, sadece pahalı eşyalarını alarak kaçtıkları belli oluyordu. Gemimizden LCM vb. çıkarma gemilerine su veriyorduk. Onlar da bize başka şeyler veriyordu. Orada savaşın içinde olmana rağmen, insana bir güç geliyor ve korkmuyorsun. Ancak bir gemicimizin psikolojisi bozulmuştu. ( 5.7.2022 tarihli görüşme)
Sayın Neş’et İkiz ve Sn. Ulvi Keser geminin seferi ve Kızılay yardımları hakkında şunları belirtiyorlar: “DB. Deniz Nakliyatı şirketine ait, General Ragıp Gümüşpala şilebi, 7 Ağustos 1974 Çarşamba günü birçok sivil görevli ile yabancı basın personelini çıkarma plajına getirdi. Bir İngiliz basın ekibi, Lapta-Karava yolu üzerinde mayına çarparak araçları ile havaya uçtular. Bir ölü ve iki yaralı var. Gece plaj bölgesindeki Alay komuta merkezimiz bölgeye sızan timler tarafından yoğun bir ateş altına alındı.8 Ağustos Perşembe günü, bölgemize giriş izni verilmesi üzerine, yabancı basın mensuplarının trafiği giderek artıyor. Sorumluluk sahamızda, bu yabancı basın üyelerine yabancı dil bilen irtibat subayları vererek; gerekli koordine ve organizasyonu kuruyoruz. Kavurucu Ağustos sıcağında ikram edilen soğuk içecekler ve gösterilen ilgi, tümünün sempatilerini kazanmamıza neden oluyor. “Burada her şey ne kadar başka” diyerek, duydukları memnuniyeti belirtiyorlar.” ( İKİZ, Bir Ada, Bir Dava, Bir Savaş, s. 218)
7 Ağustos 1974’de halkımızın ve kuruluşların Kıbrıs’a yardımları devam etmektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri’nce bilinen nedenlerle girişilen Kıbrıs Barış Harekâtı sebebiyle, Kızılay Genel Merkezince yardımların süratle Kıbrıs’a ulaşması için Mersin’de Kıbrıs’a Yardım Ana İkmal Depoları kuruldu. Kızılay Etimesgut ve Maltepe merkez depolarından devamlı olarak gönderilen yardım malzemeleri ile Mersin depoları takviye edilmektedir. Pakistan’dan gelen 6 doktor, 3 hemşire ve 20 sağlık personelinden oluşan sağlık ekibi yaralıların tedavisinde başarılı hizmetler görmektedirler. General Ragıp Gümüşpala gemisiyle (un, makarna, pirinç, Ufa yağı, ayçiçeği yağı) 119.044.50 kg. tutarında gıda maddesi Kıbrıs’a gönderildi. (KESER, s. 338)
2- KÖYCEĞİZ,
O zamanların namlı firması Koçtuğ Denizcilik’in sahibi olduğu Köyceğiz gemisinin 3. Mühendisi o günleri şöyle anlatıyor:
Vural Bozkuş
Köyceğiz gemisinde 3. üçüncü mühendistim. Geminin süvarisi Şefik Gogen, 2.Kaptan Nurettin Doruk’tu. Nurettin Doruk’tan uzak dururdum. Kaptanımız Şefik Gogen çok baba birisiydi, Allah rahmet eylesin. Geminin 3.Kaptanı, 4.Kaptanı ve mühendislerin isimlerini hatırlayamıyorum. Temmuz 1974’te biz İskenderun’dan maden yükü alıyorduk. Yüklemenin bitimine daha 2-3 gün vardı. Askerin emrine girme haberi gelince yüklemeyi kestik. Bu esnada gemide 3 kadın yolcu vardı. Bunlar personel eşleriydi. Üçünü de İskenderun’dan evlere yolladık. Daha sonra gemimiz Mersin’e geldi. Mersin’den asker, mühimmat vb. şeyler yükledik Girne’ye yanlış hatırlamıyorsam 6-7 sefer yaptık. Biz Mersin’den 19 Temmuz 1974’te ayrıldık, üstümüzde uçaklar uçuyordu. Uçaklarımız Yunan uçakları ile it dalaşı yapıyordu.
Kıbrıs Barış Harekâtı’nda Deniz Harp okulundan bir sınıf arkadaşım vardı. Yüzbaşı Armağan Yüzbaşı (soyadı Yüzbaşı). Ben Deniz Harp Okulu 4. sınıftan ayrıldım daha sonra Yüksek Denizcilik Okulu’na gittim, oradan gemi makineleri işletme mühendisi ehliyeti aldım, şu an tam hatırlayamıyorum ya 1971 ya da 1972 mezunuyum. Arkadaşım Armağan Yüzbaşı ile çıkarma plajına çıkmak istedim. Arkadaşım bana bunun çok tehlikeli olduğunu söyledi. Ben onu dinlemedim. Laytere (LCM) bindik. Bu arada askerler ile beraber sahile tanklar, malzemeler, mühimmatlar çıkardık. Ben de onlara yardım ettim. Çıkarma plajının sırtında bir tane bina vardı, gazino, restoran gibi bir yer, yalnız açılan ateşlerden bir kısmı yıkılmıştı. İçeride bir müzik seti gördüm, bu para atıp da çalıştırılan müzik setlerindendi. Burada plaklar ve süslü tabaklar buldum. Onlardan aldım, en büyük hatıra budur benim için. Rumlar binaya ateş etmeye başladılar, yere düştüm, aldığım bütün tabaklar kırıldı bunların içinden orta boy bir tane tabak kaldı elimde. Bunu koltuk altıma sıkıştırdım. Öylece sahile gittim, sahilde içi boşalan çıkarma gemisine binerek tekrar Köyceğiz gemisine geri döndüm.
Bu seferlerin sonunda bize artık Amerika’ya dönüyorsunuz dediler. İlginç bir şey Amerika’da oldu. Biz Barış Harekâtı öncesinde Amerika’ya 15- 20 sefer yapmıştık. Kimse Türkleri tanımıyordu, ancak çıkarmadan sonra Amerika’ya gittiğimizde Türklerin Yunanlıları mağlup ettiğinden dolayı bizi hemen tanıyor ve iyi karşılıyorlardı. Benim sol kolumda ay yıldız dövmesi vardır, Türk olduğum hemen anlaşılıyordu.
