İkinci Dünya Savaşı bittiğinde Pasifik’in en kalabalık ülkesi Çin, daha ulusal birliğini sağlamamıştı. Nüfusu yarım milyar, milli geliri 20 milyar dolardı; aynı dönemde ABD’nin geliri 280 milyar dolardı. Son 14 yılda (1931-1945) savaşlardaki toplam insan kaybı 20 milyonu aşmıştı. 1839 sonrası 110 yıllık aşağılanma dönemi sonrası 1949’da Çin Halk Cumhuriyeti, Mao liderliğinde kuruldu. Ancak iç savaş sonunda kıyılarından 100 mil uzaklıktaki Tayvan (Formosa) Adası General Çan Kay Şek liderliğinde ABD’ye bağlı bir devlet olarak anavatandan koparıldı ve Çin Cumhuriyeti ilan edildi. Birleşmiş Milletler 1971 yılına kadar ABD baskısıyla BM’de komünist Çin Halk Cumhuriyeti yerine Tayvan adasındaki Çin Cumhuriyetini tanıdı. Yani yarım milyarı aşkın Çinli yerine 14 milyon Çinli BM’de temsil edildi. Bu hamle Çin’i denizden çevrelemek ve bir nevi Okyanuslardan irtibatını kesmek için kullanıldı. Mao, Japon işgalinin, İkinci Dünya Savaşının, İç Savaşın yaralarını sarmaya ve ana vatanın güçlenmesini sağlarken deniz kuvvetlerini ikinci planda tuttu. Temel önceliği kara savunmasıydı; donanma, nehir ve kıyı harekâtlarıyla sınırlı küçük bir kuvvet olarak kaldı.
DENİZCİLEŞME ÖNCESİ NÜKLEER DENİZALTI HEDEFİ
Çin, ilk nükleer silahını Sovyetlerin yardımı ile 1964’te patlatmıştı. Ancak ikinci darbe yeteneği sağlayan füze atmaya uygun balistik füze denizaltısına (SSBN) sahip değillerdi. O dönemde Çin silahlı kuvvetlerinin başındaki Mareşal Nie Rongzhen (aynı zamanda Çin atom bombasının babası) Devlet Başkanı Mao Zedong’a Çin’in mutlak surette nükleer bir denizaltıya sahip olmasını ve ABD ile SSCB tekelinin kırılması gerektiğini tavsiye etmişti. ABD, ilk nükleer denizaltısı USS Nautilius’u (1954) denize indirmiş ve 1958 yılında Kuzey Kutbunu suyun altından geçirmişti. Sovyetler, K 3 Leninsky Komsomol (1957) denizaltısını denize indirmiş ve 1958 yılı ortasında ilk nükleer güç seyrini gerçekleştirmişti. Bu gelişmelerden etkilenen dünyanın en kalabalık ülkesinin lideri Mao da nükleer denizaltıya sahip olmak istiyordu. 1958 ağustosunda, Çin Komünist Partisi Merkez Komitesi (ÇKP) ‘denizaltı yeni teknolojileri geliştirme’ kararını yayınladıktan sonra Mao ‘’nükleer denizaltı inşası on bin yıl da sürse yapacağız!” demişti. 1950’li yılların sonunda Çin teknolojisi ve ulusal gücü söz konusu alanda bir girişimde bulunabilecek seviyede değildi. 