Birkaç yıldır iletişim eksikliği yaşanan ve son günlerde diyalog içeren görüşmeler sürerken, Süveyş Kanalı’nda meydana gelen deniz kazası bakışların bir kez daha Mısır’a çevrilmesine neden oldu.
Boyu 400, eni 59, su çekimi 15.7 metre olan 4 futbol sahası büyüklüğündeki Ever Given isimli geminin baştan 112, kıçtan 36 metre karaya oturması, dünya deniz ticaretinin yüzde 14’üne tekabül eden geçişlerin yapıldığı kanalı çapraz bir şekilde kapatarak, gemi trafiğini işlemez hale getirdi.
Kazanın oluşumuna, “geminin, sert rüzgarlar ve toz fırtınası arasında yönlendirme yeteneğini kaybettikten sonra ani kuvvetli bir rüzgarın gövdesinin su yolundan sapmasına” neden olduğu yönündedir.
Halihazırda; dokuz römorkör ve kumu çıkartan bir kepçe marifetiyle, Ever Given’in yüzdürülme çalışmalarına devam edilmektedir.
Kanal giriş sırası beklemekte olan onlarca geminin rotasını da Afrika Boynuzu’na çevirerek Akdeniz’e seyretmesi, yolculuğu 14 gün ve 8 bin 500 kilometre uzatması bir yana, gemiler için bir yeni tehlike de intikalleri esnasında korsanlarla karşılaşılabilecek olmalarıdır.
Avrupa, Asya ve Afrika gibi üç kıta üzerinde hakimiyet alanı bulunan ve 17 Kasım 1869’da inşaası tamamlanan Süveyş Kanalı 193 km uzunluk, 205 metre genişlik ve 24 metre derinlikle son haline ulaşmıştır.
Akdeniz’i Kızıldeniz’e bağlayan ve hemen hemen tüm ulusların ticaret ve askeri gemilerinin gece ve gündüz geçiş yaptığı kanalda herhangi bir sınırlama yoktur.
Yüzdürülme aşamasına geldiği belirtilen geminin dünya deniz ticaretini bir müddette olsa sekteye uğratacağı gibi kanalın açılmasına kadar gidecek sürede, Mısır üçüncü en büyük döviz girdisinden de mahrum kalacaktır.
Günümüzde kıyısı olsun olmasın tüm ülkelerin ilgi alanı haline gelen denizlerde güvenlik ve seyir emniyetinin sağlanması, devletlerin en temel zorunluluklardan biri haline gelmiştir.
Bu meyanda; Birleşmiş Milletler bünyesinde bir “danışmanlık” birimi olarak faaliyet gösteren Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) deniz seyir güvenliği yönünden gerekli teknik önlemleri almak ve buna ilişkin uluslararası normların düzenlenmesine yönelik,
• Denizde Can Emniyeti Uluslararası Sözleşmesi (SOLAS),
• Denizlerin Gemiler Tarafından Kirletilmesinin Önlenmesine ait Uluslararası Konvansiyon (MARPOL),
• Uluslararası Güvenli Yönetim (ISM),
• Uluslararası Gemi ve Liman Tesisleri Güvenlik (ISPS) Kod vb. yayımlamıştır.
Deniz kazalarına yönelik yapılan analizler neticesinde, yüzde 90 insan hatası ön plana çıkarken, diğer iki hususta çevresel faktör ve deniz araçları ile acil durum ekipmanlarının yetersizliğidir.
Yakın bir geçmişte Beyrut ve Cidde limanında vuku bulan patlamalar ile Süveyş Kanalı ve dünyanın değişik bölgelerinde meydana gelen kazalar dikkate alındığında; son yıllarda yapılan yatırımlar ve trafik düzenine ilişkin gerçekleştirilen tüzük değişikliklerinin, başta Türk Boğazları olmak üzere ülkemiz deniz ve seyir güvenliğine yönelik güvenirliliği bir hayli artırdığıdır.
Süveyş Kanalı’ndan geçişlerin 14 gün kadar bir zaman kazandırmasının yanı sıra gemi işletme ve idame maliyetlerinde de tasarruf edilmesi göz önüne alındığında, İstanbul Boğazı’na paralel ve daha uzun olan “Kanal İstanbul”un hangi maksada hizmet edeceği belirsizliğini korurken planların alelacele askıya çıkartılması da oldukça manidardır.
Yapılması planlanan kanalın ekonomik, çevre ve yaşamsal boyutlarıyla kamuoyunda genel bir uzlaşı sağlanamamasının ötesinde “Montrö Boğazlar Sözleşmesi”nin de bu sancılı dönemde tartışmaya açılması, ülkemize zarar vereceği gibi hegonomik güçlere yeni bir çatışma alanı yaratacağı da olasılık dahilinde görülmelidir.
Süveyş Kanalı’nda meydana gelen olay hem Kanal İstanbul projesine hem de Denizcilik Sektörü’nün tüm bileşenlerine “bir musibet bin nasihattan yeğdir” ifadesinde yer bulduğu gibi yeni bir bakış açısı getirecek mi? Onu da önümüzdeki günlerde göreceğiz
İSMET HERGÜNŞEN