Dini kurumların siyasetin gölgesine girdiği, hatta kimi zaman onun bir aracı haline geldiği dönemler az değildir.
Beyaz Saray’daki görüşmede Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın “Heybeliada Ruhban Okulu ile ilgili üzerimize ne düşerse yapmaya hazırız” beklenmedik sözleri dikkat çekiciydi.
Fener Patrikhanesi, Heybeliada Ruhban Okulu’nu sadece yerel bir eğitim yuvası olarak değil, tüm Ortodoks dünyasına hitap eden uluslararası bir teoloji merkezi olarak hayata döndürmek istemektedir.
Bu isteğin “ekümenik” bir kimlikle dillendirilmesi, Türkiye’nin yıllardır ya mesafeli durmasına ya da açıkça karşı çıkmasına yol açmıştır.
Unutmayalım ki, Patrikhane sadece dini bir kurum değil; tarihin farklı evrelerinde siyasi hedeflerle iç içe geçmiş bir yapıdır.
Nice papaz, “Megali İdea” uğruna birer ajan gibi hareket etmiş, yalnızca din değil siyaset de üretmiştir.
Yunanistan’ın ilk kurulduğu andan Kıbrıs’taki ENOSİS hareketine kadar uzanan geçmiş, bu gerçeği defalarca göstermiştir.
Mora’da isyan başlatan Piskopos Germanos, Osmanlı Devleti’ne ihanet eden Patrik Gregorios, “Türklerden nefret ediyorum” diyen Yakovas, Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanması için mücadele eden Kara Papaz Makaryos birkaç örnekten bazılarıdır.
Hepsi aynı zihniyetin ürünü, aynı hayalin peşindeydi:
Bizans’ı yeniden diriltmek.
Yunanistan’ın eski başbakanı Venizelos’un şu sözleri hala hafızalardadır:
“Patrikhane Yunanistan’ın emrine girmelidir. Böylelikle birleşmiş bir patrikhane, milli davalarda çok önemli bir rol üstlenecektir.”
Bugün Balat’taki Patrikhane’nin “Orta Kapısı” Mora İsyanı’na destek veren Gregorios’un hatırasıyla mühürlüdür.
Halk arasında ¨Kin Kapısı¨ olarak adlandırılan bu kapı, bir Türk Başbakanı’nın asılması ile açılacağı ifade edilir.
Asırlar geçse de hem kolektif bellekte hem de simgesel mekanlarda yer bulan buna benzer semboller, değişmeyen bir zihniyetin aynasıdır.
Şimdi soralım:
Böyle ağır bir tarihi hafıza ortadayken, Heybeliada’da yeni ruhbanların aynı duygularla, aynı kinle yetiştirilmesine göz yummak doğru mudur?
Okulun açılması, var olan kaygıları dindirmek yerine daha da derinleştirme ihtimali taşımıyor mu?
Özgeçmişi, Vikipedi’de Bartholomew I of Constantinople [Konstantinopolis Patriği I. Bartholomew] olarak geçen Fener Rum Patriği ne kadar samimidir?
Ve asıl soru: Fener Rum Patrikleri için her yeni seçilen ABD Başkanı’nı ziyaret etmek, yazılı olmayan bir gelenek ya da kaçınılmaz bir görev midir?
Türkiye’de din eğitimi ve öğretimi konusunda hiçbir cemaat ya da özel kuruluşa ayrıcalık tanınmamıştır.
Anayasa ve yasalar, dini azınlıklar dahil bütün yurttaşları eşit şekilde bağlar.
Ruhban Okulu’nun açılması bu zihniyeti zedelemekle kalmayacak; laik anlayışı ve Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun eğitimdeki birlik esasını da ortadan kaldıracaktır.
O halde mesele açıktır. Tarihten ders almadan, kin ve şüpheyle örülmüş bir geçmişi göz ardı ederek kapıları genişçe açmak, akılcı değildir.
Türkiye için güvenli yol; şeffaf mekanizmalar, ulusal çıkarları zedelemeyecek diplomatik mutabakatlar ve güçlü yasal güvenceleri içeren yazılı antlaşmalardan geçer.
Son Sözse: Kötülüğü dışarıda tutmanın en sağlıklı yolu, kapıyı kilitli tutmak değil ama kapının ne zaman, nasıl ve hangi şartla açılacağını çok dikkatli biçimde belirlemektir.
İsmet Hergünşen