ABD Başkanlık seçimleri 5 Kasım 2024 tarihinde yapılacak. Önümüzde yaklaşık 4 kritik ay var. Dünya tarihinin yaşadığı birçok kritik 4 ay olmuştur, ancak ikinci dünya savaşının bitiminden bugüne kadar bu 4 aydan daha ciddi tarihsel kırılma potansiyeline sahip başka bir örnek olmamıştır.
GERİLEYEN HEGEMONYA VE RUSYA UKRAYNA SAVAŞI
Günümüzde Anglosakson hegemonyanın gerileme ve çöküş dönemi yaşanırken aynı zamanda Asya güçlerinin yükselişini görüyoruz. Bu süreçte devam eden Ukrayna -Rusya- savaşı ile İsrail- Hamas savaşları, sebep ve sonuçları itibarıyla ABD’nin hegemon, büyük güç statüsüne meydan okuyan gelişmeleri tetikliyor. Bu süreçler yaşanırken ABD Başkanlık seçimlerine kısa süre kalması dünyanın daha büyük krizlere sürüklenme riskini artırıyor. Zira süregiden her iki savaşta da gerek operatif gerekse stratejik durum ABD’nin lehinde değildir. Rusya, Ukrayna cephesinde her geçen gün biraz daha batıya ilerlemektedir. Her kazanım sonrası Moskova, Ukrayna karşısında barış koşulları için şartlarını ağırlaştırmaktadır. Eğer bu gidişat durdurulmaz ise Odesa’nın düşmesi ve Ukrayna’nın Azak denizinden sonra Karadeniz’le irtibatının kesilmesi dahi söz konusu olabilir. Biden’ın Rusya’nın içlerini vuracak silahların transfer/hibe edilmesine acele ile izin vermesi, Kırım plajında ATACAMS füzesinin parçaları ile sivillerin ölmesi ve Dağıstan’daki terör saldırısı; Polonya ile Romanya’nın son günlerde kışkırtma kobayları olarak öne çıkarılmasının temel nedenlerinden birisi budur. Diğer yandan Rus düşmanlığı abartılarak ve Rusya şeytanlaştırılarak lüks ve refah içinde yaşayan batılı devletler Rus tehdidi karşısında ABD’nin yıllardır istediği savunma harcamalarını artırmışlardır. Pek çoğu mecburi askerlik sistemini geri getirmeyi planlamaktadır. Diğer yandan Avrupa Parlamentosu seçimleri halkların ABD politikalarına onay vermediğini de ortaya çıkarmıştır. Yükselen milliyetçi partilerde Rusya düşmanlığı devam etmekte, buna karşılık ABD’nin vekili olmayı da reddetmektedirler.
ABD SEÇİMLERİ VE İSRAİL HAMAS SAVAŞI
ABD, Başkanlık seçimlerine bir yıl kala, İsrail Hamas çatışmasına hazırlıksız ve habersiz büyük bir emrivaki ile yakalanmış olmanın da sancılarını çekmektedir. 6 Ekim 2023’te başlayan savaş Netenyahu Hükümetinin hedeflerini sağlayamamış tam aksine İsrail hem içerde hem dışarda tarihinin en yoğun itibar ve güven kaybı dönemine girmiştir. Bugünlerde Güney Lübnan üzerinden düşük yoğunluklu devam eden İran destekli Hizbullah İsrail çatışmasının topyekûn savaş dönüşmesi riski de ABD için kâbus bir senaryodur.
BIDEN VE UKRAYNA’DA KARŞILAŞTIĞI ZORLUKLAR
28 Haziran 2024 tarihinde CNN Intl. Kanalında yapılan canlı Trump-Biden münazarasında Biden’ın performansı ve başkan aday olarak konumu çok büyük yara almış ve yeni tartışmaları başlatmış olsa da önümüzdeki 4 ay boyunca görevinden istifa etmediği sürece Demokrat partiyi ve dolayısı ile partide hâkim neocon iradeyi temsil edeceği gerçektir. Biden, iç cephede karşılaştığı yetersizlik durumu ile ilgili ciddi sınama kadar dış cepheden de büyük baskılar altındadır. Biden, Ukrayna’nın kaybettiğini kabul edip savaşı sonlandırsa ABD jeopolitiği için Ukrayna’nın harcandığı bu savaşta kaybeden taraf olarak tarihe geçecektir. Bu durum neoconlar ve İngiltere ile AB ülkeleri içinde Romanya, Polonya, Yunanistan, İtalya, Danimarka, Baltık Cumhuriyetleri, Norveç gibi kayıtsız şartsız ABD uydusu ülkelerin iktidarları için de büyük kayıp olacaktır. Demokrat Biden’ın Ukrayna’dan geri çekilmesi Amerikan seçim sisteminde de açık bir yenilgiye davettir. Nasıl ki ABD, 1980 Başkanlık seçimlerinde Demokrat Başkan Jimmy Carter, İran rehine krizini yönetememekle suçlanıp, iktidara geldiğinde Amerikalı rehineleri kurtarma propagandası yapan Cumhuriyetçi Ronald Reagan karşısında yenilmişse, Biden da bu koşullarda Ukrayna Savaşının çıkmasını teşvik eden lider olarak Rusya karşısında yenilgiyi kabul edemez. Rakipleri bu geri çekilmeyi kullanır.
