BOSNA HERSEK, SANCAK BÖLGESİ

Bosna Hersek, Sancak Bölgesi ve Balkanlar’da Jeopolitik Bilek Güreşi

USS Truman uçak gemisi 1 Aralık 2021 günü ana üssü Norfolk’tan hareketle Akdeniz’e intikal etti. Başlangıçta Süveyş geçişiyle CENTCOM sorumluluk sahasına intikali planlanan gemi Ukrayna’da yaşanan gerilim nedeniyle Girit’e intikal etti. İkinci bir emre kadar Akdeniz’de kalacak. Gemi ve refakatindeki muhripler Noel ve yılbaşı tatilini Pire, Suda, Limasol ve Aksaz/Marmaris’te geçirdiler.

YENİ YILIN İLK GÖREVİ: ADRİYATİK’TE VARLIK GÖSTERMEK

USS Truman darbe grubu (CSG) 2022’nin ilk haftasında Adriyatik Denizinde bayrak gösterdi. Hırvatistan ve Slovenya kıyılarına yakın seyreden gemi Bosna Hersek’in tek denize çıkışı olan Neuma Limanının yaklaşık 100 miline kadar yaklaştı.

ARNAVUTLUK’TA AMERİKAN ÜSSÜ

Aynı zaman diliminde 7 Ocak 2022 tarihinde Avrupa Amerikan Özel Kuvvetler Komutanlığı Arnavutluk’ta ilk kez Özel Kuvvetler Üssü açılacağını beyan etti. Arnavutluk 2009 yılından bu yana zaten NATO üyesi. ABD ile çok özel ilişkileri biliniyor. O nedenle haberin yayınlanmasından kısa süre sonra Arnavutluk Başbakanı kararı ‘’muhteşem’’ olarak nitelendirdi ve devam etti: ’Bu karar, çok yakın iş birliği ve yüksek güvenilirliğin bir işaretidir.’’ Muhteşem nitelemesinin etkilerini umarım Arnavutluk ve bölge halkı yakın zamanda görmez. 11 Eylül 2001 sonrası 3 katına çıkarılan bütçesi ile Amerikan Özel Kuvvetlerinin her kıtada ve onlarca ülkede görev birlikleri var. Balkanlarda ABD müttefiki ve koruması altındaki Kosova’da 600 Amerikan askeri mevcut. Arnavutluk’ta kurulacak Özel Kuvvetler Üssü, Karadağ, Bosna Hersek, Kuzey Makedonya ve Sırbistan ile Yunanistan’a yakınlığı nedeniyle stratejik bir konuma sahip olacak. Özel kuvvetler, hibrid savaşın en önemli unsurları olarak Obama döneminde özellikle Afganistan’da kontrolsüz drone saldırıları ile öne çıkmışlardı.

