Bugün Cumhuriyetin 6’ncı Cumhurbaşkanı ve 3’üncü Deniz Kuvvetleri Komutanı Amiral Fahri Korutürk’ün aramızdan ayrılışının 34’üncü yıldönümü.
Amiral Fahri Korutürk, 1923 yılında katıldığı Cumhuriyet Donanmasında prensip sahibi, ilkeli, aydın, seçkin ve erdemli kimliği ile binlerce denizciye örnek olmuş bir devlet adamıdır. Pek çok özelliği ile gelecek kuşaklara ışık tutmuştur. Yolsuzluk ve usulsüzlükle örnek düzeyde mücadele etmiş, devleti asla ve asla şahsi çıkarları için kullanmamıştır.
SARSILMAZ BİR ATATÜRK TAKİPÇİSİ
1935 yılında Ankara’da görevliyken Karpiç restoranda bulunduğu bir yemek sırasında Atatürk ile tanışır. Korutürk soyadı genç deniz subayına bizzat Atatürk tarafından tanışma sonrası teklif edilir. Atatürk, Türk devrimlerini koruma sorumluluğunu gençlere devretmesinin bir işareti olarak, ona Korutürk soyadını önermişti. O bu sorumluluğa her zaman sadık kaldı. Gerek amiralliği gerek senatörlük ve cumhurbaşkanlığı görevleri esnasında başta laiklik olmak üzere anayasanın değiştirilemez maddelerinin koruyucusu oldu.
DENİZALTICI SUBAY
Onun deniz subaylığı denizaltıcı olarak gelişti. 1927 yılında denizaltıcı oldu. Bahriyede en zor branşı seçti. Denizaltının gelecekte Türkiye’nin dahil olabileceği bir harpte, dayanabileceği ve güvenebileceği en etkin ve gelişmiş silah olduğunu biliyordu. Gemi komutanlığından, filo komutanlığına, komodorluğundan Deniz Kuvvetleri Komutanlığına kadar bu filonun gelişmesine çok büyük katkılarda bulundu.
MONTRÖ HEYETİNDE KORUTÜRK
33 yaşında Cumhuriyet’in Lozan’dan sonra en önemli dış politika zaferi olan Montrö Boğazlar Sözleşmesinin müzakeresine katılan heyet içinde yer aldı. II. Dünya Savaşı sırasında 39 yaşında Almanya’da ataşelik görevindeydi. Almanya’nın Boğazlardan Karadeniz’e Montrö Sözleşmesi hilafına denizaltı geçirme taleplerine rest çekecek cesaret ve yeteneğe sahip olduğunu ispat etti. 47 yaşında Amiral, 54 yaşında Deniz Kuvvetleri Komutanı oldu. Amirallik dönemi 27 Mayıs 1960 sonrası noktalandı. İhtilal Hükümeti başta onu Dışişleri Bakanı yapmak istediyse de karacı hakimiyetindeki MBK tarafından Moskova Büyükelçisi olarak görevlendirildi.
CUMHURBAŞKANI KORUTÜRK
1973 yılında Türkiye’nin ilk ve tek Amiral Cumhurbaşkanı oldu. 1980’e kadar devam eden görevini zor şartlar altında icra etti. Bu dönemde Kıbrıs Barış Harekatının yapılmasına 16 Temmuz 1974 günü yapılan MGK toplantısında büyük destek vermesi tarihi kayıtlarda şu şekilde yerini almıştır: “Beyler Kıbrıs Türklerini korumak için bir şeyler yapmak istiyorsanız, sırası şimdidir. Eğer şimdi yapmazsanız bir daha hiçbir zaman yapamazsanız.” Korutürk’ün bu dönemi Ermeni terörü, bitmek bilemeyen hükûmet krizleri, koalisyonlar ve iç savaş aşamasına gelen kardeş kavgası ile geçti. Devletin laikliğinden milim taviz vermedi. Türk-İslam sentezi denilen anti Kemalist siyasete karşı çıktı. Karacı hakimiyetindeki yüksek askeri komutanlığın 12 Eylül 1980 darbesinin ayak izlerini 1979 Aralık ayında bir muhtıra ile yaşadı. Bu muhtıraya kendisinden beklenen en uygun sivil cevabı verdi.
Gerçek bir Hanımefendi olan ressam eşi Emel Korutürk ile sanata ve sanatçıya düşkündü. Devleti kişisel zenginlik ve güç aracı olarak asla kullanmamıştı. 7 yılık Çankaya görevinde iki oğlu ile kızının köşke belediye otobüsü ve dolmuş ile gidip gelmesi onun kişiliğinin evlatlarındaki bir yansımasıydı. Korutürk kısacası, kişiliğinden gelen erdem, zarafet ve asaleti devlet ciddiyeti ile buluşturmayı hayata geçirebilen az sayıda devlet adamlarından birisi oldu. Hayatı boyunca iki kaynaktan gücünü aldı. İlki Atatürk’ün evladı olmak; ikincisi Türk bahriyelisi olmak.
Nur içinde yatsın. Önünde saygıyla eğiliyorum.
CEM GÜRDENİZ