4 Nisan 2023 tarihinde Finlandiya NATO’nun 31. Üyesi oldu. Siyasi tarih jargonunda Finlandiyalaşma (Finlandization) olarak bilinen ve aktif tarafsızlığı tarif eden kavram da tarihin arşivinde böylece yerini aldı. Finlandiya AB üyesi olduğu 1995 yılından sonra İsveç gibi tarafsızlığını sulandırmış, 2014 sonrası Rusya’ya karşı uygulanan AB yaptırımları ile askeri alanda olmasa da siyasi tarafsızlık politikasını sonlandırmıştı. NATO üyeliği ile askeri anlamda da tarafsızlığını tamamen ortadan kaldırmış oldu.
JEOPOLİTİK ÖNCELİKLER
5,5 milyon nüfusa, 168 bin göle, 179 bin adaya sahip Finlandiya’nın diğer bir kuzey ülkesi İsveç ile NATO’ya alınma sürecinin başlatılması çok önceden planlanmış büyük bir oyunun parçasıydı. Anglosakson deniz gücünün Avrasya’yı batıdan topyekûn kuşatma grand stratejisinin yıllardır beklenen son perdesiydi. ABD her iki ülkenin NATO üyesi olmasını İkinci Dünya Savaşının sonundan itibaren arzu ediyordu. Rusya ile çok uzun yıllar savaşmış İsveç, 1809 yılında eyaleti olan Finlandiya’yı Rusya’ya kaptırdıktan sonra tarafsızlığı seçmişti. Diğer yandan 1809’dan 1917 Ekim Devrimine kadar 109 yıl Rus Çarlığına bağlı bir Dukalık olan Finlandiya, Rusya’daki komünist devrim sayesinde bağımsızlığına kavuşmuş; İkinci Dünya Savaşında Sovyetlerle iki kez savaştıktan sonra Karelia, Salla ve Petsamo bölgeleri ile Finlandiya Körfezinde 4 adayı Sovyetlere bırakarak 1995 yılında kadar tarafsızlığı seçmişti. Savaş sonunda Sovyetlere bırakılan alanlar tüm yüzölçümün %12’si, endüstrinin %20’sini oluşturuyordu. En büyük ikinci şehir Vyborg ile buzdan etkilenmeyen Liinakhmari limanı terk edilen alan içindeydi. Finlandiya’nın tarafsızlığı İkinci Dünya Savaşı sonunda ülkedeki güçlü komünist parti sayesinde sağlanmış ve Amerikan Marshall Yardımı teklif edildiği halde kabul edilmemişti.
NATO ÜYELİĞİNİN KÜLFETLERİ
Çin liderliğinde çok kutuplu dünyanın başladığı günümüzde tarafsızlık politikasını terk ederek Rusya ile 1340 km. lik yeni bir sınır oluşturan Finlandiya’nın Rusya ile düşman kamplara geçmesinin Helsinki’ye kazanımlarından çok külfeti olacaktır. Finlandiya, Norveç gibi ABD’nin yani NATO’nun kuruluşundan itibaren batı dünyasının müttefik olarak yanına en çok çekmek istediği ülkeydi. Zira Sovyetler ile Avrupa’da en uzun ortak sınıra sahipti. Baltık Denizinde limanları vardı. Özellikle kuzeydeki Lapland bölgesi ile Kola yarımadasında Severomorsk ve Murmansk stratejik şehirlerine yakınlığı nedeniyle gerek radar ve dinleme istasyonları gerekse silah sistem konuşlandırılmaları için ideal bir konumdaydı. Rusya’nın Baltık limanı ve tersane şehri St. Petersburg Fin sınırına 150 km; Barents Denizindeki nükleer denizaltı üssü Severemorsk Fin sınırına 170 km uzaklıktadır. Rusya nükleer caydırıcılığının en büyük unsuru olan balistik füze denizaltılarının (SSBN) 2/3’ünü bu üste tutmaktadır. NATO üyeliğinin külfetleri savunma bütçesindeki artış kadar, Rusya için Finlilerin düşmana dönüşmesi olacaktır. Bu karar ile Fin Hükümeti gelecek kuşaklarını Rusya ile barış içinde yaşamak yerine her an silahlı çatışma tehdidi altına yaşatma seçeneğine yönlendirmiştir. NATO’nun doğuya genişlemesinden son derece rahatsız olan Rusya bu kez bir gecede 1340 km’lik sınırında artık NATO ile yeni cephede karşı karşıya kalmıştır. Bu kolay hazmedilecek bir durum değildir.