BOŞNAKLAR ALEYHİNE GELİŞMELER

Ocak ayının ilk haftasında Bosna Hersek Cumhuriyeti ve Sırbistan’ın Sancak Bölgesinde Boşnaklar aleyhinde gelişmeler yaşandı. Tacizlerde artış söz konusu. 1992 ile 1995 arasında birbiriyle savaşan Boşnak, Sırp ve Hırvatların, Amerikalıların öncülüğünde imzaladıkları Dayton Anlaşması gereğince oluşturulan Bosna Hersek Cumhuriyeti, suni ve zorlama bir yapı üzerinde kurulu. 3 ayrı parçadan oluşan bu yapıda Sırp Cumhuriyeti, Bosna Hersek Federasyonu (Boşnak ve Hırvatlar) ile Brcko Bölgesi zoraki bir evlilikle ayakta duruyor. Amerikan ürünü Dayton Anlaşması ile Hırvat ve Sırplar, bağımsız ana devletlere sahip olduğu halde Boşnaklara savaşta en çok kayıp veren ve acı çeken ulus oldukları halde bağımsız bir coğrafya ve devlet verilmedi. Onlara Hırvatlarla birlikte Bosna Hersek Federasyonu ya da Sırbistan ve Karadağ sınırları içinde kalan Sancak Bölgesi içinde Sırplarla birlikte yaşama hakkı tanındı. Böylece çok parçalı yapılar sayesinde gelecek krizlerde, emperyalizm için dini ve etnik temelli kışkırtmaların yolu açıldı. Bunun en tipik örneğini Bosna Sırplarının liderleri Dodik’in tutum ve eylemleri ile görüyoruz. Dodik, Bosna Hersek Cumhuriyetinin üçlü yapısından ayrılma isteğini açıkça deklare edebiliyor veya Sırp Cumhuriyeti’nin sağlık, hukuk, vergi sistemi ve ordusunu Bosna-Hersek Cumhuriyetinden ayıracağını söyleyebiliyor. Diğer taraftan Rusya da eski Yugoslavya’ya ABD ve AB tarafından dayatılan Dayton Anlaşmasının kırılganlıkları ve dengesizliklerinin farkındadır. Dayton anlaşması Hırvat ve Sırpları ödüllendiren bir anlaşmadır. Avrupa’da Boşnakların tek başına bağımsız bir devlet kurmasına izin vermemiştir. En azından kurulan Bosna Hersek devletinin gerek yönetim şekli gerekse sınırları kışkırtmalara her an için açıktır. Dayton Antlaşması gereği Bosna-Hersek’in yüzde 49’u Sırp Cumhuriyeti, yüzde 51’i ise Bosna ve Hırvat Federasyonu olarak kabul ediliyor. Bu durum Dodik gibi marjinal milliyetçileri ortaya çıkarabiliyor. Bosna Hersek’te Dayton Anlaşmasının uygulanmasını denetleyen ve Cumhurbaşkanını görevden alma dahil birçok yetkiyle donatılmış Barışı Uygulama Konseyi adındaki uluslararası bir konsey mevcut. Bu konsey Bosna-Hersek Yüksek Temsilciliğini oluşturdu. 2021 Temmuz ayında Çin ve Rusya, Bosna Hersek Yüksek Temsilcilik Ofisi’nin kaldırılması önerilerini BM’ye getirdiler. Bu öneri kabul edilmeyince Yüksek Temsilciyi tanımadıklarını ilan ederek, BM’de Bosna Hersek raporu sunmasını kabul etmeyeceklerini açıkladılar. Yüksek Temsilcinin meşruiyetinin bu şekilde sorgulanması Sırp ayrılıkçı Dodik’i cesaretlendirdi. Diğer yandan geçen yaz Yüksek Temsilci olarak atanan Alman Christian Schmidt hazırladığı raporda son durumu “1990’ların başından bu yana ülkenin gördüğü en büyük varoluşsal tehdit” olarak ifade ediyor. Bu kapsamda eğer Bosna Hersek’te bir çözülme olursa bunun Balkanları top yekûn etkileyeceğini söyleyebiliriz. Bu çözülme kaçınılmaz bir şekilde Rusya ile Türkiye’yi de karşı karşıya getirecek potansiyele sahiptir. Bu durum her şekilde emperyalizm tarafından sömürülmeye açık bir durum yaratacaktır. Türk Rus uyuşmazlığı, Ukrayna krizinde ve geniş Karadeniz’de ABD tarafından sonuna kadar kullanılacaktır.

