1990’lı yıllarda Cumhuriyet Donanması 20.yüzyılın sonuna büyük bir enerji ile yaklaşıyordu. Sadece teknolojik alanda kabuk değiştirmiyor aynı zamanda 1990’lar sonrası büyük çapta yenilediği filolar, Harp Filosu (MEKO, Yeni Tepe, Gabya sınıfı firkateynler); Hücumbot Filosu (Yıldız, Kılıç sınıfı hücumbotlar), Denizaltı Filosu (Preveze sınıfı denizaltılar) ve Lojistik Destek Gemileri Filotillası (TCG Akar ve TCG Yarbay Kudret Güngör) ile harekât temposunu ve harekât çapını geçmiş yıllarla kıyaslanamayacak şekilde artırıyordu. Artık muhrip ve firkateynlerimizin yeni destek gemileri ile açık denizde çok uzun süreler görev yapmaları mümkün hale gelmişti. 1990 sonrası firkateynlerimiz ve açık deniz destek gemilerimiz NATO Akdeniz Daimî Deniz Kuvvetinde (STANAVFORMED) sürekli görev almaya başlamıştı. Yugoslavya Krizinde donanma gemilerimiz barışı tesis ve koruma harekâtı kapsamında IFOR ve SFOR’a deniz desteği sağlıyorlardı. En önemlisi 1996 Kardak ve Avrasya Feribotunun kaçırılması krizleri ile 1997’de Arnavutluk’ta yaşanan iç karışıklıkta vatandaşlarımızın tahliye operasyonunda başarılı bir performans sergilenmiş ve bu durum topyekûn denizci insan gücümüzde kendine güven ve tecrübe birikimini geliştirmişti. Donanma, Oramiral Güven Erkaya döneminde zirve yapan çok sayıda gerçek krizlerin tümünden başarıyla çıkarak, gerekirse bir savaşa da hazır olduğunu ispat etmişti.
MİLGEM PROJESİ DEVAM EDİYOR
Oramiral Güven Erkaya 1995-1997 arasındaki vardiyası sırasında çok sayıda gerçek krizle uğraştı. Bu koşullar altında Ege’de keşif gözetlemeye destek verecek Uzun Ufuk projesine odaklandı. Ancak proje İTÜ SAV ile istediği gibi ilerlemeyince proje 1997’de YAZGEM tarafından devralındı. (2002 yılında Uzun Ufuk kendi mühendislerimizin marifeti ile başarıyla tamamlanacaktı.) MİLGEM için Denizaltı Savunma Harbi-Keşif Karakol gemisi statüsünde Mart 1996’da yani Oramiral Erkaya döneminde harekât ihtiyaç dokümanı hazırlandı. 20 Mayıs 1998 tarihinde yani Oramiral Salim Dervişoğlu döneminde Deniz Kuvvetleri MİLGEM tedariğinin finans modelini belirledi. Buna göre 8+4 (opsiyon) gemilik projenin yurt dışı kaynak ihtiyacı devlet firma kredisi ile; yurtiçi kaynak ihtiyacı ise Savunma Sanayi Destekleme Fonundan (SSDF) karşılanacaktı. 1998 Ağustos ayında harekât ihtiyaç dokumanı üzerinden yapılan teknik çalışmalar tamamlanarak Teknik Tanımlama Dokümanı onaylandı. Konsept dizayn çalışmaları için Taşkızak Tersanesi ile İTÜ Savunma Vakfı ile bir proje grubu oluşturuldu. 14 Eylül 1998’de MİLGEM projesi yurt dışı kaynak ihtiyacı için hazine müsteşarlığından ön ithalat izni alındı. Ancak tedarik modeli sürekli değiştiriliyordu. Zira o dönemde Savunma Sanayi Müsteşarlığı (SSM) proje için ana yüklenici bulmak istiyordu. Milli ana yüklenici bulmak 90’ların sonunda kolay değildi. Müsteşarlık tüm proje sorumluluğunu yerli veya yabancı bir ana yükleniciye vermek istiyordu. Ancak bu durumun eski hazır alım modellerinden farkı yoktu. Bir diğer husus da Türk sanayisinin kendine güveni yoktu. MİLGEM’in babası merhum Oramiral Özden Örnek’in MİLGEM’in Öyküsü (Kırmızıkedi Yayınları -2016) adlı kitabında yazdığı üzere o dönemde temel sorun henüz kimsenin milli gemi yapacağımıza inanmıyor olmasıydı.
