Türk Milleti’nin ortak birleşik aklını kurumsallaştırarak millet adına tarihe ulus devlet inşası örneği olacak Milli Mücadele’yi, “Müdafaayı Hukuk” adıyla “Kuvayı Milliye” gücü ve direnişiyle sunmak üzere 23 Nisan 1920’de Ankara’da Büyük Millet Meclisi’nin kuruluşu, Mustafa Kemal’in 19 Mayıs 1919’a Samsun’a çıkışı ile başlayan ve 19 ay süren çok zorlu bir çalışmayla gerçekleşmiştir. Mustafa Kemal’in 19 Mayıs 1919’dan 27 Aralık 1919’da Ankara’ya geliş sürecinde üç önemli aşama vardır. Bunlar bilindiği üzere “Amasya Bildirisi”, “Erzurum Kongresi ve Kararları” ve “Sivas Kongresi Ve Kararları”. Bu aşamalarda yapılan zorlu çalışmalar ve alınan doğru/isabetli kararlarla yurt sathında misakı milli sınırları içinde vatanın bölünmez bütünlüğünü ve milletin kayıtsız şartsız egemenliğini sağlamak üzere milletçe bütünleşmek ve milletin ortak aklını TBMM olarak kurumsallaştırmakla gerçekleştirilmiştir. İşte “Ulus Devlet” olarak kurulacak Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerlerinin özü, mayası bu kararlarda bulunmaktadır. Bugün bu konuyu, yarın da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin dayandığı temel ilkeleri ve açılışını ele alacağım.
1. 22 Haziran 1919 Amasya Tamimi
İhtilal Bildirisi: Bu kararlar, aslında bir “İhtilal Bildirisi”ydi. “Anadolu İhtilali” adlı önemli kitabın değerli yazarı Sabahattin Selek, Amasya Kararlarını anlattığı bölüme, kitabında bu nedenle “İhtilalin Açıklanması” başlığını koymuştur.[1]
Bu kararlar, İstanbul Hükümetine karşı bir “isyan”dı. Kararların gizli 6. maddesi bu yargıyı somut olarak kanıtlar. Önce bildiriyi görelim, sonra gizli 6. maddeyi inceleyelim.
Bildiri temel ilkeleriyle şöyledir:
Amasya Bildirisi
(1) Vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığı tehlikededir.
(2) İstanbul’daki hükümet sorumluluklarını yerine getirememektedir.
(3) Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.
(4) Milletin haklarını bütün dünyaya duyurmak için her türlü etki ve denetimden kurtulmuş milli bir kurulun varlığına ihtiyaç vardır.
(5) Anadolu’nun her yönden en güvenli yeri olan Sivas’ta milli bir kongre acil olarak toplanmalıdır.
(6) Her sancaktan üç kişi seçilerek Sivas’a gönderilecek ve kongre toplanacaktır.
Bildiri[2] o günkü durumu, “Vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığı tehlikededir” diyerek açıkça ortaya koyuyordu. Milletin haklarını dünyaya duyurmak için, bağımsız bir kuruluşun varlığına gereksinme olduğu ve bunun için Sivas’ta milli bir kongre toplanacağı belirtiliyordu.
Gizli 6. Madde: Amasya Kararları beş maddeden oluşuyordu ve 6. maddesi gizliydi. Bildirgede bu madde açıklanmamıştı, sadece bildiriyi imzalayanlar ve Anadolu’daki komutanlar bu maddeyi biliyorlardı. Bu gizli madde şöyledir:
“Askeri ve milli teşkilat hiçbir şekilde yürürlükten kaldırılmayacaktır. Kumanda hiçbir surette terk edilmeyecek ve başkasına bırakılmayacaktır. Vatanın herhangi bir tarafında yeniden ortaya çıkacak bir düşman işgali karşısında birlikte ve ortak hareket edilecektir. Silah ve cephane elden çıkarılmayacaktır.”[3]
O sırada, Ankara’da kolordu komutanı olarak çok önemli bir konumda olan ve Amasya Kararlarını imzalamayan Ali Fuat (Cebesoy) Paşa, hatıralarında, “Amasya Kararlarına “Mukaddes İttifak (Kutsal Birleşme)” adını veriyor. Bu kararların “toplayıcı bir ruh” taşıdığını, “bu ruhu gerçekleştiren başlıca etkenin de Mustafa Kemal” olduğunu belirtiyor.[4]
Direniş Çağrısı
Kararların ilk beş maddesinin bir bildiri ile kamuoyuna duyurulmasıyla bütün dünya, ilk kez, Anadolu hareketinin hedeflerini de öğreniyordu.