SANCAK BOŞNAKLARI DA RAHATSIZ

Sancak Bölgesinde de durum parlak değil. 9 Ocak tarihinde askeri törenle Sırp Cumhuriyetinin kutlanması; Sancak bölgesinde Priboj’da Ortodoks Noel kutlamaları sırasında yapılan konuşma ve demeçlerde soykırımcı Sırplara yapılan övgüler, camilerin yanından konvoyla geçerken havaya ateş açılması, yine aynı bölgede Seniçe (Sjenica)’nın Srebrenica; Novi Pazar’ın Vukovar olması konusunu gündeme getirmeleri Boşnaklar için doğrudan bir tehdittir. Diğer yandan Sancak Bölgesinde Boşnaklarla barış ve istikrar içinde yaşayan Sırpların varlığı da inkâr edilemez. Ancak uç fikirlere sahip faşizan milliyetçilik her an için kışkırtmalara açık. Diğer yandan Sancak Sırbistan’ın ekonomik olarak az gelişmiş bölgelerinden birisidir. Novi Pazar, Tutin ve Sjenica’da son 20 yılın en yüksek işsizlik oranları yaşanmaktadır. Sırbistan’ın Sancak bölgesine yönelik olarak ekonomik bir ayrımcılık programı uyguladığı aşikardır. Bölge alt ve üst yapı yatırımları içinde de en geri kalmış alanların başındadır. Türkiye Sırbistan arasındaki ticaret hacmi 2020’de 3 milyar dolar oldu. Her geçen gün gelişen Türkiye Sırbistan ilişkileri paralelinde Sırbistan’da doğrudan Türk yatırımları 200 milyon doları aştı. Ülkede 200’e yakın fabrika açan Türkiye’nin Sancak’ta tek fabrika açmaması dikkat çekiyor. Kısacası Türk Sırp ticaret hacminin Sancak Bölgesine bir yararı yok.

JEOPOLİTİK AVANTAJ NATO’NUN YANINDA

Bölgenin jeopolitik dengelerine bakarsak ağırlıklı NATO ve ABD etkisini görüyoruz. Mareşal Tito sayesinde karmakarışık bir coğrafyada değişik etnik ve dini gruplar, İkinci Dünya Savaşının sonundan 1980 tarihine kadar Yugoslavya devlet yapısı altında tutabildi. Böylece hem Adriyatik Denizi hem de bir Balkan devleti olarak Sovyetlerin çevrelenmesinde en azından bağlantısız bir devlet olarak taraf olmadılar. Tito’nun ölümünden sonra başlayan ayrılıkçı hareketler 1991 yazında iç savaşı tetikledi. Almanya’nın Hırvatistan’la Slovenya’yı çok erken tanıması sonrası süratlenen iç savaş, 1992-1995 arasında İkinci Dünya Savaşını aratmayacak -neredeyse Boşnak Soykırımına varacak- düşmanlıkları gördü. Yugoslavya parçalanarak Sırbistan ve Kosova hariç hepsi NATO üyesi yapıldı ve böylece Balkanları Rusya’yı çevrelemede asli unsurlardan birisine dönüştürdü. Çevrelemede daha ileri adımlar son kerteye kadar uygulandı. Sırbistan’ın Kosova’ya kanlı müdahalesinin önlenmesi için 1999 yılında NATO tarafından yapılan harekât sonunda ABD koruması altında 2008 yılında Kosova’nın ABD yanlısı bağımsız bir devlet yapılması ile yeni dünya düzeninde ABD’nin sadık bir Rusya müttefiki (dolayısıyla Rusya) cezalandırılmış oldu. (Bugün Kosova NATO üyesi yapılamıyorsa sebebi Romanya, Yunanistan, İspanya ve Slovenya’nın tanımadığı içindir.) Ayrıca Rusya’nın geleneksel müttefiki Sırbistan’ın denize tek çıkışı olan Karadağ’ı 2006 referandumu ile kaybetmesi Adriyatik Denizinde Rusya için jeopolitik kayıp oldu. Benzer şekilde Balkanlardaki bu yeni durum Polonya’nın, 2015’ten itibaren başlattığı 3 Deniz Girişimi ile de destekleniyor. 1918 yılında Józef Piłsudski tarafından ortaya atılan ve o dönem Rusya’yı batıdan kuşatmayı amaçlayan proje yeniden sahaya sürüldü. Girişim Baltık, Karadeniz ve Adriyatik Denizleri arasında yer alan on iki ülkenin ekonomik ve altyapı gelişimini hedefliyor. Bu ülkelerin tamamı NATO üyesi.

