Bugün Türk tarihinin en şerefli sayfalarından birisini teşkil eden Çanakkale Deniz Zaferinin 108. Yıldönümü. Çok güçlü ve şımarık bir istila armadasına, coğrafyanın, kahramanlığın ve yaratıcılığın zirvesinde denizde verilen büyük dersin yıldönümü. Tarihsel çağlayan etkilerinin art arda yaşandığı bir dönemin başlangıcı. 18 Mart 1915 günü boğazı zorlayan müttefik filo, Nara Burnunu dönebilseydi bugün bambaşka bir dünyada yaşıyor olacaktık. Rus Romanov hanedanı yıkılmamış, Sovyetler Birliği oluşmamış, Soğuk Savaş yaşanmamış olacaktı. Çanakkale’de kara harekâtına ihtiyaç kalmayacağından Mustafa Kemal büyük bir kahraman olarak tarih sahnesine çıkmamış ve dolayısı ile Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmamış olabilecekti.
Boğazın savunmasını donanmasız Osmanlı mayın hatları ve kıyı top bataryaları ile müştereken sağlayacaktı. Aklı başında kurmaylara ve geçmişte yapılan değerlendirmelere göre Kepez ile Nara arasındaki Dar Boğazı geçmeleri neredeyse imkansıza yakındı. Ancak Churchill ve çevresi Balkan Harbindeki Osmanlı ordu ve donanmasının etkinliğine göre durum muhakemesi yapmıştı. Osmanlı savunması 3 Kasım 1914- 7 Mart 1915 arasında boğazda 377 mayın ile 10 mayın hattı tesis etmişti. Boğaz top bataryalarında değişik çapta 230 top vardı. En iyilerinin atış menzili, 7-8 km civarındaydı. Müttefik filonun 18 muharebe gemisi ve 270 namlusuna karşılık, Anadolu ve Rumeli’de 14 sabit tabyadaki Türk toplarının sadece 82’si istila donanmasının toplarına karşılık verebilecek nitelikteydi. Cephane yarı yarıya azalmıştı. Alman yardımları dahil her olanak kullanılıyor, bataryalar, mayınlar, torpidolar büyük hesaplaşmaya hazırlanıyordu
Müttefik Donanması Türk savunmasını küçük görüyordu. Donanmanın muharebe gemilerinin büyük ateş gücü ile kıyı tabyaları susturulacak, kruvazör ve muhriplerin namluları mayın tarama gemilerine en büyük tehdidi oluşturan hareketli hafif toplar ve obüsleri susturacak, böylece deniz kontrolü sağlanarak mayın tarama gemileri sahaya girecek ve mayınlar taranacaktı. Sonuçta hedef Kilitbahir-Çimenlik Burnu arasındaki dar boğazda 800 metre genişliğinde bir geçiş kanalı açmak ve Marmara’ya müttefik donanmasını sokmaktı.
Amiral Carden 19 Şubat’ta ilk büyük saldırıyı başlattı. Ancak mayınları taramaları çok zordu. Türk Seyyar topları, mayın tarayıcılara izin vermiyor, yara alan ve batan tarama gemilerinin sivil personeli görevden kaçıyordu. Bahriye Bakanı Churchill, Müttefik Filo Komutanı Koramiral Sackville Carden üzerinde baskısını artırıyordu. Carden ise kendinden emindi. 2 Mart 1915 günü Churchill’e çektiği telgrafta 20 Mart’ta İstanbul’dayız, diyordu.
NUSRAT MAYIN GEMİSİ’NİN ROLÜ
7 Mart 1915 sabahı dünya tarihinin kaderini değiştirecek bir olay şekilleniyordu. O sabah 400 tonluk küçücük Nusrat mayın gemisi üzerindeki 26 Alman yapımı Karbonit mayını Erenköy Koyunda kıyıya paralel 11. hatta dökme emri aldı. Gece yarısından sonra hareket edecekti. O gün, 19 Şubat’ta başlayan bombardıman harekatının 11’incisi yapılmıştı. Tüm gayretlere rağmen İngiliz ve Fransızlar mayınları tarayamıyor, Boğazın 10 mili ötesine geçemiyorlardı. 25 Şubattan itibaren başlattıkları mayın tarama harekâtı tam bir felaketti. Tarayabildikleri mayın sayısı 15’i bulmuyordu. Balıkçı gemilerinden (trawler) bozdukları tarayıcılardaki siviller kısa süre sonra isyan etti. Yerlerine gönüllü bahriyeli personel buldular. Son derece zor bir tablo ile karşı karşıya idiler. 21 İngiliz ve 14 Fransız mayın tarayıcı gemi Türk Topçusu koruması altındaki mayın hatlarına yaklaşamıyordu. Her deneme can ve mal kaybıyla sonuçlanıyordu.
