Kraliçe II. Elizabeth’in ölümünün hemen ardından, İngiliz siyaseti ve kraliyet ailesinde dikkat çekici gelişmeler yaşanmakta.
Gençlik yıllarında monarşinin kaldırılması için kampanyalara katılan ve sarayın içine sindirmekte zorlandığı 50 günlük başbakan Liz Truss görevi bırakmış ve yerine Hint kökenli Rishi Sunak getirilmiştir.
Ülkesinin sicilini düzeltme misyonu üstlenmiş kraliçeden farklı bir görüntü çizecek olan Kral III. Charles’in siyaseten daha önemli bir figür haline gelme arzusunu, Galler Prensi ünvanı taşırken yapmış olduğu gezilerde görmek mümkün.
Krallığı süresince başını en ağrıtıcı sorunlardan biri İngiliz Milletler Topluluğu’nda olası çözülmeler, diğeri de monarşinin geleceğidir.
Ülkesi ve kraliyet ailesi, yeğeni Prens Harry’nin itiraflarıyla çalkalanırken, 1Kraliyet Prensesi Anne tarafından geçtiğimiz günlerde Kıbrıs’ın Rum tarafına dikkat çekici bir ziyaret gerçekleştirildi.
Adadaki dengenin bozulmasının yeni bir halkası olan bu ziyaretin siyaset iklimine taşınmasını, kraliyet ailesinin babası Philip’in kökeninde aramak gerekir.
Mazisinden kaynaklı genetik kodlarının bir yansıması olan monarşinin kibirli yüzü bir kez daha kendini göstermiş ve tarihi fırsat Prenses aracılığıyla heba edilmiştir.
Elizabeth’in hoşgörü çizgisinde gitmesi gereken Prenses’in, Türk tarafına da yapacağı ziyaret, hem önemli bir sinerji yaratabilecek hem de Rum ve Türk halklarının kendi sınırları içinde barış ve istikrar içerisinde yaşamalarına neden oluşturabilecekti!..
Kıbrıs Türkleri yine yok sayılmış, Birleşik Krallık’ın Kıbrıs sorununu çözme samimiyeti sorgulanır hale gelmiştir.
Garantör ülke sıfatıyla; iki tarafa eşit muamele göstermesi, taraflara yardımcı olabilmesi ve tarafsız kalma ilkesine sadık kalmasının imkanı, artık kalmamıştır.
Prenses Anne’nın bilmemesi mümkün olmayan gerçekler mi?
İngiltere’nin çekilmesi sonrasında Kıbrıs Türk ve Rum halkları tarafından bir ortaklık temelinde kurulmuş olan “Kıbrıs Cumhuriyeti”, Rumlar tarafından 1963’te yıkılmıştır.
Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Başpiskopos Makarios’un; Yunan darbesinin hemen ardından 19 Temmuz 1974’de BM Güvenlik Konseyi’nde yapmış olduğu konuşma, tam bir itirafır.
“Yunanistan Askeri rejimi Kıbrıs’ın bağımsızlığını ihlal etmiştir. Yunan Cuntası Kıbrıs Halklarının demokratik haklarına zerre kadar saygı göstermeden, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına ve egemenliğine zerre kadar saygı göstermeden diktatörlüğünü Kıbrıs topraklarına yaymıştır.”
Türkler başlangıçtan beri çok açık, dürüst ve tutarlı davranmaya çalışmıştır.
Kıbrıs’ın ilhak edilme girişimi üzerine garantörlük hakkını kullanan Türkiye, gerçekleştirmiş olduğu “Barış Harekatı” ile Kıbrıs Türklerinin adadaki varlığını sürdürmesini sağlamıştır.
Halen kalıcı bir barış anlaşması yapılamamışsa da, o gün bugündür, ciddi bir olay yaşanmamıştır.
Onca yapılan müzakereler esnasında, olumlu hava yaratmaya yönelik tek taraflı jestlerle kuvvet çekme faaliyetleri dahil her adım Türk tarafınca atılmıştır.
Toprak kaybı dahil pek çok kazanılmış hakkı gasp eden, Annan Planı bile kabul edilmiştir.
İsviçre’nin Crans Montana kasabasında gerçekleşen 5’li zirvede çözüm süreci görüşmelerini yine baltalayan ve yine masadan kaçan Yunan ve Rum ikilisi olmuştur.
Halihazırda Kıbrıs’ta; iki halkı temsil eden iki ayrı, eşit ve egemen devlet bulunmaktadır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sabırla geleceğe ümitle beslenirken, üçüncü ülke ve kuruluşlardan medet uman Rumlar vardır.
Coğrafi konumu ve var olduğu düşünülen deniz alanlarındaki zenginlikleri gündemini korurken, Kıbrıs Türkleri’nin vizyonu Toros’un izinde Gençlik Marşı olmalıdır.
Dağ başını duman almış
Gümüş dere durmaz akar
Güneş ufuktan şimdi doğar
Yürüyelim arkadaşlar
Sesimizi yer, gök, su dinlesin
Sert adımlarla her yer inlesin inlesin
Bu gök, deniz nerede var?
Nerede bu dağlar taşlar?
Bu ağaçlar güzel kuşlar
Yürüyelim arkadaşlar
Sesimizi yer, gök, su dinlesin
Sert adımlarla her yer inlesin inlesin
Bayrağımızın gönderden indirilmesine fırsat tanımayan “Tamburalı Paşa Hasan Kundakçı”nın yolu da, Kıbrıs Türklerini özgürleştirme uğrunda can verenlerle birlikte mekanı cennet, ruhu şad olsun.
Son sözse; “Bir nehirde iki balık kavga ediyorsa, oradan az önce uzun bacaklı bir İngiliz geçmiştir.” demiş kızılderililer.
İsmet Hergünşen
1Prenses Anne’nin tam adı Anne Elizabeth Alice Louise Mountbatten-Windsor’dur.