1958-1962 arasında yürütülen Büyük İleri Atılım (Kültür Devrimi) ile ortaya çıkan kıtlık, değil teknolojik devrimleri yürütmeyi, 45 milyonun açlık ve iç olaylar nedeni ile ölmesini önleyememişti. Herşeye rağmen 1950’lerin ortasında Çinli Mühendis Huang Xuhua ve ekibi çok gizli tutulan ve 09 projesi olarak anılan ilk nükleer denizaltı inşası için çalışmalarına başladı. O dönem ellerinde abaküs ve yurtdışında çıkan gazete ve dergilerden toplanmış olanlar dışında bilgi yoktu. İlk dizayn 091 sınıfı nükleer tahrikli saldırı denizaltısı (SSN), Xuhua tarafından o dönemin genel eğiliminin aksine göz yaşı damlası şeklinde çizilmişti. Diğer dizayn, 092 projesi olarak, balistik füze denizaltısı için planlanmıştı. Yıllar sonra Xuhua, bir Çinli diplomatın George Washington sınıfı bir Amerikan denizaltısının oyuncak mağazasında satılan plastik maketini ABD’den getirmesi ile çalışmalarının doğru yolda gittiğini anlayıp, çok mutlu olmuştu. 1967 Ekim’inde ilk plan sonuçlandı. 091 projesinin (Han sınıfı SSN-Saldırı Denizaltısı) ilk gemisinin omurgası, Huludao Tersanesinde kızağa kondu. 26 Aralık 1970 günü denize indirilen gemi Çin Donanmasına (PLAN) 1 Ağustos 1974 günü resmen katıldı. Böylelikle ABD, Sovyetler Birliği, İngiltere ve Fransa’dan sonra nükleer denizaltıya sahip beşinci ülke Çin oldu. Mao’nun istediği olmuştu. Bu başarı hem teknolojik hem psikolojik bir eşiğin aşılmasıydı. Denizaltının hizmete girmesinden 2 yıl sonra 1976’da Mao öldü. Bu projeden çıkarılan derslerle yürütülen 092 projesinin (Xia sınıfı SSBN-Balistik Füze Denizaltısı) ilk gemisinin omurgası aynı tersanede 1978 yılında kızağa koyuldu. 30 Nisan 1981 tarihinde denize indirilen gemi, 1987 yılında donanmaya katıldı. Böylece bir abaküsle başlayan SSN ve SSBN yolculuğu başarıyla sonuçlanmış oldu. Mao’nun 10 bin yılı, Xuhua sayesinde 29 yıl sürmüştü.
MAO DÖNEMİNDE KURULAN COSCO
Mao dönemi, askeri zayıflıkla birlikte stratejik farkındalığın da doğduğu dönemdi. Çin, coğrafi kaderinin denizle bağlantılı olduğunu ilk kez bu yıllarda sistematik biçimde kavradı. Soğuk Savaş yıllarında Çin, Sovyetler Birliği’yle iş birliği ve kopuş arasında gidip gelirken denizcilikte kendi kaderini belirleme zorunluluğunu fark etti. Bu dönemde başlayan gemi inşa faaliyetleri ve liman modernizasyonu, Çin’in ileride okyanuslara açılacak ekonomik damarlarını oluşturdu. Mao döneminde yapılan liman yatırımları, tersane genişletmeleri ve 1961’de kurulan devlet kontrolündeki ilk deniz taşımacılığı şirketi (COSCO), geleceğin deniz gücü altyapısını sessizce inşa etti. Bu alt yapının günümüzdeki sonucu COSCO’nun dünya konteyner taşımacılığında %10’dan fazla paya ulaşmasıdır. Sadece gemi değil aynı zamanda liman işletmeciliğinde de dünyanın en büyük yatırımcı ve işletmecileri arasındadır.