Artık yol haritası belliydi.
– Milletin bağımsızlığını,
– Vatanın düşman işgalinden kurtuluşunu sağlamak için
– Milli iradeyi egemen kılmak temel hedef olarak belirtiliyor,
– Hareket Erzurum ve Sivas Kongrelerine yöneliyordu.
Amasya’dan yükselen ses, aslında “silahla direnmeye” çağrıdır. Bildiri, kurtuluşu “ulusun bağımsızlığını, yine ulusun azim ve kararı kurtaracaktır” diyerek formüle ediyordu.[5]
2. Erzurum Kongresi (23 Temmuz – 7 Ağustos) Ve Kararları
“- Milli sınırlar içinde bulunan vatan parçaları bir bütündür, birbirinden ayrılamaz,
– Kuvayı Milliye’yi, tek kuvvet olarak tanımak ve
– Milli iradeyi egemen kılmak esastır.
– Manda ve himaye kabul edilemez.
– Seçimlerin yapılarak milli Meclis’in derhal toplanması gerekir.”[6]
Kongrede ayrıca azınlıklarla ilgili olarak şöyle deniyordu:
“Vatanda öteden beri yaşayan ve Osmanlı Devleti yasalarıyla güvence altına alınmış olan azınlıkların mallarının korunması esastır.” Kongrede ayrıca, “hilafet ve saltanat makamına bağlılık” kabul edilmişti,
Bu Kongre, temelde işgallere, Ermeni ve Rum devleti kurulması girişimlerine karşı olduğunu da belirtiyor; Kuvayı Milliye vurgusu yapılıyor, “Kuvayı Milliye’yi güçlendirmek ve milli iradeyi egemen kılmak esastır” deniyordu. “Anadolu İhtilâli” kitabının yazarı Sabahattin Selek’in tanımlamasıyla Mustafa Kemal giderek “halk lideri” oluyordu.[7]
Mustafa Kemal’in Erzurum Kongresi başkanlığına, oradan da temsilciler Kurulu üyeliğine ve başkanlığına seçilmesi, onu liderliğe götürecek dönemecin ilk ve temel taşlarıydı.
( a ) Tarih, Kongreyi Ender Bir Eser Olarak Kaydedecektir
Kongrenin son günü Mustafa Kemal kısa bir kapanış konuşması yaptı. Bu konuşmada, “Milletin umut ve kurtuluş için çırpındığı en heyecanlı bir zamanda kongrenin toplandığını”, kongrenin “bütün dünyaya milletin varlığını ve birliğini gösterdiğini” belirtti. Konuşmasını şu cümle ile tamamladı:
“Tarih, bu kongremizi ender ve büyük bir eser olarak kaydedecektir.”[8]
Gerçekten bu değerlendirme çok yerindeydi, Erzurum Kongresi, Milli Mücadele’nin ilk ürünüydü, örgütlülüğün temel taşıydı.
( b ) Temsilciler Kurulu
Kongrenin son günü olan 7 Ağustos 1919 Perşembe tarihinde, Temsilciler Kurulu seçimleri yapıldı. Erzurum Kongresi tarafından seçilen Temsilciler Kurulu üyeleri şu isimlerden oluşmuştur:
* Mustafa Kemal – Erzurum Delegesi
* Rauf Orbay – Eski Bahriye Bakanı, Erzurum Delegesi
* Hoca Raif – Erzurum Müdafaa-i Hukuk Derneği Başkanı
* Servet Bey – Eski Trabzon Milletvekili
* Bekir Sami (Kunduh) – Eski Beyrut Valisi
* Sadullah Bey – Eski Bitlis Milletvekili
* Hacı Musa Efendi – Bitlis Mutki Aşireti Reisi
* Hacı Fevzi Efendi – Erzincan Nakşibendi Şeyhi
Mazhar Müfit Kansu’nun da belirttiği gibi burada dikkat edilmesi gereken nokta, kendileri Kongrede olmadıkları halde Eski Beyrut Valisi Bekir Sami Bey, Mutki Aşiret Başkanı Hacı Musa Efendi ve Eski Bitlis Milletvekili Sadullah Bey’in Temsilciler Kurulu’na seçilmiş olmalarıdır.[9]
Kuşkusuz bu kişiler Mustafa Kemal’in önerileri ve yönlendirmeleri sonunda seçildiler. Amaç, Doğuda kendi bölgelerinde etkili olan yerel liderleri Temsilciler Kurulu’nun içine almaktı.
