Berlin Duvarı 1989 Kasım’ında yıkıldığında Avrupa Atlantik yapı kesin zaferini ilan etmiş ve Sovyetler Birliğinden son 40 yılın intikamını emin adımlarla almaya başlamıştı. Sovyetler Birliğinin kurucusu ve ardılı Rusya Federasyonu, Yeltsin döneminde o kadar zayıf duruma düşürülmüştü ki, ülke dağılmanın eşiğinde, silahlı kuvvetlerde firar, rüşvet, yolsuzluk önlenemez duruma gelmişti. Ulusal gelir yarı yarıya düşmüş, merkezi hükümet bütçe yapamaz haldeydi. 1993 baharında Pasifik Donanması Komutanı, resmen iflas ettiklerini, maaşları bile ödeyemez duruma geldiklerini beyan etmişti.
NATO Rusya’yı Kuşatırken. Rusya 2000 yılında iktidara gelen Putin tarafından toparlandı. Bu arada NATO birinci dalga genişlemesini tamamlamış ve Rusya’yı da barış için ortaklık projesine paralel, NATO Rusya Konseyi oluşumu ile yanına çekmeye çalışmıştı. Genişleme dalgalar halinde devam etti. Verdikleri en büyük güvence Rusya’nın yakın çevresinin NATO üyeliğine davet edilmeyeceği ve Rusya sınırlarında NATO tatbikatı yapılmayacağı yönündeydi. Bu sözler tutulmadı. Ukrayna ve Gürcistan hariç Rusya’nın batı sınırındaki tüm ülkeler NATO üyesi yapıldı. Rusya’nın Baltık’taki Kaliningrad Oblast’ı, NATO üyesi ülkeleri arasında tek başına anavatanla irtibatı kesilmiş bir ‘anklav’ durumuna düşürüldü.
Nükleer Silahları İlk Kullanacak Taraf. Rusya düşürüldüğü bu jeopolitik kuşatmaya, 2008 Ağustosunda Güney Osetya, 2014 Martında Kırım manevraları ile cevap verdi. Ayrıca Çin ile 1960’lı yıllardan sonra bozulan ilişkilerini, 21nci yüzyıl jeopolitiğini alt üst edecek bir işbirliği ve dayanışmaya çevirdi. Jeopolitik meydan okumanın gereği Çin ile birlikte sadece ŞİÖ’nün kurucu üyesi olmadı, okyanuslarda ve denizlerde donanmasının harekat temposu ve çapını da artırdı. Rusya bu süreçte askeri stratejisinin temelinde nükleer gücü konumlandırdı. Özellikle konvansiyonel kuvvetler alanında modernizasyon ve idame zorlukları nedeni ile Rusya’nın nükleer silahlara başvurma olasılığı, bugün için Soğuk Savaş döneminden daha yüksek görünmektedir. Bu konuda, 2010 yılında askeri doktrinlerinden “nükleer silahları ilk kullanan olmama” prensibini çıkarmış olmaları en ciddi göstergelerden birisidir. Şüphesiz bu durum, 8 Ağustos 2008 tarihindeki Gürcistan, 18 Mart 2014 Kırım müdahalelerinde önemli rol oynadı. Diğer taraftan sahip olduğu, balistik füze nükleer denizaltıları (SSBN) ile sağlanan nükleer caydırıcılık, Rusya Federasyonu’na küresel bir güç olma yeteneğini kazandıran en önemli unsur olmaya devam etmektedir.
Yeni Doktrin. Rusya, geçen hafta yeni askeri doktrinini açıkladı. Bu doktrin 2000 sonrası Putin döneminin üçüncü sürüm dokümanını oluşturuyor. Kırım müdahalesi sonrasında, Rusya çevresinde NATO’nun askeri yığınaklanma yapmasına rağmen Putin, askeri doktrinlerinin savunmaya yönelik olacağını, ancak güvenliklerini ısrarla ve dikkatle sağlayacaklarını vurguladı. Doktrine göre Rusya için birinci tehdit NATO. Yeni doktrinde Rusya’nın deniz, kara ve hava nükleer caydırıcı yeteneklerinin geliştirileceği belirtiliyor. Aynı zamanda uzun menzilli konvansiyonel gezginci (cruise) füze yetenekleri ile diğer hassas güdümlü mermi sistemlerinin geliştirileceği ve stratejik caydırıcılığın bir parçası olarak kullanılacağı doktrinde ilk kez yer alıyor. Bunu destekleyecek emareler, Kaliningrad Oblast’ta 550 km menzilli, karadan karaya çok hassas hedefleme özelliği olan İskender füzelerinin, bir tatbikat görüntüsü ile yerleştirilmesi ile geçtiğimiz aylarda yaşandı. Bu füzeler hem konvansiyonel, hem de nükleer başlık taşıyabiliyor.