BIDEN VE YAHUDİ LOBİSİ
Diğer yandan İsrail Hamas savaşı da seçim sürecinde Demokrat Partinin büyük kamburu olacaktır. Başkan Biden ve Demokrat Partinin 5 Kasım seçimlerine yönelik bağış kampanyalarının önemli bir kısmı Yahudi cemaatleri, iş adamları ve finansörlerden geliyor. Pennsylvania, Michigan, Georgia, Wisconsin ve Arizona’da Yahudi oyları belirleyici rolde ve yapılan son anketlerde Biden, yaşanan katliamlara, ABD’nin durmayan silah sevkiyatına, BM ve uluslararası teşkilatlarda gözü kapalı İsrail desteğine rağmen ABD Yahudileri tarafından yeterli destek vermemekle suçlanıyor. Bu nedenle içinde bulunduğumuz dönemde Biden ve Demokrat Partinin gerginleşen Hizbullah ve İsrail çatışma ortamında İsrail’e destek vermeye devam etmesi kaçınılmaz olacaktır. Bu nedenledir ki ABD uçak gemisi Eisenhower rekor seviyedeki sekiz aylık görev sonrası CENTCOM sorumluluğundaki Kızıldeniz ve Doğu Akdeniz’den ana üssü Norfolk’a geri dönüyor. Onun yerine standart uygulamalar dışında halen Hint Pasifik Komutanlığı emrindeki USS Theodore Roosevelt uçak gemisi görevlendirildi. Demek ki durum Biden için bu derece önceliklidir. İsrail siyasi, ekonomik ve sosyolojik perspektifte ciddi zafiyet içindedir. İsrail’e son yıllarda göç eden zengin sınıflar tersine göçle geldikleri yerlere dönmektedir. İç cephede darmadağınık bir tablo vardır. Hükümet, bu koşullarda Lübnan Hizbullah’ına ön alıcı saldırıları başlatırsa ABD yardımı olmadan başarı şansları düşük olur. 13 Nisan 2024 tarihinde İran’ın İsrail’e düzenlediği füze saldırılarının Amerikan yardımı ile püskürtüldüğünü hatırlatalım. 2006 İsrail Hizbullah savaşında bile ciddi zafiyetleri ortaya çıkan İsrail’in tek başına bu süreçten zaferle çıkması mümkün değildir. ABD’nin donanma ve deniz piyade güçleri ile bölgeye girmesi durumunda Akdeniz gibi dar bir deniz alanında Hizbullah’ın sahip olduğu asimetrik silahlarla Amerikan savaş gemilerini vurma olasılığı artacaktır. ABD 2023 Kasım ayından bu yana Husilerin ticaret gemilerine asimetrik saldırılarını dahi önleyememişken Hizbullah’ın saldırılarını durdurması olası görünmüyor. (ABD’nin bugüne kadar Husilerle savaşta 1 milyar dolara yakın masrafa girdiği açık kaynaklarda yer alıyor.) Ayrıca, böylesine kritik bir seçim döneminde önemli bir savaş gemisinin Akdeniz’de vurulması Biden için kabustan beter olacaktır. ABD, Akdeniz’de İsrail’in Lübnan’da girişeceği kara harekâtına destek vermek için kıyılara yaklaştığında her zaman bu riskle yüz yüze gelecektir. Hizbullah lideri Nasrullah’ın Güney Kıbrıs’ı vururuz tehdidi de dikkate alınırsa ellerindeki envanterin yetenek durumu hakkında fikir edinebiliriz. Bu durum zaten sayısal olarak çok kısıtlı durumda olan Amerikan donanmasının Hint-Pasifik’ten gemi çekmesine ve Akdeniz’de görevlendirmesine neden olacaktır. Bu zafiyet şüphesiz hem Çin hem Kuzey Kore ve hem de Rusya tarafından kullanılacaktır.