Kabul edilen tüzüğün 7. maddesine göre, Temsilciler Kurulu, yetkili gördüğü kimseleri üyeleri arasına alabilirdi.
( c ) Kâzım Karabekir De Temsilciler Kurulu Üyesi
Bu maddeye uyarak kongreden iki gün sonra 9 Ağustos’ta Erzurum’da bulunan Temsilciler Kurulu’nun beş üyesi, Mustafa Kemal, Rauf Orbay, Erzurum Müdafaa-i Hukuk Derneği Başkanı Raif Efendi, Trabzon delegeleri Servet ve İzzet Beylerin imzalarıyla Karabekir Paşa’ya gönderilen bir yazı ile “Tüzüğün özel maddesi gereğince kendisinin Temsilciler Kurulu üyesi olduğu” bildirilmiştir.[10]
( d ) Erzurum Kongresi Kararları (Özet)
(1) Doğu illeri ile Trabzon ve Canik (Samsun) sancağı hiçbir sebep ve bahane ile Osmanlı topluluğundan ayrılması mümkün olmayan bir bütündür.
(2) Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı, millet birlik olarak kendisini savunacak ve karşı koyacaktır.
(3) Vatan ve bağımsızlığın korunmasına İstanbul Hükümeti muktedir olmadığı takdirde, amacı sağlamak için Anadolu’da geçici bir hükümet kurulacaktır.
(4) Kuvayı Milliye’yi yetkili ve millet iradesini egemen kılmak esastır.
(5) Hıristiyan azınlıklara siyasi bağımsızlık ve toplumsal dengemizi bozan imtiyazlar verilemez.
(6) Manda ve himaye kabul edilemez.
(7) Milli Meclis’in toplanmasına ve hükümet işlerinin meclisin denetimi altında yürütülmesine çalışılacaktır.[11]
Erzurum Kongresi, milli iradeyi her şeye egemen ve her şeye üstün kılma kararlılığının bir abidesidir.
3. Sivas Kongresi Ve Alınan Kararlar (4-11 EYLÜL 1919)
( a ) Sivas Kongresi’nin Önemi:
Mustafa Kemal, “Nutuk”da, Sivas Kongresi için şunları söylüyor:
“Sivas Kongresi’nin toplanmasını bütün milleti ve vatanı temsil edecek bir kurulun oluşmasını sağlamak, yalnız Doğu illerini değil, vatanın her köşesini aynı dikkat ve duyarlılıkla savunmak ve kurtarma çarelerini bulmak son derece önemliydi.
Bunları herhangi bir kurulun gerçekleştirebilmesi olanaksızdı ve herhangi bir kurulun bunları gerçekleştirebileceğine de inanmıyordum.”
( b ) Sivas Kongresi’nde Alınan Kararlar
* Milli sınırlar içinde bulunan vatan parçaları bir bütündür, birinden ayrılamaz.
* Her türlü işgal ve müdahaleye karşı, millet birlik olarak kendisini savunacak ve direnecektir.
* İstanbul Hükümeti, dış baskı karşısında memleketimizin herhangi bir parçasını terk etmek zorunda kalırsa, vatanın bağımsız ve bütünlüğünü sağlayacak her türlü önlem ve karar alınmıştır.
* Kuvayı Milliye’yi tek kuvvet tanımak ve milli iradeyi egemen kılmak, temel ilkedir.
* Manda ve himaye kabul edilemez.
* Milli iradeyi temsil etmek üzere Millet Meclisi’nin derhal toplanması zorunludur.
