Geçmişte deniz ortamının ana kullanım amacı ulaşım ve ticareti kolaylaştırmasıydı.
O dönemlerde deniz stratejileri sadece deniz kontrolüne odaklanır ve deniz güvenliği tarihsel olarak bir gücün kaygısı olarak görülürdü.
Bu meyanda; 16. yüzyılda Akdeniz’i Türk Gölü haline getiren Barbaros Hayrettin Paşa’nın “Denizlere hakim olan, cihana hakim olur” sözünü de anımsamamız gerekir.
Küreselleşen dünyada güvenlik sorunları çeşitli ve her geçen gün öngörülemez bir karmaşıklığa sahip hale gelmiştir.
Karmaşıklık ve karşılıklı bağımlılık gelecekteki krizlerin niteliğini de belirlemektedir.
Diğer bir deyişle, dünya coğrafi olarak kümelenmiş ve iç içe geçmiş birbirini etkilemeye meyilli çoklu krizlerle de yüz yüzedir.
Denizcilik sektörü de olumsuz gelişmelerden payını almaktadır.
Günümüzde denizlerimiz basit ticaret ve ulaşımın dışında birçok ekonomik faaliyet alanı sunduğu gibi denize kıyısı olsun ya da olmasın tüm devletlerin ilgi alanını oluşturmaktadır.
Deniz kaynaklı güvenlik tehditlerinin önceden tespit edilmesi, uluslararası sefer yapan ticari gemiler ve bu ticari gemilere hizmet veren liman tesislerini etkileyebilecek terör eylemlerine karşı önleyici tedbirlerin alınması oldukça önemlidir.
Düzensiz göç, uyuşturucu-silah kaçakçılığı, kaçak yolcular, deniz haydutluğu ve terörizm gibi yeni aktör ve riskleriyle deniz güvenliği kavramı kolay tanımlanabilecek bir terim olmamasına rağmen deniz güvenliğini sağlamak tüm paydaşların en temel görevidir.
Milliyeti ve bayrağı arasında ayrım yapmadan ticaret gemilerinin karşılaştığı tüm olayların uluslararası deniz ulaştırma yolları üzerinde meydana gelmesi küresel bir nitelik kazandırmaktadır.
Hiç şüphesiz risk altındakiler önce personel, sonra gemi ve deniz çevresidir.
Deniz güvenliğine yönelik ortaya çıkan yeni tehditlerin korsanlıktan gelen tehlikeden çok daha ciddi olduğunun farkına varılması üzerine hukuki düzenlemelere gidilmiştir.
Yasadışı fiillerin yargılanması ve cezalandırılması için Denizde Seyir Güvenliğine Karşı Yasadışı Eylemlerin Önlenmesine Dair 1988 SUA (Convention for the Suppression of Unlawful Acts against the Safety of Maritime Navigation) Sözleşmesi ve bu sözleşmeye ek olarak 2005 SUA Protokolü hazırlanmıştır
Bir diğeri de Temmuz 2004 yılından itibaren uygulanmaya konulan Uluslararası Gemi ve Liman Güvenliği ISPS (International Ship and Port Facility Security ) Kod’dur.
Bu koddan amaçlanansa; gemilere, limanlara, açık denizde bulunan terminallere ve diğer tesislere yönelik terörist saldırılardan deniz ticaretini korumaktır.
Müdahaleler esnasında suç oluşturacak fiillerle karşılaşılması durumunda bayrak devletinin derhal haberdar edilmesi de önemlidir.
Küresel güvenlik ortamında ortaya çıkan yeni risk ve tehditler, Türk denizcilik sektörünü de fazlasıyla stres altına sokmuştur.
Hatırlanması gerekenlerse;
Avrasya ve Kabatepe Feribotları ile Nijerya ve Gine Körfezi açıklarında Paksoy-1 gemisi personeli ve M/V Mozart gemisinin kaçırılmaları.
Beyrut ve Cidde Limanlarında meydana gelen patlamalar.
Geçtiğimiz günlerde Türk bayraklı Galata Seaways’de 15 kaçak yolcu. Neyse ki, gemideki kaçak yolcular İtalyan güvenlik güçlerinin müdahalesiyle yakalanarak planlı seyre devam edilmiştir.
Birbirinden farklı özellik taşıyan olaylara ilişkin analizlerin, yetkili otorite Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanlığı tarafından durumsal farkındalık oluşturacak şekilde sektörün tüm bileşenlerine gönderilmesi düşünülmelidir.
Ayrıca; Türkiye’nin coğrafi konumu marina, yolcu tekneleri ve yanaştıkları iskeleleri içerecek şekilde yeni mevzuat oluşturulmasını da dikte etmektedir.
Sonuç olarak;
- Kapsamlı bir deniz güvenliği stratejisi oluşturulması,
- Bölgesel deniz stratejilerinin içinde yer alınması,
- Deniz sorun ve olaylarını izleme ve yanıt verme yeteneklerinin geliştirilmesi önem arz etmektedir.
Son sözse; “Yüksek nitelikli denizcilerin varlığı, denizcilik sektörünün emniyet ve güvenlik içerisinde sürdürülmesinde itici bir güçtür.”
İsmet Hergünşen