18 Mart sabahı büyük saldırı başladı. Boğazı sadece su üstü kuvveti ile zorlayarak geçebileceklerine inanmaları ve savaş planını bu hipotez üzerine kurmaları en büyük hatalarıydı. Coğrafyanın, kahramanlığın ve yaratıcılığın buluşması İngiltere’ye tarihin en büyük dersini verdi. 18 Mart 1915 günü tarihsel kelebek etkilerinin art arda yaşandığı bir gün oldu. İngiliz ve Fransız deniz tarihlerinin en büyük yenilgilerinden birisini aldığı gün oldu. Namlu ve Mayının kan kardeşliği emperyalizme hayal edemeyeceği bir tokat attı. Sabah 1030 sularında başlayan harekât plana göre giderken 13:45’te Fransız Bouvet zırhlısının Nusrat’ın mayını ve Baykuştepe’nin top mermisiyle yara alıp 3 dakika içinde batışı her şeyi değiştirdi. 630 kişi boğularak ölmüştü. Ardından önce İngiliz zırhlıları HMS Irresistable ve sonra HMS Ocean mayın yarası aldılar ve battılar. Amiral De Robeck 16:35’te geri çekilme emri verdiğinde 3 batık, 3 ağır yaralı ve harekattan sakıt 3 gemi ile Anglosakson ırk, deniz tarihindeki en büyük mağlubiyetini tatmıştı. Bunu tattıranlar küçük gördükleri Türklerdi. 18 Mart 1915 tarihi Kraliyet Donanmasının harp ceridesine şu ifadeler ile kaydedildi: ‘’Kraliyet Donanması tarihinde ilk kez 24 saat içinde iki büyük zırhlısını kaybetti.’’
CHURCHILL’IN KUMARI
Gelibolu Kampanyasının mimarı Churchill’in Bahriye Bakanı olduğu liberal Asquith hükümeti 18 Mart faciasından 2 ay sonra 25 Mayıs 1915’ de istifa etmek zorunda ve muhafazakâr parti ile koalisyona mecbur kaldı. Denizden geçilemeyince karadan bir istilaya karar verildi ve bu macera da hezimetle sonuçlandı. 25 Nisan 1915 ve 6 Ocak 1916 arasındaki 9 ayda Gelibolu yarımadasındaki kara harekâtında 29 bin İngiliz ve İrlandalı ile 11 bin Avustralyalı ve Yeni Zelandalı asker dâhil yaklaşık 58 bin müttefik askeri hayatını kaybetti. Bu felaket de Asquith liderliğindeki hükümetin düşmesine neden oldu ve Lloyd George Başbakanlığında muhafazakârlar iktidara geldi. Churchill, tabur komutanı olarak Yarbay rütbesinde orduya geri döndü. Ama en kötüsü İngiliz maliyesinin durumuydu. Amerikan bankerlerine olağanüstü boyutlarda borçlanmışlardı. Güneşin batmadığı imparatorluk neredeyse askerlerin maaşlarını ödeyemeyecek duruma gelmişti. Gelibolu felaketinden sonraki dönemde sterlin % 67 değer kaybetmişti.
Trafalgar kahramanı İngiliz Amiral, Horatio Nelson, 19’uncu yüzyıl başında “istihkâmlara taarruz eden gemi, delidir” diyordu. Yani savunması güçlü dar bir boğaz veya tahkim edilmiş bir kalenin bulunduğu limana, zorla girmeye çalışmayın diyordu. Nelson bunu söylediğinde henüz yelkenden sitime geçilmemiş, gemi topları demir gülleler yerine patlayıcı taşıyan mermilere geçmemişti. 18 Mart 1915 sabahı İngiliz savaş gemileri rehberliğinde Çanakkale Boğazı açıklarına gelen müttefik filo, Nelson’ın prensibine tamamen aykırı bir strateji içinde 34 parça büyük savaş gemisi ile şimdiki adıyla Mehmetçik Fenerini iskeleden bordaladı. Mayın, kara top bataryaları ve mania ağları ile tahkim edilmiş Çanakkale Boğazında, Bahriye Bakanı Winston Churchill direktifleri ile hareket eden müttefik donanma, emperyalizm tarihinin en büyük deniz felaketine hızla yaklaşıyorlardı. Churchill’in kumarının nedeni Türklerin boğazı savunmayacakları ön kabulüne dayanıyordu. Balkan bozgununda üç ay içinde donanmasızlık nedeniyle Yunanistan’a adaları kaybeden ve Bulgar ordularını ancak Çatalca’da durdurabilen Türk ordusunun ve donanmasının düştüğü acıklı durum ortada idi. Çok değil henüz üzerinden 2 yıl geçmişti. Türkler istila donanmasını Ege’de karşılayacak ne suüstü gemisine ne de denizaltılara sahipti.