Bu harekât sonunda personele gazi kartı verdiler. Ancak Deniz Nakliyat’ta ofiste oturan bazı kişilerin kendilerini Gümüşpala gemisinde göstererek gazi kartı da aldığını duyduk. Buna üzüldüm tabii. Benim Koçtuğ’dan aldığım hizmet belgesinde Barış Harekâtı esnasındaKöyceğiz gemisinde çalıştığım bellidir. Ancak işlemleri ile ilgili olarak gözümü korkuttukları için, bu kartı alamadım. Kıbrıs’a 7 sefer yaptık, Girne ile Mersin arası çalıştık.Kıbrıs’a yaptığımız ilk seferde ambarlarımızın hepsi asker doluydu. Ben o gün bir ara köprüüstüne çıktım. Köprüüstünde subaylar ve gemi zabitleri sohbet ediyordu. Derken köprüüstüne bir subay geldi. “Komutanım aşağıda askerler tedirgin, heyecanlı” dedi. Kurmay Albay süratle aşağıya inerek “Ben şimdi onların moralini düzeltirim” dedi. Yanına da 2-3 subay çağırdı. Ben de meraktan onlarla aşağıya indim. Onlara şöyle konuştu:“Şimdi tüm ambarlara inin ve askerlere Rumların Kıbrıs’ta Türklerin karısına kızına tecavüz ediyorlar” deyin dedi. Bir süre geçtikten sonra, komutan diğer subaylara sordu. “Şimdi durum nasıl?’ oradaki subaylar “Komutanım şimdi aşağıda diş gıcırtıları var” dedi. Gerçekten de bir süre sonra ambarlardan marş sesleri gelmeye başladı. Askerimiz coştukça coşmuştu. Daha sonra gemimiz, plaj açığına demirledi, çıkarma gemileri gemiye yanaştı. Ağ paletler bordaya donatıldı. Askerler öyle bir şevkle çıkarma gemisine iniyorlardı ki, dedim ki “Allah kimseyi bunların eline düşürmesin”. Komutan da dönüp dedi ki “Gördünüz mü asker nasıl idare edilir”. Seferin birinde bir çıkarma gemisinin kapağı düştü, geminin içinde de tanklar ve malzemeler vardı, hava kötüydü. Bu gemi bata çıka sahile geldi, yükünü boşalttı ve salimen Mersin’e döndü. (6.6.2022 tarihli görüşme)
Erol Mütercimler Köyceğiz’den şöyle söz eder: “39. Tümen’in karargâhı ileri kademesi ile Kolordu Karargâhı ileri kademesinin içinde bulunduğu Köyceğiz şilebi de 22 Temmuz 1974 gecesi geç saatlerde Girne’ye ulaştı. Ancak denizin sertliği LCT ve LCU’ların yeni yüklemeler için geri dönmüş olmaları nedeniyle, geriye Taşucu limanına dönmek zorunda kaldı. Köyceğiz şilebi 23 ve 24 Temmuz günlerini de denizde, Girne ve Taşucu arasında gidip gelmekle geçirdi. Son iki gün deniz çok dalgalıydı. Bunun yanında su üstü ve denizaltı gemileriyle, hava saldırısı olasılıkları da söz konusuydu. 23 Temmuz günü geminin radar ekranında Karpas’tan Köyceğiz’e doğru yol alan üç hücumbot görülüyordu. Bayrakları saptanamayan bu botlar oldukça heyecan yarattılar. 23 Temmuz akşamı yeniden Girne açıklarına varıldığında, bu kez de sivil İngiliz vatandaşlarını tahliye eden HERMES helikopter gemisine çattılar. Bir kez daha Taşucu’na dönüldü. Gemideki araç gerecin, cephanenin zamanında ulaşması HERMES yüzünden gecikti. 24 Temmuz akşamı, saat 19.00 sularında Girne kıyılarına 700 m ( yaklaşık 4 gomina) uzaklığa kadar sokulan Köyceğiz, Beşparmak Dağları üzerinden açılan ateşler nedeniyle geri çekildi. Ertesi sabah (25 Temmuz) LCT ve LCU’larla kıyıya çıktılar. Köyceğiz gemisindeki vinç arızasıyla geciken, geciktikçe de bölünen, bölündükçe de ufalanan Kolordu Karargâhı gene de Kıbrıs’ta üzerine düşeni yapmıştır”. (MÜTERCİMLER, age, s. 381-382)
Kızılay belgelerinden Köyceğiz gemisinin hareketini takip edebiliyoruz. Şöyle ki; “Kıbrıs’a gitmek üzere Mersin’e gelen ekip Köyceğiz gemisiyle 31 Temmuz 1974 günü gece saat 11.00’de hareket etmiştir. Gönderilen telgraf ekibe ulaştırılmıştır. Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın 26 Temmuz 1974 tarih Loj. 1221–4–74 emirleri gereğince, Pakistan sağlık ekibinin Tarsus’ta bulunan 400 yataklı Askeri Sahra Hastanesi emrinde çalıştırılması adı geçen hastanece bildirilmiştir. Bu emri Kara Kuvvetleri Sağlık Dairesi Başkanı hastanemize gelerek şifahi olarak tebliğ etmiştir. Ayrıca bu durum evvelce telefon ile de Genel Müdürlüğümüze bildirilmiştir.” şeklinde verilir. (KESER Ulvi, s. 137)
Türk Silahlı Kuvvetlerinin Kıbrıs’taki barış harekâtı dolayısıyla görevlendirilmiş bulunan heyetimiz, 30 Temmuz günü Ankara’dan hareketle Adana’ya varmış, burada Kıbrıs Barış Harekâtı’nı idare eden 3. Ordu Kumandanı Sayın Orgeneral Suat Aktulga’yı karargâhında ziyaret ederek Kıbrıs’a gidecek olan heyetimizin görev ve yetkileri hakkında bilgileri arz ve heyetimizin Kıbrıs’a intikali hususunda ilgilerini rica etmiştik. Ordu kumandanı Kıbrıs’a intikalimizi sağlamak maksadıyla Mersin’deki çıkarma komutanıyla harekât bölgesi kolordu komutanına gerekli emirleri vermiştir. 30 Temmuz 1974 gecesini Mersin’de geçiren heyetimiz ertesi günü Mersin Kızılay Şubesi’ne giderek ilgililerle temasa geçmiş ve Mersin’e geçecek olan Kızılay yardım malzemesinin Kıbrıs’a (Girne) nakli ve devamlı olarak irtibatın ne şekilde sağlanacağı hususunda fikir teatisinde bulunulmuş ve bazı prensip kararlarına varılmıştır. Aynı gün öğleden sonra bütün heyet Çıkarma Komutanlığına giderek intikalin zaman ve mekânı hakkında bilgi almış ve 31 Temmuz 1974 günü saat 20.00’de Mersin Limanı’nda askeri malzeme yüklemekte olan Köyceğiz gemisine binmiştir. Gemide heyetimize bir salon tahsis edilmiş ve gece bu salonda geçirilmiştir. Güvenlik nedenleri ile gayet ağır hareket eden gemi 1 Ağustos 1974 sabahı saat 09.00 sıralarında Barış Kuvvetlerinin çıkarma yaptığı Girne plajı açıklarında demirlemiştir. Öğleye kadar gemide kalan ve bilahare halat merdivenlerle çıkarma gemisine nakledilen heyet saat 12.30’da karaya ayak basmıştır. (KESER, Ulvi, s. 145)
31 Temmuz akşamı Çıkarma Kuvvetleri Komutanlığıyla temas neticesinde bir ambulans ve bir kamyonla birlikte heyet Köyceğiz gemisine binmiştir. 1 Ağustos 1974 günü sabahı Girne açıklarına gemimiz demir attı ve öğlene doğru birlikte getirilen kamyon ve ambulansla karşılayan Sahil Çıkarma Komutanlığı bir eskort vererek Girne’den Boğaz istikametine gitmemizi sağlamış ve Kolordu Komutanlığının karargahında Sayın Korgeneral Nurettin Ersin’le görüşme temin olunarak derneğimiz yardımlarının organizasyonuyla birlikte uluslararası Kızılhaç münasebetleri hakkında fikir teatisinde bulunulmuş, bu arada kendilerine intikal edecek ricalarımızın memnuniyetle karşılanacağı hakkında gösterilen ilgi, hayranlık ve takdirlerimizi mucip olmuştur. (KESER, age,s. 367)
Üçler ise : “50. Piyade Alayı Komutanı Kur. Alb. Karaoğlanoğlu ise alayı ile birlikte konvoyda bulunan Koçtuğ Şirketi’ne ait Şefik Kaptan (Gogen) yönetimindeki M/V Köyceğiz ticaret gemisinde bulunuyordu” der.( ÜÇLER Ertuğrul, s. 89).