DENG XİAOPİNG DÖNEMİ VE DENİZ GÜCÜNÜN YENİDEN KEŞFİ
1976’da iktidara gelen Modern Çin ekonomisinin mimarı, devlet aklını en üst seviyede kullanan kısa boylu olduğu için halk arasında Cüce olarak anılan Deng Xiaoping’in “Reform ve Dışa Açılma” politikası sadece ekonomiyi değil, savunma doktrinini de dönüştürdü. Deng, “dört modernizasyon” hedefinin biri olarak silahlı kuvvetleri belirledi ve donanmanın modernizasyonuna öncelik verdi. Bu dönemde Amiral Liu Huaqing’in “aktif savunma” stratejisi benimsenerek Çin Donanması ilk kez kıyıdan açık denizlere (onun tabiri ile mavi deniz) görevlerine hazırlanmaya başladı. Çin, Hubei eyaleti kırsalında yoksul bir ailenin oğlu olan Amiral Liu, Kara Kuvvetlerinden deniz kuvvetlerine seçilen subaylar arasındaydı. Denizi ilk kez donanmaya geçtiği 1952’de Qingdao’da gördü. 1982 yılında Donanma Komutanı olduğunda o anı şöyle tanımlıyordu: “O güne dek denizi yalnızca haritalarda görmüştüm; şimdi karşımdaydı. Sonsuz bir güç, aynı zamanda sonsuz bir bilinmezlikti.” Amiral Liu, Sovyet Voroshilov Deniz Akademisi’nde eğitim gördü. 1980’lerde Çin Donanması’nı kıyı şeridine zincirleyen ‘’kıyı savunması’’ anlayışını ters yüz ederek “yakın deniz savunması” doktrinini kurdu. Sarı Deniz–Doğu Çin Denizi–Güney Çin Denizi–Tayvan–Okinawa Filipinler hattını Birinci Adalar Zinciri; Guam, Mairana Adaları, Palau ve Caroline Adaları, Mikronezya Adaları, Endonezya doğusunu da ikinci adalar zinciri olarak Çin’in savunması için hayati çıkar alanlarına dönüştürdü. “Düşman kıyılarımıza saldırırsa, biz de onun gerisine saldıracağız” ilkesi, aktif savunma/proaktif caydırıcılık dengesinin çekirdeğiydi. Cüce Deng’in onu Donanma Komutanı yapması ve fikirlerini benimsemesi Çin denizcileşmesine inanılmaz etki sağladı. Nitekim 1988 yılında onu Çin Merkez Askerî Komisyonu (CMC) Başkan Yardımcılığına getirerek büyük onur ve güç verdi. Liu için uçak gemisi bir prestij simgesi değil, Tayvan senaryosu, Güney Çin denizindeki egemenlik haklarının korunması için operatif zorunluluktu. 1970’lerden itibaren başlattığı fizibiliteler (Proje 701, Proje 891), 1985’te hurdaya çıkan Avustralya uçak gemisi HMAS Melbourne’un laboratuvar gibi incelenmesi ve 1990’larda Rusya’dan Varyag teknesinin Çin’e getirilmesiyle somutlaştı. Deng’in “çatışmadan kaçın, gelişmeye odaklan” yaklaşımı, donanmayı doğrudan savaşa değil modernizasyona yönlendirdi. Deng, savunma sanayiine yatırım yaparak tersanelerin altyapısını geliştirmeyi teşvik etti. 1980’lerde kısıtlı da olsa bazı yabancı teknoloji transferlerine izin vererek Çin’in gemi makineleri ve elektroniklerinde ilerleme sağlamasına yardımcı oldu. 1990’ların ortasına gelindiğinde, Japonya ve Güney Kore ile yapılan ortak girişimler sayesinde Çin tersaneleri üretim tekniklerini önemli ölçüde yükseltti. Diğer yandan COSCO’nun büyümesiyle Çin ticaret filosu hızla genişledi; liman altyapısına yapılan yatırımlar ülkenin dış ticaretini destekledi. Böylece Çin’in, 1980’lerden itibaren dış ticaret hacmi artarken, Çin’in ticaret filosu da genişlemeye başladı; büyük liman kentlerine yatırımlar yapılarak konteyner terminalleri kuruldu. Böylece Çin ekonomik yükselişini deniz ticaretine dayalı sürdürülebilir bir stratejiye dönüştürdü.
