ASA VE U-2 OLAYI

Küresel salgının alabildiğine devam ettiği dünyamızda, insanların sağlığını amaçlayan bilimsel gelişmelere tanıklık ederken, diğer taraftan ABD ve Rusya gibi hegomonik güçlerin almış olduğu kararlar dünya acaba tekrar “Soğuk Savaş” dönemine geri dönüyor mu? Sorusunu akla getirmiyor değil.

Doğu ve Batı Blokları arasında güven ve istikrarı artırmak amacıyla 1982 yılında Helsinki’de imzalanan ASA (Açık Semalar Anlaşmasından)’dan şimdi de Rusya çekildi.

Geçtiğimiz yılda ABD’nın çekilmiş olduğu ASA’ya ilişkin yapılan açıklamalardan, Rusya’nın anlaşmaya tam uyması hâlinde anlaşmadan ayrılma kararını yeniden değerlendirebileceklerini ifade edilmiştir.

Tam da Liderler Zirvesi öncesi gelen Rusya’nın kararı NATO’da nasıl yankı bulacak ve de zirve gündeminin değiştirilmesine olanak sağlayıp sağlamayacağı bilinmez ama karşılıklı gelen bu hamlelerin, Batı-Doğu Blokları arasındaki rekabetin kontrolden çıkmasına imkan sağlayacağıdır.

Birbirlerinin üzerinde silahsız uçuş imkanı tanıyan ASA, uçuş yapılan ülkelerin topraklarının üzerinde silahlı kuvvetlerinin tertiplenmelerini gözlemleyebilmekte haddızatında fotoğraflayabilmektedir.

ASA gereğince yapılan bu uçuşları devletler tek başına yapabildikleri gibi uçuş yaptıkları ülke ile müşterek olarak gerçekleştirmektedirler.

Olumlu tarafları olduğu kadar kısmi istihbarat toplama özelliği de olan bu anlaşmadan ABD’nin çekilmesi noktasında, Rusya’nın engeller yarattığı ve Rusya’nın ABD toprakları üzerinde yapmış olduğu uçuşlarda ülke güvenliğini tehlikeye düşürdüğü yönündedir.

Uydu teknolojisiyle Rusya faaliyetleri hakkında bilgi toplaması muhtemel olan ABD’nin arkasından Rusya’nın almış olduğu bu karardan Türkiye’nin önemli derecede etkileneceğidir.

Her ne kadar stratejik boyutta olan istihbarat bilgisi ne kadar önem arz etse de gerginlik ve kriz dönemlerinde taktik istihbaratın önemi yadsınılmaz bir gerçektir.

Hal böyle olunca Soğuk Savaş dönemini şiddetlendiren U-2 casus uçağı olayı hafızamızda canlanıyor.

İncirlik hava üssünden kalkan Amerikan U-2 uçağının, 1 Mayıs 1960 tarihinde Sovyet Rusya tarafından düşürülmesi, ABD ve Sovyet Rusya’yı bir savaşın eşiğine getirmiştir.

Olayın neticesinde, SSCB sert bir tutum takınmış, Batı Bloku içinde yer alan devletler de üçüncü bir dünya savaşı çıkabileceği imasında bulunmuşlardır.

Şimdilerde Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan krizler, Dağlık Karabağ bölgesinde Ermeni ve Azerbaycan arasındaki gerilimler dikkate alındığında, Türkiye’nin iki arada bir derede kaldığıdır.

Türkiye’nin F-35 projesinden çıkartılmış olması, S-400’ler konusunun da tam açıklığa kavuşturulamaması, Türkiye’nin önümüzdeki günlerde izlemesi gereken politikalar da bir çıkmaza sürüklenebileceği olasılık dahilinde görülmelidir.

Biden’in başkan seçilmesiyle birlikte, tek küresel güç olarak görünmek isteyen ABD’nin bu hakimiyetini de ne kadar sürdürebileceğidir.

Gücünün zirvesinde olduğu düşüncesinde bulunan ABD yeni yönetiminin dünya kamuoyuna vermiş olduğu “ABD Geri Döndü” mesajı Rusya’nın bu hamlesinden sonra lafta mı kalacak yoksa Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşılık Verme Yasası (CAATSA) kapsamında Rusya’ya yeni yaptırımlar mı gelecek?..

Bekleyelim ve görelim.

İSMET HERGÜNŞEN