Bir ülkenin denizcilik gücü, bünyesinde denize ve denizciliğe ait somut ve soyut her çeşit güç unsurunu içeren alanı oluşturur. Bu güç, devlet gücünü oluşturan hemen hemen her alan ile etkileşim halindedir. Denizcilik gücü, yani savaş gemisinden balıkçı gemisine, tersane işçisinden deniz araştırmacısına kadar denizi doğrudan ve dolaylı ilgilendiren, mal ve hizmet üreten, canlı ve cansız tüm unsurlar bu alanda sayılabilir.
MAVİ GÜÇ
Esas olarak denizcilik gücü, yani mavi güç, ekonomi ve dış politikanın emrindedir. Dış politika kulvarı altında savunma politikası, askeri strateji ve deniz kuvvetleri stratejisi; diğer kulvarda ekonomi politikası altında, denizcilik politikası (siyasası) ve denizcilik stratejisi (sivil) yer alır. Maalesef Türkiye’de bunların yazılı olarak hiç birisi devlet belgesi olarak mevcut olmamıştır. Denizcilik ve deniz gücüne yönelik temel siyasa belgeleri karacı bürokrasi ve karacı devlet anlayışı içinde hiçbir zaman öncelik almamıştır. Bu, bir nevi Osmanlıdan kalma mirastır.
DENİZ GÜCÜ
Diğer yandan deniz gücü ise, sistemin sadece denizde bulunan bölümleri ile bunların doğrudan bağlı oldukları kıyı kuruluşlarını kapsar. Kısaca deniz gücü, donanma ya da deniz kuvvetleri ile sahil güvenlik unsurlarını ve deniz ticaret filosunun toplamını kapsar. Her sektörü destekleyen endüstriyel alt yapı da deniz gücü içinde yer alır. Deniz gücü, bölgesel, kıtasal ya da küresel güç olmanın da anahtarıdır. Kısaca deniz gücü olmadan, dünya ölçeğinde siyasi güç olunamaz. Bu yönüyle deniz gücü, sadece denizdeki faaliyetlerin sonuçlarına bakılarak değil, aynı zamanda karalardaki olayları etkileme gücü ile de değerlendirilir. Şüphesiz deniz gücü, kara gücü ya da hava gücünden daha geniş ve farklı içeriktedir. Bunun temel nedeni deniz gücünün içinde, insan faaliyetlerinin jeo-ekonomik boyutunun da yer almasıdır. Kara veya hava gücünün boyutu rakip devletlerin güçleri ile kıyaslanabilir. Ancak deniz gücünde asıl olan, korunacak çıkarların ve hakların boyutudur.
DENİZ ÇIKARLARI
Denizcilik gücünün var oluş nedeni deniz hak ve çıkarlarımızdır. Devletler, denizi kullanmak için denizcilik/deniz gücü geliştirirler. Bu şekilde denizcilik gücünü her alanda geliştirebilen ve koruyabilen ülkeler, deniz uygarlığı ya da mavi uygarlık cephesine geçerler. Gerçek anlamda bir denizcilik gücüne erişim için her kullanım alanı arasında denge olmalıdır. Dünya tarihinde bu dengeyi uzun süre için sağlayabilmiş ülkeler, sırasıyla Portekiz, İspanya, Hollanda, İngiltere ve ABD’dir. Denizcilik gücünün geniş faaliyet yelpazesi içinde, diğer denizcilik gücü olanak ve yeteneklerinin çok önünde, sadece büyük bir donanmaya sahip olarak öne çıkan devletler de tarih içinde yer almıştır. Soğuk Savaş boyunca Sovyet donanması buna örnektir. Günümüzde bu gruba Çin eklenmiştir. Çok geç başladığı okyanus mücadelesi ve denizcileşmede son derece yüksek tempo ve süratle yerini almıştır. Sadece donanma değil pek çok alanda en üst sıralarda yerini almıştır. Bunu deniz dibi kaynaklarına sahip olmadan başarmıştır.