3- AMİRAL SADIK ALTINCAN
Öncelikle gemiyi tanıyalım, Sevgili Eser Tutel gemi hakkında bize şu bilgileri veriyor: 1970’te Gölcük tersanesinde kuruyük gemisi olarak yapıldı. 8.779 gros, 5.257 net, 12,427 dw tonluktu. Uzunluğu 155,5 m, genişliği: 19,5 metre, su kesimi: 9 metre idi. Danimarka yapımı, 12.000 beygir gücünde A/S Burmeister&Wein dizel motoru vardı. Tek uskurluydu. 18 mil hız yapıyordu. 1994 yılının Nisan ayında kadro dışı bırakılarak satışa çıkarıldı. (TUTEL, Gemiler, Süvariler, İskeleler, s. 249).
Erol Mütercimler’in gemi ile ilgili kitabına sonradan eklediği kısım şöyledir: “Girne Liman komutanlığının kurulmasında rol alan Yüzbaşı Atilla Kıyat, komutan olarak seçilen Deniz Albayı ile 24 Temmuz’da Amiral Sadık Altıncan şilebi ile yola çıktılar. Sahile çıktıklarından kısa bir süre sonra Ruck Ruby oteli karargâh haline getirildi, 100 asker ve 20 astsubayla Girne Deniz Komutanlığı kuruldu. Komutanlık, çok kısa bir sürede liman içine ve liman dışına rıhtımlar yaptırdı. Taşıma yönetildi. Limana yanaşamayan tankerler büyük sorun oluyordu. Yakıta çok ihtiyaç vardı. Bu durumda tankerler hortumlarını denize atıyorlar, deniz komandoları da dalgalara aldırmadan, denizin tüm olumsuz koşullarına rağmen hortumları kıyıya taşıyorlardı. Böylece de araçlara yakıt ulaştırılabiliyordu”. (MÜTERCİMLER, age, s. 389-390).
Üçler ise ilk çıkarmadan sonra üç geminin adaya varışından söz eder: “23 Temmuz 1974 günü hava sakinleşmişti. Tekrar yüklenmiş bulunan M/V Köyceğiz, M/V General Ragıp Gümüşpala ve M/V Amiral Sadık Altıncan ile birlikte hızlı konvoy grubu olarak çıkarma plajı önüne gelerek LCM’lerle, yüklenmiş kuvvetler plaja çıkarıldı. Birliklerimiz takviye edildi.” ( ÜÇLER Ertuğrul, age s. 152)
4-BATMAN
Sevgili Eser Tutel’den gemiyi tanıyalım: “1956’da, Japonya, Yokosuka’da, UragaDock. Co. Ltd. tezgâhlarında buharlı tanker olarak inşa edildi. 13.340 gros, 21.364dw tonluktu. Uzunluğu: 169 metre, genişliği: 22 metre, su kesimi: 12,3 metre idi. Uraga Dock yapımı, 8.000 beygir gücünde 2 adet buhar türbini vardı. Tek uskurluydu. 1976’da kadro dışı bırakılarak satıldı”. ( TUTEL, Gemiler, Süvariler, İskeleler, s. 238).Barış Harekâtında Batman tankerinde 2. Kaptan olarak görev yapan ve kılavuz kaptan olarak aynı vardiyada çalıştığım büyüğüm Turan Yurteri anlatıyor:
Turan Yurteri
1974’te Batman tankerinde 2. Kaptan olarak görev yapan Em. Kılavuz kaptan Turan Yurteri’nin anlatımları aşağıdaki gibidir: “Yüksek Denizcilik Okulu, 1970 yılı güverte bölümü mezunuyum. Emekli kılavuz kaptanım. Kıbrıs Barış Harekâtı’nda Batman tankerindeydim. Girne önlerinde ve batıya doğru seferler yaptık. Oradaki görevimiz donanma gemilerinin yakıt ikmalini yapmaktı. Kaptanımız 1961 mezunu Muhsin Yeniocak’tı. Arap Muhsin diye tanınır. Ben bu gemide 2. Kaptandım. Başmühendis Gaspa Nevzat’tı. Sınıf arkadaşımız Osman Nihat Güven vardı, bizden sonra yedek subay oldu, askeri bir gemide görev yaptı, bilfiil operasyona katıldı. Biz motorini Ataş Rafinerisi’nden alıyor, Girne önlerinde muhriplere veriyorduk. Ondan sonra Aliağa’ya gelip motorin yükledik ve yine Girne’ye gittik. İkmal görevimiz 1. ve 2. Harekâtta devam etti. Biz gemilere yakıt verirken, Beşparmak dağlarından üzerimize top ve havan atışları oluyordu. Lefke’ye de geçtik. Burada Çıkarma gemileri üzerimize yanaşıyordu. Girne’de ise muhrip üzerine yanaşıyorduk. Telsizde dost düşman tanıma yapıyorduk. Tankerimizde Deniz Kuvvetleri’nden irtibat subayı yoktu. Savaş şartları nedeniyle tüm gemi personeli askere alındı. Ben yedek subaylığı Teğmen rütbesi ile tamamlamıştım. Bu hizmetten sonra Üsteğmen rütbesi aldığımı öğrendim. Harekâta bilfiil katıldık. Gemimiz 21.000 tonluk stim tirbünlü bir gemiydi. Stimli olduğu için tornistana gecikiyordu. Bu gemiyi çok severdim”. ( 28.05.2022/ 4.6.2022 tarihli görüşmeler )
İKİNCİ GRUPTAKİ TİCARET GEMİLERİ
Bu grupta sadece Truva feribotuna ulaşmış bulunmaktayız. Diğer gemilerin adı belli değildir. Ancak devletin elinde o tarihlerde Mohaç(1973) ve Niğbolu (1973) kosterleri bulunmaktadır. Acaba bu iki gemi sahte konvoyda yer aldı mı? Mohaç kosterinde Mukadder Seviçhan o sırada görev yaptığına göre geriye sadece Niğbolu kosteri kalıyor. Gemi ile ilgili detayları Sayın Ali Bozoğlu şöyle anlatıyor: Fransa, Chantiers de Nantes Tersanesi’nde Truva adı verilen feribot 24 Ocak 1966 tarihinde denize indirilmiş ve Ağustos 1966 başlarında teslim edilmiştir. Feribot, ilk seferini 16 Ağustos 1966 tarihinde İstanbul’dan İzmir’e yaptı. Buradan aldığı yolcuları Venedik’e götürdü. Bu seferler İzmir- Venedik ve İzmir- Birindisi- Venedik arasında devam etti. Böylece Türk işçileri araçlarıyla bindikleri feribotlarla memleketlerine rahatça ulaşma olanağına kavuştular. M/F Truva uzun yıllar Adriyatik hattında çalıştı, eşi M/F İstanbul inşa edilip seferlere çıktıktan sonra da Ocak 1976 tarihinde İstanbul-İzmir arasında çalışmaya başladı. Mersin-Magosa, Magosa-Lazkiye, İstanbul-Karadeniz limanları, İstanbul-Bandırma arasında çalıştı. M/F Truva 1991 yılında Yugoslavya’daki iç savaş nedeniyle Türkiye’ye araçlarla gelecek olan vatandaşların yoğun talepleri üzerine, İzmir-Venedik hattında 12 sefer yaparak yıllar sonra Adriyatik hattına dönmüş oldu.
