Bir deniz subayı düşünün:
Henüz iki yıllık bir deniz teğmeni iken koskoca muhribin manevrası kendisine emanet edilen; bir kurmay subay olarak hazırladığı deniz harekâtına yönelik analiz ve değerlendirmelerle herkese şapka çıkarttıran; görev yaptığı Akdeniz NATO Daimi Deniz Görev Grubunda komutan olan Amerikalı, İspanyol ve Yunan Amirallerin onayına sunulan her harekât emrinde, mutlaka imzası aranan; 1999 Marmara Depreminden sonra İzmit TÜPRAŞ Rafinerisinde yangın büyürken, Gölcük Tersanesinde yüzer havuzda bulunan, İkinci Komutanı olduğu Gemlik Firkateynini çok zor şartlar altında emir beklemeden denize indiren, büyük çabalarla yakıt bulan, neticede pervanesini döndürüp kısa sürede Marmara Denizine çıkarabilen; gemi komutanı olarak ölümüne sevilen ve sayılan; Malezya’daki deniz ataşeliliği sırasında Türk Savunma Sanayine ihracat fırsatları yaratabilen.
Bir Amiral düşünün:
Mustafa Kemal’in sarsılmaz bir denizci komutanı olan; Deniz Kuvvetlerinin en önemli tatbikat ve harekâtlarına imza atan; Doğu Akdeniz’de hak ve çıkarlarımızı gasp edenleri durduran; Hint Okyanusuna ilk defa inen Cumhuriyet Donanmasının harekâtını planlayan; Akdeniz’de Cebelitarık’tan Kıbrıs’a kadar, üç ay boyunca, çok sayıda savaş gemisi ile Türk deniz varlığının sergilendiği Türk Deniz Görev Grubunun (TDGG) her hareketini planlayan; Deniz Kuvvetlerinin gelecek 50 yılını tasarlayacak vizyona sahip; ilke ve prensiplerinden asla taviz vermeyen, diplomat, savaşçı, centilmen ve aydın bir Amiral.
Amiral Cem Çakmak’tan bahsediyorum.
Benden dört sene sonra, 1983 yılında Deniz Harp Okulu’ndan mezun olan bu seçkin Amiral ile meslek hayatımda önceden birlikte çalışamadık. Ancak başarılarının ve eserlerinin haklı mesleki şöhret kattığı ismini, küçük camiamızda sürekli duydum. Kader, ikimizi 2010 yılında Ankara’da Deniz Kuvvetleri Komutanlığı karargâhında buluşturdu. O Harekât Eğitim Daire Başkanı, ben de Plan Prensipler Başkanıydım. Birlikte mavi vatan ve onun yegâne koruyucusu Cumhuriyet Donanmasına yönelik, çok verimli ve etkin projelere imza atık. Ancak onunla en önemli mesaimi Balyoz Kumpasında yaşadım. Amiral Cem Çakmak ile birlikte Türk Silahlı Kuvvetlerinin “Hukuka Saygılıyız” aldatmacası altında Yüksek Komuta Heyeti tarafından ilk tutuklama dalgasında Beşiktaş Adliyesi’ne şuursuzca teslim edilen ilk muvazzaf askerler biz olduk. TCG Hasdal’a Balyoz tutuklamalarında, karacılardan bile önce ilk girenler ikimiz olduk. Yargıtay 9. Dairesinin 9 Ekim 2013 Balyoz kararında, 237 hükümlü arasında 38 karacıya karşılık 134 denizci bulunmasının ilk işareti, aslında 24 Şubat 2010 tarihinde verilmişti. Emperyalizmin en çok çekindiği kuvvet olan, Türk Deniz Kuvvetleri kökünden budanmalıydı. Böylece, Türk Donanmasına inen Balyoz’un ilk kurbanları, iki Cem Amiral olmuştu. Birisi Deniz Kuvvetlerinin stratejisinden diğeri de harekâtından sorumlu iki Amiral.
Amiral Cem Çakmak’ı asıl hapiste ve dava sürecinde tanıdım. Sarsılmaz iradesi, daima dik duran başı, üstün moral gücü, paralel devletin mahkemesine meydan okuyan duruşu, eşi ve çocukları ile anne, babası ve Balyoz Davasının Jeanne Darc’ları iki ablasına olan sonsuz bağlılığı, entelektüel birikimi, liderliği, vatan, bayrak ve bahriye aşkı ile hem küçüklerinin hem de büyüklerinin zaten var olan sevgi ve saygısını katladı. Onu vatanına ve milletine bağlayan temel sevgi kaynaklarının arasına Beşiktaş aşkını da ekleyelim. Doğup büyüdüğü, havasını soluyup, sularını içtiği Beşiktaş’ı ve ille de Çarşı Grubuna sadakati hapishanede üzerinden hiç çıkarmadığı “FEDA” tişörtünden belliydi.
Evet, Amiral Çakmak, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Murat Bilgel’in de üyesi olduğu Yüksek Askeri Şura’nın 2012 toplantısında 14 orgeneral/oramiralin imzası ile Balyoz’un büyük bir yalan, iğrenç bir kumpas olduğu bilindiği halde, emekliye sevk edildi. Tüm rütbelerine birinci sıradan terfi eden, Balyoz tertibi olmasa 2023 yılındaki Deniz Kuvvetleri Komutan adayları arasında olmasına, kesin gözüyle bakılan, bu mümtaz denizcinin tasfiyesine bir üye bile muhalefet şerhi düşmedi. Amiral Çakmak ve onunla birlikte aynı toplantıda tasfiye edilen, Balyoz kumpası kurbanı 11 Amirali yıkan ve kahreden kurulan kumpas olmadı. Kumpasçılar emperyalist cephenin tetikçiliğini yapıyordu. Asıl onları yıkan ve kahreden, Yüksek Komuta Heyetinin kumpas cephesi ile savaşmayı reddedip, kendi evlatlarını gözlerini kırpmadan cellâda teslim eden vefasız, ilkesiz ve teslimiyetçi tutumu oldu.
Amiral Cem Aziz Çakmak, geçen hafta akciğerlerinden rahatsızlanarak hastaneye kaldırıldı. Bir operasyon geçirdi. Onun ciğerlerinin, emdiği helal süt kadar temiz, alnı gibi ak, hayatını adadığı mavi vatan kadar büyük olduğunu biliyoruz. Dışarıdaki ciğersizlere inat, o şimdi daha da güçlenecek ve Yeni Türkiye’de çakmak çakmak enerjisi ile bir direnç, bir liderlik ve mücadele sembolü olmaya devam edecek.
SENİ SEVEN TÜM BAHRİYELİLER VE DOSTLARIN ADINA GEÇMİŞ OLSUN KARDEŞİM.
Cem Gürdeniz