DONANMA İYON DENİZİ GÜNEYİNDE
MİLGEM için proje modeli aranırken hayat devam ediyordu. İsmi dönemin Deniz Kuvvet Plan Şube Müdürü Deniz Kurmay Yarbay (Sonradan Koramiral) Kadir Sağdıç tarafından koyulan ‘’Açık Denizlere Doğru’’ doktrininin hayata geçirildiği Oramiral Güven Erkaya döneminin sonunda Türk deniz gücü, doktrin birliğini sağlamış, malzemeden usullere, kadrodan kuruluşa kadar her alanda standardizasyonda büyük sıçrama kaydetmiş, eksik unsurlarının tamamlanmasıyla çok boyutlu harekât yeteneğine sahip bir açık deniz donanmasına dönüşmüştü. Öyle ki 1997 Haziran ayında icra edilen Deniz Kurdu Tatbikatında ağırlık merkezi ilk kez Ege’den Doğu Akdeniz’e taşınmıştı. Oramiral Erkaya dönemi sonrası 1997-1999 döneminde Akdeniz sathında varlık gösterme ile dışa açılma ve donanma diplomasisi uygulamaları da son derece başarılı sonuçlar verdi. Tarihte ilk kez 1998 Deniz Kurdu Tatbikatında Girit -Malta arası ve İyon Denizi Güneyinde geniş bir bölgede donanma kuvvet çoğunluğu ile tatbikat icra etmiş, havada yakıt ikmali yapan F16 uçaklarımız orta Akdeniz’de donanma desteğinde bulunmuştu. Söz konusu tatbikat tarihimizde bir ilk olmuş ve Amerikan Büyükelçisi ertesi sabah Dışişleri Bakanından randevu isteyerek Türkiye’nin ne yapmaya çalıştığını sorgulamıştı.
1999 DEPREMİ DONANMANIN ENERJİSİNİ DURDURAMADI
1997-1999 yılları arasında Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanının Koramiral Özden Örnek olması onun teşvik ve kolaylaştırıcılığı sayesinde teknolojik ilerlemede kuvvet çarpan etkisi yaratmıştı. Neticede Gölcük’te ARMERKOM; Ankara’da APGE Başkanlığı bu dönemde kurulmuş ve denizci mühendislerimiz her geçen gün yüksek bir moral ve motivasyon gücü ile yeniliklere yelken açmıştı. 1998’de ARMERKOM bünyesinde YAZGEM’e ilaveten Akustik Araştırma Grup Başkanlığı ve Elektronik Harp Grup Başkanlığı da faaliyete geçmişti. Söz konusu dönemde donanmanın gerek her geçen gün gelişen nitelik ve niceliğinden Gölcük ve Aksaz gibi deniz üslerimizde herkesin özendiği ve örnek aldığı nitelikli ve yaşama enerjisi son derece yüksek hayat standardına kadar cumhuriyet donanması geleceğe coşku ile ilerliyordu. Bu gelişme 17 Ağustos 1999 depremi ile gölgelendiyse de depremin etkileri kısa sürede atlatıldı ve ölümsüzlük sırrına çoktan kavuşmuş olan Cumhuriyet Donanması nerede kalmıştık? dedi. 1999-2001 arasındaki dönem deprem yaralarının sarılması gayretlerine odaklandı. 2001 yılında tüm yaralar sarılmış, donanmaya MEKO sınıfı TCG Salihreis ve TCG Kemalreis firkateynleri ile Gabya sınıfı TCG Gökçeada ve TCG Gediz firkateynleri; Kılıç sınıfı TCG Kalkan ve TCG Mızrak hücumbotları katılmış; Gür sınıfı, TCG Gür ve TCG Çanakkale denizaltıları kızağa konulmuştu. Karadeniz’de 6 sahildarı bir araya getiren Karadeniz Deniz İşbirliği Görev Grubu (BLACKSEAFOR) Türkiye liderliğinde hayata geçirilmişti. Bu gelişme ABD’yi son derece rahatsız etmişti. Deprem sonrası iki yıllık dönemde Haliç’te bulunan Taşkızak Tersanesi kapatılmış, Türkiye Gemi Sanayiine ait Pendik’te bulunan Tersane, İstanbul Tersanesi adıyla 2001 yılında Deniz Kuvvetleri envanterinde hizmete girmişti. Artık su üstü savaş gemilerinin inşası burada; denizaltıların inşası Gölcük’te devam edecekti. ARMERKOM da deprem sonrası Pendik’te İstanbul Tersanesi bölgesine taşındı. Gölcük’te deprem öncesi onun için yapılan binaya da Donanma Komutanlığı taşındı.