Geminin uzunluğu: 91,45 m, genişliği: 16,5 m, su çekimi: 4,20 m, grostonu: 3422, net tonu: 1562 olup her biri 2200 bhp gücünde 4 adet MWM dizel makinesi vardı. Çift uskurlu olup, hızı 18 mildi. Gemide 52 adet çift yataklı, 21 adet üç yataklı, 31 adet dört yataklı olmak üzere toplam 104 adet kamarada 291 adet yatak bulunmaktaydı. Ayrıca 122 adet de pulman koltuk bulunmaktaydı. Toplam olarak 413 yolcu ve 100 adet araç taşıyordu. Kıbrıs Barış Harekâtına fiilen katılmış ve boş olarak Magosa’ya doğru hareket ederek çıkarmanın oradan yapılacağı izlenimini vermiştir. Gemide görev yapan personele gazi unvanı verilmiş ve gazi maaşı bağlanmıştır. Feribot 1984 yılı mayıs ayında bakım onarımda iken bir işçinin dikkatsizliği nedeniyle yangın çıkmış, gerek bakımı gerekse de yangının yol açtığı tamir dolayısıyla ancak 1985’te tekrar seferlerine başlamıştır.
Feribot 1990 yılında büyük bir bakım ve onarımdan geçmiş, 291 olan yatak sayısı 315’e çıkarılmış, küçük olan yemek salonu 94 kişiye yemek verecek şekilde genişletilmiştir. 2000 yılına gelindiğinde feribot incelemeye alınmış, yapılacak tamir bedelinin yüksekliği 34 yaşındaki bir gemi için ekonomik görülmeyip hurdaya ayrılmasına karar verilmiştir. Son seferini römorkörler eşliğinde Aliağa’ya yapan Truva orada sökülmüş, saçları haddehanelerde eritilip gemi saçı imalatı için hammadde olmuştur.
Haydar Akgüzel
Ben o sırada Yeşilada gemisinde kâtip yardımcısı olarak çalışıyordum. Benden önce de bu gemide kâtip Şeref Sabuncular çalışmıştır. Ben duyduklarımı anlatacağım. Listeleri hazırladığımdan Truva’da kaç personel olduğunu bilirim, toplam 78 kişi. O zamanlar Magosa’ya düzenli seferler vardı. Sabah 08.00 civarında Mersin’e varırdık. Akşam 22.00’ye kadar Mersin’den yolcu ve araba yükler, 22.00’de buradan hareket eder ve ertesi sabah 08.00’de Magosa’da olurduk. Lazkiye seferlerimiz de vardı. Truva barış harekâtının hemen öncesinde Mersin’den 400 civarı yolcu almış ve garajı da arabalarla doldurmuş ve böylece sefere çıkmış. Gemi Karpas Burnu civarına geldiğinde, geminin Mersin’e dönmesi yönünde bir haber gelmiş. Süvari Bey emir gereğince Mersin’e dönmüş, yolcular limana çıkmış ve yaklaşık 70 araba tahliye edilmiş. Gemimin süvarisi Kaptan Okan Kurç (YDO 1959 Mezunu- vefat Şubat 2016) idi. 2. Kaptan ise İbrahim Kayıkçıoğlu (YDO-1967 mezunu), güverte zabiti Atilla Karcı (YDO-1973 mezunu) ise gemiye yeni gelmiş. Baş mühendis ise Ordulu imiş. Gemiye Mersin’de askeri araçlar, askerler yüklemişler, geceleri sefer yapıyor, gündüzleri limanda oluyormuş. (4.7.2022 tarihli görüşme)
Mukadder Sevinçhan (YDO 1974)
Denizyollarından emekli gemi kaptanıyım. Kıbrıs harekâtının olduğu ayın başında Yüksek Denizcilik Okulu’ndan mezun oldum. D.B. Deniz Nakliyat’ta çalışmaya başladım. 4 yılımı bu şirkete verdim daha sonra emekliliğime kadar Denizyolları’nda çalıştım. Beni o zamanlar 1 yaşında olan Mohaç kosterine verdiler. Sınıf arkadaşım İsmail Ceylan General Ragıp Gümüşpala gemisinde idi. Bana geminin başına, kıçına makineli tüfekler konulduğunu, taşıdıkları askeri yüklerden söz etmişti. Hatta bir kaza olsa geminin taşıdığı mühimmattan zerremizi bulamazlar demişti. Büyük korkularla bu seferleri yaptılar. Ben ise Mohaç ile 1,5 aylık bir sefer yaptım, çok güzel limanlara gittiğimi hatırlıyorum. Süvarimiz Mesut Kadıoğlu (YDO-1956 mezunu), 2. Kaptanımız Zühtü Anal’dı (YDO- 1960). (3.7.2022 tarihli görüşme)
Güngör Can
Çayeli, Rizeliyim, 1968’den beri İstanbul’da yaşıyoruz. Aralık 1975’te Denizyollarında elektrik zabiti olarak çalışmaya başladım. 44 yıl deniz hayatım var. Truva gemisinde harekâtın bitiminden sonraki yıllarda görev yaptım. Bu gemide 21 yıl 6 ay görev yaptım. Harekât zamanında Truva’da görev yapan elektrik zabiti Ender Dora’dır. Ender bana o günleri anlatmıştır. Aklımda kalanlar şunlardır: geceleri çok sıkı karartma yapılıyormuş, özellikle yaşam mahalli içindeki tüm lambalar maviye boyanmış. Havuzun bulunduğu güvertede bir yüzbaşı askere ve personele silah, G -3 ve makineli tüfek eğitimi vermiş. Gemi Mersin ile Girne açığındaki demiryeri arasında görev yapmış. Geminin yanına 2-3 defa havan mermisi düşmüş, kıl payı kurtulmuşlar. Rumlar Truva’yı mimlemişler. Gemi ülkemize alınan ilk feribottu, hem yan hem de arka kapağı vardı. Bu geminin bu amaç için yaptırıldığını düşünüyorum. ( 5.7.2022 tarihli görüşme)
Aşağıda değişik kaynaklardan derlenmiş sahte konvoy ile ilgili açıklamalar bulunmaktadır.
