İnanılması çok zor bir gerçek: Wilkinson, tüm dünya gemilerinin boyalarını değiştirdi

Norman Wilkinson portresi: Yağlıboya tablo ressamı oğlu Robert Wilkinson

İnanılır gibi olmasa da bir gerçektir; I. Dünya Harbi’nin ilk yıllarında İngiliz ressam Norman Wilkinson, su üstü gemilerini Alman denizaltılarının saldırılarından korumak amacıyla “Kamuflaj” anlamında “Dazzle” boyama yöntemini başlatmıştır. Bir dünya harbi ortamında sadece İngiliz harp gemileri ve ticaret gemileri değil, diğer devletlerin de tüm gemileri yeniden böyle alaca bulaca boyanmıştır ki, bu bir alamda ‘çılgınlık’ gibidir.

Norman Wilkinson, 28 Kasım 1878’de İngiltere’nin Cambridge kentinde doğdu ve Hertfordshire’daki Berkhamsted Okulu’na ve Londra’daki St. Paul’s Cathedral Choir Okulu’na gitti. İlk sanatsal eğitimi Portsmouth ve Cornwall civarında ve daha sonra öğretmenlik yaptığı Southsea Sanat Okulu’nda gerçekleşti. Ayrıca deniz manzarası ressamı Louis Grier ile çalıştı. 21 yaşındayken Paris’te akademik figür resmi okudu, ancak o zamana kadar denizcilik konularına ilgi duyuyordu.

Norman Wilkinson’ın The Illustrated London News’de yayınlanan I. Dünya Harbi’nde RMS Lusitania’nın batışını gösteren çizimi.

Norman Wilkinson’un resimde tasarım çalışmaları, ilk olarak The Illustrated London News tarafından kabul edildiği 1898’de başladı ve daha sonra uzun yıllar boyunca The Illustrated Mail için çalışmaya devam etti. Yaşamı boyunca, Londra ve Kuzey Batı Demiryolu, Güney Demiryolu ve Londra Midland ve İskoç Demiryolu için tasarımlar yapan üretken bir poster sanatçısıydı. Çoğunlukla denize olan hayranlığından dolayı İspanya, Almanya, İtalya, Malta, Yunanistan, Aden, Bahamalar, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve Brezilya gibi yerlere yoğun bir şekilde seyahat etti. I. Dünya Harbi sırasında, Kraliyet Deniz Gönüllü yedeklerinde görev yaparken, Çanakkale, Gelibolu ve Cebelitarık’taki denizaltı devriyelerine ve 1917’den başlayarak HMNB Devonport’ta mayın tarama harekatlarına atandı.İtilaf Devletleri Saros Körfezi’ne çıkartma yaparken. Resim- Norman Wilkinson- Renkli suluboya tablo.

Nisan 1917’de Alman denizaltıları, İngiliz gemilerine yönelik torpido saldırılarında benzeri görülmemiş bir başarı elde ederek, bir günde yaklaşık sekiz gemi batırmışlardı. Norman Wilkinson, otobiyografisinde, bir anlık içgörüsüyle, denizaltı tehdidine yanıt vermenin bir yolu olabileceğini düşündüğü anı hatırlamıştır. O günlerde Okyanusta bir gemiyi gizlemek neredeyse imkansız halde idi. Su üstü gemileri Alman denizaltılarından nasıl gizlenebilirdi diye kendine sormaya devam etti. Bir gemi, bir periskop aracılığıyla uzaktan nişan alınmasını nasıl zorlaştırabilirdi? Kendi sözleriyle, bir geminin “Düşük görünürlük için değil, formunu bozacak ve böylece bir denizaltı subayının fark ettiği geminin rotasını anlamasını zorlaştıracak şekilde” boyanması gerektiğine karar verdi.Alman denizaltıları U-Bot’lar büyük tehlike teşkil ediyordu.