HEGEMONYA VE EKONOMİ
Okyanuslarda hegemonya kuran ülkeler, donanma alanında yetenek ve stratejiye dayalı güç oluştururlar. Doğal olarak donanmaya önem veren ve geliştiren bir ülke, bu gücü diplomatik/politik güce çevirebilmekte ve bir anda dünya devletleri hiyerarşisinde üst sıraya çıkmaktadır. Ancak güçlü bir donanma, denizcilik/deniz gücü oluşturma faktörlerinin en uygun sentezi ve hepsinden önemlisi güçlü bir ekonomi ile desteklenmelidir. Bu sağlanamadığı takdirde tarih sahnesinden çekilme kaçınılmaz olmaktadır.
PRİMAKOV ENSTİTÜSÜ KONFERANSI
Moskova merkezli Rusya Bilimler Akademisi- Primakov Dünya Ekonomisi ve Uluslarası ilişkiler Ulusal Araştırma Enstitüsü (IMEMO) tarafından 2-3 Aralık 2021 tarihlerinde düzenlenen ‘’Dünya Okyanusları-İş Birliği ve Rekabet için bir Alan’’ temalı konferansa bu sene davet edildim. ‘’Mavi Vatan ve Türkiye’nin Deniz Jeopolitiği’’ konusunda zoom üzerinden bir sunum yaptım. (İlgilenenler için link- https://www.youtube.com/watch?v=woJ0damjv8E)
IMEMO DENİZCİLİK GÜCÜ ÇALIŞMASI
Bu konferansta ilk gün sunumları içinde IMEMO tarafından her sene yapılan ‘’Uluslararası Deniz Gücü Endeksi 2021 Güç Sıralaması’’ yer aldı. Arka planda çok detaylı analizlerin bir özeti olan bu sunumda ülkelerin denizcilik güçleri, deniz (donanma) gücü, deniz kaynakları, denizcilik gücü araçları, denizcilik faaliyetleri gibi pek çok alan istatistik ve matematiksel formüller sayesinde analitik belirleyici sayısal değerlere indirgenerek değişik değerlendirme sıralamaları elde edilmiş. Bu analizler, dünya çapında analiz sıralamasına giren 10 ülke ile sınırlandırılmış. Maalesef Türkiye hiçbir kategoride ilk on ülke arasında yerini alamıyor.
DENİZ GÜCÜ ENDEKSİ
Primakov Enstitüsü tarafından yapılan endeks çalışmasında ilk olarak deniz gücü yani donanma ağırlıklı gücün analizi yapılmış. Bu güce katkı sağlayan dört ayrı grup değerlendirmeye alınmış. Birinci grupta donanmalar var. Donanma endeksinin tespiti için 67 alt kategoriyi içeren 14 ana kategori kullanılmış. Bunların gemi ve harekât türlerine göre çeşitleri şöyle: Denizaltılar; Deniz hava filosu; Büyük Suüstü filosu; Donanmanın toplam ateş gücü; Balistik füze Savunması; Uzun menzilli darbe yeteneği; Refakat harekatı; Uzak alanlarda harekât yeteneği; Sefer gücü oluşturabilme; Mayın karşı tedbirleri harekatı; Amfibi güç; Deniz kuvvetleri personeli istihdamı ve Askeri gemi inşa. İkinci grup sahil güvenlik güçleri; üçüncü grup Arktik Okyanusu ve Antarktika’daki filolar; dördüncü grup nükleer güçlü donanma unsurları ve beşinci grup olarak da araştırma filoları deniz gücü endeksi içinde ele alınmış. Deniz gücü unsurlarını beş grupta topyekûn değerlendiren genel sıralama endeksinde sırasıyla, 1. ABD (15.4p.), 2. Çin (7.2p.), 3.Rusya (6p.), 4. Japonya (6p.), 5. İngiltere (1.6p.), 6. Güney Kore (1.3p.), 7. Hindistan (1.3p.), 8.Fransa (1.1p.), 9.Kuzey Kore (1p.) ve 10. İtalya (0.8p.) dünyada ilk ona giriyorlar.