DEĞİŞEN FİN SAVUNMA PARADİGMASI
Finlandiyalılar, çok uzun bir sınıra sahip SSCB gibi nükleer bir devlet ile barış içinde birlikte yaşayabilmek için aktif tarafsızlık politikasının gerekli olduğunu İkinci Dünya Savaşı sonunda çok iyi anladılar. Sovyetler de son dünya harbinde iki kez savaştıkları Finlilerin ne denli savaşçı ve azimli bir millet olduğunu görmüştü. 1950-1981 arasında önce 6 yıl Başbakan sonrası 25 yıl kesintisiz Cumhurbaşkanlığı yapan Kaleva Kekkonen liderliği bu politikanın oluşmasında hayati rol oynadı. Sovyetlerle dengeli siyasi ve ticari ilişkiler sayesinde Varşova Paktına girmeleri için askeri baskıya maruz kalmadan soğuk savaşı başarı içinde atlattılar. Bu durum SSCB’nin de işine geldi. 1340 km lik sınır boyunca askeri yığınak ve yapılanmaya gitmediler. Askeri yoğunlaşmayı kuzeyde Norveç sınırındaki Kola yarımadasının batısına yönelttiler. Finlandiya’nın kıyısı olmadığından SSCB’ye stratejik Kuzey Denizinde tehdit oluşturmaması da aktif tarafsızlığın başarılmasında önemli rol oynadı. 78 yıl sonra değiştirilen aktif tarafsızlık, NATO’nun kanatları altına girmesiyle Finlandiya için yeni endişe alanları yaratacaktır. Artık 31 üyeye sahip NATO’nun zaten çok zor olan oydaşma ile 5. Maddeyi işletme kararı alması ve Amerikan çıkarları uğruna Avrupa’da bir silahlı çatışma sürecine girmesi son derece zorlaşmıştır. NATO için yeni dönemdeki varsayım Rusya’nın saldırganlığı ve NATO topraklarını işgal edeceği üzerinedir. Tüm gerekçe Ukrayna’nın kışkırtılmamış (unprovoked) istilası üzerine oturtulmuştur. NATO’nun doğuya genişletilmesi, Romanya ve Polonya’ya nükleer stratejiyi etkileyecek sensör ve silah sitemlerinin yerleştirilmesi, Rusya’nın yakın çevresindeki eski etki ve kültür alanındaki devletlerde Rusya aleyhinde renkli devrimlerle rejim değişiklikleri yapılmasına referans yoktur. Rusya soğuk savaş sonrası NATO’nun sınırlarına doğru genişlemesini, kendisine komşu ülkelerde turuncu devrimler yoluyla ABD ve NATO yanlısı rejimlerin yerleştirilerek bu ülkelerin NATO’ya üye yapılması ve saldırı silahları ile donatılmasını varoluşsal tehdit olarak görüyor. Peki, Rusya Finlandiya’yı aktif tarafsız iken işgal etmeye yeltendi mi? Son 78 yılda Finlandiya ile ciddi bir kriz yaşandı mı? Hayır. Finlandiya ABD çıkarları uğruna Rusya karşıtı saldırı silahları yığınaklanmasına başlarsa kriz potansiyeli artar mı? Evet. Finlandiya eskiden AB üyesi olarak Avrupa politikalarına bağımlı iken artık NATO ülkesi olarak ABD politikalarına da hizmet eder konuma girecektir. İlki siyasi ve ekonomik etkiye sahipken, NATO üyeliği askeri etkiye sahip olacaktır. Artık Rusya açık şekilde kışkırtılma sürecine sokulacaktır. NATO’nun başta Amerikan ve İngiliz istihbaratının ülkede tamamen yerleşmesi ve etki odaklı harekât icra edebilme yeteneği mümkün olacaktır.