BIDEN VE SAVAŞ ORTAMINDA SEÇİM
Dünya savaşları sırasında seçim yarışına giren ABD Başkanları her zaman kazanmıştır. Birinci Dünya Savaşı esnasında başkan olan Woodrow Wilson 1913-1921 yılları arasında 8 yıl görev yapmıştır. İkinci Dünya Savaşında 1933-1945 arasında başkan olan Franklin Roosevelt 3 dönem üst üste seçilerek 12 yıllık hizmet ile Amerikan tarihinde bir ilke imza atmıştır. Ancak bu kez durum farklıdır. ABD, Soğuk Savaş sonrası gelen çoğunluk neocon iktidarların hataları sayesinde küresel liderliğini ve pek çok alanda gerileyen bir hegemon olarak üstünlüğünü kaybetmiştir. İsrail Hamas savaşı sonrası ABD, dünya kamuoyunda moral üstünlüğünü de kaybetmiştir. Biden gibi -son yaşanan televizyon tartışmasında görüldüğü üzere- ciddi fiziki ve mental sağlık sorunları olan bir liderin ya da Trump gibi hakkında ağır cezadan asliye cezaya davaların sürdüğü, Amerikan tarihinin gördüğü en karmaşık başkan adaylarının ABD’yi paramparça olmuş bir iç cephe konjonktüründe tekrar eski statüsüne döndürmesi çok zordur. Ancak her ikisi de iktidarı kazanmak için her yolu deneyecektir. Biden, devlet ve hükümet gücünü elinde tuttuğu için onun hamleleri sadece Amerikan halkını değil tüm dünyayı ilgilendirecek ve etkileyecektir. Zaten tehlike de buradadır. Önümüzdeki 4 ayda Biden iktidarının Ukrayna Rusya savaşının bitmesine onay vermeyeceğini ve savaşı en azından 4 ay artarak devam ettireceğini değerlendiriyorum. Önümüzdeki dört ay yaşanacak kışkırtmalar ve Rusya’nın bu kışkırtmalara vereceği tepkiler de dünya tarihinin şekillenmesinde rol oynayacaktır.
SONUÇ
Özet olarak Amerikan ve dünya kamuoyunda Biden ve ABD’nin itibarı hızla gerilemektedir. Ancak Biden’a tesir eden neocon iradenin bu süreçten etkilenmemek ve 2024 seçimlerinde ABD’nin liderliğini Trump’a bırakmamak için her yolu deneyeceğini ve bu uğurda dünya kamuoyunun dikkatini daha yoğun Rusya ve Çin düşmanlığına çekmeye çalışacağını değerlendiriyorum. O nedenle Rusya’nın Romanya ve Polonya üzerinden kışkırtılarak NATO’nun daha aktif bir şekilde savaşın içine çekilmesine; Güney Çin Denizinde Filipinler ve Tayvan Boğazında Tayvan’ın kışkırtılarak Çin ile kriz eşiğinin yükseltmesine gayret sarf edilebileceği düşünülebilir. Biden’ın 28 Haziran tartışmasında ezberlemiş şekilde sürekli ‘’NATO 5. Maddesi var, birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için’’ demesinin şuuraltındaki yerine dikkat etmek gerekir. Konuşmada ve muhakeme hızında zorluk çeken biri sürekli 5. Madde diyorsa bu hususun onun ezberine girecek kadar konuşulduğu ve bir senaryo üzerinden beklentisi olduğu izlenimi ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle önümüzdeki 4 ay NATO faaliyetlerine katılan birliklerimizin ve özellikle Karadeniz üzerinde uçuş yapan hava kuvvetlerimiz ile bu hafta aktif hale geçecek Türk, Bulgar Romen ortak Karadeniz Mayın Karşı Tedbirleri Görev Grubuna katılan birlik komutanları ve gemi komutanlarının çok uyanık ve tetikte olması gerekir. Anglosakson hegemonya tarihin en zor dönemini yaşamaktadır. Her türlü kışkırtma beklenmelidir. 24 Kasım 2015 günü FETÖ kurgusu ile içimizdeki mandacıların ve jeopolitik durumsal farkındalık fakirleri sayesinde Hava Kuvvetlerimizin Rus jetini düşürdükleri asla unutulmamalıdır. Eğer kumpas başarılı olsaydı Rusya ile Osmanlı-Romanov hanedanlarının yaşadığı sürekli savaşlar sürecine girmemiz kaçınılmaz olurdu. Tarih sadece akıllılar için tekrar etmez. Türkiye asla NATO’nun 5. Madde tuzağına çekilmemelidir.
Cem Gürdeniz