Atatürk’ün İzinde Milletin İtibarı: Spor, Bağımsızlık ve Uyanışa Çağrı

Giriş

Türkiye, tarih boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış bir ülkedir. Türk milleti ise vatanının stratejik coğrafi konumu ve sahip olduğu insan kaynağıyla büyük bir potansiyele sahiptir. Bu potansiyeli en iyi şekilde değerlendiren, ulusu modern çağa taşıyan ve bağımsızlık ruhunu nesiller boyu canlı tutan kişi Mustafa Kemal Atatürk’tür. Onun idealleri—bağımsızlık, liyakat, bilimsel düşünce ve millet egemenliği—bugün de yol gösterici olmaya devam etmektedir.

Ne var ki günümüzde, ulusun itibarını yükselten ve Türkiye’nin dünyada saygın bir konuma gelmesini sağlayan spor alanındaki başarılarla, siyaset sahnesindeki uygulamalar arasında derin bir uçurum vardır. Bu durum, bizlere acil bir uyanışın zorunlu olduğunu göstermektedir.

Atatürk, milletin kaderinin yine milletin azim ve kararıyla şekilleneceğine olan inancını defalarca dile getirmiştir. Bu inanç, hem ulusal kurtuluşun hem de Cumhuriyet ruhunun en sağlam teminatıdır.

Spor: Milli Onurun Sessiz Diplomasisi

Son yıllarda uluslararası arenada Türk sporcuları ve takımları—özellikle voleybol ve basketbol sahalarında—sadece madalya ve kupa kazanmakla kalmıyor; aynı zamanda ülkemizin imajını tazeliyor, gençlere rol model oluyor ve uluslararası saygınlık kazandırıyorlar. Bu sporcular sahada ter dökerken, sahadaki disiplinleri, ekip ruhları ve mücadele azimleri Türkiye’nin dinamizmini, dayanıklılığını ve modern yüzünü temsil ediyor. Uluslararası başarılar, ülke markasını güçlendirir; turist çeker, yatırımcıların dikkatini çeker ve özellikle genç kuşaklara umut aşılar.

Spor, diplomasi yapmanın yumuşak ama etkili bir yoludur. Bir milletin tarihî ve siyasi tartışmaları uzun vadede çözülse bile, spor sahasında gösterilen centilmenlik, azim ve başarı, ülkenin dünyadaki algısını olumlu yönde etkiler. Bu yüzden spor başarılarını küçümsememek; aksine onları destekleyip çoğaltmak gerekir.

Atatürkçülük, Bağımsızlık ve Liyakat: Yönetimde Ölçütler

Atatürk’ün Cumhuriyet’in kuruluş felsefesinin merkezine koyduğu ilkeler arasında bağımsızlık, millet egemenliği ve liyakat vardır. Bir ülkenin yönetimi, salt söylemler üzerine bina edilemez; etkili, dürüst ve liyakat sahibi kadrolarla desteklenmelidir. Tarih, halka ve vatana hizmetin en doğru yolunun eğitime, bilim ve akla verdiği önemle mümkün olduğunu göstermiştir. Bu nedenle yönetimde Atatürkçü, tam bağımsızlıkçı ve anti-emperyalist bir duruşu benimseyen liyakatli kişilerin söz sahibi olması; ülkenin çıkarlarının korunması açısından hayati önemdedir.

Günümüz Türkiye’sinde ise yönetim pratikleri ile Atatürk’ün idealleri arasında sık sık uyumsuzluklar gözlemlenmektedir. Bu uyumsuzluklar, sadece söylem düzeyinde kalmayıp, kurumların çalışma biçimlerine, dış politikalara ve ulusal ekonomik karar alma mekanizmalarına da yansıyabilmektedir. Atatürk’ü anmakla yetinip onun hedeflerini içselleştirmemek, uzun vadede milletin bekasını zayıflatır.

Siyasetin Çifte Standartları ve Tehlikeli Mevzi Kavgalar

Siyasi kutuplaşma, toplumların enerjisini tüketir; bir milletin en tehlikeli rakibi dış güçler değil, kendi içinde parçalanma riskidir. İktidardaki bazı siyasilerin Atatürk’ün adını anmaktan kaçınması; muhalefetin ise Atatürk adını sıkça kullanmasına rağmen pratikte onun ilkeleriyle çelişen faaliyetler sergilemesi, halkta derin bir güvensizlik yaratır. Daha da tehlikelisi, Atatürk’ün isminin ve mirasının emperyalizme karşı direniş yerine araçsallaştırılmasıdır. Bu tür çabalar, büyük liderin anısını kirletmekle kalmaz; ulusal direnci zayıflatır.

Atatürk’ü sadece milliyetçi bir slogan olarak kullanmak, onun düşünce dünyasını, çağdaşlaşma hedefini ve bağımsızlıkçı duruşunu anlamamak demektir. Oysa onun mirası, milliyetçilikle iç içe geçmiş modernleşme, eğitime önem ve dışa bağımlılıktan kaçınma gibi somut ilkelerden oluşur. Bu ilkeleri kavramadan ve uygulamadan liderin adını kullanmak, tarihsel haksızlıktır.