NÜKLEER RİSK ARTACAK
NATO askeri caydırma sağlamaktan ziyade siyasi caydırıcılık sağlayan bir örgüttür. NATO Topyekûn bir NATO Rusya savaşı çıktığında Avrupa ABD’den deniz köprüsü (sea lift) ile gelecek devasa büyüklükte lojistik desteğe ihtiyaç duyacaktır. Bu ulaştırma Rus denizaltıları ve füze tehdidi ile akamete uğrayacağından ABD, NATO’nun eski doktrini esnek mukabelede (flexible response) olduğu gibi nükleer silah kullanımına gidebilecektir. Savaş büyür, Çin’i de içine alır ve Rusya’nın Çin’den askeri yardım alması söz konusu olunca kıta Amerika’sından zaten kısıtlı gelecek askeri yardım malzemesi yeterli olmayacaktır. NATO esnek mukabele stratejisine müracaat edebilecektir. Bu senaryo gereği Finlandiya, en uzun sınıra sahip devlet olarak 4 Nisan 2023 tarihinden itibaren ABD ve NATO’nun nükleer silah stratejisinde yerini alacaktır. Son 78 yıl nükleer silahlardan uzak duran Finlandiya kendisini her an Amerikan emrivakileriyle karşı karşıya bulacaktır. Fin halkı, ABD’nin 1961’de kamuoyunun haberi olmadan nükleer Jupiter Füzelerini Türkiye topraklarına konuşlandırmasını; ya da NATO Anlaşmasını kullanarak meclis onayı almadan AKP iktidarının 2012 yılında Malatya/Kürecik’te Amerikan ABM Radar İstasyonu konuşlandırmış olmasını da bilmiyordur. Başbakanlık görevinden seçim hezimeti ile yeni ayrılan ancak Finlandiya’yı NATO’ya sokan genç Başbakan Marin’in Fin halkına bu konuda yeterli garantiler vermediğinden emin olabiliriz. Finlandiya halkı, büyük komşusu Rusya ile jeopolitik bir çatışmada kendi iradesi ile artık kendisini nükleer cephelerde bulabilir. Topraklarına nükleer veya konvansiyonel saldırı silahları yerleştiren Finlandiya artık Rusya için öncelikli askeri tehdit olacaktır. Bu NATO veya ABD saldırı silahları Fin topraklarında olduğu sürece Rusya için hukuki ve meşru askeri hedef olacaktır. Rusya’nın 2020 Askeri Doktrini bu konuda açıktır. Her ne kadar NATO Genel Sekreteri ve ABD, Ukrayna işgali üzerinden, Rusya’nın saldırganlığı ve belirsizliğini işleyerek İsveç ve Fin kamuoyunu sahip oldukları geniş ana akım medya ve sosyal medya olanaklarıyla etkilemeyi başarmış ve ikna etmiş olsa da Finlandiya şimdi Rusya için tehdit kategoride bir devlettir. ABD, Rusya’nın 2. Nükleer Darbe yeteneğinin sınırlı olması durumunda nükleer silahları ilk olarak kullanabilir ve Rusya bu endişe ile yaşamak yerine sınırlarına yakın saldırı silahlarını kendisi ilk kullanım stratejisiyle hedefe alabilir. Finlandiya’nın endişesiz geçen 78 yıllık barış dönemi artık şüpheli ve belirsiz bir döneme girecektir. 78 yıldır olmayan işgal tehdidi artık gerçek olabilir. Bu tehdidin saldırı silahlarının kullanılmasının önlenmesine yönelik olacağını vurgulayalım. Kısacası Finlandiya, çok kritik bir küresel dönem dönüşüm aşamasında gerileyen ve çöken hegemonun yanında yer alarak 1945’ten bu yana devam eden barış ve istikrar dönemine son vermiştir. Bu gerçekte jeopolitik bir intihardır. Rusya ile en uzun sınıra sahip ancak son 78 yıl savunma ve güvenlik sorunu yaşamayan bir devletin hükümeti Anglosakson dünyanın Arktik çıkarları uğruna halkının refah ve dengesini feda etmiştir.