* Devletin bağımsızlık ve bütünlüğü saklı kalmak şartıyla, topraklarımızı ele geçirme isteği olmayan herhangi bir devletin ekonomik, teknik ve sınai yardımlarını memnuniyetle karşılarız. Adaletli ve insancıl kuralları kapsayan bir barışa kavuşulması da insanlığın esenliği ve tüm halkın huzuru açısından milli amaçlarımızdandır.
* Milli vicdandan doğan ve aynı gayeyi taşıyan cemiyetler “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” adı altında birleştirilmiştir.
* Bu kutsal amaçları yönetmek için kongre tarafından bir Temciler Kurulu seçilmiştir.[12]
( c ) Sivas Kongresi’nde Alınan Kararların Önemi:
Yerel Kuvayı Milliyeler Destekleniyor
Kongre kararlarını içeren bildiri, son gün yapılan oturumda kabul edilmişti. Bu bildiride, “ülkenin parçalanamaz bir bütün oluşturduğu” kararı tartışmasız bir noktaya taşınmıştı.
Son gün kabul edilen Kongre Bildirisi’nin, özellikle 3 ve 4. maddeleri önemlidir. Kısaca inceleyelim.
Bildirinin çok önemli olan 3. maddesine göre, ülkenin herhangi bir bölgesine yönelik olarak ve özellikle bağımsız bir “Rum ve Ermeni Devleti” kurulması durumunda, bu girişimlere karşı hep birlikte, bütün örgütlerle ve tüm halkla karşı konulacağı açıkça belirtilmiştir.
Bildiri özellikle bu noktası ile Aydın ve Baalıkesir Cephesindeki yerel Kuvayı Milliye hareketlerini ve ulusal savaşları da desteklemiş oluyordu.
Sivas Kongresi Bildirisi, “Genel Kongre Heyeti” imzasıyla 11 Eylül 1919 günü yaynlanmıştı.[13]
Sivas Kongresi Bildirisi’nin en temel ilkesi
– “Vatanın parçalanamaz bir bütün olduğu” ve
– “Milli Egemenlik” vurgusudur. Bildiride,
– “Hâkimiyet-i Milliye”, yani “Milli iradeyi” egemen kılmanın temel ilke olduğu belirtilmiştir.
Zaten Kongre boyunca “Hâkimiyet-i Milliye” âdeta büyüleyici bir deyim, gizemli bir sözcüktü. Milletin egemenliğini temel alan bu sözcük, aslında Cumhuriyet rejimine doğru yol almaktan başka bir şey değildi.
( d ) Sivas Kongresi’nde Seçilen Temsilciler Kurulu Ve Valiliğe Verilen Dilekçe
Kongrenin son günü, bütün Kuvayı Milliye örgütlerini bir çatı altında toplayan “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Derneği”nin kuruluşu kabul edilince, yeni Temsilciler Kurulu seçimleri yapıldı. Artık Milli Mücadele’yi yürütecek kurul da belli olmuştu.
Kongrenin bittiği gün, akşamüzeri, Temsilciler Kurulu’na seçilen ve Sivas’ta bulunan üyeler ilk toplantılarını Mustafa Kemal Paşa’nın odasında yaptılar.
11 Eylül günü, yeni kurulan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Derneği’nin, kuruluş dilekçesi Sivas Valiliğine verildi.[14] Bu hareket, bütün yakın tarih yazarları tarafından Mustafa Kemal’in “meşruiyet”, “hukuka bağlılık” ilkelerinin bir göstergesi olarak değerlendirilir.
11 Eylül 1919 günü Sivas Valiliği’ne verilen, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Derneği dilekçesinde, Temsilciler Kurulu’na seçilen 16 kişinin adları da belirtilmişti. Bu 16 kişi içinde 9 kişi Erzurum Kongresinde seçilmişti, 6 kişi Sivas Kongresi tarafından seçildi, 1 kişi de Temsilciler Kurulu tarafından seçildi.