MİLGEM İÇİN İLK SSİK KARARI
MİLGEM dizayn ve tedarik modeli için depremden 6 ay sonra 15 Şubat 2000 tarihinde Savunma Sanayi İcra Komitesinden (SSİK) ilk kez karar çıkarıldı. Denizaltı Savunma Harbi (DSH) ve Keşif Karakol Gemisi Projesi olarak başlatılan MİLGEM (Mili Gemi) Projesi kapsamında azami yurt içi katkı payı ile toplam 8+4 (12 adete) kadar geminin tasarım ve inşası öngörülmüştü. Bu karar paralelinde 18 Mayıs 2000 tarihinde de teklife çağrı dosyası (RFP) yayınladı. Bu çağrıya sekiz firma cevap verdi. Yarısı Türk firmasıydı. Dosyalardaki eksiklikler ve elemeler sonucu 2 Ocak 2001 tarihinde yenilenen çağrıya, Almanya, Türkiye ve İngiltere’den üç firma cevap verdi. Bu süreçten de istenen sonuç çıkmayınca 16 Haziran 2002’de MİLGEM ihale süreci iptal edildi. Bu noktaya gelinmesi pek çok açıdan iyi olmuştu. Amiral Özden Örnek, MİLGEM’in Öyküsü isimli eserinde şunları yazıyor: ‘’MİLGEM’in ilk doğuşu maalesef Bahriyeye veya özel sektöre teknolojik bir yetenek kazandırmak hedefinden uzaktı. Bu nedenle seneler geçtikçe kendine taraftar bulamadı. İstediğimiz harp silah araçlarını taşıyan ve maliyetinin en az %60 üzerindeki kısmını yurt içinde üretebileceğimiz, bir gemi inşa modeli, bizim için esas olmalıydı. Tabii böyle bir konu, yurt içinde ARGE gerektiriyordu. Özel sektörümüz ise, talebi çok kısıtlı olan böyle bir konuya kaynak ayırmak istemiyordu. TÜBİTAK ve üniversitelerin vakıfları bu konularda en uygun olanaklara sahiptiler. Ayrıca kendi ARGE’mizi de geliştirmek zorundaydık. Halbuki 1994 yılında MİLGEM proje fikri ortaya çıktığında, bir saha komutanının, komutanlar toplantısı gündem maddesi olarak önerdiği “Bahriyede ARGE faaliyetleri için bir birim kurulması” önerisi kabul edilmemişti. Düşünün ki bugün (2016’dan bahsediyor yn.) sonar üretebiliyoruz ama o günlerde bir sonar ve DSH sistemi için şartname yazmasını bile bilmiyorduk. Aynısı gemideki hemen hemen tüm silah, cihaz ve sistemlerin tedariki için de geçerliydi. Maalesef bu konuları da size kimse öğretmiyordu. Kendiniz terleyerek ve maliyetini ödeyerek öğrenmek zorundaydınız.’’
ORAMİRAL ÖZDEN ÖRNEK’İN AKINTININ YÖNÜNÜ DEĞİŞTİRMESİ
2001 Ağustos Askeri Şurasında Koramiral Özden Örnek Oramiralliğe terfi etti ve Donanma Komutanı oldu. Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülent Alpkaya olmuştu. 22 Haziran 2002’de mevcut projenin görev ihtiyaç dokumanı ile teknik tanımlama dokümanı yeniden yazıldı. 16 Mayıs 2003 tarihinde tedarik modeli değiştirilerek ilerlendi. Bu tarihten 2 ay sonra MİLGEM Teknik Şartnamesi 22 Temmuz 2003’te değiştirildi. Bu modelde yerli katkı payının %50 seviyesine çıkması hedefleniyordu. Bunun için AR/GE’ye ihtiyaç vardı. 30 Ağustos 2003 tarihinde Oramiral Özden Örnek Deniz Kuvvetleri Komutanı olarak göreve başladı. Önünde 24 ay vardı. Bu kritik zaman dilimi içinde MİLGEM mutlaka kızağa konmalıydı. Ama nasıl? Amiral Örnek’in komutanlığının ilk altı ayında pek bir ilerleme sağlanamadı. En önemli kazanım öncelikle geminin kullanacağı çeliğin üretimi için ERDEMİR ve SSM bir araya getirilerek çelik üretiminin gerçekleşmesi sağlandı.