FİN SAVUNMA BÜTÇESİ
Fin Savunma Bütçesi NATO üyeliği ile artışa girecektir. Bugün 6 milyar dolar ile milli gelirden %1,96 pay alan savunma bütçesi, 2020’den %50 daha büyüktür. Ancak Finlandiyalı kurmaylara göre 1340 km.’lik sınırla Rusya’ya komşu olmaya %5’lik bir savunma bütçesi dahi yeterli olmayacaktır. ABD’nin son 10 yılda NATO üyeliğini kullanarak Norveç’te dayattığı askeri yatırım ve yığınaklanmalar göz önüne alınırsa Finlandiya’nın savunma giderleri astronomik olarak artacaktır. Bu çerçevede özellikle Baltık Denizinde sadece hücumbot ve mayın silahına sahip Finlandiya’nın NATO üyeliği sonrası denizaltı, korvet ve yoğun insansız deniz aracına sahip olacağını; hava kuvvetlerinde av/bombardıman uçak sayısını artıracağını ancak en önemlisi Arktik bölgede NATO adına Norveç’e destek olmak üzere kara kuvvetleri envanterinde ciddi değişiklik ve artımlara gideceğini söyleyebiliriz. Tüm bunlar halkın vergilerine yansıyacaktır.
ABD İÇİN SİYASİ ZAFER
Bugün ABD için gerçek anlamda jeopolitik bir zaferden söz edebiliriz. Zira 19. Yüzyıldan bu yana İskandinav dünyasının kendi savunma kimliğini oluşturma gayretleri olduğu biliniyor. Danimarka, İsveç, Norveç ve Finlandiya’nın İkinci Dünya Savaşı sonunda bir araya gelerek İskandinav Savunma Birliği (Scandinavian Defense Union)kurma gayretleri Norveç ve Danimarka’nın NATO üyeliği ile akamete uğramıştı. Artık tamamen uzak bir hayal haline dönüştüğüne şüphe yok. Bu durum Avrasya’da bölgesel ittifaklara her zaman karşı çıkan ABD için önemli başarıdır. Zira 21. Yüzyılda en önemli jeopolitik mücadele alanı Arktik Okyanusudur ve bu alanda her bakımdan güçlü ve önde olan Rusya ile mücadelede NATO içinde tam bir bütünlük sağlanmıştır. Şunu söyleyebiliriz ABD Pasifik’te Çin ile uğraşırken Arktik Okyanusu sorumluluğu NATO’nun İskandinav devletlerine devredilecektir. İngiltere ve Almanya da destek verecektir. Arktik ’in artan hayati önemi Rusya’yı gelecek 50 yılı düşünerek daha korumacı, şüpheci ve içine kapanık bir psikolojiye sokacak ve NATO devletleri ile Arktik Okyanusunda iş birliği kanallarının çoğu kapanacaktır. Bu durum askeri çatışma potansiyelini artıracaktır. Ancak bölgede ne Zelensky ne de gönüllü ucuz kan vardır. Bu durum zaten askeri hazırlık bakımından Rusya’nın çok gerisinde olan ABD’nin işini çok zorlaştıracaktır. Bu şartlarda Finlandiya’nın NATO üyeliği ABD’ye hayat öpücüğü vermiştir. Aynı tuzak şu an İsveç için geçerlidir.
