1915 Yılından Bir Cüzdan Hikâyesi…

Harb-i Umumi’nin ikinci yılı. Takvimler, hicri 25 Temmuz 1331 (miladi 7 Ağustos 1915) tarihini gösteriyor. İstanbul rıhtımından kalkan gemi, bir savaş gemisi. Osmanlı Amiral Gemisi Barbaros Hayreddin Paşa Zırhlısı. Gelibolu’ya gidiyor. Kardeşi Turgut Reis Zırhlısı ile dönüşümlü olarak Çanakkale’de görev yapıyorlar. Hazırlıklar biraz uzun sürüyor. Malzeme, mühimmat, silah, Çanakkale’ye göreve giden bahriyeli asker ve subayların yanında, bir kısım karacı, bir kısım havacı var. Hatta, gidenler arasında Alman havacılar da var. 

Gece gemide topluca yenen yemek sırasında komutanla aynı masada yemek yemekte olan Alman Havacı konuşmasında şöyle diyor: “Ne mutlu siz denizcilere ki savaşta da bir aradasınız, birliktesiniz. Biz havacılar ise her zaman yalnızız savaşta bile bir arkadaşımız ya var ya yok.”

Subayların maaşları da o gün gemide ödeniyor ama kimsenin o gün evine nafaka bırakması mümkün olamıyor. Maaşlar üniformanın ceket iç cebine alınıyor. Ceketler ise askıya.

Barbaros Hayreddin Zırhlısı, gece boyunca yoluna devam eder ancak kendi koruyucu gemisinin sürati daha düşük olduğundan, zaman zaman hız keserek onun yetişmesini bekler. Bu durum tehlikeyi arttırmaktadır. 8 Ağustos 1915 Pazar günü; sabah, daha gün doğmadan Gelibolu’da olmak mecburiyeti vardır. Marmara’da boğazda düşman denizaltıları kol gezmektedir. Sürekli pusu kurmaktadırlar. Biraz gün ışığı amaçlarına ulaşmaya yetmektedir. 

Barbaros Gelibolu’ya gelmeden Bolayır önlerinde gün ışığına yakalanır. E-11 pusuya yatmıştır. Torpille vurularak batırılır Barbaros. Bir kıyamet yaşanır. Görev yapabilme imkânı kalmayınca can mücadelesi başlar. Artık amaç sağ kalmak ve yeniden bu vatan için savaşmaktır. Ağustos ayında, demir bir gemide görevli olmadığınız saatlerde gece pantolon ve fanilayla yatarsınız. Sirenler acı acı çaldığında varsa önce görev sonra canını ve canları kurtarmak derdi başlar.

Muazzam Barbaros zırhlısı, orta bölümünden torpillenen gemi, su alarak yan yatar. Gemide bulunanlar güverteye çıkar ama büyük çoğunluk tutunamayarak denize yuvarlanır. Denize düşenler geminin alabora olmasıyla çalışmakta olan uskurlara kapılıp şehit olur. Gemiyi terk edenlerden filikalara ulaşamayan ya da tutunamayanlar uzun süre denizde kalır. Dedemin daha önce görev yaptığı Basra, denizden önce yaralıları toplar. Basra küçüktür alabildiği kadar yaralı Gelibolu’ya götürmektedir. Yaralılar soğuktan, uzun süre suda kalmaktan, yaralarından mustariptirler. Kimi çıplak, kimi yarı çıplaktır. Basra’nın perdelerine sarınırlar karaya çıkarken.  

Karaya çıkmakla iş bitmemektedir. Bir süre zor şartlarda beklemek gerekir. İstanbul’a tek yol deniz yoludur. O da düşman denizaltılarıyla doludur. Gelibolu’dan İstanbul’a yürüyüş on gün sürer. Nihayet kayıplara rağmen Uzunköprü’de trene binmek mümkün olur. 

Sirkeci’de trenden indiklerinde hiçbirinin üniforması, askeri kıyafeti, şapkası yoktur. Bazıları Gelibolu’da kaldıkları yerlerde ne bulurlarsa aldıklarıyladır. Saç, sakal birbirine karışmış, birbirlerini bile tanıyamaz hale gelmişlerdir.

Çarkçı Kıdemli Yüzbaşı Zekeriya oğlu Mahmut kurtulmuş, Uzunköprü’ye kadar yürümüş ve Sirkeci’de trenden inmiştir. Barbaros Hayreddin Zırhlısının İstanbul’da teslim alındığı tarihte (Eylül 1910) göreve başladığı Barbaros’la Bolayır önlerinde vedalaşmıştır.

Çarkçı Kıdemli Yüzbaşı Zekeriya oğlu Mahmut, benim dedemdir. Annemin babası. 

Artık son adım, Kasımpaşa yokuşundaki evine ulaşmaktır. Eminönü’ne yürür, sandalcılar yolcu kollamaktadır. Sandalcıya; “Beni Kasımpaşa’ya götürür müsün” der. Sandalcı dedeme bakar, bakar ve saç ve sakalı birbirine karışmış, hırpani hale gelen kıyafetleri nedeniyle sorar: “Kuruşun var mı?”