İç Tehdit ve Ekonomik Sömürü: Uyanış Zamanı

Düşman kapıda değil; içimizdedir” tespiti, metaforik olsa da ciddi bir uyarıdır. İçerden yürüyen politik ve ekonomik uygulamalar, toplumun kaynaklarını hızla eritebilir; bu, ülkenin özgürlüğünün zeminini yavaşça aşındırır. Kaynakların yağmalanması, liyakatin göz ardı edilmesi, yönetimde şeffaflığın kaybı ve dışa bağımlılığı artıran politikalar, milli güç kaybına yol açar. Böyle bir süreç hızla devam ederse, telafisi zor zararlar doğar.

Bu yüzden “bekleyecek zaman yoktur.” Toplumun geniş kesimleri uyanmalı, toplumsal seferberlik ruhuyla liyakat ve bağımsızlık ilkelerini savunan aday ve kadroları desteklemelidir. Eğitimden adalete, ekonomiden dış politikaya kadar her alanda millî çıkar gözetilmelidir.

Gençlik ve Eğitim: Atatürk’ün En Gerçek Mirası

Atatürk’ün en kalıcı eserlerinden biri gençliği ve eğitimi esas alan yaklaşımıdır. Eğitim politikaları, milletin geleceğini şekillendirir. Bu nedenle gençlerin spor, bilim, sanat ve teknoloji alanlarında desteklenmesi; onları dünya standartlarında rekabet edebilecek şekilde yetiştirmek, gerçek bağımsızlığın anahtarıdır. Spor kulüpleri, okullar ve üniversiteler arasında kurulacak sağlam bağlar, genç yeteneklerin uluslararası arenada parlamasını sağlar ve ülkenin imajını güçlendirir.

Ayrıca, toplumun her kesiminde eleştirel düşünce, tarih bilinci ve ulusal bilinç teşvik edilmeli; Atatürk’ün düşünceleri sadece ezberlenen sloganlar değil, tartışılan ve uygulanan fikirler hâline getirilmelidir.

Sorumluluk Çağrısı: Sivil Aktörlerin ve Bireylerin Rolü

Milli uyanış sadece siyasi liderlerin işi değildir. Sivil toplum kuruluşları, meslek odaları, spor kulüpleri, eğitimciler, medya ve elbette her bir vatandaş sorumluluk taşımalıdır. İşte yapılması gereken birkaç somut adım önerisi:

  1. Eğitimde Yeniden Önceliklendirme: Tarih bilinci ve çağdaş yurttaşlık eğitimi güçlü bir şekilde vurgulanmalı; bilim ve teknoloji odaklı müfredatlar desteklenmelidir.

  2. Spor ve Kültüre Yatırım: Gençlerin spor altyapısına erişimi kolaylaştırılmalı; başarıyı teşvik eden, etik kurallara bağlı spor yönetimleri desteklenmelidir.

  3. Kamu Yönetiminde Liyakat: Kamu atamalarında şeffaflık ve liyakat ilkesi esas alınmalı; yolsuzlukla mücadele etkinleştirilmelidir.

  4. Bağımsız Dış Politika: Ekonomik ve stratejik kararlar dış güçlere bağımlılığı azaltacak şekilde şekillendirilmelidir.

  5. Toplumsal Diyalog: Siyasi kutuplaşmayı azaltacak, ortak milli değerlerin tekrar inşasını hedefleyen bir toplumsal diyalog ortamı oluşturulmalıdır.

Bu adımlar, kısa vadede dramatik değişiklikler yaratmasa da orta ve uzun vadede ülkenin temel kırılganlıklarını onaracak, milletin öz güvenini ve dışarıdaki itibarını artıracaktır.

Sonuç: Milletin Kaderi Kendi Elindedir

Türkiye’nin içinde bulunduğu tarihî dönemeçte, tarih bize bir gerçeği tekrar hatırlatıyor: bir milletin istiklâli, ancak kendi azmi ve kararıyla korunur. Atatürk’ün açtığı yolda ilerlemek; onun isim ve mirasını sadece ağızda taşıyıp, uygulamada ondan uzaklaşmamak demektir. Spor sahalarında yıldızlaşan gençlerimiz, ülkemizin en somut ve umut verici temsilcileridir. Onların başarıları desteklenmeli, onlara yatırım yapılmalı; aynı zamanda ülke yönetiminde liyakat, bağımsızlık ve millî çıkar öncelikli kılınmalıdır.

Artık bekleyecek zaman yoktur. İçerideki zaaflar ve kaynakların hoyratça kullanımı karşısında milletin uyanması, tarihsel sorumluluğudur. Her vatandaş Atatürk’ün mirasını anlamak, yaşatmak ve korumakla mükelleftir. Çünkü doğru politikalar, güçlü eğitim kurumları, spor ve kültür yatırımları ve liyakatlı yönetim birleştiğinde Türkiye, hak ettiği saygın yere hızla geri dönecektir.

Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.” — M. K. Atatürk

Ünal GÜL 15.09.25