Kırım 1736’da Rus ordularının Bahçesaray’a girip binlerce evi ve Han Sarayı yaktıkları günden bugüne “yangın yeri” olmuştur. 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması ile Kırım Hanlığı Osmanlı Devletinden koparılmıştır. 1783’de Rus işgaline uğramış ve Kırım Türklerinin esaret yılları başlamıştır. Rusların Kırımlılara yaptıkları zulüm ve baskı yüzyıllarca göçlere sebep olmuştur. En büyük göç dalgaları, 1792, 1860-1863, 1874-1875, 1891-1892 yılları arasında Osmanlı topraklarına yaşanmıştır. 1783’de Kırım’daki Türk nüfusu % 98 iken, 1897 Türk nüfusu % 35’e düşmüştür. Rus Çarlığı 1917 Bolşevik ihtilâli ile yıkılınca Kırım Türkleri, Numan Çelebi Cihan başkanlığında 13 Aralık 1917’de bağımsızlıklarını ilan ettiler. Fakat 1918’de Rus orduları Kırım’ı istila ettiler. Devlet başkanı Numan Çelebi Cihan kurşuna dizildi. 11 Kasım 1920’de Kırım’da tamamen Rus hakimiyeti sağlandı. 18 Ekim 1921’de Kırım Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ilan edildi. Fakat bu cumhuriyetin merkez icra komite başkanı Veli İbrahim’de 1927’de idam edildi. Kırım Türk aydınları katledildi. 1920-1941 yıllarında Kırım’da sunî kıtlık meydana getirildi. Binlerce Kırım Türkü açlıktan hayatını kaybetti. 1941 yılında Alman orduları Kırım’ı işgal etti. 8 Nisan 1944’de Kırım’a Rus hücumu başladı. İnsanlığın yüz karası Josef Stalin, İkinci Dünya Harbi bitince 18 Mayıs 1944 günü, Kırım’da kalmış olan bütün Türkleri, (genç erkekler askerde idi; kadınları, çocukları, yaşlı ve hastaları) 15 dakika içinde hayvan vagonlarına doldurarak Sovyetler Birliğinin çeşitli yerlerine sürdü. Aç, susuz olarak bir bölümü 22 gün boyunca giden bu insanların yarısı yolda öldü. Gittikleri yerlerde de ‘kaçkınlar geliyor’ diye aleyhlerinde yapılmış olan Rus propagandasının sonucu olarak, çok sıkıntı çektiler, meramlarını anlatmaları uzun zaman aldı. Kırım Türkleri’nin sürgünüyle ilgili sessizlik zalim Stalin’in ölümüne kadar sürmüştür. Stalin’den sonra başa geçen Kruşçev’in, Stalin dönemini karalama kampanyası başlamıştır. Kruşçev, Komünist Partisi’nin 1956’daki 20. Kongresi’nin gizli oturumunda yaptığı konuşmasında sürgün hadiselerine de temas etmiştir. Bu tarihten itibaren sürgüne gönderilen bazı Kafkas Türklerinin bir kısım hakları iade edilirken, Kırım’ın stratejik önemi bakımından Türklerin geri dönüşüne müsaade edilmemiştir. Daha sonra Kırım davası ile ismi özdeşleşecek olan Mustafa Cemiloğlu’nun adı ilk defa “Kırım Türkleri Gençlik Birliği”nin oluşması sırasında duyulmuştur. Cemiloğlu, bu teşkilatta yer aldığı için, okulundan atılmış, dövülmüş ve tevkif edilmiştir. 1966-67 yıllarında Kırım Türkleri Sovyet rejimine karşı büyük bir mücadeleye girişmişlerdir. Sonunda 5 Eylül 1967 tarihinde Yüksek Sovyet Prezidyumu Başkam N. Podgomi ve Genel Sekreter Georgadze imzasını taşıyan, Kırım Türkleri’nin sosyal, siyasi, medeni ve kültürel haklarının iade edildiğini bildiren bir kararname yayınlanmıştır. Bu kararname, Kırım Türklerinin vatana dönüş mücadelesini daha da kamçılayacaktır ama bunun da göstermelik olduğunun öğrenilmesi uzun sürmemiştir. Bu kararnameye inanarak Kırım’a dönen Türkler yine polis zoruyla Yeşilada’dan çıkartılmış, bir kısmı tutuklanmıştır.(1)1960-1980 arası yıllarda Kırım’a geri dönen aileler tekrar sürgün ediliyordu, bazıları ise hapis cezasına çarpılıyordu. Kırım Türklerinin itibarının iadesi 14 Kasım 1989 yılında bir kararname ile gerçekleşti. Bu kararname SSCB Meclisi tarafından onaylanmıştır. Kaynaklar: 1- Çapraz Kemal, Sürgünde yetişen Vatan: Kırım. Turan yayıncılık. İstanbul 1995. 2- Maksudoğlu Mehmet, Kırım Türkleri. Ensar yayınları. İstanbul.2009.
Kaynak: https://estudam.ogu.edu.tr/Etkinlik/Detay/44/18-mayis-1944-kirim-turklerinin-surgunu