15 TEMMUZ ANLAŞILMALI

Cumhuriyetimiz, daha kuruluşunun ilk yıllarında ona çelme takmak isteyen bir takım gerici şer odaklarının hedefi haline gelmiştir.

Bunun son örneği, tehlikenin ne denli büyük olduğunun algınamaması neticesinde, 15 Temmuz 2016 FETÖ (Fethullahçı Terör Örgütü) darbe girişimidir.

1970’li yıllardan itibaren ülkemizin çok önemli kurumlarında gizlice teşkilatlanan bu silahlı dinci örgütün kalkışmasında, sorumluluk makamında bulunan egemen güçlerin gaflet ve dalalet içinde bulunmasının azımsanmayacak derecede rolü vardır.

Hoşgörü dilini kullanan bu örgüt, Gazi Meclisi bombalaması ve kendi halkına silah kullanmasının yanı sıra, askeri lise öğrencileri ve harbiyeliler ile vatani görevini yapmakta olan erleri bile kullanma yoluna giderek, az kalsın iç karışıklığa neden olacaktı.

Milli iradeyi hiçe sayan bu örgütün darbe girişimi, yurtsever Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) mensupları ve halkımızın sağduyusu ile kısa sürede bertaraf edilmiş, demokrasinin bir kez daha kesintiye uğraması engellenmiştir.

Darbe kalkışması, Türk siyasi tarihinde dönüm noktası olacak ve bugün de tartışılmakta olan bir dizi önemli kararların alınmasına zemin hazırlamıştır.

16 Nisan 2017 tarihinde yapılan refarundumla gerçekleşen Anayasa değişikliği ile Parlamenter Sistemden Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçilmesinin ilk adımı atılmıştır.

Yeni sistemle gerek yasama, yürütme ve yargı gerekse bakanlıklar ve onların devamı niteliğindeki taşra teşkilatlarında önemli sayılacak yapısal değişikliklere gidilmiştir.

Emir-komuta yapısının yanı sıra eğitim, hukuk ve sağlık sistemi tamamıyla değiştirilen TSK’da kendine düşen payı almıştır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Darbe Girişimi Araştırma Komisyonu’nun, FETÖ’nün iç ve dış bağlantılarını kamuoyunu aydınlatacak şekilde ortaya koyamadığı gerçeğiyle yüz yüze bulunmaktayız.

Güvenlik güçleri ve yargı başta olmak üzere devletin önem derecesi yüksek kurumları içerisine sızmış ve deşifre edilmemiş mensuplarına yurt içi ve yurt dışında sürdürülmekte olan operasyonlarda gözaltına alınanların sayısı ve nitelikleri, tehlikenin boyutunun geldiği nokta itibariyle dikkat çekicidir.

Manevra alanını sürekli genişletmiş olan bu örgütün, sistematik bir kararlılıkla uygulamaya konmuş bir plan çerçevesinde devlet kurumlarını ele geçirmeyi hedeflediği ve faaliyetleri bilinen bir gerçektir.

Kamuoyu tarafından başlangıçta pür dikkat izlenen davaların, son zamanlarda gündemden düşecek şekilde zemin kaybetmesi, devletin kurumlarında istenilen seviyede arınmanın yapılmadığı kuşkusu yaratır ki, herhalde en arzu edilmeyen sonuçta budur.

İhanet şebekesiyle iltisaklı, darbe girişimiyle irtibatlı, hüküm giymiş ve yargılanmakta olanların son tahlilde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne yapacakları en büyük hizmet örgütün oluşumu, yapılanması, gelişimi ve nihayetinde darbe kalkışmasına giden sürece ilişkin doğru ve net bilgiyi bir şekilde ifade etmeleridir.

Kaldı ki; kamuoyunun beklentisi bu yöndedir.

Patrona Halil ve Kabakçı Mustafa Paşa isyanları ile Menemen olayından farklı bir yapıda beliren FETÖ’nün siyasi, hukuki ve sosyal, haddi zatında psikolojik ve ekonomik boyutta analiz edilerek, nesilden nesile aktarılması oldukça önemlidir.

Dış mihraklarca günü geldiğinde kullanılma noktasında hareket eden ve kendisini maskeleyen bu tip yapılara karşı, TBMM’de siyasi mülahazalar dışında partiler üstü bir yol haritası oluşturulmalıdır.

Erklerin asli görevi, yasalarda vaz edildiği şekilde ekonomi ve ordusu güçlü, insan haklarına saygılı, demokratik, laik, sosyal ve hukuk devleti temelinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yönetmektir.

Türk Ulusu; artık gerçekleri görerek, bu ve buna benzer oluşumlardan uzak durmayı öğrenmelidir ki, tarih tekerrür etmesin.

Tabii ki, anlayana…

İSMET HERGÜNŞEN