Cumhuriyet Donanmasının Pir’i ve Pusulası Atatürk ve Bilimdir. 

Dünyanın tüm donanmalarında tarih boyunca geçerli olan tunç yasadır: Bir savaş gemisinin en önemli ve vazgeçilmez unsuru subaylarıdır. Bir geminin başta komutanı olmak üzere subayları bilgili, tecrübeli ve ideolojik olarak güçlü ise, geminin tüm personeli bu özellikleri yansıtır ve o gemi savaşta yenilmez. Şimdi bu ölçeği büyütelim. Filotillalar ve filolar da sahip oldukları komodor ve amirallerin sevk ve idare ve savaş yeteneği kadar güçlüdürler. Bu nedenle güçlenen bir donanmanın etkisizleştirilmesi için önce onlar hedef alınır. Yargıtay’ın 9 Ekim 2013 Balyoz kararı, emperyalizmin  Cumhuriyet Donanmasının komuta yapısını gelecek 30 yıl için yok etme gayretlerinin somut bir sonucudur.  

Deniz Harp Okulu ve Aydınlanma. Türkiye’de gemi komutanı ve amirallerin tek kaynağı kuruluşu 1773 olan Deniz Harp Okulu veya tarihi adıyla Bahriye Mektebidir. Bu topraklarda kurulmuş en eski bilimsel kurumdur. Bugün Türk denizciliğine hayat veren tüm kurum ve kuruluşların temelini atan Bahriye ve Bahriye Mektebi, bilim kapısını İmparatorluğa ilk açan ve bir nevi Türk aydınlanmasını başlatan kurum olmuştur. İlk sitim makinesi, elektrik, elektronik, telsiz ve ağır sanayinin gereği temel üretim araçları daima Bahriye sayesinde toplum ile tanışmıştır. Yetiştirdiği komutanların yanı sıra, devlet, bilim, sanat ve spor adamları ile Bahriye, toplumsal gelişimde her dönemde öncü ve rehber olmuştur.  Deniz tarihimiz, bu seçkin ve öncü şahsiyetlerin müstesna başarıları ve zaferleri ile zenginleşmiştir. 

1886 yılında ilk Türk denizaltısı ile torpido atışı yapan Ruhi Develilioğlu’nu, 1877-1878 (93) Osmanlı Rus harbinde patlamamış Ruslara ait “Whitehead” torpidosunu tersine mühendislikle imal edebilen Yüzbaşı İdris Efendi’yi, her zaman saygı ve vefa ile anıyoruz. Bugün, Türkiye’de üç ayrı yüzyılı görmüş en eski düzenli dergi olan Deniz Kuvvetleri Dergisini 1890 yılında ilk çıkaran ve Deniz Müzesini kuran Binbaşı Süleyman Nutku’yu, 1903 yılında bugünün Denizcilik Fakültesi olan Deniz Ticaret Mektebini kuran Binbaşı Hamit Naci’yi, Çanakkale’de destan yazan Nusret Komutanı Yüzbaşı Hakkı ve Mayın Grup Komutanı Binbaşı Nazmi Bey’i, Birinci Dünya Savaşında Marmara’da Avustralya denizaltısı AE-2’yi batıran Sultanhisar Komutanı Yüzbaşı Ali Rıza’yı, aynı dönemde İngiliz Goliath zırhlısını batıran Mauavenet-i Milliye Komutanı Yüzbaşı Ahmet Safvet Bey’i unutabilir miyiz? 

Kurtuluş Savaşında Bahriyeliler. Mütareke ve işgal dönemlerinde önce Bahriye Mektebi üzerinden Topçu İsmail Bey ve Kara Kemal önderliğinde İstanbul’dan Anadolu’ya silah sevkiyatı yapıldı. Daha sonra Anadolu’ya geçen bir avuç yürekli deniz subayı ve Türk denizcisi sayesinde, değişik tonajlarda 200 kadar küçük tekne ile Sovyetler Birliği limanlarından başta İnebolu olmak üzere Karadeniz limanlarımıza 300 bin ton harp malzemesi sevk edildi ve bu malzemeler sayesinde Kurtuluş Savaşı destanı yazılabildi. Alemdar’da, Gazal’da, Rusumat-4’de ve daha nice çılgın Türk denizcisinin bulunduğu, irili ufaklı onlarca teknede sadece Kurtuluş Savaşının harp malzemeleri değil, aynı zamanda bağımsızlık, hürriyet ve ulusal onur ateşinin taşındığını unutabilir miyiz? 