JİANG ZEMİN (1989-2002) DÖNEMİ KÜRESELLEŞME VE OKYANUSLARA YÖNELİŞ
Hızlı ekonomik büyüme dönemi lideri, küreselleşme ve teknolojik atılımı yönlendiren genel sekreter olarak anılan Jiang Zemin döneminde Çin, artık kıyı savunmasından açık denizlere ve küresel erişime yöneliyordu. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla açılan fırsat penceresi, Çin’in Rusya’dan modern destroyerler (Sovremennyy) ve denizaltılar (Kilo sınıfı) tedariklerini sağladı. Aynı dönemde Rusya’dan Varyag uçak gemisi teknesinin satın alınması, açık deniz donanmasının ilk somut adımı oldu. Zemin donanmayı “açık denizlerden savunma” görevine hazırlayarak Çin’in stratejik vizyonunu genişletti. 1990’larda başlayan ekonomik patlama, bu vizyona maddi temel sağladı. Tersaneler modernleşti, limanlar büyüdü, konteyner taşımacılığı katlandı. Şanghay, 2000’lerin başında dünyanın en yoğun limanı haline geldi. Jiang dönemi, Çin’in denizcilik tarihinde bir kırılma noktasıdır. Çin artık sadece üretim merkezi değil, okyanus ötesine sermaye gönderebilen bir aktör haline geldi. Bu dönemde Amiral Liu, Merkez Askerî Komisyon Başkan Yardımcısı, ardından 1993 yılına kadar danışman olarak üniforması ile göreve devam etti. Çin Donanması’nın bilgi teknolojileri, balistik ve gezgin füze gücü ile denizaltı modernizasyon projeleri hızlandı. 1 Kasım 2001 tarihinde Rusya’dan satın alınan Varyag Türkiye’de uzun tartışmalar sonrası Boğazlardan geçerek Çin’e rota verdi. Bu geçiş Çin’in ilk uçak gemisi hayalini gerçekleştirmede ilk adım oldu. Bu dönemde 1990’ların ortasından itibaren elverişli piyasa koşulları ve yabancılarla ortak projeler sayesinde Çin tersaneleri hızlı bir modernizasyon geçirdi. Bu sayede denizaltıdan uçak gemisine kadar her tür askeri gemiyi inşa edebilecek kapasiteleri oluştu. Aynı dönemde Çin, ticaret filosu da hızla yükseldi. Ekonomik patlama ile konteyner taşımacılığı katlanarak arttı ve 2002 yılına gelindiğinde Çin, dünyanın en fazla konteyner elleçleyen ülkesi haline gelmişti. 2000’lerin başında Şanghay limanı devasa yük hacmi ile dünyanın en işlek limanı unvanını aldı. Jiang Zemin, bu ekonomik ve endüstriyel büyümeyi deniz gücüne dönüştürerek Çin’in denizci bir devlet haline gelmesinde kilit rol oynadı.
HU JİNTAO (2002-2012) DÖNEMİ VE BİLİMSEL KALKINMA
Hu Jintao döneminde, Çin Donanması hem nitelik hem nicelik bakımından sıçrama yaptı. 2002’den itibaren donatılmaya başlanan Varyag, 2012’de Liaoning ismi ile Çin Donanmasına katılan ilk uçak gemisi oldu. Askeri Komitenin onursal danışmanı olan Amiral Liu için bu bir devrimdi. Aynı dönemde çok hızlı şekilde modern destroyerler, nükleer denizaltılar ve gemiye karşı füzeler donanmaya entegre edildi. Hu, “Yeni Tarihi Vazifeler” doktrini ile donanmaya küresel görev tanımı getirdi. Donanma artık sadece kıyı savunması yapmayacak, Çin’in denizaşırı çıkarlarını da koruyacaktı. Amiral Liu’nun fikirleri Hu Jintao ’nun yazdırdığı ‘’Denizcilik Gücü Stratejisi” belgelerinde açıkça referans