Mahmut Yüzbaşı, paranın, kuruşun ne olduğunu anlamaya çalışır. Cebinde maaş olan ceketi Barbaros’ta kalmıştır. Çaresizlikle pantolon cebini yoklar.

Evet oradadır. Cebindedir. Elini atar ve kuruş cüzdanını çıkarır. Sandalcıya kuruşu verir ve sandala biner. Hayatı film şeridi gibi akmıştır o kısa sandal yolculuğunda.

Kasımpaşa’da iskeleye yanaştıklarında iskelede birkaç bahriyeli arkadaşı güçlükle tanırlar. Coşkuyla sarılırlar Mahmut Yüzbaşıya “Senin şehit olduğun haberi geldi. Yaşıyorsun!” 

Sandalcı, bu garip yolcuya bahriye subaylarının gösterdiği ilgiye şaşkındır. Birden “Ben bir kumandana ne yaptım!” der. İskeleye aceleyle bağlar sandalı ve “Affet beni kumandan, affet” diyerek aldığı kuruşları ona vermeye çalışır bütün gayretiyle…
…………..


Bahadır Gürer
Gazi, Çarkçı Kıdemli Yüzbaşı MAHMUT ÜLKENBAY
Torunu


EKLER: 

* İSTANBUL DENİZ MÜZESİ KOMUTANLIĞI, DENİZ TARİHİ ARŞİVİ KÜNYELER BÖLÜMÜ, DEFTER NUMARASI: 13 SAYFA / SIRA NUMARASI: 561 ( İsmi ve Pederi İsmi, Veladeti                                                                                                                                                                               Tarih-i Tevellüdü, Tahsil Ettiği Mekâtib ve Vâkıf Olduğu Elsine, Tarih-i Teehhülü, Kuyûd-ı Esasiye Numaraları, Tahakkuk Eden Kıdemi Duhul ve Nasbı, 21.04.1897: Haddehâne Şâkirdân Birinci Sınıfına, 30.03.1902: Mülazım-ı Evvel, 23.07.1908: Yüzbaşı, 11.05.1915: Kıdemli Yüzbaşı 

* MÜDDET-İ HİZMET VE VAZİFESİ: İdare-i Mahsusa’nın Marmara Vapuru’na 24 Kanun-ı Sani 1318, Fabrika’ya 19 Teşrin-i Sani 1319, Zırhlı Orhaniye’ye 10 Ağustos 1321, Peyk-i Şevket Kruvazörü’ne 06 Kanun-ı Evvel 1323, Fabrika’ya 17 Kanun-ı Evvel 1324, Fabrikalar Resimhânesi Haddâd Muallimliğine 26 Teşrin-i Evvel 1325, Zırhlı Barbaros’a 20 Ağustos 1326, Merkez Muvakkat 05 Ağustos 1331, Fabrikalar Ateşçi Bölüğüne 01 Ağustos 1332, Merkez Muvakkat 22 Mayıs 1333, Çekiç Döküm Fabrikası idare memurluğuna 18 Haziran 1334, Gayr-ı Ma’mûl Ambarına 22 Temmuz 1335, Turgut Alp Maçunası ser-çarhçılığına 14 Teşrin-i Evvel 1338, Gayr-ı faal zabitan meyânına 01 Şubat 1339, Yadigâr-ı Millet Muhribi’ne 26 Teşrin-i Sani 1339, Karadeniz Üssü Bahri Kumandanlığı Levazım Şubesine 11 Mayıs 1340, Fabrikalar Nakliye memurluğuna 11 Nisan 1341, İbkâen Fabrikalar Nakliye memurluğuna 01 Temmuz 1926.

* HÂMİL OLDUĞU NİŞAN VE MADALYA (08.05.1911: IV. Mecidi,1904-1905: Liyakat, 01.05.1916: Harb Madalyası 

* FOTOĞRAF AÇIKLAMALARI:
1- Mahmut Ülkenbay (Bahadır Gürer’in annesinin babası)
2- Barbaros Hayreddin Zırhlısı A-B (1911) (Ayakta sol başta Mahmut Ülkenbay)
3- Mahmut Ülkenbay’a ait Harp Madalyasının beratı
4- Mahmut Ülkenbay’a ait madalyalar
5- 8 Ağustos 1915’te Çanakkale’de batırılan Barbaros Zırhlısında Mahmut Ülkenbay’a ait kuruş cüzdanı (Aile yadigarı olarak muhafaza edilmektedir)
6- 2015 Yılında, batırılışının 100. Yılında Çanakkale Boğaz Komutanlığında bulunan Barbaros Şehitliğinde, Barbaros Zırhlısı Gönüllüleri olarak başlattığımız anma etkinliğinden (A: 2015 yılı etkinliği, B: 2019 yılı etkinliği