Sahte Konvoy ( Diversion- Şaşırtma/ Aldatma)
Denizaşırı harekât doktrininde “ sahte konvoy, aldatma- şaşırtma diversion” uygulaması vardır. Bundan amaç, düşmanın kuvvet ve olanakları ile dikkatini, çıkacağımız Pladini çıkarma plajı dışındaki plaj ve plajlara çekebilmektir. Ancak sahte konvoyun uygulanışı sırasında, düşman üzerinde her şeyi ile gerçek bir çıkarma harekâtı izleniminin yaratılması da zorunludur. Bunun için sahte konvoy uygulamasının içinde çeşitli savaş, çıkarma gemi ve araçları ile bindirilmiş kıtalara ihtiyaç vardır. Kıbrıs’ta tek çıkarma plajımız olan Pladini’ye çıkacağımız için düşmanın bize bu olanağı vermeyebileceğini inançla ve ısrarla belirtmeye çalışıyorum. Bunun için de planlama çalışmaları için Ankara’dan gelmiş bulunan Dz. K.K. Harekât Dairesi Başkanı Tümamiral Nejat Serim’e de bu kuşkumu arz ediyorum. Tümamiral Serim, o andaki olanaklar içinde, bu uygulamaya imkân olmadığını söylüyor. Ben de kendilerine, bu uygulama yapılmadığı takdirde düşmanın bize çıkış şansı vermeyebileceğini, ısrarla belirtmeye çalışıyorum. (…) 19 Temmuz 1974 Cuma sabahı erken saatlerde Ankara’ya dönecek olan Tümamiral Nejat Serim, beni çağırdı. Kucaklayıp, veda ederken, bana en iyi dileklerde bulundular. Ben de kendilerine, “sahte konvoy uygulamasının çok hayati olduğunu” son bir kez daha yine ısrarla arza çalıştım. Ayrılırkeniçimden Yüce Allah’ın bizleri utandırmamasını bir kez daha diledim.( İKİZ, s.115)19 Temmuz 1974 günü 11.30 (C ) ve 12.00 ( C )( yaz saati, GMT+3 saat) Truva ile hareket eden 6 boş ticaret gemisi “Şaşırtma- aldatma” amacı ile sahte konvoyu teşkil etmek üzere, rotalarını Magosa plajlarına doğru çizmişlerdi. Planlama sırasında, şu anda elimizdeki olanaklar buna elvermiyor diyen Tümamiral Nejat Serim, daha sonra bu hayati isteğimi, elde bulunan olanaklarla uygulayarak kanımca, Kıbrıs Barış Harekâtının kaderinde etkili olmuştur. (İKİZ, s. 114,115,121,122)
Sahte Konvoy ile ilgili olarak E. Dz. Kur. Alb. Ertuğrul Üçler kitabında şöyle yazar; “ O sırada çıkarmanın Girne’ye yapılacağını gizlemek için, düşman kara kuvvetlerini aldatarak diversiyon yapmasını başka yöne kuvvet kaydırmasını sağlamak amacıyla, önceden Magosa’ya yönlendirilmiş bir Yalancı Konvoy tertiplemeyi düşünüyordum. Üst makamdan bu konvoyun onayını da almıştık ama bunu organize edecek zamanımız yoktu. Tümamiral Nejat Serim’e “Bunu düzenlerseniz çok memnun olurum” dedim. “Nasıl?” dedi. Mersin limanındaki gemilerin listesini verdim ve “dilediğinize el koyabilirsiniz” dedim. Tümamiral Nejat Serim yalancı konvoyu gerçekleştirmek işlevini üstüne aldı. Benim odamda kendisine tahsis edilmiş masaya oturmuş, sağa sola emirler yağdırıyordu. Limanda bulunan bütün sivil (ticaret) gemilerin kaptanlarını bir bir askeri araçlarla karargâha getirtiyordu. Her gemi kaptanına yapacaklarını bir bir anlatıyor, teşkil edilecek konvoydaki mevkilerini bir sayfa kâğıda çizdiği bir kroki üzerine yazıp veriyordu. Yalancı konvoyun hareket gün ve saatini bildiriyordu. Bu hareket saatini aramızda ufak bir toplantı ile konuştuk. Çıkarmanın 20 Temmuz 1974 saat 08’de başlatılması emredilmişti. Biz de 19 Temmuz sabahı hareket edecektik. Bu yalancı konvoy bizden bir gün önce hareket edip Karpas Yarımadası’na yönelmeliydi ki, düşman kuvvetlerini Diversiyona/ Kuvvet kaydırmasına mecbur etsin. Bu arada Mersin limanı ve tabi bütün şehir “Bütün gemilere el konuluyor” diye çalkalanıyordu. Böylece bu haber mutlaka Yunanistan’a da ulaşıyordu. Tümamiral Nejat Serim limanda bulunan karışık tip ve büyüklükteki ticaret gemilerinden oluşan bir konvoy meydana getirmişti. Truva feribotu yalancı konvoyun komodorluk gemisi olarak tayin edilmişti. Tümamiral Nejat Serim bana komodor olarak kimi görevlendirebileceğimizi sordu ve ben de o sırada Mersin Merkez Komutanı bulunan Güverte Albay Ergun Dinçel’in (sonradan, 12 Eylül 1980’de Uzunada Deniz Komutanı, bkz. Bir Zamanlar Uzunada, 2. Baskı s.374-386 )uygun olacağını söyledim. Hemen kendisini çağırttı ve görevini tebliğ etti. Mesele tamamlanmıştı. Yalancı konvoy hakiki konvoydan bir gün önce kalkacak ve çıkarmanın Magosa’ya yapılacağı intibahını vermek için, Karpas yarımadası burnuna doğru rota verecekti. Yalancı konvoy 18 Temmuz 1974 gecesi Karpas’a doğru hareket etti. Sonradan duyduğumuza göre yalancı konvoy görevini yapmış ve Girne bölgesindeki bir alay Rum Muhafız Kuvveti Magosa bölgesine kaydırılmıştı. Girne bölgesine kaydırılacak bir Rum Muhafız alayı da kaydırılmaktan vazgeçilmişti. Sonradan bu kuvvetin bizim gerçek çıkarma yerimizi öğrendikten sonra geri dönmesi mümkün olmamıştı ve böylece biz çıkarmada iki alay eksik düşman kuvveti ile çarpışmıştık. Sonuç olarak planımız başarı ile tamamlanmıştı. (ÜÇLER, s.83, 84,85).