İsimleri tarihe saygı ile geçen bu kurul üyeleri şöyledir:
(1) Mustafa Kemal (3. Ordu Komutanlığı’ndan ayrılma)
(2) Hüseyin Rauf Bey (Eski Bahriye Bakanı ve Eski Deniz Albay)
(3) Hoca Raif Efendi (Eski Erzurum Milletvekili)
(4) İzzet Bey (Eski Trabzon Milletvekili)
(5) Servet Bey (Eski Trabzon Milletvekili)
(6) Sadullah Efendi (Eski Bitlis Milletvekili)
(7) Hacı Fevzi Efendi (Erzincan Nakşibendi Şeyhi)
(8) Bekir Sami Kunduh Bey (Eski Beyrut Valisi)
(9) Hacı Musa Efendi (Mutki Aşireti Reisi)
Sivas Kongresi’nde Seçilenler
(1) Kara Vasıf Bey (Gaziantep Delegesi, Emekli Kurmay Albay)
(2) Ömer Mümtaz Bey (Eski Ankara Milletvekili)
(3) Mazhar Müfit (Kansu) Bey (Hakkâri Delegesi, Eski Bitlis Valisi)
(4) Hüsrev Sami Kızıldoğan Bey (Eskişehir Delegesi, Eski Topçu Subayı)
(5) Hakkı Behiç Bey (Denizli Delegesi, Eski Mutasarrıf)
(6) Ratıpzade Mustafa Bey (Niğde Delegesi)[15]
Temsilciler Kurulu Tarafından Seçilen
(1) Albay Refet Bey (Bele) (3. Kolordu Komutanı)
Kongre bitmişti ama doğuda Ali Galip Olayı sürüyordu. Eskişehir ve Afyonkarahisar bölgesinde İngiliz askerlerinin artırılmakta olduğu, İngiliz işgal güçleri komutanlarından General Milne’nin de Konya’ya geldiği öğrenilmişti.
( e ) Atatürk Kongre İçin Neden Sivas’ı Seçmişti?
Ulusal Kurtuluş Savaşımızda Sivas Kongresi’nin önemi yadsınamaz. Açıkçası Sivas Kongresi, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın doğum yeridir. Bu doğumu hem Sivas’ın doğası, hem de tarihi hazırlamıştır. “Milli Mücadelede Vilayetler ve Valiler” adlı kitabında, Kâmil Erdeha şöyle diyor:
“… Mustafa Kemal, Milli Mücadele’nin hareket üssü olarak niçin Sivas’ı seçmişti? Bunun nedeni yine Amasya kararlarında yazılıdır. Çünkü Sivas, o günkü koşullara göre ‘Anadolu’nun her yönden en güvenilir’ yeridir. Gerçekten Sivas’ın çevresi, az sayıda geçit veren büyük dağlarla çevrilidir. Bu geçitler, az bir kuvvetle tutulduğu takdirde, Sivas’ın işgali kolaylıkla gerçekleşemez.”[16]
Sivas, Kültürel ve tarihsel olarak da Anadolu tarihinde önemlidir. Sivas, Türkmen göçmeni ve düzeni ile tarihsel kültürü de temsil ediyordu.
Kongre sonuçlanmış ve artık 12 Eylül 1919’dan itibaren Sivas’ta, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Derneği ve Kongre tarafından seçilen Temsilciler Kurulu göreve başlamıştı. Ancak İstanbul Hükümeti ile Sivas arasında çok şiddetli bir çatışma başlamıştı.[17]
1492 yılında “Mesih Planı” olarak başlatılan dünya egemenliği projesinin birinci aşaması (1492-1897), Avrupa’dan “gönüllü Hıristiyan Siyonistler /Evanjelizm” oluşturulması amacına yönelikti ve başarıldı. Bu projenin ikinci aşaması (1897-1945) Mustafa Kemal’in liderliğindeki Kuvayı Milliye hareketi ve sonu zaferle taçlanan Türk İstiklâl Savaşı ile elli yıla yakın bir süre geçiktirilmiş, ancak 14 Mayıs 1948’de İsrail Devleti’nin kuruluşuyla tamamlanmıştı. Projenin üçüncü aşaması Yalta Konferansı (1945) ile başlamış olup, günümüze kadar BOP olarak süregelmiştir. Projenin son aşamasında Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti üniter, laik hukuk ulus devleti içerden-dışardan bölünmeye yönelik kıskaç altına alınarak, kurucu/kuruluş değerlerinden savrulmuş; son yapılan referandumla “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ilkesi de bertaraf olmuştur. 23 Nisan 1920 tarihi, ulusal egemenliğin yolunun/çığırının açıldığı tarih başlangıcı iken; günümüzde bu tarihe kadar onu oluşturan çalışmaların, gelişen sürecin hatırlanmasına yeniden ihtiyaç duyulduğu görülmektedir. Seksen iki yıl sonra bu durumda olmak gerçekten Türk Milleti için ibret vericidir. “İbret alınmayan tarih tekerrür ediyor”.