alınmıştı. Bu doktrin, 2008’de Aden Körfezi’ne gönderilen deniz haydutluğu ile mücadele görevi üzerinden pratikte uygulanmaya başladı. Aynı yıl yayımlanan savunma beyaz kitabında, “PLA Donanması, Çin’in deniz güvenliğini sağlamak, karasuları egemenliğini ve deniz hak ve çıkarlarını korumakla görevlidir” denilerek açık deniz operasyonlarının ve uzak menzilli vuruş kabiliyetlerinin önemi belirtildi. Hu, 2012’deki Parti Kongresi’nde “deniz kaynaklarını kullanma kapasitemizi geliştirmeli, deniz hak ve çıkarlarımızı kararlılıkla korumalı ve Çin’i bir denizci güç haline getirmeliyiz” diyerek Çin’i bir “denizcilik gücü” yapma hedefine resmiyet kazandırdı. Bu söylem, ülkenin deniz stratejisinin merkezine oturdu. Hu’nun liderliğinde Çin hem ticari hem askeri anlamda bir deniz gücüne dönüştü. Bilimsel kalkınma politikası, teknolojik ilerlemeyi, dijital devrimi, gemi inşasında, savunma elektroniğinde, donanma ve deniz hava unsurlarında somutlaştırdı. Bu dönemde yeni nesil gemiye karşı füzeler, modern radar sistemleri ve yerli üretim savaş uçakları geliştirilerek kullanılmaya başlandı. 2000’lerin ortasında Çin, ABD’yi geride bırakarak en yüksek konteyner hacmine ulaşan ülke oldu; 2006’da Çin limanları 5,6 milyar ton yük ve 93 milyon TEU konteyner elleçlemiş, Şanghay dünyanın en yoğun limanı haline gelmişti. Bu denli büyük bir ticaret filosunu desteklemek için tersaneler hem askeri hem sivil alanda üretim kapasitesini katladı. Çin Donanmasını açık denizlere çıkaran Amiral Liu 2011 yılında vefat ettiğinde ilk uçak gemileri olan Liaoning ilk seyrine hazırlanıyordu. Amiral geride sadece açık denizlere çıkmış bir Çin bırakmadı, denizcileşme sürecinde dünya tarihinde görülmemiş rekor kıran bir Çin bıraktı. Amiral Liu Huaqing, Çin Donanması’nı kıyı şeridine hapseden anlayışı yıkan, bugün Çin’in Tayvan çevresi ve Güney Çin Denizi operasyonlarının stratejik temelini oluşturan lider olarak tarihe geçti. Ona hizmet ettiği her 3 genel sekreter de (Deng, Zemin, Jintao) destek verdi. Bu da devletin sürekliliğinin denizcileşmek için ne derece önemli olduğunu ispat ediyor. Bugün ikinci ve üçüncü uçak gemileri olan Shandong ve Fujian sayesinde ikinci adalar zincirine uzanan tatbikatlar yapılıyorsa, bu başarı Liu’nun 40 yıl önce çizdiği rotanın sonucudur.
Xİ JİNPİNG VE DENİZCİ BÜYÜK GÜÇ DOKTRİNİ
Hu Jintao, görevini Xi Jinping’e devrederken yaptığı konuşmada Çin’in hızla bir denizcilik gücü olması gerektiğinin altını çiziyordu Deniz gücünü geliştirmesi hem jeopolitiğin hem de yükselen ekonomisinin bir sonucuydu. 2012 sonrası göreve gelen Xi Jinping, Çin’in bir “gerçek denizcilik büyük gücü” (haiyang qiangguo) olması gerektiğini vurguladı ve deniz stratejisini ulusal kalkınma vizyonunun merkezi unsurlarından biri haline getirdi. 