YENİ DÜNYA DÜZENİ

Bugün gelişen Rus ve Çin stratejik ortaklık ve ilişkiler zinciri Pax Americana’nın geri çekilme sürecini hızlandırmıştır. ABD, AB ve NATO Ukrayna krizinde yaşandığı üzere eski dayatma gücüne sahip değildir. Rusya, 15 Aralık 2021 tarihinde ABD’ye sunduğu güvenlik garantisi anlaşması ile yeni bir dönem başlatmıştır. ABD ve NATO, Rusya’ya geri adım attıramamıştır. Kazakistan’da başlatılan Soros tipi kışkırtma denemesine CSTO (KGAT)’nın 48 saat içinde müdahale etmesi ve düzen sağlandıktan sonra geri çekileceğini açıklamış olması artık küresel arenada Avrasya’da Atlantik oldu bittilerine boyun eğilmeyeceğinin de işaretini vermiştir. (Bu süreçler içinde Türkiye’de 15 Temmuz darbe girişiminin başarısızlıkla sonuçlanması da örnek verilebilir.)

BALKANLARA UKRAYNA YANSIMALARI

ABD Ukrayna’da gerilim arttıkça, askeri bir seçeneği uygulayamayacağının bilincinde, dolaylı tutum stratejisi ile siyaseten güçlü olduğu Karadeniz ve Adriyatik Denizi üzerinden jeopolitik hamlelerde bulunuyor. Balkanları her iki yandan sıkıştıran söz konusu denizlerde sadece donanma varlığı yetmiyor. Karada üslenme, NATO ve ikili ilişkiler üzerinden Balkan devletlerini Rus karşıtlığında buluşturma, çok uluslu tatbikatlar icra etme gibi faaliyetler sayesinde Rusya’nın Baltık, Adriyatik, Karadeniz ve Akdeniz üzerinden batıdan ve güneyden kuşatılmasına ara vermek istemiyorlar. Baltık Cumhuriyetleri, Polonya, Romanya, Yunanistan, Bulgaristan, Arnavutluk, Güney Kıbrıs ve Kosova ABD’nin bu kuşatmadaki sadık müttefik ve dostları olarak görevlerini yerine getiriyorlar. Bu gruba Türkiye’deki FETÖ unsurları ile ABD’nin yenilmezliğine ve liderliğine sonsuza kadar inanan yeminli mandacıları da ekleyebiliriz. Kazakistan olaylarında bu mandacıların Amerikan Turancılığı ve Amerikan Türkçülüğü üzerinden uyguladığı dezenformasyon dikkatlerden kaçmadı. Askeri alanda gerileyen ABD, hibrid savaş yelpazesinin her katmanında olanaklarının tüm unsurlarını kullanmada Anglosakson emperyalist kültürün tüm birikimini sergiliyor. Diğer taraftan Ukrayna’da geri adım atmayan Rusya, dolaylı tutum stratejisi altında yanına Çin’i alarak dünyanın değişik alanlarında Amerikan ve AB çıkarlarını hedefleyecek güce erişmiştir. Bu kapsamda 1995 Dayton Anlaşmasının yarattığı karmaşık yapı gölgesinde kırılgan Bosna Hersek ve Sancak’ta Sırp milliyetçiliği Balkanlarda yeni dengesizliklerin kapısını aralayabilir. Rusya bu hassasiyeti kullanabilir. Dodik örneğinde olduğu üzere kullanmaktadır.