Savaş Gemileri En Büyük Güvence. Sadece nükleer değil, bir konvansiyonel saldırı anında da nükleer silahları ilk kullanan taraf olacakları prensibi, yeni doktrinde de korunmuş durumda. Rusya, 2015 yılında stratejik nükleer kuvvetlerine 50 yeni füze ekleyecek. Bunların 38 adedi kıtalararası nükleer füze ve içlerinden 22 adedi denizaltılardan atılacak. Doktrinin açıklandığı günlerde Rusya, Borey sınıfı ikinci nükleer balistik füze denizaltısını da (SSBN) hizmete soktu. Yapılan törende Başkan Yardımcısı Rogozin, “bu gemi gibi savaş gemileri, güvenliğimiz, özgürlüğümüz ve yenilmezliğimizin en büyük garantörüdür” dedi. Diğer yandan, stratejik hava gücünün bombardıman uçakları modernize edilirken, ayrıca Kuzey Buz Denizinde (Arktik Okyanusu) en azından dört yeni üs yapılacak. Doktrinde Arktik Okyanusuna yer verilmesi bu denizin gelecekte ciddi rekabet alanına dönüşeceğinin de bir işareti oluyor.
Jeopolitik Kazanımlar Bedel Gerektirir. Günümüzde jeopolitik kazanımları en açık ve hızlı sağlayan devletin Rusya olduğunu söyleyebiliriz. Kırım, Abhazya ve Güney Osetya’nın son 6 yılda Rus topraklarına ya da etki alanına dahil edilmesi bunun en iyi örnekleridir. Jeopolitik kazançlar yüzyıllar içindir. Karşılığında uygulanan ekonomik ambargolar ya da sıkıntılar geçicidir. Kıbrıs Barış Harekatı sonrası Türkiye’ye de ağır ambargolar uygulandı ancak Kuzey Kıbrıs’ta coğrafya hala değişmedi. Rusya petrol fiyatlarının düşmesi nedeniyle 90’lı yıllarda olduğu gibi ekonomik bir kriz ile karşı karşıya kalmasına rağmen, silahlanma programlarında ciddi bir kısıtlamaya gitmiyor. Aksine gerek ambargoların yoğunlaştığı, gerekse Fransa’ya ısmarlanan iki doklu çıkarma gemisinin (LPD) teslim edilmesinden vaz geçilerek, batının açık düşmanlığına maruz kalındığı bir dönemde, hem NATO’yu bir numaralı tehdit gösteren askeri doktrinini açıklıyor, hem de yeni bir nükleer denizaltıyı (SSBN) hizmete sokuyor. Bugün için Rus Devlet Başkanı yaşanan ekonomik sıkıntılara rağmen, popüler değerini kaybetmiş değil. Aksine Rusya’yı bölen değil, birleştiren ve güçlendiren bir başkan olarak tarihe geçiyor. Kırımın geri alınması onu milyonlarca Rus’un gözünde Büyük Petro ile aynı statüye taşıyor. Batının kışkırtmaları olmasaydı bugün Rusya, Kırım’da kiracı statüsüne devam ediyor olacaktı. NATO, Rusya çevresinde tehditlerini ve kışkırtmalarını artırdıkça, Rusya da askeri her alanda faaliyetlerini artırıyor. Bu geçmişte de aynıydı. Ukrayna, AB ve ABD tarafından karıştırılmasa, Rusya Kırım’a müdahale eder miydi? Etmezdi. Rusya ile Avrupa arasındaki Modus Vivendi, Avrupa ve ABD tarafından bozulmuştur. Rusya’nın Çin ile çok kutuplu yeni dünya düzeninde sağlayacağı dengeleme, yeni maceraları engelleyecektir.
Cem Gürdeniz