BOĞAZLIYAN KAYMAKAMI KEMAL BEY’İN CENAZE TÖRENİ

1. Dünya Savaşı esnasında bazı Ermeniler, Osmanlı askerlerine karşı silah kullanınca Doğu’da yaşayan Ermeniler, Suriye ve Beyrut’a göç ettirildi. İstanbul’daki işgal güçler bu olayda etkili olanları yargılattı. Bunlardan biri de idama mahkum olan Boğazlıyan kaymakamı Kemal Bey’di. Şeyhülislamın fetvası ve Padişah Vahdettin’in onayı ile Kemal Bey 10 Nisan 1919 Perşembe günü idam edildi. Cenaze töreni bu milli bir ruha büründü. Rıfkı Atay o günü şöyle anlatır:
“Kemal’in cenazesi, İstanbul milliyetçiliğinin, bilhassa gençliğinin iç isyanını göstermeye fırsat olmuştur. Tıbbiyeliler, cesaretle öne atılmışlardır. Su ile zeytinyağı ayrılır gibi, bu idamı haklı bir ceza sayan saray ve işgal takımı ile onu cinayet sayan milliyetçiler ve halk takımı birbirinden ayrılmıştır.”
İdamı izleyen Samih Nafiz Tansu da şunları belirtecekti:

“Beyazıt Meydanı’nı on binin üstünde mahşeri bir kalabalık doldurmuştu. Yavaş yavaş darağacına yaklaşıyordu. Oldukça metin ve sakindi. Son sözünün olup olmadığı sorulunca halka şöyle hitap etti:
– Sevgili vatandaşlarım, ben bir Türk memuruyum; aldığım emri yerine getirdim. Yabancı devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adalet buna diyorlarsa kahrolsun böyle adalet!
Çocuklarımı asil Türk milletine emanet ediyorum; bu kahraman millet elbette onlara bakacaktır. Vatan uğrunda cephede ölen bir insan gibi şehit gidiyorum. Allah, vatan ve milletimize zeval (sona erme) vermesin. Amin.”
Halk hıçkıra hıçkıra ağlıyordu, meydan tam bir matem manzarası almıştı.
O günleri bire bir yaşayan Yüzbaşı Selahattin’in notlarından İlhan Selçuk olayı bize şöyle anlatıyor:
“Tıbbiyeliler arasında Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’e görkemli bir cenaze töreni yapılmak eğilimi artıyor. Tıbbiyeliler çelenk hazırlamışlar, üstüne ‘Milli şehit ve Kahraman Kemal Bey’ e’ diye yazmışlardı.
Cenaze kapıya çıkarılınca imam:
– ‘Kemal Bey’i nasıl tanıdınız?’ diye sordu.
O zaman bir çığlık koptu:
– ‘Kahraman tanırız, vatanperver tanırız, milli şehit tanırız.’
Pencerelerdeki kadınlar hıçkırıklarla cenazeyi selamladılar. Kahve ve dükkan sahipleri kepenklerini indirip selam durdular. Cenaze töreni milli bir isyana dönüştü. Tabutun omuzlarda taşınması adet olduğu halde, törene daha büyük önem vermek amacıyla, bu kez tabut başlar hizasından daha yukarıda, eller üzerinde taşındı.
Namazdan sonra Yoğurtçu’daki Mahmut Baba Mezarlığı’na yöneldik. Bir tıbbiyeli çok heyecanlı bir nutuk söyledi. Sonra Deniz Yarbay İsmail Hakkı Bey söz aldı:
‘Kemal’ in mezarı her Türk’ün kıblegahıdır, yönümüzü gösteren bir aydınlıktır, dedi.’
Bir Tıp Fakültesi öğrencisi şöyle bağırıyordu:
‘İngilizleri Odesa’dan attılar; haydin biz de İstanbul’dan kovalım. Ne bekliyoruz? İngiliz’i atmak borcumuzdur. Felaketimizi hazırlayan İngiliz’i yok etmek zorundayız.’ “
Ruhu şad olsun.

MUSTAFA SOLAK