Salt donanma gücü sıralamasına bakıldığında 1. ABD (13,1p.), 2.Çin (5,9p.), 3.Rusya Federasyonu (3,2p.), 4.Japonya (2p.), 5.İngiltere (1,2p.), 6.Güney Kore (1p.), 7.Hindistan (0,9p.), 8.Kuzey Kore (0,9p.), 9. Fransa (0,7p.) ve 10. İtalya (0,7p.) yer alıyor.
Diğer bir alan olan nükleer donanma alanında bir numarada ABD (1,5p.), ikinci sırada Rusya (1p.) ve üçüncü sırada Çin (0,3p.) yer alıyor.
Özellikle deniz yetki alanları ve deniz güvenliği alanlarında başat aktör olan sahil güvenlik güçlerine baktığımızda bir numarada Çin (0.5p.), iki numarada ABD (0,3p.) ve üç numarada Japonya (0,3p.) yer alıyor.
Arktik ve Antarktika günümüzün en önemli stratejik alanlarının başında geliyor. Özellikle Arktik Okyanusu için mücadele son derece yoğun ve kapsamlı. Bu alanlarda en önemli denizcilik gücü unsuru şüphesiz nükleer veya konvansiyonel takatli buz kıran gemiler filosu. Halen Rusya dışında hiçbir ülkenin nükleer takatli buz kıran filosu yok. Bu sıralamada bir numarada Rusya (1,3p.) iki numarada ABD (0,2p.) ve üç numarada Çin (0,1p.) yer alıyor.
Dünya okyanuslarında araştırma yapan gemiler deniz güçlerine başta denizaltı ve denizaltı savunma harbinde kullanılmak üzere çok kıymetli oşinografik, hidrografik bilgiler temin ederler. Bunun yanında balistik ve diğer füzelerin telemetri takip bilgileri ile uyduların takibi konusunda gözlem yaparlar. Bu kategoride bir numarada Çin (0,4p.), iki numarada Rusya (0,2p.) ve üç numarada ABD (0,15p.) görüyoruz.
DENİZ KAYNAKLARI ENDEKSİ
Bu endekste, denizdeki petrol, doğalgaz kaynakları bu ülkelerin kontrol ettiği deniz yetki alanları ve ilan edilmiş münhasır ekonomik bölgelerin büyüklüğüne göre bir endeks oluşturulmuş. Değerlendirmeye göre topyekûn sıralamada ilk ona giren ülkeler 1.ABD (19p.), 2.Rusya, (18,5p.), 3.Suudi Arabistan (17,5p.), 4.Katar (15,5p.), 5.Endonezya (14,5p.), 6.Brezilya (11,5p.), 7.Kanada (11,3p.) 8.Avustralya (10,5p.), 9.İran (10p.) ve 10.Norveç (6,5p.) şeklinde.
Deniz dibi doğal gaz kaynaklarında: 1. Katar (11p.), 2. Rusya Federasyonu (8,5p.), 3. İran (6p.), 4. Suudi Arabistan (3p.) 5. Avustralya (3p.), 6. ABD (2,5p.), 7. Norveç (2,5p.), 8 Brezilya (2,5p.), 9. Endonezya (2p.), 10. Kanada(0,5p.).
Deniz dibi ham petrol kaynaklarında: 1. Suudi Arabistan (14p.), 2. Brezilya (8p.), 3. ABD (4,5p.) 4. Katar (4,5p.) 5. İran (4p.), 6.Rusya (2,5p.), 7. Norveç (2,5p.), 8 Kanada(1p.), 9. Avustralya (0,5p.), 10. Endonezya (0,5p.)
Ülkelerin ilan ettikleri (MEB) münhasır ekonomik bölgelere bakıldığında 1. ABD (8p.), 2. Avustralya (4p.), 3. Rusya (3p.) 4. Kanada (1,5p.), 5. Brezilya (1,5 p.), 6. Endonezya (1,5p.) karşımıza çıkıyor.