İlk denemelerden sonra Norman Wilkinson’ın planı İngiliz Admiralty’si tarafından kabul edildi ve Kraliyet Sanat Akademisi’nin zemin katlarındaki stüdyolarında bulunan bir deniz kamuflaj biriminin başına getirildi. Orada, deneyimli deniz gözlemcisi deniz subaylarından da yararlanarak kendisi ve yaklaşık 24 yardımcı sanatçı ve sanat öğrencisi- kamuflajcılar, model yapımcıları ve inşaat planı hazırlayıcılarından oluşan bir ekiple göz kamaştırıcı kamuflaj şemaları tasarladılar. Bunları minyatür modellere uyguladılar, modelleri test ettiler ve inşaat çizimleri hazırladılar. Bunlar, limandaki diğer sanatçılar tarafından (biri Vorticist sanatçısı Edward Wadsworth’du) gerçek gemileri boyamak için kullanıldı.Razzle Dazzle boyanmış ticaret gemileri örnekleri ve atölyede yapılan çalışmalar.

1918’in başlarında bir ay boyunca Washington, D.C.’de görevlendirildi ve burada ABD Donanması’na, Harold Van Buskirk, Everett Warner ve Loyd A. Jones başkanlığında benzer bir birimin kurulmasıyla bağlantılı olarak danışman olarak görev yaptı.

“Dazzle” boyama bir çılgınlık gibi tüm dünya harp araçlarına, hatta uçaklara, askerî üniformalara, sahra üniformalarına, binalara dek yayıldı ve uygulandı. Bunun Türkçe adı “ Alaca Bulaca”, salgın gibi yayılarak zamanla müzik dünyasında “Razzle Dazzle Music” ve moda dünyasında “Razzle Fashion” olmuştur. (Kaynakça; IWM- Imperial War Museum-Londra, The Dardanelles – Colour Sketches from Gallipoli (1915), Ships in Pictures (1945), Water Colour Sketching Out of Doors (1953) and A Brush with Life (an autobiographical memoir) (1969.)

Norman Wilkinson yedek subay olarak görevlendirildiği askeri gemi ile Midilli Adası’na giderken şöyle anlatmıştır; “Yolculuğumun başlangıcı hiç de planladığım gibi değildi. Kendimi yoğun bir şekilde ayrılışımızı çizerken ve aşağı Thames’in keyifli renklerinden ve bol hareketinden bazılarını yakalamaya çalışırken hayal etmiştim. Aslında, bu zamanın çoğunu bir kanepede uzanarak, aşılamanın etkilerinin üstesinden gelmeye çalışarak geçirdim; ancak sistemimde yaşayan milyonlarca mikrop arasında oluşan rahatsızlığın düşüncesi beni neşelendirdi. Güverteye çıkmak için birkaç girişimde bulundum, ancak her seferinde pes edip kamarama geri dönmek zorunda kaldım.

Bu daha da can sıkıcıydı, çünkü deniz yoluyla seyahat eden herkes ve özellikle benim için en ilginç bölge olan bir yerden geçiyorduk: romantizm ve gizemle dolu, batık denizaltılarla ilgili hikayeler, ağlar ve mayın söylentileri ve bu en tuhaf savaşın tüm garip olaylarıyla dolu.

Vapurda denizaltıyla saldırı olasılığı konusunda doğal olarak abartılar vardı. Yolculuk sırasında Kanal’ın batı girişinde denizaltı faaliyeti duymuştuk, ancak yolcuların belirgin ilgisizliği, çok gerçek bir tehlike karşısında İngiliz’in sakinliğinin harika bir kanıtıydı. Gemimiz 10 knots sürat yapıyordu; Dünya Harbi’nin patlak vermesinden buyana ticaret gemileri Alman denizaltılarının tehdidi altındaydı. Bu nedenle bilinen ticaret yollarından kaçınmaktaydılar. Muhtemelen Doğu Akdeniz’e giden düşman denizaltıları olabilir, ancak bunlardan saldırı olasılığı bize düşük göründü. Sonuçta, torpido stoklarını daha önemli bir av için saklayacaklardı ve her durumda, amaçlanan operasyon bölgelerine varmadan önce varlıklarını duyurmaları pek olası değildi.