MİLGEM PROJESİ FİİLEN BAŞLIYOR
2004 Mart ayında MİLGEM projesinin ilerlemesinde büyük rolü olan Savunma Sanayi Müsteşarı Murat Bayar yeni görevine başladı. Deniz Kuvvetleri ile SSM arasındaki iş birliği ve eşgüdüm yeni bir sayfa açtı. 11 Aralık 2003’te yapılan Amiraller Kurulu toplantısında MİLGEM için performans sorumluluğu, dizayn, dizayn kontrolü geminin inşası, sistem temini ve sistem entegrasyonunun Deniz Kuvvetleri ve SSM ortaklılığında yapılmasına karar verildi. Bu karara göre 5 Mart 2004 tarihinde MİLGEM’in inşa direktifi Amiral Örnek tarafından imzalandı. 12 Mart 2004’te proje fiilen başladı. İstanbul Tersanesinde MİLGEM Proje Ofisi (MPO) tesis edildi. Her ne kadar hala önemli bir kesim milli geminin gerçekleşeceğine inanmasa da işler hızlanıyordu. 14 Mayıs 2004’te önceden 15 Şubat 2000 tarihinde alınan ilk SSİK kararı revize edildi. Yeni karara göre 8+4 DSH/ keşif karakol gemisinden birinci gemi (prototip) Deniz Kuvvetleri sorumluluğunda olmak üzere İstanbul Tersanesi diğer gemilerin aynı tersane ve/veya yurtiçi özel sektör tersanesinde inşa edilmesi kararı çıktı. Bu karara göre alt sistem ve malzemeleri SSM temin edecekti. Deniz Kuvvetleri performans sorumluluğunu yüklendiğinden tasarımdan, yapımdan ve tedarik hariç her türlü inşa planlamasından sorumluydu. SSM ise tedarik sorumluluğunu yüklenmişti. SSİK kararları SSM ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığını hukuken bağlayıcıydı. Ancak bu gelişmeye rağmen projenin ilerleyişinde Müsteşarlığın endişeleri vardı. En büyük endişe Deniz Kuvvetlerinin tasarımı kendisine ait bir savaş gemisini önceden inşa etmemiş olmasıydı.
MİLGEM’DE ÖNEMLİ BİR DÖNÜM NOKTASI
Savunma Sanayi İcra Komitesinin 15 Mayıs 2004 tarihli toplantısı Türk savunma sanayiinin millileşmesi yolunda çok önemli bir dönüm noktası oldu. Zira bu kararda önemli ve büyük projelerin çoğunun ihale süreçleri iptal edildi. Yabancı ana yüklenicilerle Türkiye’de lisans altında üretimi öngören proje modelleri iptal edilerek bunların yerine yerli şirketlerin ana yüklenici olacağı modele geçildi. Bu karar MİLGEM modeli ile tam uyuşuyordu. Bu karar sonrası Deniz Kuvvetlerinin üniversiteler, TÜBİTAK ve savunma sanayi kuruluşları ile iş birliği ve AR/GE süreçleri hızlanacaktı. Deniz Kuvvetlerinin TÜBİTAK ile kurumsal ilişkiyi erken kuran ve ARGE projesi geliştirme kültürü olan güçlü bir geçmişi vardı. Bu birikimin de büyük katkısı görüldü. TÜBİTAK ile Haziran 2004’te kapsamlı iş birliği protokolü imzalandı. TÜBİTAK ile ARMERKOM arasında beş paket hazırlandı. MİLGEM için Sonar ve Sualtı Telefonu, Kızıl Ötesi İz Tahmin ve Ölçümü, Elektromanyetik Uyumluluk, Degaussing Sistemi, Radar Kesit Alanı (RKA) Ölçümleri ARMERKOM ile iş birliği içinde beraber yürütüldü.
SSM İLE TEMEL SORUN ALANI
27 Ağustos 2004’te SSM, MİLGEM’in azami milli katkı payı ile yapılmasına yönelik olarak 24 konuda Bilgi İstek Dokümanı (RFI) yayınladı. Kısa süre sonra 1 Eylül 2004’te İstanbul Tersanesi’nde MİLGEM Proje Ofisinde önemli bir toplantı yapıldı. Buna Savunma Sanayi Müsteşarı Murat Bayar da katıldı. Mevcut model müsteşarlığın alıştığı modelden farklıydı. Zira MİLGEM hazır gemi alımından çok daha değişik bir model içeriyordu. Bu projede dışardan pazarlanan hazır dizayn ve donanımlı gemi yerine harekât ihtiyacına göre tespit edilen araç, gerek ve malzemeler azami AR/GE ve milli katkı ile tedarik edilerek milli tasarıma göre bir gemi inşa ediliyordu. Amiral Örnek, MİLGEM’in Öyküsü adlı eserinde temel sorunu Savunma Sanayi Müsteşarlığı (SSM) bakışı ile özetle şöyle izah ediyor: ‘’Gerçekte SSM’in bugüne kadar yürüttüğü projelerde üç tane aktör vardır. Biri kullanıcı yani Deniz Kuvvetleri. İkincisi tedarik makamı yani SSM ve üçüncüsü müteahhit yani ana yüklenici… Bu modelde SSM’e göre müteahhit yoktu. Bu rol kullanıcı (Deniz Kuvvetleri) ile tedarik makamı (SSM) arasında paylaşılıyordu… Bu durum bürokratik olarak süreci yönetmede zorluk çıkarabilirdi. Bu modelde ana yüklenici yani müteahhit, MİLGEM