MEB ilan edilmediği halde fiilen kontrol edilen alanlar endeksinde 1. Endonezya (10,5p.), 2. Kanada (8,5p.),3. Rusya (4,5p.), 4. ABD (4p.) 5. Avustralya (3p.), 6. Brezilya (1p.), 7. İran (0,5p.), 8 Norveç (0,5p.), 9. Suudi Arabistan (0,5p.) yer alıyor.
DENİZCİLİK GÜCÜ ENDEKSİ
Denizcilik gücünün en önemli dinamik unsurları, deniz kaynaklarını ekonomik değere dönüştürmek için icra edilen denizcilik faaliyetleridir. Primakov Enstitüsü bu endekste 18 alt kategoriye sahip, 8 ana kategori belirlemiş. Bunlar, deniz ulaştırması; denizcilik istihdamı; sivil gemi inşa sanayi; limancılık; balıkçılık ve su ürünleri; denizdibi madenciliği; denizde elektrik üretilmesi ve amatör denizcilik olarak karşımıza çıkıyor.
Denizcilik Faaliyetleri endeksinde sıralama şöyle: 1. Çin (6,6p.), 2. Güney Kore (2,3p.), 3. Japonya (2,1p.), 4.İngiltere (1,7p.), 5. ABD (1,4p.), 6. Norveç (1,4p.), 7. Endonezya (1,2p.), 8.Rusya (0,9p.), 9. Hindistan (0,8p.), 10.Fransa (0,7p.).
Bu endeks kategorisinde yer alan denizcilik faaliyetleri için kullanılan araçların büyüklüğüne göre sıralama da şu şekildedir: 1. ABD (10,5p.), 2. Çin (5p.), 3. Rusya (4,2p.), 4. Japonya (1,8p.), 5. İngiltere (1,1p.), 6. Güney Kore (0,8p.), 7. Hindistan (0,8p.), 8.Fransa (0,8p.), 9. Endonezya (0,5 p.), 10. Norveç (0,4 p.).
Primakov Enstitüsünün son tahlilde askeri güç dışında ekonomik değer üreten Denizcilik Gücü Büyüklüğü Endeksindeki sıralaması şu şekilde belirlenmiş: 1. ABD (12,5p.) 2. Çin (11.7p.), 3.Rusya (5,8p.), 4. Japonya (4p.), 5. Güney Kore (3.2p.), 6. İngiltere (3p.), 7. Endonezya (2,2p.), 8. Norveç (1.9p.), 9. Hindistan (1.7p.), 10. Fransa (1.6p.)
HEGEMONYA DENİZDE EL DEĞİŞTİRİYOR
Yazılarımı ve kitaplarımı okuyanların çok iyi bildikleri üzere sürekli vurguladığım konuyu burada bir kez daha hatırlatalım: Hegemonya veya küresel liderlik yarışı denizde sonlanır. Zira küresel jeopolitik mücadelenin özü deniz güçleri ile kara güçleri veya Atlantik ile Avrasya arasındadır. Denizdeki güç, karadaki gücü denizden e okyanuslardan koparmaya çalışır. Denizdeki güç varlığını deniz ticaret rotları ve düğüm noktalarının kontrolünden alır. Bunu güçlü donanması, durumsal farkındalık, manevra ve ateş gücü ile sağlar. Genelde deniz gücü alanında lider olan ülke tarih boyunca ekonomik alanı temsil eden denizcilik gücü boyutunda da lider olmuştur. En güzel örneği 19 ve 20 yüzyıl başı İngiltere’sidir. İkinci Dünya Savaşı bittiğinde ABD liderliği devraldı. Hem deniz gücü (donanma) hem de denizcilik gücü alanlarında açık ara bir numaraydı. Ancak aradan geçen yıllar içinde büyük bir gerileme içine girdi.
Primakov Enstitüsü Çalışması bu gerilemeyi günümüz değerleri ile ortaya koyuyor.
