İDEOLOJİK KÖRLÜK

Yeni ve bir ulus devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin genç neslinde tarih bilinci oluşturulmasını ve güçlendirilmesini milli bir politika olarak gören Atatürk, şöyle diyecektir.

“Bütün cihan bilmelidir ki; artık bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır. O da millî egemenliktir. Yalnız bir makam vardır. O da milletin kalbi, vicdanı ve mevcudiyetidir.”

İşte bugün 23 Nisan 2022.

Genel kurul salonunda “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” ifadesinin yazılı olduğu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışının 102. Yıldönümü.

Çocukluk hayatımız; öğrenmek ve gelişmek kadar eğlenmenin ve çoşkulu olmamızı da gerektirdiği bir süreçtir.

Kız erkek öğrenci ayrımının yapılmadığı bu dönemlerde, ülkenin kurucusu ve kurtarıcısı Atatürk’e minnet duygularını sunacak şekilde tüm öğrenciler, öğretmenleri nezaretinde üstlenmiş olduğu rolün en mükemmelini gerçekleştirme çabası içerisine girerdi.

O günün anısına, ay yıldızlı bayrağımız ile gelincik bahçesini andıran ülkemizin dört bir yanında, öncesinde stad ya da açık alanlarda, sonrasında okullarda günün anlam ve önemine uygun, tarih zemininde görsel ve zihinsel zenginlikte törenler yapılırdı.

Şiir ve kompozisyon yarışmalarında dereceye girenler ödüllendirilir, halk oyunları ekipleri yöresel oyunları oynar, dans ve müzik gösterileri sunulur, tiyatro eseri ve piyesler sahnelenirdi.

“Bugünün küçükleri yarının büyükleri” bir hafta boyunca değişik meslek gruplarını içeren kıyafetleri içinde geleceğe ait hayat çizgilerini üç aşağı beş yukarı belirlerdi.

“İstiklal Marşı” ile başlayan kutlamalar, heyecan içerisindeki tüm çocukların “Atatürk’e Andımız” ve “Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi”nin okunmasıyla sona ererdi.

Bir şenlik havasında kutlanan bu bayramda, dünya çocuklarının katılımıyla da Atamızın “Yurtta Barış Cihanda Barış” ilkesi tek bir ağızdan tüm dünyaya haykırılırdı.

Şimdilerde mi!…

İçi boşaltılan egemenlik kavramı, alışveriş merkezlerine sığdırılan çocuk bayramı…

Üzülerek belirtmeliyim ki; çocukluğumuz ve gençliğimizin en güzel anıları arasında yer alan 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos ve 29 Ekim kutlamalarında eski çoşkunun kalmadığı bir gerçek.

Küresel salgın ve türlü bahanelerle, son zamanlarda alabildiğine sönük bir havada ve sıradan programlarla baştan savma kutlanmaya çalışılmaktadır.

Kutlamalardan rahatsızlık duyanlar, ellerine geçirdikleri dönemsel iktidar gücünü kullanarak hazımsızlıklarını ve husumetlerini göstermektedir.

Bağnazlık içeren zihniyet, milletimizin yekvücut elde ettiği askeri, siyasi, ekonomik ve sosyal sahada yarattığı tarihi yıpratma çabası içindedir.

Mustafa Kemal’in önderliğinde gerçekleştirilen istiklal mücadelesinde en önemli dönüm noktası, meclisin 23 Nisan 1920’de açılmasıdır.

Türk Ulusunun oluşturduğu irade ile o günün zor şartlarında “Kuvvetler Birliği” temeline göre kurulan Birinci Meclis; ulusal bir devlet kurulması sorumluluğunu kendi üzerine alarak tarihi bir görev üstlenmiştir.

Türk İstiklal Harbi ile ilgili kararların alınmasında, “ulusumuzun tek temsilcisi” olmuştur.

Her türlü tehdit ve zorluk göze alınarak takip eden günlerin dehşet, vahşet ve acılarla dolu olayları, yurttaşların vatanını düşmandan kurtarma duygularını kamçılayarak “Milli Birliğin” yeniden canlanması sağlanmış ve onun kıvılcımı oluşturulmuştur.

“Ulusal egemenlik öyle bir ışıktır ki, onun karşısında zincirler erir, taht ve taçlar yanar yok olur” diyen Mustafa Kemal, bir avuç insanla Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarak mazlum memleketlere yol açmıştır.

Cephelerde başkomutan, çağdaş bir devlet yaratma ülküsünde siyaset ve fikir adamı, antiemperyalist, devrimci ve cumhuriyetçi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yakmış olduğu özgürlük ateşiyle Anadolu yeniden hayat bulmuştur.

Her daim hatırlanmalıdır ki; egemenliğin kişi ya da zümreye değil ulusa ait olması demokrasinin ve özgürlüklerin yaşatılabilmesi açısından son derece yaşamsal öneme sahiptir.

Bilimsel tabanlı eğitimle yetişmiş, eleştiren, sorgulayan, gerçeğe yönelmiş, çağdaş toplumsal değerleri her alanda yerleştirmiş, emeğe saygılı, sorunlara duyarlı bireylerden oluşan toplumlar, gerçek demokrasiyi yaşatabilirler.

İşte o zaman; Atamız ve yol arkadaşlarının uğraşları hedefini bulmuş olacaktır.

Son sözse; “Bugün dünya hala dönüyorsa, çocuklar sayesindedir”

İSMET HERGÜNŞEN