Churchill bu duruma rağmen elindeki her şeyi Boğaza sürdü ve kumarın sonu felaketle bitti. Nusret’in 26 mayını ile sahil bataryalarının yiğit topçuları Churchill’i fena yendi. Ancak burada zaferle sonuçlanan süreçten ne kadar gurur duyuyorsak, bu zafere neden olan başlangıçtan da bir o kadar ders çıkarmamız gerekir. Churchill’i kumara iten temel neden donanmasızlık ve zayıf bir ordunun yarattığı psikolojik etki olmuştur. Hatırlatalım savaşlar demir ve kanla yapılır. Donanma demirdir.
EMPERYALİZME 6 TOKAT
Şüphesiz emperyalizmin en büyük zafiyeti kibir ve yenilmezlik duygusudur. Bu zafiyet, köklü milletler tarafından hiç beklenmedik zamanlarda fırsata çevrilir. Türkler o dönemin acımasız İngiliz emperyalizminin denizdeki öncü birliğine İzmir Yenikale geçidinde 10 Mart 1915 günü ilk tokadını attı. İkincisi, 18 Mart 1915’te Çanakkale’den geldi. Üçüncüsü Yarbay Mustafa Kemal liderliğinde Türk tarihinin en büyük savunma mücadelesi sonucunda 9 Ocak 1916 günü Gelibolu yarımadasından geldi. Dördüncü tokat 29 Nisan 1916 günü Kut-Ul Amare’den geldi. İngiliz generali Towsend, 14 bin askerle Türklere teslim oldu. Beşinci tokat 9 Eylül 1922’de İzmir’de, altıncı tokat 6 Ekim 1923’te İstanbul’da geldi.
18 Mart Çanakkale Deniz Zaferimiz Tüm Milletimize Kutlu Olsun. Bu zaferin108. Yıldönümünde başarıya neden olan başta Müstahkem Mevki Komutanı Cevad Paşa, Nusret Komutanı Yüzbaşı Tophaneli Hakkı, Mayın/Torpil Grup Komutanı Binbaşı Nazmi ile 11 hatta 403 mayın döşeyen kahraman mayıncılarımızı, 7 Mart gecesi Karanlık Limana gizlice döktüğü 26 mayınla stratejik baskın yaratan Nusrat Komutanı ve mürettebatını, 21 tabya ve bataryada istila filosuna ölüm kusan deniz ve kara topçularımızı, gece boyunca aydınlattıkları denizde kuş uçurtmayan ışıldakçılarımızı, yaptığı aşırtma atışlar ile Saroz’daki İngiliz gemilerine zor anlar yaşatan Barbaros Zırhlımızı, kısıtlı imkanlarla keşif uçuşlarını sürdürebilen tayyarecilerimizi, yerleşim birimlerine defaten mermi düşmesi ve ölümcül infilaklara rağmen direnme ve dayanma gücünü kaybetmeyen Çanakkale ve Gelibolu halkını sergiledikleri emsalsiz fedakârlık ve vatan savunmasındaki kararlılıkları nedeniyle büyük bir takdir ve vefa ile selamlıyorum. Şehitlerimize ve gazilerimize rahmet diliyor, aziz hatıraları önünde tazimle eğiliyorum.
EMPERYALİSTLERE HATIRLATALIM
Dilerim tarih ve talihiz bize asla donanmasızlığı bir daha yaşatmaz ve bu topraklar emperyalizmin zar attığı kumar alanı olmaz. Dilerim ordumuz ve donanmamız asla siyasallaşmaz ve Atatürk çimentosundan uzaklaşmaz. 2007-2014 yılları arasında yaşanan kumpas davalarda ve 15 Temmuz FETÖ Darbe Girişiminde emperyalizmin sadık uşakları olarak rol alan Deniz, Hava ve Kara Kuvvetlerimizin sırtına bıçak saplayan sözde asker, polis, asker, savcı, hâkim, akademisyen, iş adamı ve gazeteciler Çanakkale’yi hatırlar ve utanır. Emperyalistlere hatırlatalım, Türkler Sakarya’yı gerçekleştiren %1’lik kaya gibi sağlam vatanseverleri ile tarihin her döneminde demir, kan ve siyah kuğulara sahip olacaktır.
Cem Gürdeniz