Gece boyunca, aralıksız nöbet tutan bir dizi devriye botunun yanından geçtik.

İki veya üç günde Cebelitarık’a ulaştık, bu süre zarfında denizaltılardan gelen hiçbir alarm huzurumuzu bozmadı. Gibraltar Kayalığı’nı ilk kez görmek, bize bu kadar iyi bir stratejik konumu almamızı ve korumamızı sağlayan olayların tuhaflığı konusunda sık sık bir ünlem işareti uyandırmalıydı. Gibraltar, Çanakkale seferinde bize kesinlikle bize büyük güven verdi.

Malta’ya sabahın erken saatlerinde ulaştık ve kesinlikle parıltılar içindeki denizde ışıldayan bir mücevher gibi görünüyordu, ancak daha yakından tanıdıkça boğucu derecede sıcak buldum. Buradaki zamanımız kısaydı, çünkü ertesi sabah erken saatlerde Midilli adasındaki üs olan Mudros’a hareket eden bir gemiye binmemiz emredildi. Yolculuğumuzu yaptığımız gemi, denizaltıların imhası için özel olarak tasarlanmış tamamen yeni bir sınıftandı. Üç günlük yolculuğumuzda, tehlike bölgesine yaklaştığımız için keskin bir gözetleme uygulandı. Keşfedilmesi zor bir nedenden ötürü, bu teknelerin operasyonlarında bir durgunluk varmış gibi görünüyordu. Yine de görüldüklerine dair sürekli raporlar geliyordu ve kaptanımız saldırı araçlarının etkinliğini deneme konusunda endişeliydi, ancak çeşitli mizaçlarımıza göre hayal kırıklığına uğradık veya başka türlü, çünkü şüpheli hiçbir şey görmedik.

“ Kamuflaj”- “Göz yanıltması”

Birçok ulus, her iki dünya savaşında da gemilerini ve uçaklarını “göz yanıltıcı” kamuflajla gizleme sanatını daha da yaygın hale getirmiştir. Kamuflaj kelimesi, gizlemek anlamına gelen Fransızca “Camoufle” kelimesinden türemiştir. Ancak bir gemiyi zıt renklerle, düzensiz geometrik şekillerle, zikzak çizgilerle ve kalın siyah beyaz çizgilerle boyamak sağduyuya aykırı görünse de kısa zamanda Norman Wilkinson Büyük Britanya Savaş Bakanlığı emriyle büyük bir üretim atelyesi kurmuştu.“Razzle Dazzle” adını alan bu teknik, bir deniz stratejistinin veya denizlerde deneyimli bir gazinin değil, I. Dünya Harbi ilk yıllarında göz kamaştırıcı kamuflajı icat etmekle tanınan İngiliz sanatçı Norman Wilkinson’ın fikriydi. Başka bir sanatçı, John Graham Kerr de konseptin babası olma onurunu elde etmek için yarıştı, ancak bir mahkeme Norman Wilkinson’ı gerçek mucit ilan etmiştir.

Wilkinson’ın 1918’de yaptığı, göz kamaştırıcı resim icadıyla bir konvoyu gösteren tablosu.

1949 yılında sanatçı tarafından Greenwich’deki National Maritime Museum’a armağan edilmiştir. Ölçüleri: (Çerçeve- 651 cm. x 846 mm. X 79 mm.) Bu renkli çizimler, göz kamaştırıcı desenin üç boyutlu etkisinin bir gözlemcinin gözünü nasıl tamamen aldattığını ve geminin şeklini ve yönünü kavramayı nasıl zorlaştırdığını göstermektedir.

Dazzle boyanmış bir ticaret gemisi ve gri renkle boyalı hali ile denizaltı periskobundan nasıl görünmekteler.