FİNLANDİYA SONRASI ALAN DIŞI HAREKAT
31 üyeli NATO’nun karar alma mekanizması son derece zorlaşmıştır. Diğer yandan geçmişte NATO’nun alan dışı kullanımına yönelik kuzey ülkeleri çekinceleri göz önüne alındığında Finlandiya’nın varlığı bu muhalefet cephesini büyütecektir. Afganistan fiyaskosundan ve Libya karmaşasından sonra NATO’nun Genel Sekreter Stoltenberg gibi Pasifik Cephesinde NATO’yu öne sürmeye çalışanlar için yeni dönemde alan dışına çıkmak çok zor olacaktır. Ancak NATO içinde Anglosakson cephenin alan dışına çıkmak yerine Arktik bölgede yoğunlaşmayı tercih etmeleri beklenmelidir. Zira ABD ve İngiltere’nin en zayıf olduğu alan burasıdır. Kuzey Atlantik Anlaşmasının sorumluluk alanı içindedir. Kuzey ülkelerin buradaki bir harekata veya yığınaklanmaya itiraz etme olasılığı düşüktür.
TÜRKİYE’NİN PERİŞAN DURUMU
Finlandiya NATO üyeliğine 2022 Haziran ayında müracaat etti. Türkiye Finlandiya’nın NATO üyeliğini başta PKK terör örgütüne verdiği destek nedeniyle 10 aydır bekletiyordu. Görünen o ki Ankara, Finlandiya’nın bu endişeleri giderdiğinden emin olarak TBMM’de tek bir fire vermeden Finlandiya’nın üyeliğini onayladı. 10 aydır bekletilen böylesine önemli bir konuda ne iktidardan ne de muhalefetten bir kişi bile çıkıp yorum yapmadı. Böylesi oksimoron bir durum tarihimizde görülmedi. Finlandiya Parlamentosunda bile 4 kişi NATO üyeliği aleyhinde konuşurken Türkiye’de bir vekilin bile yorum yapmaması parlamentonun küresel gelişmelerden ne derece uzak ve duyarsız olduğunu ispat kadar, vekillerin kuzuların sessizliği psikolojisini gözler önüne serdi. Demek ki, Türk parlamentosu ve siyasetçileri için jeopolitik konular önemli değil. Demek ki hem iktidar hem muhalefet için NATO tartışmaya açık bir konu değil. Halbuki geçen yıl içinde yapılan birçok ankette halkın %60’ı NATO’ya güvenmediklerini ve karşı olduklarını beyan ediyor. Demek ki %60 parlamentoda temsil edilmiyor. Diğer yandan NATO genişlemesi jeopolitik çıkarlarımız için pazarlık unsuru olarak neden kullanılmadı? Finlandiya’nın NATO üyeliği için KKTC’nin tanınması veya ABD/AB’nin Seville haritası iddialarından vaz geçmesi istenemez miydi? İki Almanya’nın birleşmesi ve NATO’nun genişlemesi karşılığında Yunanistan’ın Güney Kıbrıs Rumlarını AB’ye kabul ettirme pazarlığını nasıl unutabiliriz? Türkiye ders almasını asla beceremiyor. Zira her alanda ciddi nitelik açığı var. Öyle bir açık ki, büyük Anadolu Depremi üzerinden 2 ay geçmeden tarihimizin en büyük felaketini unutacak ve seçim sürecinin akla ve ahlaka ziyan tartışma konularına kapılacak kadar. Ancak nasıl ki molozlar altından hala cesetler çıkıyorsa, gelecek dönemde de verilen yanlış kararlar nedeniyle daha çok acılar ve kayıplar çıkacak. Hesap verilebilirlik ve sorumluluk mu dediniz?
Cem Gürdeniz