Proje Ofisi, İstanbul Tersanesi ve SSM arasında bölüşülmüştü. Dosyalar Deniz Kuvvetleri ile Tersane arasına gidip geliyordu. SSM bunun dışında kalıyordu. Rahatsızlık buradan çıkıyordu…SSM baş edemeyeceği bir işi yapmak istiyor ama gücünün yetmeyeceğini de biliyordu. SSM klaslamayı bilmeden, nasıl bir tasarım olduğunu bilmeden tedarike girişecek durumda değiliz diyordu. SSM neticede bir proje yöneticisi şirkettir. Bu yönetimi de uluslararası standartta bir kalite belgesine göre yapıyor. Özünde bir ana yüklenici projeyi yönetiyor ve ona bu işi vermeden önce alt yüklenicilerinin programa göre kilometre taşlarını, hak ediş ödemelerinin bütçesini istiyor. Süreçte kalite kontrol aşamaları var. İşte o günlerde SSM bunları yapamayacağını düşünüyordu…Deniz Kuvvetleri önceden sıfırdan gemi inşa etmedi. Bu yeteneği var mıdır? Paranın sahibi savunma sanayidir ama parayı başkaları kullanacaktır.’’ En büyük sorun ise projenin orkestra şefi konumundaki itici gücü 20. Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek, 2005 Ağustos’unda emekliye ayrıldığında proje ne olacaktı? Her şeye rağmen proje ilerlemeye devam etti. 2004 Aralık ayında Deniz Kuvvetleri, Türkiye Uçak Sanayi AŞ (TUSAŞ) ve SSM arasında üçlü protokol imzalandı. Yeni karara göre TUSAŞ tedarik şirketi olacaktı. Böylece MİLGEM malzemelerinin tedarik süreci başlatıldı. MPO’nun ihtiyaç duyacağı hizmet alımları ile SSM’nin tedarik edeceği ana malzeme alımları dışındaki tüm alımları TUSAŞ yapacaktı. MİLGEM Projesinin ilerlemesinde çok büyük katkısı olan Gölcük Tersanesi eski komutanlarından Emekli Yüksek Mühendis Amiral Savaş Onur, projeye malzeme tedarik edecek olan TUSAŞ’ta göreve başladı. (2020 yılında sonsuzluğa uğurladığımız kıymetli Amiralimizin MİLGEM’in gerçekleşmesine kattığı katma değerler önünde saygı ile eğiliyorum.)
MARATON SONA YAKLAŞIYOR
2004 biterken İstanbul Tersanesinde MPO’da işler devam ediyordu. Geminin teknik tanımlama dokumanı 2003 yılında yeniden değerlendirilmiş, helikopter hangarı ile ana tahrik sisteminde dizellerin yanına gaz türbini tasarıma eklenmişti. Gemi 1500 tondan 2200 tona kadar çıkabilecekti. Diğer yandan MİLGEM gerçek anlamda bir savunma sanayi teşvik programıydı. Milli olarak yapılabilecek unsurlar her gün artıyordu. Milli sanayiden fışkıran cevherler Tersane ile temasa geçmede yarışıyordu. Örneğin Aralık 2004 ayında Kayseri’deki bir firma CNC tezgâhı onarabileceğini, fiber optik kablo ürettiğini, lazer cayro yapabileceklerini bildirmişti. 28 Aralık 2004 tarihinde SSM ile yeni bir toplantı daha yapıldı. SSM bilinen sorunları dile getiriyordu. Tekrar eden temel sorun ana yüklenici olmamasıydı. Bir yerde Deniz Kuvvetleri hem kullanıcı hem de tersanesi ve MPO nedeni ile yüklenici konumundaydı ve bu duruma SSM alışamamıştı. Gelecekte aksaklıklar yaşanır ve karşılıklı suçlamalar olursa diye endişe duyuluyordu. Neticede her şey konuşuldu ve dönemin Müsteşarı Murat Bayar’ın iş birliğine yönelik olarak Amiral Özden Örnek ile yarattığı yapıcı atmosferde 14 Ocak 2005 günü yeni bir protokol yapıldı. Buna göre SSM ağır malzemeleri tedarik edecek; Tersane tasarım ve inşaya başlayacak, Tedarikleri de TUSAŞ yapacaktı. Geminin dizayn ve inşaat sorumluluğu Deniz Kuvvetlerinde olacak ve SSM protokol programına göre malzemeleri tersanede bulunduracaktı. Bu kapsamda 16 Mayıs 2005’te geminin klaslama hizmetlerini Türk Lloyd’u aldı. 22 Haziran 2005 tarihinde toplanan SSİK çok önemli bir kararla TUSAŞ’ın görevini STM (Savunma Teknolojileri Mühendislik ve Ticaret A.Ş.)’ye verdi. Böylece yardımcı makineler ile diğer malzeme ve hizmetlerin tedarik sorumluluğunu STM üstlendi. Bu kararla birlikte Amiral Savaş Onur, TUSAŞ’tan STM’ye geçerek görevine başladı. STM, Amiral Savaş Onur liderliğinde o derece başarılı oldu ki 2006’da tedarik yanında dizayn sorumluluğu da STM’ye verildi. Bugün savaş gemisi dizayn ve inşa alanında dünya markasına dönüşen STM’nin tarihindeki en önemli başlangıçlardan birisi MİLGEM projesi olmuştur.