Göz kamaştırmanın amacı bir gemiyi veya uçağı gizlemek değil, düşmanın mesafe ölçerlerinin türünü, hızını ve rotasını kesin olarak belirlemesini zorlaştırmaktı. Bir kıyı bataryasının veya bir harp gemisinden düşman gemisini vurmak için kullanılan cihazlar görsel mesafe ölçerlerdi. Görsel (Direction Finder) mesafe ölçer kullanan bir gözlemcinin hedef geminin yaklaştığını mı yoksa uzaklaştığını mı, yoksa pruvasının mı veya kıç tarafının mı görüldüğünü belirlemesi gerekir. Göz kamaştırmanın bozucu doğası bunu zorlaştırdı.

Razzle Dazzle boyanmış bir ticaret gemisi renkli çizim tablosu.

I. Dünya Harbi yılları idi… Su üstü gemilerinin baş düşmanı denizaltılardı. Ve haliyle radar diye bir keşif de mevcut değildi. Tek çare gözcülerin dikkatine kalıyordu. Buna rağmen pek çok su üstü gemisi denizaltıların kurbanı oldular. Bir İngiliz deniz yedek subayı Normal Wilkinson; aslında ressamdı, fakat savaş koşullarında gönüllü olarak askere alındı ve yedek subay olarak İngiltere’den gemiyle yola çıktılar… Tedirgin ve her an bir denizaltıda atılacak torpidoya hedef olmak korkusu içinde Akdeniz’i geçtiler, Ege’de korkuları değişmedi ve Midilli’ye vardılar. Oradan da gemisi Saros Körfezi’ndeki İngiliz harp gemilerinin bulunduğu bölgeye hareket etti. Anılarında şöyle anlatmıştır: “Yedek subay olarak tayin edildiğim gemiyle çıktığım yolculuk benim kararım değildi. Gezmeye değil, bir dünya harbi koşullarında çok tehlikeli denizlere doğru yol alıyorduk. Mania ağları ve mayınlar üzerine söylentilerin ve tüm alışılmadık olayların meydana geldiği en acayip savaşların ortasında, benim için romantizm yüklü, özellikle hayli ilginç bir gemi seyahati idi. Bir stimli gemide bir denizaltının her an hücumuna maruz kalınabileceğine dair yeterli sayıda abartıların olması doğaldı.

Hatıratında şöyle yazmıştır; “Gemimiz yoluna devam ettiği sırada İngiliz Kanalı’nın batı girişinde Alman denizaltılarının faaliyetinin arttığı hatırlatıldı. Yine de umutlar oldukça yüksekti ve hayli baskın çıkan yaz fırtınasından sıyrılarak, çok geçmeden güvenli denizlere kavuşacağımıza inanıyorduk. Muhtemelen Doğu Akdeniz’e doğru seyretmekte olan bir düşman denizaltısının bize hücum etmesi olasılığı zayıf gibi görülmekteydi. Zira torpido stoklarını çok daha önemli hedeflere saklamalıydılar ve asıl ulaşacakları harekât bölgesine gelmeden kendilerini ifşa etmeleri çok zayıf bir ihtimaldi.

Gece boyunca sessizlik içinde seyreden bir grup karakol gemilerini geçtik. Tehlikeli sularda bulunduğumuz sürece karakol gemilerinin koruması altındaydık. Kuzey Ege’de mükemmel doğal bir liman olan Limni Adası’nın Mondros Limanı karşımızda belirdiğinde, limana yaklaştıkça çok kalabalık gemilerin varlığı ve sayıları daha da merakımızı artırdı. Öncelikle harp gemilerinin arasından geçerek bize şaretle belirtilen demir yerine ilerledik. Aquitania ve Mauretania transatlantikleri hastane gemisi olarak boyandıkları dev gövdeleriyle, limandaki tüm bu gemilerin ve diğer teknelerin üzerinden bakarcasına yükselerek fark edilebiliyorlardı. Buraya kadar bir düşman denizaltısına kurban olmadan ulaşmamıza dua ettikse de su üstü gemilerinin denizaltılardan nasıl korunabilir diye daha da düşünmeye başlamıştım.”