Tüm yokluk ve zorluklara rağmen büyük cesaret ve fedakârlık göstererek İstanbul’daki evini ve ailesini terk ederek Kurtuluş Savaşının deniz cephesine gözünü bile kırpmadan giden fedai ruhlu Bahriye Subaylarımızı minnet ve takdirle anmamak mümkün müdür? Ebedi Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk sayesinde başarılan Cumhuriyet Donanmasının kuruluşu, bugünlere kadar uzanan yeni bir süreci başlatmıştır. Onun stratejik dehası ve öngörüsü olmasıydı, bugünün Donanmasına erişim mümkün olamazdı.  Ulu önder, Türk deniz subayının yüzyıllar içinde şekillenen karakterini, kurumsal aidiyetinin gücünü ve mücadele azmini görmüş, ona güvenmiş ve inanmıştır. Atatürk’ün Türk deniz subayına güven ve inancı olmasaydı, karacı mareşal ve orgenerallerin muhalefetine rağmen Bahriye Vekâleti (Deniz Kuvvetleri Bakanlığı) kurulabilir miydi? Zor şartlar altındaki genç Cumhuriyetin bütçesinden kaynak ayrılarak yeni muhripler İtalya’ya, yeni denizaltılar Hollanda’ya ısmarlanabilir miydi? Bu gemilere Kurtuluş Savaşının en önemli zafer simgeleri olan Kocatepe, Tınaztepe, Adatepe, Zafer I.İnönü ve II. İnönü gibi çok iddialı isimleri verilebilir miydi? 

Başarıdan başarıya koşan Donanma. Gölcük’ten bir Yüzbaşı Ata Nutku çıkmış,  son 50 yıldır gemi inşa etmeyen bahriye tersanesinde Cumhuriyetin ilk gemisi olan Gölcük yağ gemisini 1937 yılında inşa edilmesini sağlamış, daha sonra İstanbul Teknik Üniversitesinde Gemi İnşa Fakültesini kurabilmiştir. Onun gibi gerçek vatansever denizciler sayesinde Donanma her geçen gün yeni hedeflere rotalamıştır. Genç Cumhuriyet çok kısa süreler içinde Donanma varlığını oluşturabilme ve bu varlığı güvenlik ve dış politika aracı olarak kullanabilme becerisini bu kutsal ocağın yetiştirdiği liderler ve komutanlar sayesinde başarabildi. Atatürk’ün bizzat belirlediği rotada ilerleyen ve hızla gelişen Cumhuriyet Donanmasının eriştiği güç, özellikle son 40 yılda Montreux rejiminin ve Karadeniz’deki hayati çıkarlarımızın korunmasında asli rol oynamış, Cumhuriyet tarihimizin en önemli askeri harekâtı olan Kıbrıs Barış Harekâtı’nda, gücü zafere taşımış; Ege ve Doğu Akdeniz’deki karmaşık sorunların aleyhimize sonuçlanmasını engelleyen caydırıcı bir güç olmuştur. Bu başarıların ardındaki ışık, Deniz Harp Okulu’dur. 

Pir’imiz Mustafa Kemal’dir. Deniz Harp Okulu sadece Cumhuriyet döneminde, aralarında Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer cezaevlerinde kendi ülkelerinde tutsak olarak acı çeken amiral ve deniz subayları da dahil 10 bin deniz subayı yetiştirmiştir. 2009 yılından sonra içimizdeki bir avuç hainin yardımıyla yürütülen başta Balyoz olmak üzere isimli tertip davalar ile tasfiye edilen 40 amiral ve kabaca 400 denizci, 1773 yılından bu yana aydınlanma geleneği ile güçlenerek gelen ve Cumhuriyet döneminde Mustafa Kemal ateşi ile perçinlenen Bahriye Mektebi zincirinin altın baklalarıdır. Onların yokluğu yıllar boyu unutulmayacak ve hatıraları her savaş gemisinin köprüüstünde ve her denizcinin yüreğinde kor ateş misali yanacaktır. O ateş yandıkça Türk denizcisi bu kahpe baskını asla unutmayacak, Cumhuriyet Donanmasının Pir’i ve pusulası Mustafa Kemal Atatürk ve bilim olmaya devam edecektir.

Cem Gürdeniz