Dünyanın en büyük okyanusu, Pasifik “Barışçıl” demek. Macellan, 1520 Kasım’ında Güney Amerika kıtasının güneyinde kendi adını verdiği Boğazdan çıkıp ilk karşılaştığı an, sakinlik ve durgunluğundan etkilenip buraya Pasifik demişti. Henüz okyanus olduğunu bilmiyordu. Macellan’ın kaderi gibi bahtsız olan bu okyanus, İkinci Dünya Savaşında tarihin en büyük yıkımını gördü. Savaşta Pasifik havzasında 19 milyonu sivil 25 milyon insan öldü.
NÜKLEER DEHŞET
76 yıl önce dünya tarihinin en hızlı katliamına sebep olan Hiroşima ve Nagasaki’ye atılan nükleer bombalar insanlığın en büyük felaketi olarak bu okyanusta kaydedildi. 6 Ağustos 1945 günü Hiroşima’da bulunan Alman misyoner Wilhelm Kleinsorge, gördüğü manzarayı yazdığı hatıratında şöyle anlatıyordu: “Yaralılar sessizdi. Acıdan haykırmak ne kelime, kimse ağlamıyordu bile. Kimse şikâyet etmiyordu… Çocuklar bile ağlamıyordu.” Hiroşima ve Nagazaki şehirlerinde kısa sürede 80 bin kişi öldü. Yüz binlercesi de daha sonra radyoaktif kirlenme sonucu kansere yakalanarak öldü. 1949 yılında da Sovyetler ilk nükleer silahı denediler. Amerikalı nükleer fizikçi ve atom bombası projesinin mimarı Oppenheimer’ın dediği gibi “Ben artık ölümüm” dönemi başlamıştı. Amerikalı Amiral Leahy bombayı savunanların analizini şöyle yapmıştı: “Bilim adamları ve diğerleri denemenin yapılmasını istiyorlardı. Çünkü projeye çok büyük para yatırılmıştı”. ABD, bugüne kadar nükleer silahlara 5 trilyon dolar harcayacaktı. Bugün insanlık nükleer silahlanmanın dehşet dengesi içinde yaşıyor. Bu dengenin hangi cambaz tarafından bozulacağını bilemiyoruz. Ancak geçen hafta Pasifik’te yaşananlar endişelerimizi artırmaya yetiyor. Zira bu havzada yaşananlar mutlaka bizi de etkileyecektir. ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi Pasifik cephesinde önemli bir gelişmedir. Geride bıraktığı karmaşanın bir bölümünü Türkiye’ye devretmesi ve Kabil Havaalanını koruma görevini Türkiye’ye vermesi Pasifik cephede yaşananlardan doğrudan veya dolaylı etkileneceğimizin bir göstergesidir.
ABD VE KIŞKIRTILAN ÇİN
ABD, 4 Ağustos 2021 tarihinde 1981 sonrası icra edilen en büyük deniz tatbikatını başlattı. Large Scale Exercise (Geniş Ölçekli Tatbikat)’a 300’e yakın savaş gemisi tüm okyanus ve deniz alanlarında iştirak ediyor. Gerek komuta kontrol sistemlerinin değerlendirilmesi gerek okyanusların hegemonu benim mesajını vermesi açısından önemli bir tatbikat. Ancak gerileyen bir hegemonun son meydan okuması olarak da görülebilir. Bu tatbikat devam ederken, dörtlü (quad) ittifak adı altında kadim müttefikleri olan Japonya ve Avustralya ile Hindistan’la birlikte bu hafta büyük çaplı bir deniz tatbikatı icra ediyor. İngiliz Queen Elizabeth II Uçak gemisi grubunun bölgede kışkırtmalara devam ettiği bugünlerde yeni tatbikatlar artan gerginliği ivmelendirecek. Geçen Nisan ayında da Fransız Jeanne D’arc Görev Grubu Çin’e karşı senaryoların denendiği La Perouse adını verdiği tatbikatı Bengal Körfezinde icra etmiş ve tatbikata ABD, Japonya ve Avustralya’nın yanısıra Hindistan da katılmıştı.
