TAYK KOMODORLAR KUPASI: SEZON AÇILIŞINDA PUPA YELKEN HEYECAN

Yıllardır yelken yarışlarına katılım sağlayan biri olarak, artık bazı şeyleri yüksek sesle söylemenin zamanı geldiğine inanıyorum. Çünkü bu hafta sonu bir kez daha gördük ki; böylesine üst düzey, teknik kapasitesi yüksek ve prestijli bir organizasyon yapılmasına rağmen halktan yeterli ilgi yoktu. Ne acı…

“Söylemesi kolay Burak, var mı bir önerin?” diyenleri duyar gibiyim… Var sevgili dostlarım, en azından bir hayalim var!
Düşünsenize: İlgili bakanlıklar, belediyeler ya da sponsor kuruluşların desteğiyle denize açılan yüzen tribün tekneleri… İçlerinde gençler, öğrenciler, deniz meraklıları… Telsiz frekanslarından yapılan canlı yayınlar hoparlörlerden veriliyor, parkur açıklamaları ve yarış kuralları seyircilere anlatılıyor, yorumlar yapılıyor. Yarışı sadece izlemiyorlar; yaşıyorlar.

“Seyirci nereden bulunacak? Bu bütçe nereden çıkacak?” diyenler olacaktır. Ama soralım: Üniversiteler, liseler, sivil toplum kuruluşları, gönüllü denizcilik kulüpleri… Bu kurumlar davet edilse gerçekten gelmezler mi? Sekiz-on seyirci teknesi, belki de bir şehir hatları vapuru tahsis etmek imkânsız mı? Hayır. Hatta bu iş doğru planlanırsa, bir süre sonra insanlar bu deneyim için bilet alır. Yeter ki yarışlar heyecanı paylaşılabilir, izlenebilir şekilde kurgulansın. ( Kızım sana söylüyorum, Yelken Federasyonu sen anla!)

Gelelim Komodorlar Kupası’na…

Yelken sporunu anlatmak zor iş. Hele ki o teknenin üstünde, rüzgârla yarışırken neler hissettiğini dışarıdan izleyen biri kolay kolay anlayamaz. Ama işte TAYK 2025 Trofesi’nin ilk ayağı olan Komodorlar Kupası-1’de yaşananlar, kelimenin tam anlamıyla “bu işin ruhunu” ortaya koydu diyebilirim.

Caddebostan parkurunda start düdüğü çaldığında sadece tekneler değil, bence martılar da yarışa başladı. Rüzgâr cimri, rota çetin, ekipler çoşkuluydu. Yarış komitesi büyük bir dikkatle parkuru kurdu. Ama matrak bir hal vardı: Teknelerin çoğu başka bir parkura yönelmişti! Telsizden yapılan çağrılarla filo toparlandı, start ertelendi ama heyecan ikiye katlandı.

Ve burada altını çizmeden geçemem: TAYK( Türkiye Açık Deniz Yarış Spor Kulübü), Can Giray liderliğinde yine kaliteli bir organizasyon örneği sergiledi. Her ne kadar başrolde yarışan ekipler gözükse de, asıl perde arkasında tecrübeli bir kadro vardı. Yarışın komite kademesi teknesi adeta denizin üstünde yüzen bir adalet sarayı gibiydi. (Bilinçaltım “Yüzen Adalet Sarayı” benzetmesini artık nelerden etkilenip bulduysa bilmiyorum!).

İlk yarışta stres dozu çok yüksekti. IRC0-1-2 sınıfındaki mücadeleler görülmeye değerdi. Üstelik o start hattında yaşanan iki teknenin karıştığı kaza sonrası yapılan ceza dönüşleri bile bu sporun ne kadar uzlaşmacı yönetildiğini göstermiş oldu.

İkinci yarışta hava değişkendi, parkur yeniden kuruldu. Bu defa işler daha da sertleşti. Ve belki de birçoklarına göre günün cesur yürekleri, Cheese Sailing ekibiydi. Üç ayrı sınıfta birincilik, üstüne genel sıralamada zirve… Bu tesadüf değil, olamaz. Yüksek odaklanma, yardımlaşma ve belki de en fazla inanç..

İkinci gün ise rüzgârın nazı biraz daha geçti. Coğrafi rotaya çıkıldı. IRC0-1-2 tekneleri Adalar hattına yönelirken, IRC3 ve 4’ler daha kısıtlı ama stratejik bir parkurda yarıştı. Havanın düşüklüğü yarışın yüksek enerjisine olumsuz tesir etmedi.

Bu arada, sevilen yelkenci Oğuz Ayan da yarıştaydı. Onun yarışta olması bile birçok genç yelkenciye ayrı bir motivasyon kaynağıydı. Varlığıyla bile sahaya ağırlık koyan bir figür olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Farr 40’ların birlik içinde hareket etmesi, TP52’lerle olan mücadele, protestoların sonunda akil şekilde uzlaşılması… Bunların hepsi hafızalara kazınan detaylardı.

TAYK bu yarışta da farkını ortaya koymuş oldu. Organizasyon kalitesi, parkur kurgusu, yarış temposu derken her şey kıvamındaydı.
Lakin tekrar hatırlatmakta fayda var; ülkemizde denizcilik kültürü ve yelkenciliğin gelişimini gerçekten istiyorsak, bu sporu gelir düzeyi yüksek bir grubun tekeline bırakmamalı, özellikle gençlerimiz başta olmak üzere her kesimden insanımızı mavi vatanımızın içine dahil edecek çözümler üretmeliyiz.

Son olarak, usta deniz fotoğrafçımız Selahattin Bilbey ağabeyimizi de unutmayalım. Sizleri bu müthiş görsellerle buluşturabilmek için kavurucu güneşin altında bot üstünde saatlerini geçirdi… Onun da kadrajına sağlık diyelim.

Rüzgarınız kolayınıza olsun…

MAKALE: BURAK ERDOĞAN

FOTOĞRAFLAR: SELAHATTİN BİLBEY

The post TAYK KOMODORLAR KUPASI: SEZON AÇILIŞINDA PUPA YELKEN HEYECAN appeared first on Deniz Kartalı.

DENIZKARTALI Haber Portalı – Haber Linki İçin Tıklayın !
DemirHindi
24 Nisan 2025 – 22:49