SEDAT ŞENERMEN
Kaynakça
[1] Sabahattin SELEK, Anadolu İhtilali, Kastaş Yayınları, 8.Baskı, c.1, İstanbul, 1987, s.262.
[2] Bildiri metni için bkz. Mustafa Kemal ATATÜRK, Nutuk, Cilt: I-II-III, Ankara, 2006, (Yayına Hazırlayan: Zeynep KORKMAZ), Atatürk Araştırma Merkezi, s.21-22. Ayrıca bkz. Ali Fuat CEBESOY, Milli Mücadele Hatıraları, Temel Yayınları, 2.Baskı, istanbul, 2010, s.131-133; ATATÜRK’ÜN BÜTÜN ESERLERİ, İstanbul, Kaynak Yayınları; c.3, s.107-108. (Bildiri, temel esasları bağlı kalınarak yukarıdaki biçimde sadeleştirilen özet haliyle Alev COŞKUN, Samsun’dan Sonra En Zor 19 AY, İstanbul, 2021, Cumhuriyet Kitapları, s.72’den alınmıştır.)
[3] [4] Ali Fuat CEBESOY, Milli Mücadele Hatıraları, s.132-133, 135.
[5] Alev COŞKUN, Samsun’dan Sonra En Zor 19 AY, s.73.
[6] ATATÜRK, Nutuk, s.45-46.
[7] Sabahattin SELEK, Anadolu İhtilali, c.1, s.273.
[8] ATATÜRK, Nutuk, c.3, Vesikalar 40; Atatürk’ün Bütün Eserleri, c.3, s.231.
[9] Mazhar Müfit KANSU, Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber, Ankara, 1997, TTK Yayını, c.1, s.112 v.d.
[10] Şerafettin TURAN, Türk Devrim Tarihi, Ankara, 1998, Bilgi Yayınevi, c.1, s.213.
[11] [12] Alev COŞKUN, Samsun’dan Sonra En Zor 19 AY, s.150-151, 254.
[13] Sivas Kongresi Bildirisi tam metni için bkz. Faik Reşit UNAT, “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin Kuruluşuna Ait Vesikalar”, Tarihi Vesikalar Dergisi, Cilt: 1, Sayı: 1 (Haziran-1949); Atatürk’ün Bütün Eserleri, c.3, s.361-362.
[14] M. Müfit KANSU, Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber, c.2, s.343, Mahmud GOLOĞLU, İstanbul, 2008, Sivas Kongresi, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, s.125; Zeki SARIHAN, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Ankara, 2004, TTK Yayını, c.2, s.98; Alev COŞKUN, Samsun’dan Sonra En Zor 19 AY, s.258. Derneğin kuruluşu daha sonra Atatürk’ün isteği ile CHP’nin kuruluş tarihi olarak kabul edilecektir.
[15] Tarih Vesikaları Dergisi (TVD), Cilt: 1, Sayı: 1; M. GOLOĞLU, Sivas Kongresi, s.122-123; Erzurum Kongresi’nde Temsilciler Kurulu’na seçilen ve Sivas Kongresi’nde de kurul üyelikleri kabul edilen Trabzon Delegeleri İzzet Bey ve Servet Bey, bu seçimi kabul etmediler. Hatta Sivas Kongresi’ni sert bir biçimde eleştirdiler (Alev COŞKUN, Samsun’dan Sonra En Zor 19 AY, s.259).
[16] Kâmil ERDEHA, Milli Mücadelede Vilayetler ve Valiler, İstanbul, 1975, Remzi Kitabevi, s.75.
[17]a Alev COŞKUN, Samsun’dan Sonra En Zor 19 AY, s.260.