Donanma alanında başat ülke halen ABD’dir. Ancak tarihte örneği önceden yaşanmamış gerileme kaydetmiştir. Bu endeks çalışmasında da görüleceği üzere Amerikan Donanması Çin ve Rusya’nın çok önündedir. Bunun ana nedeni nükleer uçak gemileri ile nükleer denizaltıların sayısal çokluğudur. Ancak ABD Donanmasının soğuk savaş sonrası hızla küçülmesi ve başta Çin Donanmasının büyümesi ve Rus Donanmasının başta hipersonik füzeler ve denizaltılar alanında gelişimi, genel gidişatı ABD için riskli duruma sokmaktadır. Yeni gemi inşa projelerinde Çin, ABD’den öndedir.
Diğer yandan deniz dibi kaynakları, MEB büyüklüğü gibi alanlarda dünyada ilk ona bile giremeyen Çin’in denizcilik gücü sıralamasında ekonomik değer üreten faaliyetler alanında dünya birincisi olması ve topyekûn denizcilik gücü endeksinde ABD’nin ardında çok az farkla dünya ikincisi olması (12,5p ve 11,7p) çok önemli göstergelerdir. Salt bu gösterge Çin’in karadan denize çıktığının ve geri dönmeye niyeti olmadığının tipik bir işaretidir. Zira bir kara devleti denizcileşme sürecini tamamlayıp, gereken sanayi ve denizcilik gücü alt yapısını kurduğunda o devletten fışkıracak donanmayı önlemek son derece güçtür. En güzel örnek 20. Yüzyıl başında Almanya’dır. İki ayrı dünya savaşı ile durdurulabildiler. Çin, bundan 40 yıl önce yukarıda saydığımız pek çok endekste yer alamayacak kadar denizcilikte geriydi. Günümüzde deniz ticareti, limancılık, gemi inşa, balıkçılık gibi alanlarda liderliği kaptırmıyor.
ABD’nin Çin’i hem denizden hem de Kuşak ve Yol Girişimi üzerinden karada çevreleme gayretlerinin ana hedefi onun denizdeki büyümesini, diğer okyanus ve deniz alanlarında etki yaratmasını geciktirmeye odaklıdır.
Bu çalışma sonucunda Rusya’nın da bir kıta devleti olmasına rağmen denizcileşme ve denizcilik gücü oluşturma alanında neredeyse parçalanma aşamasına geldiği 90’ların sonundan itibaren büyük bir toparlanma içine girdiğini söyleyebiliriz. Endekslere göre donanma gücü alanında ABD ve Rusya’dan sonra üçüncü sıraya sahip; deniz dibi kaynaklarında ABD’den sonra dünya ikincisi; ekonomik değer üreten denizcilik gücü sıralamasında ABD ve Çin’den sonra dünya üçüncüsü olması Rusya’nın da kıtadan denize çıkmak üzere hamle içinde olduğunu gösteriyor. Burada Arktik Okyanusunda hem coğrafya hem de güç unsurları bakımından Atlantik güçleri ile kıyaslanmayacak derecede önde olduğunu vurgulayalım. Bu arada Fransa ve İngiltere gibi geleneksel denizci devletlerin pek çok alanda gerilediğini, Güney Kore, Endonezya ve Japonya’nın bazı alanlarda öne çıktığını, Hindistan’ın kıtasal büyüklüğüne rağmen hiçbir alanda ilk beşe giremediğini görüyoruz.
Kısacası Primakov Deniz ve Denizcilik Gücü endeks çalışması, kıta ile okyanus güçleri arasındaki bilek güreşinin kapsamı ve çapını matematik değerler üzerinden ortaya koyuyor. Bu değerlere bakarak Biden Amerika’sının son aylardaki kışkırtıcı panik hamlelerini, Rusya ve Çin liderlerinin stratejik iş birliğini artırmaya yönelik deklarasyonlarını daha iyi anlayabiliyoruz. Tarihte ilk kez Avrasya adasının en büyük iki gücü her alanda iş birliğini geliştiriyor ve bu iki güç artık okyanuslardaki kayıtsız şartsız Amerikan gücünü sorguluyor, meydan okuyor ve kontrol ediyor.