Göz kamaştırmak kamuflaj değildir; Bir gemiye, kendisini seyredeceği tüm ortamlarda gizleyecek bir boya şeması vermenin imkânsız olduğu çok erken dönemde anlaşılmıştı. Bunun yerine geometrik şekiller, gemilerin sınıfını, mesafesini, konumunu ve hareketini görsel olarak değerlendirmeyi zorlaştırarak hedef almayı zorlaştırıyordu. Bu nedenle boya şemalarını tanımlamak için “Dazzle” veya “Razzle Dazzle” terimleri kullanıldı. Dazzle – Alaca bulaca boyama akımı, sanatçı Norman Wilkinson tarafından geliştirildi ve I. Dünya Harbi boyunca ve II. Dünya Harbi’nin ilk yıllarında düşmanın gözlerini yanıltmak için gemilerde kullanıldı.

Göz yanıltması bir gemiye, onu geçeceği tüm ortamlarda gizleyecek bir boya tasarımı vermenin imkânsız olduğu çok erken dönemde anlaşılmıştı. Bunun yerine şaşırtıcı şekillerle ve aykırı renklerle boyamak suretiyle gemilerin sınıfını, mesafesini, konumunu ve hareketini görsel olarak değerlendirmeyi zorlaştırmak mümkündü, bu suretle hedef almayı zorlaştırılabilirdi. Bu nedenle boya şemalarını tanımlamak için Norman Wilkinson buluşu olan bu boyama tekniğine “Dazzle” veya “Razzle Dazzle” adını vermiştir.Aquitania transatlantiği Norman Wilkinson’un Razzle Dazzle kamuflaj tekniği ile boyanmış halde.

XIX. yüzyıl sonuna kadar gemilerde süsleme amacıyla genellikle kırmızı, beyaz ve koyu sarı renkte boyamalar kullanılırdı. 1905’ten itibaren İngiliz Kraliyet Donanması gemilerinde çok açık maviyi esas alan gri boya geleneksel ve resmi boya şekli olmuştur. Admiralty’e bu görüşünü iletebildi ve kabul gördü. Kendisine bir atölye verdiler ve yanına maket yapımcısı ve ressamlar görevlendirdiler. Norman Wilinkson durmadan yanılgılı çizimler üretti. Yardımcıları olan ressamlar da birçok desenler yaratıyorlar ve bunlar maketler üzerinde boyanıyor, sonra tersanede veya havuzlarda, rıhtıma yanaşmış gemiler bu desenlere göre rengarenk, çeşit çeşit boyanıyorlardı. “Dazzle Ships” artık harp teknolojisine girmişti ve sadece İngiliz Donanması ve ticaret gemileri değil, her devlet de gemilerini böyle rengarenk boyamak suretiyle bir nev’i koruma tedbiri alıyordu. Bu akıma Türk donanması gemileri de dahil olmuş ve Dazzle Ships uygulaması II. Dünya Harbi’nin ilk yıllarına kadar devam etmiştir.Bir ticaret gemisi Dazzle boyanırken- Renkli tasarım resmi Norman Wilkinson.

Deniz sanatçısı Norman Wilkinson, bir geminin görünümünün onu yüksek aykırı renklere boyayarak değiştirilebileceği teorisiyle hareket ediyordu. Özellikle denizaltılarda periskobun işini zorlaştırmak için açılı çizgiler kullandı. Bir geminin profilinden tanınmasını zorlaştırmak için birbirine yakın aykırı renkte şeritler ve top taretleri aykırı renkte boyalar gerçekleştirdi. İngiliz Admiraltisi bu konuda önce kısa süreli, fakat çok yoğun bir araştırma yapmıştır.

Sonuçta Norman Wilkinson’un önerisi kabul edilmesi ve derhal uygulama başlatılması bir dünya harbi koşullarında tüm harp gemilerinin ve ticaret gemilerinin yeniden tersanelerde Norman Wilkinson’un hazırladığı tasarımlara göre boyanmasını gerektiriyordu ki inanılmaz bir zaman, renkli boya ikmali ve uygulaması ve neticede boyanın kuruması için bekleme demekti.