ABD ARTIK DÜZEN KURAMIYOR

ABD, Kazakistan olayları devam ederken 6 Ocak 2021 Kongre baskınını tartışıyordu. Yakından takip ettim. Siyasi çekişme ve tartışma kalitesinin Türkiye’yi aratmayacak seviyede yerlerde süründüğü bir ortam yaratmayı başarmışlardı. Beni en çok etkileyen iki gözlemim oldu. Birincisi CNN Intl. anketiydi. 1861 – 1865 arasında yaşanan iç savaştan sonra ilk kez ciddi şekilde gündeme gelen iç savaşa ne kadar yakınız sorusuna verilen cevaplar şöyleydi: Cumhuriyetçilerin %51’i demokratların %49’u ‘’iç savaşa yakınız’’ diyordu. Ülkede Noel döneminde gündemi en çok meşgul eden konularından birisi Noel ağacı önünde silahlı aile üyeleriyle fotoğraf veren senatör ve kongre üyelerinin mevcudiyeti oldu. Her ay düzenli olarak okullarında kanlı silahlı baskın yaşanan ABD’de hane halkının 450 milyon hafif silahı var. Nüfusu 335 milyon. 61 milyon bebek ve çocukları hariç tutarsak kişi başına 1,5 hafif silahın düştüğü, aktif 170 civarında silahlı milis grupların var olduğu bir devletten bahsediyoruz. İç savaş tehditi niyetle yeteneğin bir sentezidir. ABD tarihinde yetenek ile niyet her halde son yıllarda olduğu kadar bir araya gelmemiştir. Finans-kapital, medya, akademi ve askeri endüstri dünyası ile Judeo Hristiyan neocon öğretinin tehlikeli birlikteliği gerileyen hegemonyanın ve dağılan iç birliğin durumunu düzeltmek için yeni bir dış krize ihtiyacı hiç olmadığı kadar büyük. Ancak dış krizi Rusya ve Çin birlikteliği karşısında yönetebilmesi çok zor. Her ikisi de çok güçlü iki kıta devleti ve denize çıkmış durumdalar.

TÜRKİYE DERSLERİ

ABD, Rusya ve Çin’i kuşatmaktan vaz geçtiği an Pax Americana dönemi kapanacaktır. Böylesi bir durum asla kendi rızası ile oluşmayacaktır. Dolayısı ile yakın ve orta vadede Rusya ve Çin’in enerjisini boşa harcatmak, dikkatlerini dağıtmak ve her an yüksek maliyetli bir konvansiyonel ve hibrid savaşa hazır tutmak için her yolu deniyorlar. 1945 sonrası kurulan denge düzeni 1990’da yıkıldı. Ancak ABD ve NATO arsız bir şekilde Reagan Gorbaçev anlaşmasına rağmen doğuya genişledi. Rusya’nın zayıflığını sonuna kadar kullandılar. 2008 ve 2014 Rus hamlelerinden ders almadılar ve Ukrayna’yı bir kez daha büyük risk altına sokuyorlar. Ukrayna’da kriz devam ettikçe, Rusya Balkanlar, Suriye ve Libya’da yani Türkiye’nin stratejik çıkarları olduğu alanlarda NATO’yu karşısına alacaktır. Bu durum Türkiye’yi, Boşnakları, Balkanlarda yaşayan Türk akrabalarımızı, Suriye ve Irak’taki Türkmen kardeşlerimizin geleceğine tesir edecektir. Türkiye Avrasya’da ABD’nin kenar kuşak jeopolitiğinin vekili olmaya devam ettiği sürece saydığım alanlarda ve bilhassa Montrö Sözleşmesinin NATO ve ABD çıkarları için kullanımı, farklı yorumlanması için de baskı altına alınacaktır. Mevcut ekonomik ve iç siyasi iklim koşullarımız altında çöken bir hegemonyanın dayatmalarına boyun mu eğeceğiz, yoksa Atatürk’ün yaptığı gibi Mondros ve Sevr koşulları altında bile bağımsız jeopolitik çıkarlarımızı mı savunacağız? İşte Türkiye’nin 100 yıl sonra karşı karşıya kaldığı en önemli sorun budur.

(Değerli Meslek Büyüğüm Emekli Tuğamiral Erhan Gürcan’ı 13 Ocak 2022 tarihinde kaybettik. Kendisine Tanrı’dan rahmet, ailesi ve sevenlerine sabır ve başsağlığı diliyorum.)

 

CEM GÜRDENİZ