Kazanan kaybeden kim?

“Savaş, siyasetin başka yollardan devamıdır” diyen Prusyalı Carl Von Clausewıtz’in fikrini içselleştirmiş RF (Rusya Federasyonu)’nin, kuvvet ve kudretinin büyümesini amaçlayan politikasında “Barış savaşa, savaş barışa araç kılınmıştır”

Vladimir Putin’in işbaşına gelmesinden sonra jeopolitik ve ideolojik kaygıları nedeniyle uygulanan politika, Sovyet dönemine yakın benzerlikler göstermektedir.

Rus stratejisinin tarihte en büyük özelliği, yayılma politikası ve stratejisinde hiçbir değişiklik olmamasıdır.

Ukrayna Savaşı’nda, Rus siyasi iradesinin askeri stratejiye sürekli etki etmesi ve politika aracı olarak kullanılması bir kez daha kendini göstermiştir.

Milliyetçiliğin etkisiyle, eski şaşalı günlerine kavuşmak için hamle üstüne hamle gerçekleştiren ve toparlanma emareleri veren RF kontrol ve nüfuz alanlarını genişleterek,  kudretini daha da ileri götürme çabasındadır.

“Tahıl koridoru antlaşması” ile dünyaya barışcıl bir devlet görüntüsü verirken Luhansk, Donetsk, Zaporijya ve Herson bölgelerini ilhak etmekten geri adım atmadı.

Soydaşlarının ötesinde zengin kömür yatakları, bol su kaynakları, tarım arazileri, birçok liman ve fabrikalar ile nükleer santralinin bu bölgelerde bulunması dikkate değerdir.

Günümüzde yaşananların başlangıç noktası, 2014 yılında Kırım’ın ilhak edilme sürecinde ABD Başkanı Barack Obama’nın “Bölgeden güç kullanarak çıkarılmaları yönünde bir beklentisi olmadığı” ifadesidir.

O günlerde, Kırım Türkleri nedeniyle en güçlü kınamanın Türkiye’den geldiğini ve Batı’nın sessizliğini, tarihe bir kez daha not düşmemiz gerekir.

2008 yılında 83 olan federal sayısı, Kırım’ın ilhakı ve Sivastopol’un katılımıyla 85’e yükselmiştir.

Her iki yer; uluslararası arenada Ukrayna’nın parçası olarak kabul edilirken, 1VİKİPEDİ’ye göre RF’ye ait görünmesi ilginçtir.

Joe Biden ile Putin arasında yapılan 16 Haziran 2021 Cenevre ve savaşın hemen öncesindeki telefon görüşmeleri caydırıcı bir etki yaratmadığı gibi olayları doğru bir zeminde analiz edemeyen Ukrayna, ağır bedeller ödemeye maruz bırakılmaktadır.

Yaptırımlarla  kısa sürede Rusya’yı dize getireceğini sanan ABD başta olmak üzere Batı Dünyası, ilhakları kınama ötesine de geçememiştir.

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, NATO, bu savaşın bir parçası değil. Rusya’nın ilhak hamlesi en ciddi gelişme. Gerekli desteğimizin süreceği Ukrayna’nın üyeliğini kabul etmemiz henüz mümkün değil.” diyerek, Volodimir Zelenski’yi hayal kırıklığına uğratmıştır.

RF Devlet Başkanı’nın ilhak töreninde ulusalcı zeminde yaptığı konuşma, dikkat çeken mesajlar içeriyordu.

Aldıkları bölgeleri asla tartışmayacağını ve ülkesinin sömürülmesine asla müsade etmeyeceğinin altını çizerken, yaptırımların zorlamadığını vurguladı.

İşgali meşru bir zemine oturtmaya çalıştığı gibi hedefe ulaştığını, yaptırımlar ötesine geçilecek bir davranışa sert müdahalede bulunulacağının sinyalini vermekten geri adım atmadı.

Satır aralarında ülke güvenliği başta olmak üzere eski SSCB sınırlarının dışındaki yurttaşlarından asla vazgeçilmeyeceği ve Rus kimliğinin bozulmayacağını belirtti.

Savaşın uzama olasılığını azaltmak için nükleer savaş kozunu gündeme getiren ve hedefine Anglo Sakson ittifakını koyan Putin, Avrupa ile kapıları aralamayı da ihmal etmedi.

Geniş katılımlı yapılan toplantı Kremlin Duvarları dışına Kızıl Meydan’a taşınırken, Kırım ile birlikte beş bölgenin sonsuza dek RF’ye bağlı kalacağını “Hurra Hurra Hurra”  sözleriyle de pekiştirdi.

Soğuk Savaş dönemi sonrasında epeyce mevzi kaybeden RF, yakın geçmişte yaptığı hataları tekrar etmek istemediğini, uluslararası camiaya bir kez daha göstermiştir.

Batı yaptırımları RF içinde derin bir öfke yaratsa da, yaptırım stratejisinin geri tepmesinin yanı sıra acı ve ıstıraba  dayalı Rus Halkı’nda, milliyetçiliği körüklemesi beklenmelidir.

Uzun sürecek bir savaşın RF için maliyeti azımsanmayacak derecede olacak, hatta sosyal çalkantılara bile yol açabilecektir.

Rusya’dan gelen petrol ve gaz arzındaki azalış, alternatif alanlardaki enerji yetersizliği ve OPEC+ grubunun almış olduğu son karar, önümüzdeki dönemde AB için sorun yaratabilecektir.

Tarafsızlık statüleriyle rahat olan İsveç ve Finlandiya, NATO’ya katılım kararıyla, ileriki yıllarda RF baskısını fazlasıyla hissedecekler ve muhtemeldir ki; pişmanlık duyacaklardır.

Batı dünyası yıpratma savaşını stratejik bir seviye çıkartamadığı taktirde, savaşın seyrinin kısa vadede değişmesi pek de mümkün görünmüyor.

Gelinen son durum; ABD kıtasında her zamanki gibi rahat, İngiltere adasında pek de huzurlu ve Avrupa ise kaos ortamında.

Son sözse; “Kazanan herşeyi alır, kaybeden düşmeye  mahkumdur.

İsmet Hergünşen

Not 1; Wikimedia Vakfı, Vikipedi Ansiklopedisi’ni bünyesinde barındıran ve ABD’nin Florida eyaletindeki bir vakıftır.

Not 2; Slayt Anadolu Ajansı’ndan alıntıdır.