SAVAŞ SİSTEMLERİ VE SİLAHLAR
2005 yılı yazına doğru girerken MİLGEM’in savaş sistemlerinin geliştirilme ve montaj sorumluluğunu alacak HAVELSAN ve ASELSAN’ın hala anlaşamadığı ortaya çıkıyordu. Her iki firma da Amiral Özden Örnek sonrası dönemde projenin devam edeceğinden emin olmak için acele etmiyordu. ASELSAN iki firmadan birinin ana yüklenici, diğerinin alt yüklenici olmasını istiyordu. HAVELSAN ise hem konsorsiyum hem ana yüklenici modellerini uygun görüyordu. Sonunda iki firma iş ortaklığı modeli ile ilerlemeye karar verdiler. Temmuz 2005’te süreç başladı. Bu arada ASELSAN’a o dönemde deniz sistemlerinde kuantum sıçraması yaptıran projenin MİLGEM olduğunu belirtelim. Amiral Özden Örnek MİLGEM’in Öyküsü isimli kitabında dönemin Genel Müdürünün kendisine daha sonra ‘’sayenizde vizyonumuz değişti, sizlere teşekkür ederiz. Bizi yapmakta olduğumuz hatadan geri çevirdiniz’’ dediğini yazıyor. Zaman içinde ARMERKOM‘un geliştirdiği yazılım ve donanım prototipleri HAVELSAN, ASELSAN, ROKETSAN ve diğer savunma sanayii özel şirketleri üzerinden tüm saha performans testleri yapılmış şekilde kabul edildi ve seri üretim süreci başladı. MİLGEM sayesinde Diğer bir TSKGV şirketi olan ROKETSAN ile de ilişkiler geliştirilmişti. Bugün milletimizin gurur duyduğu isimleri Amiral Örnek tarafından verilen Atmaca ve Gezgin füzeleri ile Akya denizaltı torpidosunun tohumları o zaman atıldı.
TCG HEYBELİADA’NIN OMURGASI KIZAĞA KONUYOR
26 Temmuz 2005 günü MİLGEM Korvetlerinin ilki olan TCG Heybeliada’nın ilk kaynağı İstanbul Tersanesinde yapılan törende Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından yapıldı. Amiral Özden Örnek, hayatındaki en güzel anısı olan bu tarihi olaydan bir ay sonra emekli oldu. Tek kelime ile şeytanın bacağını kırmıştı. ‘’Yapamazlar, Yapılamaz’’ denilen milli savaş gemisini kızağa koydurmuştu. Bundan sonrası vardiyayı devralan amirallere ve başta MPO, STM ve İstanbul Tersanesinin mühendislerine kalmıştı. 5 Eylül 2005 tarihinde MPO Müdürü olarak göreve başlayan Yüksek Mühendis Albay Ahmet Çakır artık bu geminin omurgası üzerinde her geçen gün ağır ağır yükselişini sağlayacak kişilerin başındaydı. 2005-2007 arasında görev yapan Deniz Kuvvetleri Komutanı Amiral Yener Karahanoğlu da Amiral Özden Örnek’in öz evladı gibi bağlandığı MİLGEM projesine aynı irade ve istenç ile devam etti. Bu arada MPO’da çalışan mühendislerin büyük çoğunluğu gemilerden yetişmiş yüksek mühendisler ile gemilerde makine subaylığından yetişmiş son derece seçkin subaylar olmasıydı. Harekât ihtiyaçlarını biliyorlardı. Çünkü değişik gemilerin köprüüstü, SHM ve makine dairelerinde vardiya tutmuşlar, acil durum yaşamışlardı. Bu durum geminin konsept dizayndan gerçek inşaya geçme aşamasında büyük yarar sağlayacaktı.