BÖLGESEL İTTİFAKLAR VE ÇEVRELEME
ABD konvansiyonel bir savaşta tek başına yenemeyeceğini anladığı Çin’e karşı bölgesel ittifaklar kurup, emperyalist geleneğe sahip Fransa ve İngiltere gibi batı devletlerini bir araya getirerek baskı ve çevreleme stratejisi uyguluyor. Bu stratejide başat aktör Japonya. Gelişmiş donanması, hava kuvvetleri ve teknolojisi ile ABD tarafından tam baskı altında tutulan Japonya’nın içine düştüğü sarmaldan çıkması çok zor. ABD’ye karşı çıksa içerideki Atlantikçi büyük çoğunluk hükümete destek vermeyecek. Çin’e karşı kışkırtma tuzağından ve savaştan kaçsa Amerikan baskısı artacak. Bir örnek vereyim. 12 Ekim 2015 günü Japonya Çin’e karşı büyük bir gövde gösterisi maksadıyla Japon Deniz Kuvvetleri Gününde 40 parça savaş gemisinin katıldığı büyük bir donanma resmi geçidi icra etti. Her üç yılda bir tekrar eden bu resmi geçitte bölgeye yeni gönderilen ABD’nin en modern uçak gemilerinden USS Ronald Reagan da yer aldı. Japon Başbakanı Abe, tören sırasında Amerikan uçak gemisine geldi ve Japon filosunu Amerikan uçak gemisinden selamladı. ABD baskısı ile sadece kendini savunma ile görevli Japon Silahlı Kuvvetleri anayasa değişikliği yaparak bu kısıtlamanın önünü açtı. Şimdilerde ABD kendisi için savaşacak Japon kanı aramakla ve yanına Hindistan’ı çekmekle meşgul. Bu arada Japonya’nın geleneksel Çin düşmanlığını da kullanıyorlar. Kore savaşında Çin ordusuna karşı en temel istihbarat bilgilerini Japonlardan almışlardı. Japonların 1931 sonrası Çin işgalinde yaptığı mezalim dünya savaş tarihinin en acımasızları arasındadı.
TAYVAN, TUZAĞIN MERKEZİ
6 Temmuz 2021 tarihinde Japon Savunma Bakan Yardımcısı “Eğer Çin Tayvan’ı işgal ederse Japonya ABD ile birlikte Tayvan’ı savunmalıdır… Zira Tayvan Japonya için varoluşsal tehdittir” dedi. İşte büyük tuzak burada başlıyor. Zira Tayvan’ı Japonya için ne kadar büyük bir tehdit olarak gösterirlerse Japon halkını kendi çıkarları için kullanmaya ikna etmede başarılı olacaklar. ABD silah endüstrisinin ve Amerikan gücünün yenilmezliğine inanan neocon savaş yanlılarının Çin ile savaşa ihtiyaçları var.
ÇİN İLE SAVAŞ ÇIĞLIKLARI
Trump’ın 2017 Mart ayındaki Baş Stratejisti Steven Bannon, “5-10 yıl içinde mutlaka Çin ile savaşacağız” demişti. Yunan asıllı eki NATO Avrupa Komutanı Emekli Amiral Stavridis, eski Donanma Bakan Yardımcısı Cropsey, eski Dışişleri Bakanı Pompeo gibi savaş yanlıları Çin ile savaşılmasını ve Çin deniz ve hava kuvvetlerinin büyük zarar görmesini Amerikan üstünlüğünün devamı için neredeyse şart koşuyorlar. Stavridis hızını alamamış olmalı ki geçen Mart ayı içinde “2034: Gelecek Dünya Savaşının Romanı” isimli Çin ile savaşı öngören bir kitap yazdı. Yunan asıllı Amiral geçmişte dünyayı kana bulayan tüm faşist ve militer diktatörler gibi savaşı ve vahşeti insanlığın doğal bir süreci olarak görüyor ve Çin büyümeden dersini verelim diyor.