Çıkarma planı uygulanırken altı gemiyle de Magosa yönünde bir aldatma seyri harekâtı uygulandı. Rumlar asıl taarruzu Boğaz ile ve Magosa arasından bekledikleri için karadaki mevcut kuvvetlerini uzun süre mevzilere bağlı tutmak zorunda kaldılar. Girne kıyılarında yalnızca küçük kuvvetler bulundurduklarından küçük ölçüde de olsa stratejik baskına uğradılar. Nitekim sonradan ölü bir Yunan yüzbaşının üstünden çıkan bir haritada Boğazköy-Magosa arası Yunan-Rum durumu incelendiğinde, bu bölgenin, denizde birbirini yalama ateşlerle koruyan beton yuvaları ve derinlemesine altı piyade taburunun mevzilenmiş olduğu görülmüştür. Boğazköy-Magosa arasına çıkılması halinde, Girne kıyılarına çıktığımızda vereceğimizin en az yirmi misli kayıp verileceği hesap edilir.( MÜTERCİMLER, age, s. 226). 19 Temmuz 1974, saat 12.00..Truva gemisiyle birlikte hareket eden boş 6 ticaret gemimiz de aldatma seyrine başladı. Bu ticaret gemilerinden oluşturulan yalancı konvoyun rotası Magosa idi. ( MÜTERCİMLER, age, s. 230). 20 Temmuz 1974’de konvoyla birlikte yola çıkan sahte konvoy ( tamamen boş 6 ticaret gemimiz) Karpas Burnu’ndan sonra kayboldu; Magosa’ya yönelmişlerdi. (MÜTERCİMLER, age, s. 235).
Çıkarma sırasında I. Amfibi Tabur Komutanlığı “Harekât subayı, S-3” Dz.P.Ütğm. Yıldır Yoro (E.Dz. Kur.Alb.) şöyle der: Yavuz Çıkarma Plajına yapılan çıkarmanın başarıya ulaşmasında, Magosa açıklarına doğru denizden geliştirilen “Sahte Konvoy” seyrinin çok önemli katkısı olduğu açıktır. Düşman son ana kadar çıkarmanın nereden yapılacağı konusunda karar verememiş, ihtiyatlarını hareket ettirmekte gecikmiştir. Girne’ye yöneldiğinde ise, inen ve atılan birliklerimiz tarafından önlenmiştir. Bizi gerçekte doğu ve batıdaki plajlardan bekliyorlardı. (anlatan Yıldır YORO, İKİZ, Hep Yaşayan Anılar, s.142).”
“Dz.K.K.lığı Harekât Başkanı Tüma. Nejat SERİM Mersin’e gelmiş Çıkarma Birlikleri Karargâhında bizzat çalışarak “Yalancı bir konvoy” hazırlamış ve 19 Temmuz 1974 akşamı Magosa önlerine bu sahte konvoyu göndererek, Türk çıkarmasının Magosa kıyılarından yapılacağına düşmanı inandırmıştır. Mersin’deki bütün ticari gemi kaptanları karargâha getirilmiş, Tüma. Serim kendilerine tek tek görevlerini anlatarak ellerine birer kroki vermiştir. Yalancı konvoyun Komutanı Mersin Merkez Komutanı Güverte Albay Ergun Dinçel oldu ve konvoyun komodorluk gemisi de Truva Feribotu tayin edildi. Düşmanı yanıltmak için yapılan bu sahte konvoydan Magosa Sancaktarlığı da haberdar edilmişti. Magosa Sancaktarlığı Merkez Mücahit Tb. 19 Temmuz 1974 gecesi, Sur üzerinden Magosa açıklarına gelen askeri ve ticaret gemileriyle ışık işaretleri yaparak düşmanın dikkatini tamamen Magosa kıyılarına çekmiş ve çıkarmanın Magosa kıyılarından olacağını göstermişti. Bu aldatma planı çok başarılı olmuş, KTBK ( Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri) Girne’den çıkarmaya başlayıncaya kadar, YEEF( Adadaki Yunan Alayı) Komutanlığı, ihtiyatlarını harekete geçirememiştir. Bu durum harekâta katılan Yunanlı subayların hatıralarında da açıklanmış, çıkarmanın Girne kıyılarından yapılmasına rağmen, kuvvetlerini Magosa kıyılarında tutan, çıkan ve inen kuvvetlere vaktinde müdahale edemeyen RMMO ( Rum milli muhafız ordusu) Başkomutanlığını tenkit etmişlerdir.( YILDIRIM, age, s.66-67).
Sahte Konvoy “Diversion” Uygulanışı 19 Temmuz 1974 günü 11:30 C ile 12:00 C. (yaz saati) Truva ile harekât eden altı boş Ticaret gemisi, “Şaşırtma-Aldatma,” amacı ile sahte konvoyu teşkil etmek üzere; rotalarını Magosa plajlarına doğru çizmişlerdi. Planlama sırasında, şu anda elimizdeki olanaklar buna elvermiyor diyen Dz. K. K. Harekât Daire Başkanı Tümamiral Nejat Serim; daha sonra bu hayati isteğimi, elde bulunan olanaklarla uygulayarak benim kanımca, Kıbrıs Barış Harekâtı’nın kaderinde etkili olmuştur. Buna, ileride çok açık ve net bir şekilde yine tanık olacağız. Gece intikal seyrinde tüm konvoyda karartma uygulanmıştı. Bu seyir sırasında, sakınma için zigzaglar da çizilmiş ve aldatıcı amaca uygun, başarılı bir intikal sağlanmıştı. Çıkarma Görev Kuvveti Kıbrıs’a doğru seyrediyordu. Görev kuvvetinde, bir savaş öncesinin hazırlığı vardı. Dağıtılan harekât emirleri üzerinde, ilgililer son çalışmalarını yapıyorlardı. Cumhuriyet Ordusu’nun öncü bir birliği olarak katılacağımız bu güç denizaşırı harekâtın, sorumluluk ve heyecanı tümümüzde adeta tütüyordu.”diye anlatmaktadır.( YILDIRIM, age. 101)
Muhripler ve çıkarma gemilerinin yanı sıra ayrıca 5 tane de boş ticaret gemisi vardı. Boş ticaret gemileri yalancı bir istihbarat yaratsın diye Karpas burnuna gidiyorlarmış gibi seyre başladılar. Onlar, o rotada hava kararana kadar gidecekler ve ondan sonra gece Mersin’e döneceklerdi. Biz de bir kısım muhriple her ikisinin arasında bulunacak şekilde hem bu tarafa hem öbür tarafa yardım ediyormuşuz izlenimi verecek bir mevkiye doğru hareket ettik. Evvele SAT/SAS Timleri hareket sahasına SAR botlarıyla ulaştılar. Denizin çıkarma bölgesi önünde herhangi bir sualtı ve mayın maniasına rastlanmadı. ( ÜÇLER Ertuğrul, s.164. Kıbrıs Barış Harekâtında Tüma. Nejat Tümer’in Anıları)