FİİLİ İNŞAAT BAŞLIYOR
Detay dizaynın %80 seviyesine tamamlanmasından sonra fiili inşaat 7 Ocak 2007’de başladı. Denize iniş zamanı olarak da 27 Eylül 2008 belirlenmişti. İşleri o kadar zordu ki, milli olarak tasarlanan malzemelerle, geliştirilen veya hazır alınan değişik silah, sensör, savaş yönetim sistemleri, ana makine ve yardımcı sistemler detay dizayn parametreleri içinde lego yapar gibi gemiye monte ediliyordu. Yapılan her hata programı günlerce ya da haftalarca geriye atabiliyordu. Zorlu ve çok yoğun bir süreç sonunda Preveze Deniz Zaferi ve Deniz Kuvvetleri Gününde, 27 Eylül 2008’de gemi Pendik’te deniz indi. Törende tümamiral olarak ben de vardım. Tekne suyla buluşurken hüngür hüngür ağladığımı hatırlıyorum. Ayağa kalkarak avazım çıktığı kadar helal olsun diye bağırdığımı hatırlıyorum. Maalesef bu duygu yüklü törene Amiral Özden Örnek davetli değildi. 29 Mart 2007 tarihinde operasyon unsuru Nokta Dergisi, FETÖ kumpasının bir aracı olarak Amiral Örnek’e ait olduğunu iddia etiği Darbe Günlükleri haberini yayınlamış ve o tarihten itibaren Amiral Örnek’ten en yakınlarında sandığı silah arkadaşları dahi uzaklaşmıştı. ABD, İngiltere, İsrail ve Alman gizli servislerinin emrindeki FETÖ, 2007’den itibaren Deniz Kuvvetleri başta olmak üzere Silahlı Kuvvetlerin Atatürkçü, milli damarını yok etmek için düğmeye basmıştı. Özden Örnek’in baş hedef olarak seçilmesinin temel nedeni Milli Gemiyi yapmasıydı.
TCG HEYBELİADA’NIN İLK SEYRİ VE DONANMAYA TESLİMİ
2 Kasım 2010’da da gemi ilk seyrine çıktı. 2300 tonluk gemi 30 mil süratin üzerine çıkmıştı. Gemide titreşim yoktu. Seyir ve savaş sistem tecrübelerinde kısa sürede giderilen küçük aksaklıklar dışında hiçbir sorun yaşanmadı. 27 Eylül 2011 tarihinde TCG Heybeliada donanmaya teslim edildi. 27 Eylül 2011 günü başta Amiral Özden Örnek olmak üzere, MİLGEM sürecinde görev alan 33’ü amiral 134 denizci, Balyoz, Kafes, Amirallere Suikast, Askeri Casusluk isimli FETÖ kurgulu, hükümet onaylı ve muhalefetin suskunluğunda gelişen kumpas davalar nedeni ile 11 Şubat 2011’den itibaren Silivri, Hasdal, Maltepe ve Sincan cezaevinde 3,5 yıl sürecek esaret dönemindeydiler. Sadece cumhuriyet tarihimiz değil Türklerin binlerce yıllık tarihinde böyle bir ihanet ve kepazelik yaşanmadı. Kendimi ve diğer arkadaşlarımı ve büyüklerimi geçiyorum, hala düşündükçe yüreğim yanar, merhum Amiral Özden Örnek o akşam haberlerde Silivri’deki koğuşunda donanmaya teslim edilen adını bile kendisinin verdiği TCG Heybeliada’nın törenini izlerken ne hissetmiştir? diye.
MİLGEM NE KAZANDIRDI?
MİLGEM bize kendimize olan güveni kazandırdı. İçimizdeki gemi yapamayız, yapsak bile donatamayız korosunun sesini sonsuza kadar kestirdi. Milli sanayi ve sivil tersanelerimiz bu başarıdan sonra büyük bir uyanış ve farkındalık içine girdi. STM, TCG Heybeliada inşa edilirken 300 Türk firması ile muhatap olmuş, gemideki 19 savaş alt sistemi, 14 tekne alt sistemi, 21 makine alt sistemi ve 22 elektrik alt sisteminde toplamda %71 Türkiye tarafından geliştirilmiş ve üretilmiş milli sistem kullanılmıştı. İnşa ve donatım sürecinde 50’ye yakın ana ve alt yüklenici ile 200 Küçük ve Orta Büyüklükte İşletme (KOBİ) sürece dahil oldu. MİLGEM sayesinde Türk Gemi İnşa ve Savunma Sanayi ileri mühendisliğe geçerken her alanda standardizasyonu benimsedi. Bu konuda talimatlar yönergeler ortaya çıktı. MİLGEM sayesinde sadece donanmaya teslim edildiği 2011 yılında 2 milyar dolarlık sipariş alındı. Tuzla bölgesinde 10.000 işçiye istihdam sağlandı. 