TÜRKİYE DERSLERİ
Türkiye, hiçbir kategoride denizcilik gücünde ilk ona giremiyor. Ancak buradan Türkiye’nin denizcileşemediği ve karaya itildiği sonuçları çıkaramayız. Emperyalizmin amacı zaten budur. Ancak Türkiye, 1974’ten sonra önce güneydeki deniz jeopolitiğini düzeltti daha sonra bu baskılara direnmeyi becerdi. Donanmasını silah ambargosundan sonra ulusal olanak ve yetenekleri ile geliştirmeyi öğrendi. Savunma Sanayinin gelişmesine en büyük itici enerjiyi donanma verdi. 90’ların sonundan itibaren, Mavi Vatan üzerinden denizlerini sahiplenme ve açık denizlere çıkmayı benimsedi. Bu süreç, en büyük darbeyi 2002 sonrası kurgulanan FETÖ kumpas davaları ile aldı. Deniz Kuvvetlerinin komuta yapısı yerle bir edildi. Büyük bedeller ödendi. Halen 104 Amiral Davası üzerinden ödeniyor. Buna rağmen deniz gücümüz geri adım atmıyor. Atmamalıdır. İster kumpas davalar ister ulusal paramızın değer kaybı olsun denizde jeopolitik gerilemeye asla izin verilmemelidir. Donanma gücümüzün değil bir gerileme duraksamaya bile tahammülü olamaz. Diğer taraftan akan yıllar içinde Türk deniz ticaret filosu, gemi inşa, balıkçılık ve limancılık gibi denizcilik gücüne katkı sağlayan sektörler de büyüdü. Ancak bu büyüme ne coğrafyanın ne de devletin büyüklüğü ile orantılı olmadı. Bu süreçler bir plan ve program dahilinde gerçekleşmedi. Türkiye’nin maalesef deniz jeopolitiği, deniz gücü ve denizcilik gücü alanlarında devlet bürokrasisinde yer alan kalıcı bir siyasası yoktur. Bu konular konjonktürel takip edilir. Dışişleri ve Milli Savunma Bakanlıklarında deniz ve denizcilik kadroları her zaman dar tutulmuştur. Denizcilik Bakanlığı yoktur. Devlette denizcileşmenin sahibi mevcut değildir. Türk denizciliği kurumsal değil, kişisel çabalar ya da kısa sürede sermaye birikimi sağlamaya yönelik çabalar sonucu bir yerlere gelebilmiştir. Ancak gelişim potansiyeli çok ama çok yüksektir. Devlet, karacı ve tutucu zincirlerinden kurtulduğunda Türkiye’nin denizcileşme sürecinin Çin kadar hızlı olacağına inanıyorum. Bu kapsamda Türkiye’nin denizcileşmesinin önünde iki engel vardır. Birincisi karacı devlet yapısı diğeri emperyalizmdir. Osmanlıdan bu yana her ikisi de Atatürk dönemi hariç değişime uğramamıştır. Ancak 21. Yüzyılda bu değişim, var oluş saikı ile kaçınılmaz olacak ve devlet denize yönelecektir. Bu yöneliş sadece Anadolu için değil tüm Türk dünyası için elzemdir. Asya ve deniz yüzyılı olan 21. Yüzyıl aynı zamanda Türk dünyasının küresel jeopolitikte hak ettiği yeri alma yüzyılı olacaktır. Her alanda birleşen ve dayanışma içine giren Türk Devletleri Mavi Vatanımız üzerinden okyanuslara çıkacaktır. Bu bir hayal değil, jeopolitiğin kaçınılmaz sonucudur. Asya’nın Kalpgahında yer alan Türk dünyası, Batı Asya Türkleri üzerinden mavi gezegenle bütünleşmelidir. Türkiye, Türk Birliğini denize taşıyacak görev ve sorumluluğunun farkında olmalı ve denizcileşmelidir. Atatürk 1 Ekim 1937’de denizcileşmeyi milli ülkü olarak bu nedenle vazetmişti. Türkiye’nin geleceği kızgın Arap çöllerinde değil, Türk dünyası ve okyanuslardadır.
CEM GÜRDENİZ