Girne’de ilk Türk Feribotu: TRUVA
Adanın en romantik ve yeşil köşesi, Girne’de Barış Harekâtı öncesi; 600kadar Türk, 4.500 Rum ve 5.000 civarında İngiliz yaşıyordu. Girne Kalesi ve ufak yat limanı, şehre bambaşka bir güzellik ve canlılık veriyordu. 20 Ağustos 1974 Salı günü,Truva Feribotu Girne açıklarına demirledi. Feribotla Kıbrıs’a gelen Kıbrıslı Türklerde aşırı bir heyecan ve sevinç görünüyordu. Günlerdir bomboş olan yat limanı ve Girne, ilk kez insanlarla ve neşe ile dopdolu idi. Etrafı büyük bir mutluluk ve onurla izledik ( İKİZ, Bir Ada, Bir Dava, Bir Savaş, s. 241)
“…Genelkurmay Başkanlığı’nın 23 Ağustos 1974 gün ve Loj. 2. 8130. 262. 74. Loj. Hz. Da. Uls. S. 1 sayılı mesajlarıyla serbest bırakılan Truva gemisi ile Kıbrıs’ın Girne, Magosa, Boğazköy limanlarına sefer imkân ve kabiliyetleri konusunda valiliğimiz başkanlığında yapılan toplantıda açıklanması gerekli görülen hususlar ve valiliğimin görüşleri aşağıda arz edilmiştir. 1- Feribot Girne’ye 3 sefer yapmıştır. Burada liman yoktur. Açıkça ve adadan sağlanan çıkarma gemileri, motor vs. ile yolcu ve yük boşaltılabilmiştir. Bu askeri yardımlar yine sağlanmadıkça Girne’ye sefer yapmaya imkân yoktur. 2- Mağusa kuzeyindeki Boğazköy hakkında hiçbir bilgimiz yoktur. Buraya sefer yapılabilmesi tahmil ve tahliye imkânlarının ve liman şartlarının bilinmesine bağlıdır. 3- Mağusa geminin yanaşabileceği tek limandır; ancak batıklar nedeniyle emin bir liman olup olmadığı bilinmemektedir. a) Liman ağzı dışı ve içi temiz midir? b) Mayın tehlikesi var mıdır? c) Batıkların yerleri şamandıralanmış mıdır? ç) İhracat ve ithalat için muamele yapacak gümrük ve liman işletme tahmil. Tahliye personeli yeterli midir? d) Geminin limana girişi gibi limandan çıkışı ve liman içinde bulunduğu sürece emniyeti sağlanabilecek midir? e) Ayrıca Mersin’den Mağusa’ya kadar gemi içinde süvari emrine verilen makineli tüfekli polis ekibi ile eskiden beri emniyet sağlanmakla beraber denizdeki seyri sırasında deniz kuvvetlerince geminin dış emniyetinin sağlanmasını lüzumlu kılan şartlar var mıdır? ( Keser, 125)
ÜÇÜNCÜ GRUPTAKİ TİCARET GEMİLERİ
1-YENİGÜN
20 Temmuz 1974 günü saat 19.30’da Ankara’dan hareketle gıda maddesi dolu 4 treylerle 21 Temmuz sabahı Mersin Limanına ulaştık. Sadık Altıncan şilebi ile 22 Temmuz 1974 günü saat 12.30’da Kıbrıs’a hareket ettim. Gıdaların hepsi gemiye yükletilemediğinden, kalan maddelerin başında Şerafettin Hakkatapan’ı bıraktım. O da ertesi günü kalan maddeleri Yenigün gemisine yükleyerek tümünü Girne çıkarma bölgesine ve oradan da Lefkoşa’ da ki Kızılay binamızda hazırlatılan ambarlara yerleştirildi. (KESER, Kızılay Belgeleri Işığında Kıbrıs Barış Harekâtı, 1974. S.116)
2- ŞARKÖY
Öte yandan Kızılay tarafından tahsis edilen gemiler, gerekse Türk Silahlı Kuvvetlerine ait gemiler vasıtasıyla adaya yönelik gıda ve yardım malzemesi sevkiyatı devam eder. Bu kapsamda 7 Ağustos 1974 günü adaya gönderilen Gümüşpala gemisiyle 72.286 kilo un, 26.750 kilo makarna, 10.000 kilo pirinç, 6.984 kilo Ufa yağı, 3.024 kilo ayçiçeği yağı olmak üzere toplam 119.044 kilo gönderilir. Bu yardımın hemen bir gün sonrasında ise Şarköy gemisiyle 143.286 kilo un, 37.425 kilo makarna ve 3.315 kilo sebze olmak üzere toplam 184.026 kilo adaya sevk edilir.
8 Ağustos 1974 Kıbrıs’taki muhtaç halka verilmek üzere Kızılay’ca yapılmakta olan yardımlar artan bir tempo ile devam etmektedir. Kıbrıs’taki acil ihtiyacı karşılamak üzere Şarköy gemisiyle, (un, makarna ve sebze) 184.026 kg. gıda maddesi Kıbrıs’a gönderildi. Kıbrıs’a gönderilen yardım malzemeleri Girne ve Lefkoşa’da açılan Kızılay Yardım Tevzi Merkezlerinde bulunan Kızılay ekipleri tarafından halka dağıtılmaktadır. Kıbrıs’a gönderilmek üzere 75 şişe taze kan ile 75 kan verme takımı Adana Askeri Hastanesi’ne teslim edildi. (KESER, Ulvi, s. 339)
3- RENKTAŞ
Bu hastanenin harekâtın ilk haftası sonundaki faaliyetleri ise kayıtlara “26 Temmuz 1974 tarihinde Kıbrıs’tan hastanemize helikopter ile 9 ağır yaralı getirilmiş, ilk tedavileri yapılmış ve 7 tanesi Mersin Sosyal Sigortalar Hastanesi’ne, 2’si Adana Askeri Hastanesi’ne sevk edilmiştir. Ayrıca Çıkarma Birliğinden 1 hasta da hastanemizde tedavi altına alınmıştır. Genel Müdürlüğümüze gönderilen 10 adet oksijen tüpü 26 Temmuz 1974 tarihinde Kaptan Avni Turna idaresindeki Renktaş gemisi ile Kıbrıs’a gönderilmiştir. (KESER, s.136)
4-KAPTAN MEHMET
9 Ağustos 1974 Kıbrıs’a 75 şişe taze kan ile 75 kan verme takımı gönderildi. Kaptan Mehmet gemisiyle (makarna, salça, kaşar peyniri, reçel, çeşitli konserve) 132.758 kg. gıda maddeleri Kıbrıs’a gönderildi.