1990’ların sonunda MEKO firkateynlere yüzde 2,5 olan milli katkı TCG Heybeliada’da %71’e; aynı tersanede 2023 yılında tamamlanarak donanmaya teslim edilen 5.MİLGEM İstif sınıfı TCG İstanbul firkateyninde %81’e çıktı. MİLGEM gibi itibarlı bir proje sayesinde Türk Savunma Sanayi lig atladı. TCG Heybeliada 2 yaşını bitirdiğinde 102 gün sürecek 17 bin millik Afrika seyrine çıktı. Gemi sistemlerinin tümünün son derece yüksek performans sergilediği ve onlarca liman ziyaretinin yapıldığı bu seyir ile Türkiye MİLGEM’i dünyaya da tanıtmış oldu. MİLGEM teriminin 1994 yılındaki isim babası ve projenin ilk tohumlarının atılmasında Plan Prensipler Başkanı olarak görev yapan Amiral Mustafa Özbey şöyle diyor: ‘’MİLGEM projesinin prototip gemilerinin (TCG Heybeliada ve TCG İstanbul) Deniz Kuvvetleri sorumluluğunda tamamlanıp istenen performansa ulaşmasından sonra, sivil tersanelerimizin askeri gemi üretme ve dış satış yetkinliğine ulaşması sağlanmıştır. Bu durum gerçekte ideal bir durumdur. Sivil tersanelerimizin, dünya kriterlerine uygun savaş gemisi yapım yetkinlik düzeyine ulaşması için bünyelerinde nasıl iyileştirme yapmaları gerektiği, Deniz Kuvvetleri tersanelerimizin rehberliğinde belirlenmiş ve yapılmıştır. Tersanelerimiz dış satış projelerini yönetirken, Deniz Kuvvetlerimizin geçmişte, kendi yaptığı dış alım deneyimlerinden de büyük ölçüde yararlanmışlardır. Emekli olan, bu konularda Deniz Kuvvetleri tersanelerinde büyük birikim kazanan mühendislerimiz, özel tersanelerin kurucu teknik çekirdek kadrolarını oluşturmuştur. Çok rekabetçi ihracat ortamında tersanelerimizin bugün ulaştığı başarı düzeyinde, MİLGEM’in bütünleşik kurucu stratejisi, en başat katma değeri yaratan unsur olmuştur.’’ Bu yüksek moral ile havacılık ve kara kuvvetlerine yönelik harp silah sensör ve araçlarının geliştirilmesi ve dış piyasalara açılmasında oyun değiştirici etki yarattı. Bahriye, böylece Osmanlı döneminden itibaren Anadolu’ya teknoloji ve moderniteyi getiren öncü kurum olma özelliğini 21.yüzyılda da devam ettirdi.
AMİRAL ÖZDEN ÖRNEK’E SONSUZ ŞÜKRANLARIMIZLA
2002 yılında tamamen durma aşamasına gelen MİLGEM’i gerçekleştirmeyi ve Deniz Kuvvetlerinde AR/GE ile Gemi İnşa/Donatma yeteneklerini buluşturmayı kendisine hayat gayesi yapan 2019 yılında sonsuzluğa uğurladığımız Amiral Özden Örnek kendisine yapılan haksızlıklara, uğradığı iftiralara, ailesine çektirilen acılara inat eminim ki bugün sonsuzluk okyanusunda doğumuna ve mavi vatan ile buluşmasına sebep olduğu MİLGEM gemileri, Atmaca, Gezgin ve Akya silah sistemleri, GENESİS, ADVENT yazılımları ve daha nice gemi ve sistemlerin varlığı ile huzur buluyordur. İnsanlar ne olduğu ile hatırlanmazlar ne yaptıkları ile hatırlanırlar. Amiral Özden Örnek, Türk vatanı ve ayrılmaz parçası Türk milleti var olduğu sürece denizdeki teknolojik sıçramayı başaran Büyük Türk Amirali olarak sonsuza dek hatırlanacaktır. Aziz hatırası önünde saygı ile eğiliyorum. O denizdeki büyük bir savaştan çok ama çok daha büyük bir savaşı kazandı. Türk gemi inşa ve deniz savunma sanayiinin kapılarındaki paslı zinciri kırdı. Bugünün nesilleri Amiral Örnek’i örnek alarak yeni zaferler kazanmalı ve tarihteki onurlu yerlerini hak etmelidir. Böylece Türk milleti Büyük Atatürk’ün ülküsüne sadık kalarak denizcileşme sürecini tamamlayacak ve Mavi Vatanına sahip çıkacaktır. Bu makale dizisini onun vasiyeti ile bitirelim. ‘’En sonunda sürem doldu ve emekli oldum. Emekli olurken arkadaşlarıma bir vasiyet gibi şunları söyledim: ‘Bir su üstü gemisi yapabileceğimizi hepimiz gördük ve proje gerçekleşiyor. Bundan sonrası için bizim esas silahımız olan denizaltı yapımına yönelmemiz ve denizaltılarımızı yerli olarak yapmamız gerekir. Bir denizaltıyı donatacak bütün cihazlar bir şekilde prototip veya seri üretim olarak üretilmiş durumda. Suüstü projesinden farklı olarak denizaltının esas silahı olan torpido üzerinde de çalışıyoruz. Hatta buna 2015 yılından sonra denizaltıdan atılabilecek güdümlü mermiyi de ekleyebilirsiniz. Dolayısıyla denizaltı projesi belki de tahrik sistemi hariç hazır gibi. İş helva yapmaya kalmış durumda. Tabii ki iş söylendiği kadar basit değil ama her şeyden önce istemek lazım. İsterseniz başaracağınızdan eminim…”
Cem Gürdeniz