Almanya, I. Dünya Harbi’nde Britanya’yı ablukaya almak ve hayati önem taşıyan ikmal malzemeleri ve çok önemli yiyecek ikmalini ve malzemelerin kıyılarına ulaşmasını engellemek için denizaltıları kullandı. 1917 yılında Şubat-Nisan ayları arasında denizaltılar 500’den fazla ticaret gemisini batırdı; Nisan ayının ikinci yarısında ise her gün ortalama 13’den de fazla gemi batması büyük panik yaratmıştı! Britanya dizlerinin üstündeydi ve acil bir çözüme ihtiyacı vardı. Norman Wilkinson’un Admiralty-Deniz Kuvvetleri Komutanlığına gönderdiği, gemileri korumaya yönelik sunduğu plan yazısı zamanlama bakımından büyük ilgi gördü. Onun planı Dazzle Boyama veya Dazzle kamuflajı olarak bilinmeye başlandı. Haziran 1917’de Norman Wilkinson, Londra Kraliyet Sanat Akademisi’nin sanat okullarındaki Dazzle bölümünün işleyişini denetleyen Donanma Donatım Komutanlığı’nda görevlendirildi. Sanat akademilerinden ve okullarından gelen çoğu erkek öğrenci ve öğretmenlerden (yaklaşık 18 subay sanatçı dahil) ve kadınlardan oluşan bir ekibi yöneten hem operasyon yöneticisi hem de yaratıcı direktörü olarak yeraldı. Bu sanatçılar arasında yer alan Evelyn Mackenzie eşi olmuştur. Bu atölyede Alman denizaltılarının görmesini şaşırtmak amacıyla çok farklı tasarımlar üretildi. Bu doğrultuda genellikle uzunluğu 8 inçten fazla olmayan yüzlerce geminin modelleri imal edildi ve tasarlanan Dazzle renklerle boyandı. Daha büyük gemiler için birkaç farklı model de yaptılar. Bu gemi maketleri günümüzde Imperial War Museum’dedir. Dazzle Atölyesi’nde görevli sanatçı Frank Mason tarafından özel olarak inşa edilmiş ancak basit bir sahnede test edildiler. En etkili desenleri oluşturmak için gemi modelleri döner tablaya yerleştirildi ve periskopla görüntülendi.

Renklerin etkilenmesi

Greenwich’teki Imperial Maritime Museum’da 50.000’e yakın gemi maketi koleksiyonu yer almakta. Bunlardan bir kısmını Razzle- Dazzle gemi maketleri teşkil etmekte.

1917 yılında rengarenk gemilerle dolu limanlar insanları hayrete düşürüyordu. Ancak Norman Wilkinson’ın kamuflajının görsel etkisinin bir kısmı bugün elimizdeki I. Dünya Harbi’ne ait siyah beyaz görüntülerde kaybolmuş durumda. Çarpıcı renkleri hâlâ İngiltere İmparatorluk Harp Müzesi-Imperial War Museum / Londra koleksiyonundaki yüzlerce gemi maketi üzerinde görmek mümkün. Bu yüzlerce gemi maketi Londra Burlington House’da Norman Wikinson yönetimindeki Kraliyet Sanat Akademisi’nin Dazzle Bölümü tarafından yapıldı. Gemi maketi sanatçıları seçilen gemilerin maketlerini yaptılar. Yüzlerce gemi maketi modeli boyandı ve göz kamaştırıcı tasarımları test etmek için kullanıldı. Dönen bir döner tablaya yerleştirildiler ve periskopla görüntülendiler. Bu, Norman Wilkinson’ın ekibinin, sanki farklı yönlere gidiyormuş gibi göz kamaşmasının bir geminin formunu nasıl bozduğunu görmesine olanak sağladı. Norman Wilkinson, açık ve koyu griler, maviler ve yeşillerden oluşan güçlü çelişkiler kullanmanın en etkili yöntem olduğuna inanıyordu.