Bir Görüş
Hatay ÖZDEN
Yüksek Denizcilik Okulu, 1961 yılı güverte bölümü mezunuyum. Emekliyim. 1974 yılı benim kaptan olduğum yıldır. Beni İstanbul’da Preveze’ye ilk kaptanlığımı pişireyim diye süvari olarak tayin ettiler, Bize bir emir geldi. Kıbrıs’ta kullanılmak üzere emre intizar bekliyorduk. Ancak gerek kalmadı. Bu iş için Mersin’de de bekleyen gemiler de vardı. Kıbrıs hadisesinden sonra beniAmiral Sadık Altıncan gemisine verdiler. Harekât sonrası bu gemiyi tamamen narenciye yükleyerek Almanya’ya gittik. Kıbrıs’ta yükleme esnasında bizi “Kanlı Noel” olayında geçen eve götürdüler, manzara çok korkunçtu. Yine çevrede harap olmuş binaları gezdirdiler. (29.05.2022 tarihli görüşme)
Sonuç
Gördüğünüz gibi Kıbrıs Barış Harekâtına katılan ticaret gemilerinden izler yok. 15 gemi azımsanacak bir sayı değil. Ya bu gemilerin zabitleri, tayfaları, yaklaşık 300 kişi. Bunların beşine, altısına ulaşabildik. Derinlemesine bir araştırma yapılırsa belki 15-20 kişiye ulaşabilirseniz ne ala. 1974’ün üzerinden 48 yıl geçmiş, yaklaşık yarım asır. Denizgücünün bileşenleri; gemiler, feribotlar, kosterler, tankerler, süvari beyler, efendi kaptanlar, baş mühendisler, 2., 3., 4. mühendisler, telsiz zabitleri, elektrik zabitleri, güverte ve makine lostromoları, fenerciler, usta gemiciler, gemiciler, miçolar, pompacılar, kaynakçılar, yağcılar, siliciler, kamara amirleri, aşçılar, 2. Aşçılar, kamarotlar unutulmuş gitmiş. Bir Allahın kulu merak etmemiş, bu aslan yürekli denizciler o harekâtta ne yaptı diye! Yazmıyoruz, arşivlemiyoruz, araştırmıyor, sormuyoruz. Yapana da ara ara köstek oluyoruz. Yine geldik yeni nesilden medet ummaya. Biz yapamadık çocuklar, sizler aman ihmal etmeyin demeye.
O zamanlar devletin elinde böyle amaçlar için kullanacağı birçok gemi vardı. Malum furyada hepsi teker teker elden çıkarıldı. Ya şimdi? Şimdi bunların hiçbiri elimizde yok, yabancı bayrak revaçta. Her şey centle ölçülüyor. Belki de haklıdırlar, bilemem. Ancak bir gerçek var ki, devletin elinde bu amaçlar için gemiler bulundurulmalıdır. Bu gerçekten kaçamayız. Bilmiyorum bu konular hiç konuşuluyor mu? Reaktif olmayı bırakıp, proaktif olmalıyız.
Kıbrıs Barış Harekâtında kaybettiğimiz asker, sivil Türklere ve Kıbrıs Türklerine Allah’tan rahmet dileriz. Yine harekâta katılan ticaret gemilerimizde görev yapmış ve bugün aramızda bulunmayan tüm denizcilere Allah’tan rahmet, yaşayanlara da uzun ve sağlıklı ömürler dileriz. Onlar Türk Deniz Ticaret filosunun şehitleri, gazileri ve anıt gemileridir.
Saygılarımla
Uluç Hanhan
Kılavuz Kaptan
www.uluchanhan.com
Kaynaklar
ÜÇLER Ertuğrul, Kıbrıs Çıkarması, Yeniyüzyıl Yayınları, 2009, İstanbul
DENİZLİ Ali, Kıbrıs Barış Harekâtı 20 Temmuz 1974, 2014, Ankara,
İKİZ, İ. Neş’et, Bir Ada, Bir Dava, Bir Savaş, Alfa Yayınları, Ekim 2007 ( 2. Baskı), İstanbul
İKİZ, İ. Neş’et, Hep Yaşayan Anılar, Deniz Basımevi, Ocak 2015, İstanbul
MÜTERCİMLER Erol, Satılık Ada Kıbrıs, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, Kasım 2003, İstanbul
TUTEL Eser, Gemiler, Süvariler, İskeleler, İletişim Yayınları, 1998, İstanbul
ÖZAKMAN Turgut, Çılgın Türkler Kıbrıs, Bilgi Yayınevi, Mart 2020 ( 30. Basım), Ankara
http://koctug.blogspot.com/, Vural Onur
https://www.kaptanhaber.com/yazarlar/ali-bozoglu/m-f-truva-ve-m-f-istanbul/101060/, Ali Bozoğlu
EK
KIZILHAÇ DERNEĞİ BAŞKANLIĞI’NA
“Kızılhaç Derneği Başkanlığına Sayın Başkan, Uluslararası Kızılhaç Komitesinin Kıbrıs’taki faaliyeti başlıklı, D 876 sayılı bülteninde belirtildiği üzere Kıbrıs’ta hâlen 55.000 kişi mülteci ve işsiz durumdadır. Bunlar hiç bir kazanç imkânına sahip olmadıklarından, yiyecek, giyecek ve barınak bakımından tamamen yardıma muhtaç durumdadırlar. Bu muhtaçları beslemek ve barındırmak için malî imkânlar, kışın yaklaşmış ihtiyaçlarının bu yüzden daha da artmış bulunduğu bir sırada, tükenmiştir. Şimdiye kadar Türkiye Kızılay Derneği bütün imkân ve kaynaklarını sonuna kadar kullanarak (8) gemi ile muhtelif tarihlerde gönderdiği takriben 1.700.000 lira tutarındaki, gıda, çadır, battaniye, ilâç, giyecek ve tıbbî teçhizat, uzun ve müşkül müzakerelerden sonra ancak adadaki muhtaçların istifadesine arz edilmiştir. İlgili uluslararası teşekküllerin iyi niyetlerine rağmen, bu muhtaç insanlara, kısa zamanda, hububat, yağ, un, şeker v.s. gibi aslî gıda maddeleri ile çadır, baraka ve battaniye gibi barınak malzemesi, sıcak tutacak giyim eşyası ilâç ve tıbbî alaka temin edilemediği ve bu maddelerin ücra ve tecrit edilmiş bölgelere ulaştırılamadığı takdirde, büyük bir kütlenin 20. asırda yok olması hiçten bile değildir. Yukarıda arz olunan durum ve şartlar muvacehesinde bu humaniter gaye için, yapılacak nakdi ve aynî yardımlara derneğinizin de iştiraki şükranla karşılanacaktır. (KESER, Ulvi, s. 311)
Kaynak: DENIZKARTALI Haber Portalı – https://denizkartali.com/kibris-baris-harekatindaki-gazi-ticaret-gemilerimiz.html