Temmuz ayları ulusumuza siyasi, hukuki ve ekonomik açıdan pek çok an yaşatmıştır.
Anadolu ve Kıbrıs coğrafyasında yok edilmek istenen bir ulusu yeniden özgürlüğüne ve ana vatanlarına kavuşturan “Lozan Barış Antlaşması” imzalanmış, “Kıbrıs Barış Harekatı” gerçekleştirilmiştir.
Bir deniz ülkesi olma mecburiyetinde hisseden genç Türkiye Cumhuriyeti Devleti, hak ve menfaatlerimizin korunması için olmazsa olmaz önemdeki denizlerle buluşmuştur.
İşte bu yönde atılan ilk adım, 1 Temmuz 1926’da yürürlüğe konan “Kabotaj Kanunu”dur.
Böylece asırlardır sürdürdüğü bir geleneği ve tarihsel geçmişi olan Türk denizciliği, yabancıların kapitülasyonlar dolayısıyla devraldığı deniz varlığına yeniden sahip oluyordu.
Basit bir yasa ilanı gibi düşünülse de, o günün koşullarında bu hakkın, nasıl büyük zorlukların üstesinden gelinerek yurttaşlarımıza verildiği açık ve net bir şekilde görülecektir.
Kabotaj hakkımız; sadece ülkemiz limanları arasında gemi işletme hakkının elde edilmesi değil, gemi adamından gemi inşa sektörüne kadar birçok sektörel alanın gelişmesi, bütünleşik bir ekonomik ilişkiler ağının modern dünya ile entegre edilmesidir.
Üç tarafı denizlerle çevrili ve sahil şeridi 8 bin 333 km olan denizlerimizdeki Kabotaj Kanunu, 20 Temmuz 1936 yılında imzalanan “Montrö Boğazlar Sözleşmesi”ne giden sürecin de yapı taşlarından birini oluşturmuştur.
Ukrayna Savaşı’nın olanca hızıyla devam ettiği bu günlerde, Karadeniz’in güvenliği ve bölgedeki barış ikliminin devamı açısından sözleşmenin önemi bir kez daha ortaya çıkmıştır.
“Karadeniz, Ege ve Akdeniz’deki deniz ilgi ve yetki alanlarımızı kapsayan vatan” anlamına gelen “Mavi Vatan” kavramı ile durumsal farkındalık yaratılmış ve Denizcilik Gücümüzün kamuoyu nezdinde olumlu yönde algılanması mümkün olmuştur.
Sorunlarına rağmen denizciliğimizin geldiği nokta “Evet …
Yeterli mi?..
Pek tabii ki hayır…
“Dünya’ya hakim olmanın yolu, denizlere hakimiyetten geçer“ demiş, Kaptan-ı Derya Barbaros Hayreddin…
Bu hedefin gerçekleştirilmesi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Denizci Millet ve Denizci Ülke” vizyoner yaklaşımıdır.
Yapılması gerekenler mi!…
- Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Ulusu’nda tek sesliliğin oluşması için “Mavi Vatan Siyaset Belgesi” hazırlanmalı
- Zorunlu Eğitim Sistemi’nin her 4 yıllık dönemine “Denizcilik ve Türk Denizciliği” müfredata konulmalı
- Sahil şeridindeki genç nüfus denizcilik mesleğine özendirilerek, “gemi adamı ihracı” ülke politikası olarak görülmeli
- Yabancı bayraklı gemi ya da şirketlerde çalışan gemi adamlarına yürürlükteki mevzuata uygun “sosyal güvenlik yasası” çıkartılmalı
- Türkiye’nin denizlerdeki hükümranlık haklarını yok sayan dayatma ve tehditlere karşı “kararlı ve güçlü bir duruş” sergilenmeli
- “Sismik araştırma ve sondaj gemilerinin faaliyetleri” her üç denizde aralıksız sürdürülmeli
- “Kabotaj Kanunu” ve “Montrö Boğazlar Sözleşmesi” lafzına uygun ve titizlikle uygulanmalı
- Karadeniz’de barış ve istikrarın idamesi için “Karadeniz İş Birliği Görev Grubu (Blackseafor)” yeniden aktif hale getirilmeli
- Çevre denizlerde Deniz Ticareti ve Turizmini kontrol altına alacak “Türk tipi yeni gemi ve yat inşa projeleri” teşvik edilmeli
- Ticaretimizin %75’inin deniz yoluyla gerçekleştirildiği göz önüne alındığında, deniz taşımacılığı “Türk bayraklı gemiler” tarafından yapılmalı
- Küresel ticarette avantaj elde edebilmek için limanlarda “Digital Dönüşüme geçilmeli” ve “Demiryolu Taşımacılığına” entegre edilmeli
- Konaklamalı Turizm, “yat turizmi”ni içermeli
- Balıkçılık sektörü “açık denizlere” yönlendirilmeli
- Deniz salyası (Müsilaj)’nın olumsuz etkilerinden korunulması için sorunlu deniz alanlarımızda “su ürünleri avcılığına kısıtlama getirilmeli”
- Sahil ve deniz geçiş kaynaklı kirliliğin önüne geçilecek şekilde “cezai yaptırımlar ağırlaştırılmalı ve tahsili yapılana kadar faaliyetleri durdurulmalı”
- “21 Eylül Dünya Temizlik Günü” faaliyetlerine her aşamadaki öğrencilerin zorunlu katılımı sağlanarak, temiz deniz ve çevre bilinci oluşturulmalı
- 1 Temmuz gününü içerecek şekilde 0 ve 5’li yıllarda İstanbul-İzmir-Mersin-Samsun illeri öncelikli olmak üzere iç ve dış turizme ivme kazandıracak olan “Denizcilik Festivali” geleneksel hale getirilmeli
- Tüm denizcilik faaliyetlerinin tek elden yürütülmesini sağlayacak şekilde “Denizcilik Bakanlığı” kurulmalı veya yeni hükümet sisteminde “Deniz Politikaları Kurulu”na yer verilmelidir.
Son sözse; “Mavi Vatan söylem değil, eylem gerektirir…”
Türk Ulusu’nun “1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramı” kutlu olsun.
İsmet Hergünşen