Bununla da kalmadı; İngiltere çevresindeki limanlara liman görevlilerinin geçici olarak atanmasını kabul ettirdi. Bu görevliler tamamlanmış tasarımlardan gemilerin boyanmasını denetlediler. Görevlendirilenlerin çoğu deniz ressamlarıydı. Liman memurlarından biri sanatçı Edward Wadsworth’du. Kübizm’den doğan bir İngiliz sanat hareketi olan Vorticism’in kurucusuydu. Admiralty, I. Dünya Harbi sırasında çeşitli kamuaj fikirlerini denedi. ABD’li sanatçı Abbot H. Thayer ve İskoçyalı zoolog John Graham Kerr’in benzer önerilerini değerlendirmişlerdir. Ancak onların tercihi Norman Wilkinson’ın planı olmuştur. II. Dünya

Harbi sona erdikten sonra Kraliyet Mucitlere Ödül Komisyonu tarafından ödüllendirildi ve onu “Göz kamaştırıcılığın yaratıcısı” olarak tanıdı.

Dazzle kamuflaj yapılmış gemiler ay ışığında bile çok şaşırtıcı oluyorlardı.

Gemi maketleri atölyede bir döner masaya konuluyor ve bir denizaltı periskobundan nasıl göründüğü değerlendiriliyordu. Göz kamaştırmanın mirası Göz kamaştırıcı kamuflajın etkinliği I. Dünya Harbi yıllarında hiçbir zaman bilimsel olarak kanıtlanmadı. Ancak Bristol Üniversitesi’nin son araştırmaları, modern savaş alanlarında günümüzde bile bir rol oynayabileceğini öne sürmüştür. Deneysel Psikoloji Okulu tarafından yapılan bir araştırma, hedef yeterince hızlı hareket ettiği sürece göz kamaştırmasının hız algısını değiştirebileceğini bulmuştur. Katılımcılar bilgisayar ekranında biri düz, diğeri göz kamaştırıcı olmak üzere iki hareketli desen saptamışlardır. Hangisinin daha hızlı gittiğini tahmin etmeleri istendiğinde bazı yüksek kontrastlı göz kamaştırıcı desenlerin algılanma hızında yaklaşık yüzde yedilik bir azalma olduğu ortaya çıkmıştır.

1 Mart 1918’den savaşın bittiği sene 11 Kasım’a kadar yaklaşık 1.256 gemi akıl almayacak tasarımlarla boyandı. Dazzle tasarımlarla boyanmış gemilerin Alman denizaltılarından çok daha korunduğu görüldü; 2.500 dwt. ve üzeri ABD ticaret gemilerinden 78 gemi daha Dazzle boyanmadan Alman denizaltıları tarafından batırılmıştı. Buna karşın Dazzle boyalı yalnızca 18 kamuflajlı gemi battı. Dazzle kısa süre sonra Amerikan Donanması tarafından benimsendi; Dazzle Tasarı Atölyesinde resim sanatçıları ve modelcilerden oluşan hayli kalabalık bir ekip durmadan yeni tasarımlar ürettiler. Böylece 1000’den fazla baş döndürücü ve şaşırtıcı tasarım yapıldı. Everett Warner ve Thomas Hart Benton gibi sanatçılar tasarımlar üzerinde çalışıyordu. Kamuflaj olarak yanıltıcı renklendirmeyle ilgili teoriler için ABD’de sanatçı Abbott Handerson Thayer eserlerinden de ilham alındı. Her Göz Kamaştırıcı şema, farklı gemi sınıflarını düşman tarafından tespit edilemez hale getirme umuduyla benzersiz olacak şekilde tasarlandı. Bu, birçok göz kamaştırıcı şemanın denenmesi ve test edilmesiyle sonuçlandı, ancak bunların başarısına dair kanıtlar karışıktı. Açıkta çok sayıda farklı şema olması nedeniyle, hangilerinin önemli olduğunu ve çeşitli renk şemalarının etkili olup olmadığını belirlemek bir zorluktu.

