Tam 17 ay önce Cumhuriyet Donanmasının mümtaz evladı, Mustafa Kemal’in gerçek bahriyelisi, Amiral Cem Çakmak hakkında bu köşede bir yazı kaleme almıştım. Şöyle yazmışım:
‘’Bir Deniz Subayı Düşünün: Henüz iki yıllık bir deniz teğmeni iken koskoca muhribin manevrası kendisine emanet edilen; bir kurmay subay olarak hazırladığı deniz harekâtına yönelik analiz ve değerlendirmelerle herkese şapka çıkarttıran; görev yaptığı Akdeniz NATO Daimi Deniz Görev Grubunda komutan olan Amerikalı, İspanyol ve Yunan Amirallerin onayına sunulan her harekât emrinde, mutlaka imzası aranan; 1999 Marmara Depreminden sonra İzmit TÜPRAŞ Rafinerisinde yangın büyürken, Gölcük Tersanesinde yüzer havuzda bulunan, İkinci Komutanı olduğu Gemlik Firkateynini çok zor şartlar altında emir beklemeden denize indiren, büyük çabalarla yakıt bulan, neticede pervanesini döndürüp kısa sürede Marmara Denizine çıkarabilen; gemi komutanı olarak ölümüne sevilen ve sayılan; Malezya’daki deniz ataşeliği sırasında Türk Savunma Sanayine ihracat fırsatları yaratabilen.
Bir Amiral düşünün: Mustafa Kemal’in sarsılmaz bir denizci komutanı olan; Deniz Kuvvetlerinin en önemli tatbikat ve harekâtlarına imza atan; Doğu Akdeniz’de hak ve çıkarlarımızı gasp edenleri durduran; Hint Okyanusuna ilk defa inen Cumhuriyet Donanmasının harekâtını planlayan; Akdeniz’de Cebelitarık’tan Kıbrıs’a kadar, üç ay boyunca, çok sayıda savaş gemisi ile Türk deniz varlığının sergilendiği Türk Deniz Görev Grubunun (TDGG) her hareketini planlayan; Deniz Kuvvetlerinin gelecek 50 yılını tasarlayacak vizyona sahip; ilke ve prensiplerinden asla taviz vermeyen, diplomat, savaşçı, centilmen ve aydın bir Amiral.’’
Amiral Cem Çakmak’ı kaybettik. Amiral Çakmak, alçak Balyoz kumpası sonucu 2012 sonbaharında kapatıldığı Silivri Hapishanesinde yakalandığı akciğer kanserine büyük bir direnişle verdiği savaşı 3 Temmuz 2015 sabahı kaybetti. Aslında savaşı kaybeden sadece bedeni oldu. Ruhu hala dimdik ayakta. Son görüşmemizde ona ‘’Amiralim köprüüstünü terk etmek yok’’ demiştim. Sözünü tuttu. Bedeni köprüüstünü terk etti, ancak ruhu orayı asla bırakmadı. Onun işaretini sonuna kadar direnerek verdi. Aldığı radyoterapi ve kemoterapi dozlarına insanüstü bir irade ve azimle dayanabilmesinin başka izahı olamaz.
Amiral Cem Çakmak’ı hapiste ve dava sürecinde çok daha yakından tanımıştım. Sarsılmaz iradesi, eğilmeyen başı, üstün moral gücü, F tipi mahkemeye meydan okuyan duruşu, eşi ve çocukları ile anne, babası ve ablalarına olan sonsuz bağlılığı, entelektüel birikimi, liderliği, vatan, bayrak ve bahriye aşkı onu Bahriyenin gelmiş geçmiş, en çok sevilen şahsiyetleri arasına taşıdı.
Cem Çakmak, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Murat Bilgel’in de üyesi olduğu Yüksek Askeri Şura’nın 2012 toplantısında 14 orgeneral/oramiralin imzası ile Balyoz’un büyük bir yalan, iğrenç bir kumpas olduğu bilindiği halde, emekliye sevk edildi. Tüm rütbelerine birinci sıradan terfi eden, Balyoz tertibi olmasa 2023 yılındaki Deniz Kuvvetleri Komutan adayları arasında olmasına, kesin gözüyle bakılan, bu mümtaz denizcinin tasfiyesine bir üye bile muhalefet şerhi düşmedi. Amiral Çakmak’ı kahreden kurulan kumpas olmadı. Kumpasçılar F tipi örgüt üzerinden emperyalist cephenin tetikçiliğini yapıyordu. Asıl onu yıkan ve kahreden, başta Deniz Kuvvetleri ve Donanma Komutanları olmak üzere yüksek askeri komuta heyetinin kumpas cephesi ile savaşmayı reddedip, kendi evlatlarını gözlerini kırpmadan cellâda teslim eden teslimiyetçi tutumu oldu. Bu teslimiyetçilere, çekirdeği Kuvayı Milliye Donanması olan Cumhuriyet Donanmasının seyir jurnalinde nasıl yer verileceğini düşünmek bile istemiyorum.
Yüzlerce Cem Çakmak onun izinde. Amiral Cem Çakmak’ı bedenen kaybetmenin derin hüznünü, tarif edilemeyecek bir boyutta yaşıyoruz. Bu seçkin denizci, çevrelendiğimiz mavi vatana hükmeden donanmaya tertemiz üniformasını taşıdığı 30 yıl boyunca hayat ve enerji verdi. Yüzlerce Cem Çakmak yetiştirdi. Donanma ve Mavi Vatana sadakat ve şerefle hizmet etti. Kutsal Türk sancağını Akdeniz’de, Atlantik’te gururla dolaştırdı. Onu yeni bir seyre, sonsuzluk okyanusundaki seyrine uğurluyoruz. Bu seyirde yeni varış limanı cennet olan Amiralimizi, Mustafa Kemal’in yanına uğurlarken iyi bir evlat, iyi bir kardeş, iyi bir eş, iyi bir baba, iyi bir denizci ve iyi bir insan olarak ailesine, Bahriyeye ve ülkemize sağladığı tüm değerler önünde takdir ve saygı ile eğiliyorum. Devletimizin ve Deniz Kuvvetlerimizin özenle yetiştirdiği bu seçkin evlada Tanrıdan rahmet dilerken, yakın aile fertleri ve akrabalarına, sınıf arkadaşlarına, dostlarına ve Silahlı Kuvvetlerdeki silah arkadaşlarına en derin taziyelerimi sunuyor, sabır ve metanet diliyorum. O, Cumhuriyet Donanmasının, her seyrinde pruvasında tutabileceği gökte bir yıldız olarak, kalplerimiz ve ruhlarımızda daima yaşayacaktır. O mavi sonsuzluk okyanusunda ışıldarken, ona kumpas kuranlar ve kumpasa sessiz kalanlar, ilelebet karanlığa mahkum olacaktır.
Onun Adını En Yeni Savaş Gemisine Verin. Cumhuriyet Donanması bu kaybı, bu vakitsiz ölümü asla unutmayacaktır. Unutturmayacaktır. Onun tertemiz ismi, Donanmanın en yeni MİLGEM sınıfı korvetine verilmeli ve ismi ile bütünleşen direniş ruhu, sadece o korvete değil tüm donanmaya örnek olmalıdır.
Cem Gürdeniz