Ruslar Karadeniz’den Emin. 7 Eylül 2014 sabahı bu yazıyı hazırlarken, Rus Karadeniz Filosunun Slava sınıfı Moskova isimli kruvazörü, İstanbul Boğazından güneye, yani Akdeniz’e geçiş yapıyordu. Bu gemi sıradan bir gemi değil. Rus Karadeniz Filosunun Amiral gemisi. NATO’nun 8-10 Eylül 2014 tarihleri arasında icra edilecek “Sea Breeze” tatbikatı nedeniyle Amerikan, İspanyol, Fransız ve Kanada firkateynlerinin Karadeniz’e geçtiği bir dönemde bu geminin Akdeniz’e inmesi dikkat çekiyor. NATO zirvesinden Rusya’nın jeopolitik çıkarlarını etkileyebilecek düzeyde can yakıcı ve önemli kararların çıkamadığı bir konjonktürde, Batı Karadeniz’de bir NATO tatbikatına rağmen Amiral Gemisi Moskova’nın Karadeniz’i terk etmesi, bir anlamda Rusya’nın Karadeniz’deki askeri stratejik üstünlüğünün dışa yansımasıdır. Bu arada 9 Eylül 2014 günü, Rus savaş uçaklarının Kanada firkateyni Toronto’yu taciz etmesi de bu güvenin teoriden pratiğe geçişinin sahadaki taktik manevrasıdır. Karadeniz’deki güçlü stratejik/taktik nükleer ve stratejik konvansiyonel şemsiyesine güvenen Rusya, Karadeniz deniz ortamının savunma ve güvenlik parametrelerinden endişe duymuyor. Aksine, Akdeniz’e büyük önem veriyor.
Jeopolitik Rekabetin Denize Yansımaları. Rusya-NATO ilişkileri griden siyah tona dönerken, denizlerdeki stratejik rekabet her alanda göze çarpıyor. Putin, Ağustos ayı içinde Donanmaya ne kadar önem verdiğini şu sözleri ile açıkladı. “Donanmamız devletimizin gururu, gücü ve onurudur.” Donanmaya verilen önem çok kapsamlı ve pahalı yeni projelerle ve operatif faaliyetlerle kendini gösteriyor. Soğuk savaş boyunca ABD’nin Atlantik kıyılarında denizaltı dolaştırmayan Rusya, 2012 yılından itibaren nükleer denizaltıları ile Atlantik sahilleri açıklarında karakollara tekrar başladı. Açık deniz alanlarında ABD savaş gemilerine karşı daha sert tutuma geçtiler. Geçen ay içinde bir ABD nükleer denizaltısının Barents Denizinde, Rus DSH (Denizaltı Savunma Harbi) uçakları tarafından yakalandığı ve bölgeyi terk etmek zorunda kaldığı iddia edildi.
Fransa’nın Dengesiz Politikaları. Diğer yandan Fransa’nın parası ödenmiş ve personeli Brest’te son üç aydır eğitim alan Mistral sınıfı iki doklu amfibi gemisinin (LPD) Rusya’ya satışının iptal edilmesine karşı, Rus Hükümeti’nin tutumu da önemlidir. Rus Hükümet yetkilisi 1,6 milyar dolarlık bu projenin askıya alınması ile ilgili olarak “bu durum bir trajedi değil, ancak hoş olmayan bir gelişmedir” dedi. Hatırlatalım, ilk gemi Vladivostok, 1 Kasım 2014’de, diğeri Sivastopol 2015 yılında Rus Donanmasına teslim edilecekti. Diğer yandan 20 helikopter ve 450 deniz piyade taşıyan bu gemilerin kontratının Sarkozy döneminde, 2008 Ağustos’undaki Gürcistan Savaşından sonra imzalanmış olması da, Fransa’nın ne denli dengesiz bir dış politika uyguladığının göstergesi olmuştur. Devlet Başkanı Putin’in bu gemilerin Fransa’dan tedarik edilmesine başından bu yana karşı çıktığı biliniyor. Medvedev tarafından alınan bu karara Putin destek vermemişti. Gemiler verilmezse Fransa, Rusya’ya şu ana kadar yapılan masraflardan çok daha fazla bir tazminat ödeyecek. Bu durum, ekonomisi dar sulardan geçen Fransa için yeni bir külfet yaratacak. Kamuoyunda desteklenme oranı yüzde 15’lere düşen Devlet Başkanı Hollande’ın zor günlerine, bu durumun sadece siyasi değil, ekonomik yükü de olacak.
Çin Donanması Kazalara Rağmen Güçleniyor. Biraz da uzak doğuya göz atalım. Geçen hafta Çin Deniz Kuvvetlerinin (PLAN) ilk uçak gemisi Liaoning’in tecrübeleri sırasında, iki test pilotu, J-15 tipi jet uçağı ile iniş kalkış testleri sırasında yaşanan kaza sonucu öldüler. Bu ve gelecekteki benzeri kazalar, Çin’in uçak gemisi kullanabilme azim ve iradesini etkilemeyecektir. Aksine her uçak gemisi işleten devletin geçmişte yaşadıklarının benzerini yaşayan Çin, bu devletlerin geçmiş tecrübelerinden faydalanarak, uçak gemisi kullanabilen donanmalar ligindeki yerini sağlamlaştıracaktır. ABD, İngiltere ve Fransa 20’nci yüzyıl başında uçak gemisine geçerken yüzlerce kayıp vermişlerdi.
Çin Nükleer Denizaltıları. Bu arada Çin’in denizaltı yeteneklerindeki başarısı, Amerikan Amirallerini endişelendiriyor. Çin, Shang sınıfı gelişmiş nükleer denizaltı inşaat programına paralel, çok sayıda dizel elektrik denizaltı inşa programına da devam ediyor. Bu sene ilk kez Hint Okyanusunda nükleer denizaltı karakollarına başlamaları yeni bir aşama. Çin nükleer denizaltıları, artık stratejik balistik füzelerin Amerikan karalarına erişebileceği alanlar ile ABD ve müttefiklerinin çıkarlarını etkileyebilecek münhasır ekonomik bölgeler içinde ve hatta karasularına yakın alanlarda varlık gösterebiliyor ve karakol yapabiliyorlar. Çin’in Hint Okyanusunda sürekli denizaltı varlığı göstermesi ve bu yeteneğini geliştirmesi, Amerikalı amirallerde ABD’nin batı kıyısında gelecek beş yıl içinde nükleer denizaltı karakollarının başlatabileceği endişesini uyandırıyor. Bu durum Çin’in ABD’ye karşı askeri caydırıcılığını artırırken, ABD’ye karşı istihbarat toplama görevlerine destek sağlıyor. Çin aynen Rusya gibi ABD’nin yumuşak karnının suların altı olduğunu biliyor ve denizaltıya yatırım yapıyor. Akustik enerjinin yerine su altında başka bir tespit ve takip aracı bulunamadığı sürece, su altı dünyası küresel çekişmenin ana arenası olmaya devam edecektir.
Cem Gürdeniz