AMERİKAN KANINDAN TASARRUF
Amerika’nın savaş yanlıları çatışmayı kışkırtacak ve yanlarına quad’ın diğer üç unsurunu çekecek iki ana senaryo için Tayvan ve Güney/Doğu Çin Denizi senaryolarına odaklanıyorlar. Bu arada Çin ve Hindistan’ın Himalayalar sorunu nedeniyle savaştırılması hedefleniyor. İki ülke 1962 yılında savaşmıştı. ABD bu senaryoların hepsinde Çin Donanmasına zarar vermek için kendi gemi ve uçaklarından ziyade Japon, Avustralya savaş gemilerini kullanmayı planlıyor. Cropsey, Japon dizel elektrik/HBT denizaltılarının Çin için en büyük sorun alanı olacağını belirtiyor. ABD ve Japonya geleneksel emperyalist devletlerden İngiltere ve Fransa’yı yanlarına çekerek Çin’in Pasifik’te kuşatılmışlığı için destek arıyorlar. İngiltere başta ABD ile ortak kullandıkları Hint Okyanusu ortasındaki Diego Garcia ve BIOT (British Indian Territory) de askeri varlık gösteriyor. Fransa’nın Pasifik’teki topraklarındaki askeri yeteneklerin Çin’in kuşatılmasında kullanılmasını talep ediyorlar. Burada mevcut savaş gemileri ve uçakların yanısıra ek kuvvet konuşlandırmaları yapmalarını istiyorlar. Tabi gerek Fransa gerekse İngiltere ABD’nin bu tuzağına düşerek gülünç duruma düşüyorlar. Zira tetikler çekilirse karşılaşacakları yıkım orantısız olacak. Ellerindeki uçak gemilerini ve eskortlarını kaybetmek bir yana, yaralanan gemilerini yedeklemede bile zorluk çekecekler. Sanırım bölgeye dışardan gelen bir gücün başına gelenler konusunda Baltık Denizinden Kore – Port Arthur açıklarına gelen Rus Donanmasının Japon Donanması karşısında 1904 yenilgisini incelemeleri gerekir.
RUS ÇİN DOSTLUĞUNUN BOZULMASI HEDEFLENİYOR
Bu arada Rusya ve Çin arasındaki iş birliği ve stratejik ortaklığın bozulması için her türlü yol denenecektir. ABD düşünce kuruluşları Rusya ile ilişkilerin geliştirilmesi için Biden’a çağrı yapmaya başladılar. Çok uzak bir ihtimal olsa da bu konuyu zorlayacaklarını söyleyebiliriz. Ancak dikkatlerden kaçan durum, ABD Çin çatışmasının konvansiyonel silahlarla sınırlı kalmayacağı gerçeğidir. Amerikalı neoconlar nükleer savaş senaryolarını doğal görüyorlar. O nedenle insanlık ve doğa için son derece büyük tehdit oluşturuyorlar. Diğer taraftan Japonya gibi nükleer yıkımdan geçmiş ve acı çekmiş bir devlet göz göre göre bu senaryolara alet olabiliyor. Ya da Hindistan gibi yüzyıllarca emperyalizmin önce East Indian Company sonra Britanya Ordusu üzerinden sömürülmüş, büyük acılar çekmiş, ölümler görmüş ülkesi Çin’e karşı eski katilleriyle bir araya gelebiliyor. Asya Pasifik havzası 21. Yüzyılın güç dengelerinin şekilleneceği bir bölge. ABD çökerken Asya Pasifikten dünyayı ateşe vermemelidir. Nasıl ki 46 yıl önce Japonlara karşı nükleer silahların kullanılmasını isteyen Başkan Truman, Savunma Bakanı Smithson ile Kara Kuvvetleri Komutanı General Marshall varsa, bugün de Çin ile savaş isteyen ve nükleer silahların kullanılmasını doğal karşılayan çevreler ABD’de mevcut ve güçlüler. Bu çevreleri savaştan caydırmak insanlık görevidir.
AFGANİSTAN TUZAĞI VE GÖÇ SİLAHI
Türkiye, başta Afganistan, Orta Doğu ve Karadeniz olmak üzere ABD merkezli jeopolitik tuzaklardan uzak kalmalıdır. Afganistan’dan Türkiye’ye yönelik bir nevi kitle imha silahına (weapons of mass destruction) dönüşen kitlesel göç silahına (weapons of mass migration) asla izin verilmemelidir. Amerikalı hukukçu Kelly Greenhill, ABD başta olmak üzere emperyalist devletlerin göçleri yaratarak devletler üzerinde kendi çıkarları için baskı kurduklarını dile getiriyor. Suriye’den sonra Afgan göçü Türkiye için varoluşsal boyutta ciddi bir sorundur. İran ve Pakistan ile iş birliği içinde durdurulmalıdır. Çöken bir hegemonyanın dayatmalarına teslim olmak, yanan bir ormanın sönmesi için rüzgârın bitmesini beklemek gibidir.
CEM GÜRDENİZ