4000 İngiliz ticaret gemisi ve 400 Harp gemisi Dazzle boyandı

I. Dünya Harbi’nde 1917’den itibaren 4000 İngiliz ticaret gemisi ve 400 Harp gemisi ve hemen tüm ABD harp gemileri ve birkaç bin ticaret gemisi Dazzle boyandı. Bu müthiş bir olaydır ve harp koşullarında hemen tüm harp gemilerinin ve ticaret gemilerinin çok sıra dışı boyanmaları demektir ki, akıl alacak gibi de olsa, bir gerçektir. Bu savaş sahnelerini belgeleyen fotoğrafçılara karşın, ressam ve yedek subay Norman Wilkinson tanık olduğu savaş sahnelerini suluboya ve renkli kalem tablolarına yansıtmış ve bu tablolarını anılarını içeren eserinde yayınlamıştır. Eserleri Londra’da Imperial War Museum koleksiyonunda ye ralan sanatçının, “ÇanakkaleDardanelles” konulu suluboya tabloları ve renkli kalem çizgileri içerir.

Norman L. Wilkinson 24 Kasım 1878’de İngiltere Cambridge’de doğmuştu ve 92 yaşında 31 Mayıs 1971 tarihinde Londra’da vefat etti. Yağlıboya, çoğunlukla suluboya ve renkli kalem çalışmalarıyla ünlü bir ressamdı. En önemli özelliği denizlerin ve gemilerin ressamı oluşuydu. Aynı zamanda çok albenili ve kendi kişiliğini yansıtan posterler boyadı. I. Dünya Harbi yıllarında harp gemilerinin kolay hedef olmalarını önlemek amacıyla kamuflaj sanatını yarattı. Kayıtlara “Dazzle Painting” veya “Dazzle Camouage” olarak geçen “Alaca Bulaca Boyama Tekniği” Norman Wilkinson’un buluşudur ve tüm dünya harp araçlarında kamuflaj tekniği olarak günümüzde bile kullanılmaktadır.

Radar sistemlerinin 1950’den itibaren giderek daha etkin şekilde hem askeri hem de sivil alanlarda geniş çapta kullanılmaya başlanması ve gemilere uygulanması ile Dazzle-Razzle Dazzle devri de kapanmıştır. Ancak savaş sonrası yıllarda müzik dünyasının cazibesine kavuşan “Dazzle-Razzle Dazzle” bukez müzik olarak birçok besteyle yeniden yaşam bulmuş ve Dazzle-Razzle Dazzle Müzik Akımı meydana gelmiştir, besteler yapılmıştır.

Liverpool’daki razzle- dazzle boyalı “Snowdrope” isimli tur gemisiyle yapılan “Marsey Tour” büyük turist ilgisini çekmektedir.

Hamburg’daki dünyanın en büyük gemi maketleri müzesinde 400’den fazla Dazzle boyalı ticaret gemisi maketi yer almaktadır. Yine Dazzle-Razzle Dazzle renkler öylesine ilgi görmüştür ki, barış yıllarının Thames Nehri’nde, Liverpool’da ve daha birçok liman kentlerinde turistler için tekneler bukez günün resim sanatçıları tarafından coşkulu şekillerle boyanmıştır. Liverpool’da özellikle turistleri hayran bırakan Dazzle renklerle boyalı “Snowdrop” Bunlardan biri Liverpool’daki “Snowdrop”tur ve turistler için bu feribot ile gezmek büyük heyecan yaratmaktadır.

I. Dünya Harbi’nden sonra Norman Wilkinson, Royal Commission on Awards-Mucitlere Ödüller Kraliyet Komisyonu’na kredi başvurusu yapmıştı. Yasal işlemlerin sonunda Wilkinson resmen dazzle kamuflajının mucidi ilan edildi ve parasal tazminat aldı.

Wilkinson ayrıca sanatçı olarak çalışmalarına devam etti ve deniz resimleri Greenwich’teki National Maritime Museum, Royal Academy – Kraliyet Akademisi ve Royal Society of British Artists – Kraliyet İngiliz Sanatçılar Derneği gibi sanatsal ve tarihi koruma merkezlerinde sergilenmektedir.

7DENIZ – Haber Linki İçin Tıklayın !
DemirHindi
2 Haziran 2025 – 12:20