2018’de “güçlü bir donanma inşa etme görevi bugün her zamankinden daha acildir” diyerek deniz kuvvetlerini güçlendirme konusundaki kararlılığını dile getirdi. Onun liderliğinde Çin, donanmaya tarihte görülmemiş düzeyde kaynak ayırdı ve hızla gemi inşa etti. 2019 savunma raporunda “uzak denizlerde görev icra edebilecek güçlü donanma” hedefi resmileştirildi. Bugüne kadar sırasıyla 2013’te Kuşak ve Yol; 2021’de Küresel Kalkınma; 2022’de Küresel Güvenlik ve 2025 yılında da Küresel Yönetişim Girişimleri ile öne çıkan Xi, Çin’in küresel itibarının artışında donanmayı ve Çin denizciliğini daima öne çıkardı. Çin’in deniz ticaret filosu da Xi döneminde devasa boyutlara ulaştı; konteyner gemileri, tankerler ve yük gemilerinden oluşan filoyu işleten Çinli şirketler, tonaj ve taşıma kapasitesinde dünyanın en büyükleri arasına yerleşti. Bugün Çin 430 milyon DWT kapasite ile dünya ticaret filosunun beşte birine kumanda ediyor. 2010’ların sonunda Çin, gemi inşa sektöründe dünya lideri haline geldi. 2018’de Güney Kore’yi geçerek tonaj bakımından en fazla gemi üreten ülke oldu. Devlete ait büyük gemi inşa şirketleri (CSIC ve CSSC) 2019’da birleştirilerek dünyanın en büyük gemi yapım grubu oluşturuldu. Bu sayede askeri ve sivil üretimde sinerji yakalandı. Çin tersaneleri artık en ileri savaş gemilerini seri şekilde üretebilecek düzeye ulaştı. Örneğin 2013’ten bu yana 70’ten fazla modern korvet (Type 056) ve 25’ten fazla güdümlü füze destroyeri (Type 052D) hizmete alındı; 2017-2021 arasında her dört yılda bir Fransa donanması büyüklüğünde gemi tonajını denize indiren bir üretim hızı yakalandı. Ayrıca askeri-sivil birleşik Ar-Ge programlarıyla hipersonik gemiye karşı füzeler, balistik füze denizaltıları, 5. nesil savaş uçakları (J-20) gibi ileri teknolojiler tamamen yerli imkânlarla geliştirildi. Bu teknolojik atılımlar sayesinde Çin, deniz harp teknolojilerinde dışa bağımlılığı büyük ölçüde azalttı. Bu dönemde Çin, Gwadar’dan Pire’ye kadar bir liman zinciri kurdu. Cibuti’de açılan ilk denizaşırı askeri üs, bu ekonomik ağın güvenlik sütunu haline geldi. Kısacası Xi Jinping yönetiminde Çin, askeri, ticari ve diplomatik araçları birleştirerek küresel deniz üstünlüğünün temellerini attı.
KÜRESEL GÜÇ KÜRESEL ERİŞİM
Çin, küresel hegemonyanın el değiştirdiği çok kutuplu dünya sisteminin kurulduğu günümüzde denizdeki güç dengesinin şah ve vezirlerinin uçak gemisi ve nükleer denizaltılar olduğu gerçeğini yakalamıştır. Uçak gemileri, özellikle gerilim ve çatışmaya yakın dönemde siyasi baskı ve kriz yönetimi aracıdır. Bu kapsamda Ukrayna Rusya savaşı ve Yemenli Husilerin yürüttüğü alan yasaklama (AD)ve erişim engelleme (A2) harekâtları kapsamında gemiye karşı hipersonik füzeler ve SİHA’lar başta olmak üzere artan hava tehdidi nedeni ile artık kıyılara yaklaşan uçak gemilerinin hayatta kalma şanslarının çok düşük olduğunu da vurgulamak gerekir. Ancak nükleer denizaltılar ise görünmez ve süreklilik arz eden caydırıcılığın belkemiğidir. Bu ikisi birleştiğinde, bir ülke binlerce mil ötede güç dayatabilir hale gelir. Stratejist, yazar George Modelski’nin dediği gibi, “Küresel güç, küresel erişim gerektirir; bu erişimi deniz gücü sağlar.” Çin bugün bu eşiği aşmıştır. Pasifik’teki uçak gemi görev gruplarıyla görünür varlık gösterirken, nükleer denizaltılarla sessiz bir caydırıcılık hattı oluşturmuştur. Bu denklem, Çin’in bölgesel bir devletten küresel oyun kurucuya dönüşümünün jeostratejik formülüdür. Bugün ABD’nin toplamda 298 savaş gemisi, Çin’in ise 355 gemisi var. ABD uçak gemisi ve nükleer denizaltı alanında nitel ve nicel üstünlüğünü korumakla beraber ABD’nin 298 gemisinin sadece 200 kadarı dünya çapında tüm okyanuslardayken, Pasifik’te 355 gemisi olan Çin’e karşı sayısal üstünlük sağlayacak bir kuvvet yapısına ve kıtalararası güç intikal ettirecek yeterli sayıda gemiye sahip değil. Askeri lojistik konvoylar oluşturabilmek için Çin’in 5500 devlet gemisi varken, bu sayı ABD için 85 gemidir. Ancak Çin ile en ciddi asimetri tersane ve gemi inşa yeteneğinde yaşanmaktadır. Soğuk savaş başında ABD donanmasının 11 askeri tersanesi vardı. Günümüzde ise askeri tersane kalmadı. 7 civarında sivil tersane var. Bu sayı Çin’de birkaç düzine. ABD’de bugün mevcut 154 sivil tersane savaş durumunda savaş gemisi üretimine yönelebilir. Çin’de ise bu sayı 1200 tersane. Bunun yanında ABD tersanelerde çalışacak ciddi eleman sıkıntısı içinde. Çin tersaneleri, 2024 yılında dünya çapındaki yeni gemi siparişlerinin yaklaşık %74’ünü aldı ve tamamlanan gemilerde küresel payı %55,7’ye ulaştı. Bu nedenle ABD Savunma Bakanlığı Güney Kore ile savaş gemisi bakım onarım ve inşa alanında iş birliğine gidiyor. Bu rakamlar birlikte değerlendirildiğinde Çin, yalnızca gemi ve liman altyapısını güçlü bir şekilde kurmakla kalmıyor; aynı zamanda tersaneleriyle hem ticaret hem de savunma için çok kısa sürede büyük kapasite yaratmış durumda. Bu, küresel deniz taşımacılığı ve askeri denizde güç dengeleri açısından önemli bir dönüşüm anlamına geliyor.
MÜHENDİS HUANG VE AMİRAL LİU İŞ BİRLİĞİ
Mühendis Huang Xuhua “Çin’in Rickover’u” olarak nükleer denizaltı devrimini gerçekleştirdi. 1958’de baş mühendis olarak başladığı görevde, 091 (Han) ve 092 (Xia) sınıfı denizaltı projelerini tamamlayarak Çin’i nükleer denizaltıya sahip beşinci ülke yaptı. Amiral Liu Huaqing’in 1980’lerde gündeme getirdiği stratejisi ile Huang Xuhua’nın mühendisliği birleştiğinde, Çin donanmasının görünür (uçak gemileri) ve görünmez (SSN/SSBN’ler) caydırıcılık sütunları tamamlandı. İki isim, Çin’in açık denizlere çıkışının kurucu şahsiyetleri olarak tarihe geçti. 1970’lerde başlayan Güney Çin Denizi adaları üzerindeki fiilî egemenlik mücadelesi, Çin’in deniz stratejisinin merkezine oturdu. Amiral Liu’nun “ulaşabildiğimiz her adayı işgal edeceğiz” sözü, bugün radar, hava üssü ve denizaltı sığınaklarıyla tahkim edilmiş bir gerçekliğe dönüştü. Güney Çin Denizi, Çin’in enerji güvenliğinin, ticaret yollarının ve deniz caydırıcılığının kesişim noktasıdır. Bu bölgede kurulan askeri üsler, Pekin’e Pasifik–Hint Okyanusu ekseninde stratejik derinlik kazandırdı. Bu nedenle, Güney Çin Denizi sadece bölgesel değil küresel bir satranç tahtasıdır.
BUGÜNKÜ TABLO
Çin 1945’te 20 milyar dolar olan milli gelirini 2024 yılında 19 Trilyon dolara çıkarması, Pasifik’te 1945’te oluşan ve sonsuza dek sürmesi beklenen düzeni köklerinden sarstı. Satın alma gücü paritesinde dünyanın en büyük ekonomisi ve en büyük üretim merkezi olan Çin, 2008 finans krizinden sonra dünya ekonomisinin büyümesinin üçte birini gerçekleştirdi. Bugün dünyada üretilen 100 ürünün 30’u Çin’de, 17’si ABD’de üretiliyor. Çin, üretimin gücünün finanstan üstün olduğunu ispatlamış bir devlet konumunda. Bu durum Çin’in ticaret yoluyla ilgi ve etki alanlarını genişletmesini kaçınılmaz kıldı. Ticaretinin %80’ini deniz yolu ile yapan Çin’in sermayesi ile işletilen 50 ülkede 105 liman mevcut. Bu limanlar arasında Çin’in çoğunluk hisselerine sahip olduğu, inşa ettiği, işlettiği ve operasyonel kullanım haklarını kiraladığı limanlar mevcut. Bu sayı 2000 yılında 20 idi. 2022 yılında Çin limanlarında elleçlenen konteyner hacmi yaklaşık 269 milyon TEU olarak kaydedildi. Çin limanları, “dünyanın ilk 100 limanı” içindeki konteyner hacminin yaklaşık %41,3’ünü elleçliyor. Çin limanlarının dünya konteyner trafiğindeki payı da yaklaşık %35. Yani kabaca, dünya konteyner trafiğinin yaklaşık üçte biri Çin limanları üzerinden gerçekleşmektedir. Günümüzde her dakikada dünya çapında 1600 (TEU) konteyner, gemilere ya yükleniyor ya da boşaltılıyor. Bunun 500 adedi Çin limanlarında hareket halinde.
TÜRKİYE İÇİN DERSLER
Çin’in mavi uyanışı, stratejik vizyon olmadan platform üretmenin anlam taşımadığını gösterir. Liu’nun doktrin devrimi ile Huang’ın teknoloji devrimi bugünkü Çin deniz gücünün oluşumunu mümkün kıldı. Her iki devrim de üretim, ticaret ve kültürel uyanışla mümkün oldu. Türkiye için de stratejist ile mühendis, devlet planı ile sanayi omurgası Mavi Vatan üzerinden aynı masada birleşmelidir. Deniz gücü, yalnızca gemi sayısıyla değil, sürdürülebilir denizcilik kültürüyle ölçülür. Açık deniz vizyonu olmadan mavi vatan, enerji güvenliği, deniz ulaştırması ve mavi ekonomi korunamaz. Çin’in 1958’de abaküsle başlayan hikâyesi 2020’lerde küresel görev kuvvetine dönüştüyse, bu sabır, planlama ve süreklilikle ilgilidir. Türkiye’nin de kendi mavi yüzyılını inşa etmesi için bu üç erdem şarttır. 102 yaşındaki cumhuriyetimizin halen bir Denizcilik Bakanlığı yok. Askeri hastaneleri yok. Askeri liseleri yok. Çin’den çıkarılacak ders açıktır: ‘’Denizine hükmeden millet, geleceğine de hükmeder.’’ Bu prensip, denizciliğin yalnızca savunma sanayi değil, ekonomik ve kültürel bir kimlik olduğunu hatırlatır. Türkiye’nin de Mavi Vatan’ı yalnız haritada değil, sanayide, doktrinde ve zihniyette kurması gerekir.
Cem Gürdeniz
Çin, 110 yıl denizden koparılan bir ülkeydi. 1949 sonrası sabır, devlet aklı ve süreklilikle deniz gücünü, doktrin, platform, ekonomi sacayağında inşa etti. Mao’nun nükleer denizaltı ısrarı, Deng’in vizyonu, Amiral Liu’nun doktrini ve Huang’ın mühendisliği birleşince bugün… https://t.co/ceOEoQM021
— Cem GÜRDENİZ (@cemgurdeniznet) October 26, 2025



